Eğitimde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin temel kaynağı nedir?
Ankara24.com, Halktv kaynağından alınan verilere dayanarak haber yayımlıyor.
“Eğitimde toplumsal cinsiyet eşitliği eğitime erişimde eşit olanaklar sunulması, eğitim alanı ve mesleği seçme süreçlerinin ve eğitim ortamlarının cinsiyetçi norm ve kalıp yargılardan arındırılması, aynı eğitim süreçlerinden yaralanmış olanlara eşit istihdam olanaklarının sağlanması ile ilgili bir kavram olarak anlaşılmalıdır.”
Prof. Dr. Meral Uysal ile eğitimde toplumsal cinsiyet eşitliğini konuştuk.
Prof. Dr. Meral UysalEĞİTİMDE TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİNİN TEMEL KAYNAĞI NEDİR?
Tarihsel süreç içinde ilk iş bölümü kadının ev içindeki işleri, erkeğin ise ailenin geçimini sağlamak üzere ev dışındaki işleri üstlenmesi biçiminde ortaya çıkmıştır. Bu aynı zamanda üretim araçlarının mülkiyetine sahip olan erkeğin üretken emeği karşısında kadının ev içi emeğinin ikincilleşmesi sonucunu doğurmuştur. Kaynağını ilk toplumsal iş bölümünden alan eşitsizlik ilişkisi o dönemden bu yana kadının toplum içindeki yerinin de belirleyicisi olmuştur. Bu durum aynı zamanda toplumsal olarak belirlenmiş olan cinsiyetler arasındaki eşitsizliğe karşı kadının toplumsal konumunu değiştirmeyi hedefleyen bir mücadeleyi de günümüze taşımıştır. Eğitim de bu mücadele alanının en temel bileşeni olmuştur.
Aydınlanma öncesi dönemde kadınlar için eğitim üst sınıfların bir ayrıcalığı olmuştur. Alt sınıf kadınların eğitime dâhil olmaları Aydınlanma döneminde resmi eğitim sistemlerinin kurulup yaygınlaşmasından sonra gerçekleşmiştir. Ancak kadınların eğitimden yararlanmadaki eşitsiz konumunun tüm toplumsal sınıfları kesen bir boyutu bulunmaktadır. Kadın hakları mücadelesinin altında yatan temel itki de budur. 20 ve 21. Yüzyılda kapitalizm koşullarında tüm dünyada sınıfsal farklılıkların artarak devam etmesiyle kadınların da içinde bulunduğu değişik toplum kesimlerinin eğitime erişiminde sorunlar devam etmiştir. Dünyada ve Türkiye’de eğitim göstergeleri sosyal, ekonomik ve kültürel nedenlerle eğitimden dışlananlar içinde kadınların erkeklerden daha çok olduğunu ortaya koymaktadır.
Eğitimde toplumsal cinsiyet eşitliğinin gelişmesi birbiri ile de ilişkili 5 gelişme etkili olmuştur: Sanayi Devrimi ile birlikte kadın işgücüne olan ihtiyaç arttıkça, kadınların eğitim talebi de yükselmiştir. Toplumsal cinsiyete dayalı iş bölümünün yansımasıyla oluşan kadına özgü meslekler, erkeğe özgü meslekler ayrımı kadınların geçmişte erkeklerin yaptığı işlerde başarılı olduklarının anlaşılması ile giderek ortadan kalkmaya başlamıştır. Bu durum kadın ve erkeklerin aynı programlara devam etmesinin yolunu açmıştır. Bilimsel kanıtlar kadın ve erkeğin entelektüel yetenekleri arasında bir fark olmadığını ortaya koymuştur. Geçmişte kadının eğitimden uzak tutulmasında gerekçe olarak gösterilen yetenek farklılığının bilimsel olarak geçerli olmadığı görülmüştür. Kuşkusuz en önemli etken dini referansları esas alarak kadını kamusal alandan uzak tutan değerler sisteminin gücünü yitirmesidir. Eğitim sürecinin eşitlenmesinin, aynı programa devam etme hakkının elde edilmesinin arkasında güçlü bir kadın hareketinin olduğu da unutulmamalıdır
EĞİTİM HAKKI İLE EĞİTİMDE TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ ARASINDA NASIL BİR İLİŞKİ KURABİLİRİZ?
