O gencin sorusu: Neden “şimdi” konuşur olduk? Ersin Çelik
Ankara24.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak açıklama yapıyor.
Bu yazıyı yazmama, önceki gün Marmaray’da karşılaştığım bir gencin sorusu vesile oldu. “Abi” dedi ve başladı konuşmaya: “Bir haftadır gündemimiz bir anda Sudan oldu. Ancak orada yaşananlar yeni değil. Haberler, paylaşımlar elbette insanlık adına, oradaki mazlumlar için çok önemli. Belki de yıllardan beri bekledikleri kamuoyu ilk defa oluşuyor. Ancak yine de aklımı kurcalıyor:
Ne oldu da hepimiz bir anda Sudan’ı konuşur olduk?”
O kadar yerinde bir soruydu ki, üzerine düşünmemek mümkün değildi. Dünya, neden yıllardır devam eden katliamlardan bazılarını görmezden geliyordu?
Eve geldim ve o gencin “Sudan” sorusunun peşine düştüm. Açıkçası aylardan beri Gazze’ye odaklandığım için son gelişmelere vakıf değildim.
Köşedaşım Taha Kılınç’ın yazılarına baktım. Taha Kılınç’ın tespiti; İslam dünyasının bu zamana kadar neden bu kadar sessiz ya da duyarsız kaldığının yanıtını da veriyordu:
“İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiğinin aksine, bu defa Müslüman dünya içinde yaşanan bir mezalim bu. Ölen de öldüren de bu taraftan.”
Bu durum, Sudan’daki çatışmanın “dini” değil;
iktidar
ve güç paylaşımı temelli olduğunu gösteriyor.
Peki
Sudan’daki Müslümanların bir kısmı, İsrail’den geri kalmayacak bir vahşete
neden imza atıyor?
İç savaş iki ana grup arasında yaşanıyor:
1- Sudan devletinin resmi ordusu Sudan Silahlı Kuvvetleri (SAF).
2- Eski “Cancevid” milislerinin dönüşmüş hali olan Hızlı Destek Kuvvetleri (RSF).
11 Nisan 2019’da Ömer Beşir’in devrildiği askeri darbeden sonra başlayan güç ayrışmaları, çatışmaları getirdi. Taha Kılıç tabloyu dünkü yazısında şöyle netleştirmişti:
“Şu anda izlemekte olduğumuz vahşet ve mezalim, Hızlı Destek Kuvvetleri’nin BAE kanalıyla elde ettiği ağır silahlar, mühimmat ve savaş uçakları sayesinde yaşanıyor.”
Son bir haftadır önümüze düşen vahşet görüntülerinin arkasında Sudan’daki bu kirli “
vekalet savaşları
” olduğu çok net. Öldürenleri destekleyen ve iç savaş ateşini harlayan ise ortada: Birleşik Arap Emirlikleri.
“Neden” sorusunun yanıtını da Taha Kılınç’tan alalım: “
BAE’nin Sudan’daki savaşa bu kadar açık biçimde müdahil olmasının temel sebebi,
ülkenin sahip olduğu muazzam altın rezervleri.”
Sudan dünyadaki en büyük altın rezervlerinden birine sahip…
***
“GÖRÜNMEZLİKTEN ÖLÜYORLAR”
Gelelim Marmaray’da konuştuğum gencin asıl sorusuna:
“Dünya vicdanı, kamuoyu bu vahşeti neden şimdi görür oldu?”
Hızlı Destek Güçleri (RSF) milislerinin 26 Ekim’de başlattığı saldırılar, sadece birkaç gün içinde yüzlerce sivili hedef aldı. Hastaneler bombalandı, sağlık çalışanları infaz edildi, su depoları imha edildi.
Birleşmiş Milletler verilerine göre, katliamların işlendiği Kuzey Darfur’daki El-Fasher kentinde hâlâ
177 bin sivil
kuşatma altında. Yardım koridorları kapalı, elektrik ve internet tamamen kesik. Bu kuşatma sırasında bir doktor, gizlice kaydettiği sesli mesajda şunu söylüyordu:
“Burada ölenler açlıktan değil, görünmezlikten ölüyor.”
Ama bu kez bir şey değişti: RSF’nin saldırıları sırasında çekilen
drone görüntüleri
internete yüklendi. Bu arada GZT’deki arkadaşlar bu görüntüler üzerine çok detaylı çalıştı ve sivil katliamlarını belgeledi. Cep telefonlarından yayılan birkaç kısa video, uluslararası medyanın karartma barikatını deldi ve dünya bir anda Sudan’ı “fark etmek” zorunda kaldı.
***
PAYLAŞILABİLİR BİR TRAJEDİ
Peki gündem neden tam da şimdi değişti? Bunun üç temel nedeni var:
1-Algoritmanın Eşiği Aşıldı:
İnternet kesintisine rağmen, birkaç doktor ve gönüllü, uydu bağlantısıyla kısa görüntüler ve ses kayıtları göndermeyi başardı. Bir hastanenin bombalanması, yaralı çocukların bodrumlara taşınması, yanan bir konvoya ait görüntüler ilk kez uluslararası haber ajanslarına ulaştı. Sudan, “paylaşılabilir bir trajedi” hâline geldi. Sivillerin çığlıkları sosyal medya algoritmasının eşiğini de aştı.
2-”Vicdan Boşluğu” Doldu
: Kim ne derse desin, dünya kamuoyunda ve ülkemizde de Gazze gündeminin yoğunluğu azaldı. Sudan, insanlığın bu “vicdan boşluğunu” doldurdu. Kabul edelim ki artık bir felaketten diğerine doğru duygusal göçler yaşıyoruz. Sosyal medya ise bu göçün rotasını çiziyor.
3-Dijital Aktivizm Harekete Geçti:
Gazze soykırımı sürecinde genç kuşaklarda oluşan dijital dayanışma ağı, bu kez Sudan için harekete geçti. Raporlamalara göre #SudanGenocide etiketi 24 saat içinde dünya gündemine girdi. Yeni nesil aktivizm duygusal hızla reaksiyon gösteriyor ve siyaset de gündeme göre pozisyon alıyor.
***
BAĞLANTI HIZINA GÖRE…
Marmaray’daki gencin şüphesi, en çok bu noktada anlam kazanıyor. Sudan’daki katliamların görünür hâle gelmesi, sadece bir medya meselesi değil, beş yıldır süren o sessizlik karartmasının elbette siyasi-politik sebepleri vardı: RSF’nin arkasında
BAE’nin finansal desteği, Rusya’nın paramiliter (Wagner) ağları ve Batı’nın stratejik suskunluğu…
Çünkü daha düne kadar Sudan’da “insan hakları” değil, Kızıldeniz’e açılan
limanlar ve zengin altın madeni yatakları
konuşuluyordu.
Bugün başlayan “
görünürlük
” ise büyük ölçüde aktivistlerin ve sızan görüntülerin dayatmasıyla oluştu. Her şey olup bittikten sonra paylaşılan görüntüler, sadece bir itiraf niteliğinde.
Sudan bize çağımızın en sert gerçeğini hatırlatıyor:
Acı bile bağlantı hızına göre değer kazanıyor.
Bu da bir şey… Ama ne? Ondan emin değilim.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:97
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 02 Kasım 2025 04:04 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