Eğitim temel bir insan hakkıdır. Bireylerin sahip oldukları diğer hakların bilincinde olması eğitim hakkının kullanılması ile olanaklıdır. Eğitim hakkı en temelde devletin eğitim olanaklarını sınıf, etnik köken, cinsiyet, dil, din, politik görüş gibi ayrımlar gözetmeksizin herkese eşit bir biçimde nitelikli ve parasız olarak sağlaması ile ilgilidir. Eğitim hakkı demokratik toplumun, insan haklarına ve onuruna saygının, bireyin kişiliğinin tüm yönleriyle gelişiminin, bireyin özgürleşmesinin temel koşuludur. Eğitim olanaklarından yararlanmada kadının eşitsiz konumu bireyin toplumsal yaşama eşit yurttaşlar olarak katılmasının önündeki en büyük engeldir. Bir başka anlatımla Toplumsal cinsiyet eşitliğinin temel dayanağını eğitim hakkı oluşturur.
HANGİ SOMUT GÖSTERGELER EĞİTİMDE TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ İLE İLGİLİ DURUMU ÇÖZÜMLEMEMİZDE BİZE YOL GÖSTERİCİDİR? BU AÇIDAN BAKILDIĞINDA TÜRKİYE’DE DURUM NEDİR?
Öncelikle “toplumsal cinsiyet eşitliği” ve “eğitimde toplumsal cinsiyet eşitliği” dediğimizde neyi anlıyoruz onu açıklayalım.
Yasalar önünde kadın ve erkeğe eşit davranılıyorsa, aile ve toplum içinde kaynak ve olanaklardan kadın ve erkeğin eşit bir biçimde yaralanması sağlanıyorsa, sorumluluklar eşit bir biçimde dağıtılmışsa cinsiyet eşitliğinden söz edebiliriz. Hizmetlere erişmede, yaralanmada, olanak ve kaynakların dağıtımında kadınlar aleyhine bir eşitsizlik söz konusu ise toplumsal cinsiyete dayalı bir eşitsizlikten söz edebiliriz.
Eğitimde toplumsal cinsiyet eşitliği eğitime erişimde eşit olanaklar sunulması, eğitim alanı ve mesleği seçme süreçlerinin ve eğitim ortamlarının cinsiyetçi norm ve kalıp yargılardan arındırılması, aynı eğitim süreçlerinden yaralanmış olanlara eşit istihdam olanaklarının sağlanması ile ilgili bir kavram olarak anlaşılmalıdır. Dolayısıyla eğitim erişimde eşitlik, meslek ve eğitim alanının seçiminde eşitlik, eğitim ortamlarında eşitlik, eğitim yoluyla kazanılan eşitliğin bir sonucu olarak istihdama erişimde eşitlik olarak 4 temel gösterge olduğunu söyleyebiliriz. Bu temel göstergeler açısından eğitim sistemimize baktığımızda neler görüyoruz.
Türkiye’de çağ nüfusunun eğitime erişiminde istatistikler düzeyinde cinsiyetler arasında eğitim eşitliği var gözükmekle birlikte toplamda kadınların eğitim düzeyi erkeklere oranla düşüktür.25 yaş üzerindeki kadınların yüzde 5,4’ü hala okuma yazma bilmemektedir. Bu oran erkeklerde yüzde 1’in altındadır. Kadınların yüzde 38’i 5 yıllık eğitim ve altında bir eğitim düzeyine sahiptir. Bu oran erkeklerde yüzde 20’dir. Eğitim sistemimiz cinsiyet ayrımcı pratikleri içinde barındırmaktadır. Mühendislik ve teknik alanlarda erkek öğrencilerin eğitim ve sağlık alanlarında kız öğrencilerin sayısal üstünlüğü devam etmektedir. Kadınla açısından eğitimli olmak ekonomik bağımsızlığı, dolayısıyla kadının özgürlüğünü garanti etmemektedir. İstidamda yer alan kadın sayısının erkeklere oranla çok düşüktür. Türkiye’de az gelişmiş kapitalizmin istihdam yaratmayan yapısal koşulları öncelikle kadınları dışlamaktadır. Eğitim ortamında örtük program etkili olmakta, okul ikliminde ve ders kitaplarında cinsiyet ayrımcı pratikler devam etmektedir
KARMA EĞİTİMİ HEDEF TAHTASINA KOYAN EĞİTİM POLİTİKALARI EĞİTİMDE TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNİ NASIL ETKİLER?
2014 yılında 19. Milli Eğitim Şurasında iktidar partisine yakın bir eğitim sendikası tarafından gündeme getirilen karma eğitimin kaldırılması yönündeki tartışma eğitimde muhafazakârlaşma çabalarından birisi olmuştur. Kız ve erkeklerin aynı okullarda aynı programlara bir arada devam etmesi anlamına gelen karma eğitim hepimizin de bildiği gibi orta çağdan bu yana cinsiyet temelinde eğitim hakkı mücadelesinin temel kazanımlarından birisidir. Modern eğitim sisteminin bir başarısı olarak kabul edilebilir. Karma eğitime ulaşmak o kadar da kolay olmamıştır. Hala okul sistemi içinde cinsiyet ayrımcı öğeleri barındırırken, eğitime erişimde kadın nüfus adına eşitsizlikler söz konusu iken, asıl olan bu ayrımcılıkla mücadele etmek olması gerekirken karma eğitime ortadan kaldırmaya dönük tartışmalar gündeme gelmektedir. Resmi olarak karma eğitim Türk Eğitim Sisteminde esas olmakla birlikte özellikle çevre denetiminin zayıf olduğu yerelde fiili olarak karma eğitimi ortadan kaldıran uygulamalara rastlamaktayız ki bunun laik eğitim açısından da son derece tehlikeli olduğunu görmek durumundayız. Başlangıçtan bugüne karma eğitim tartışmalarına karşı çıkanlar bunu dini ve ahlaki gerekçelere dayandırmışlardır. Karma eğitimin ortadan kaldırılması mekânsal bir bölünmenin ötesinde kız ve erkek çocukları için eşit eğitim fikrinin ortadan kaldırılması anlamına gelmektedir. Muhafazakâr değerlerle örtüşmektedir. Üstelik buna buna pedagojik gerekçeler uydurulmaktadır.
TEMEL EĞİTİM SÜRESİNİN KISALTILMASI İLE İLGİLİ TARTIŞMALAR TOPLUMSAL CİNSİYET AÇISINDAN NASIL SONUÇ DOĞURUR?
Öncelikle herkes için ortak ve kesintisiz zorunlu bir temel eğitim süreci çocuklara yönelik eşitlik politikaları açısından esastır. Dünyada temel eğilim temel eğitimin uzaması yönündedir. Türkiye’de ise 4+4+4 olarak ifade edilen kesintili eğitim süreci 12 yıl bir süreye uzatmakla birlikte herkes için ortak bir eğitim sürecini hedeflemediği için eşitlik politikaları açısından çok da bir şey ifade etmemektedir. Sürecin sonuçları çocuk işçiliğini özendirme, çağ nüfusunu açık öğretime yönlendirme, kız çocukları için erken evliliği teşvik etme gibi pek çok yönü ile eleştirilmiştir. Öte yandan öncelikle kız çocukları olmak üzere önemli bir çocuk nüfusun zorunlu temel eğitim sürecinin dışında kaldığı görülmektedir. Eğitime erişim açısından bakıldığında çağ nüfusunun ilkokulda yüzde 5’i, ortaokulda yaklaşık yüzde 9’u, ortaöğretimde ise yüzde 12 si kadar okul dışındadır.
Zorunlu eğitim kapsayıcı olmadığı sürece uzatılmasının bir anlamı olmamıştır. Sürenin uzatılması önemli olmakla birlikte tüm çağ nüfusunu kapsayıcı değilse bir anlamı olmamaktadır.
Sevgili hocam değerli bilgileriniz için size teşekkür ediyorum. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin...
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:22
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 04 Kasım 2025 06:17 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















