Soykırım algoritması: YouTube o videoları neden siliyor? Ersin Çelik
Ankara24.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Gazze’de sadece canlar yok edilmiyor, evladını mezara koyan bir annenin feryadını aktaran videolar da artık birkaç saat yayında kalabiliyor.
Neden mi? Abluka altındaki şehirde yaşanan ağır yıkımın, sivil ölümlerinin ve enkaz altından çıkarılan çocukların görüntüleri YouTube algoritmalarına takılıyor da ondan. Gazze’yi gösteren videolar son günlerde, ya “topluluk kurallarını ihlal ettiği” gerekçesiyle, ya da “yaptırım kapsamındaki içerik” bahanesiyle siliniyor.
Açıkça ifade etmek gerekirse: Gerçeğin ve tabii ki soykırımın görsel kanıtları, milyarlarca kullanıcıya sahip Youtube tarafından “ortadan” kaldırılıyor.
Bu, sadece bir sansür meselesi değil. Bu, insanlığın “hafızasını” hedef alan yeni savaş biçimi. Algıları yönetemeyen, hakikatin önüne geçemeyen ve sosyal medyanın etkisiyle çok sayıda cephede ağır kayıplar veren İsrail, üstünlüğü yeniden ele alabilmek için insanlığa açtığı savaşı görünmeyen mevzilere taşıyor.
Siyonistlerin yıllardır sürdürdüğü uluslararası propaganda stratejisine “Hasbara” deniliyor. Bu strateji son birkaç yıla kadar; medya kurumları, diplomatik söylemler ve lobiler üzerinden yürütülüyordu. 7 Ekim’den bu yana ise Google, YouTube ve Instagram gibi platformlarda Filistin’e dair içerikler ya sansürlendi ya görünürlükleri azaltıldı ya da manipüle edildi. Yani İsrail, toplumları medya üzerinden dizayn etme stratejisini dijital mecralara da uyarladı. Artık hasbara televizyon ekranlarında değil, Google’ın arama çubuğunda sürdürülüyor. Filistin’i anlatan her kelime, algoritmalar tarafından öğütülüyor.
YouTube da Google ekosisteminin büyük oyuncularından ve Gazze konulu videoları tek tek silerken, soykırımın kanıtlarını da yok ediyor. Amaçları tam olarak bu. Çok değil, 20 yıl önce “dünyayı birbirine bağlamak” iddiasıyla özgür düşüncenin önüne açmak iddiasıyla kurulan dijital platformlar, bugün kimin konuşabileceğine, kimin susturulacağına karar veriyor.
***
ALGORİTMALARIN İNSAFINA KALDI
“Ne oldu” derseniz kısaca aktarayım… Filistin’in en eski insan hakları örgütlerinden Al-Haq’ın YouTube hesabı, 3 Ekim sabahı tek bir e-postayla kapatıldı. Oluşuma, “Topluluk kurallarımızı ihlal ettiniz” notu dışında hiçbir açıklama yapılmadı. Aynı günlerde Gazze’de sivillerin hedef alındığını belgeleyen onlarca video daha YouTube tarafından yayından kaldırıldı. Filistin İnsan Hakları Merkezi (PCHR) ve Gazze merkezli insan hakları kuruluşu Al Mezan’ın kanalları da aynı akıbeti paylaştı. Silinen içeriklerin ortak noktası, İsrail’in savaş suçlarını belgelemeleriydi.
Kimi videolarda yıkılmış evlerin arasında arama yapan sivil savunma ekipleri vardı; kimilerinde ise hastane koridorlarında ağlayan çocuklar. Hepsi, “şiddet içerikli” veya “politik yaptırımlara aykırı” oldukları gerekçesiyle “görünmez” hale getirildi.
Oysa bu görüntüler, Gazze Mahkemesi gibi sivil oluşumların derlediği ve gelecekte uluslararası hukuk makamlarının ele alacağı dosyaların en önemli unsurlarıydı. Birleşmiş Milletler’in “hesap verebilirlik” raporlarına girebilecek düzeydeki bu kanıtlar, birkaç saniyede yok edildiler. YouTube sözcüsü, İsrail’in soykırımcı subaylarını aratmayacak yüzsüzlükle, “Google geçerli yaptırımlara uymayı taahhüt eder” dedi ve sansürü meşrulaştırmaya çalıştı.
Fakat ortada çok temel bir soru var: Bir teknoloji şirketi, tahakkümü altına girdiği devletlerin politik çıkarlarını gerekçe göstererek, milyarlarca kullanıcısının haklarını gasp edebilir mi?
“Edemez” ancak görüldüğü gibi etmesinin önünde bir mâni de yok. O halde sanal dehşetin tablosunu özetleyelim: Savaş suçlarını belgeleyen bir görüntünün yayında kalıp kalmaması, hukukçuların değil, algoritmaların insafına kalmış durumda.
***
SANSÜR DEĞİL: KATLİAMIN KATLİAMI!
Tekrar ifade etmekte fayda var: Günümüzün savaşları sadece cephelerde değil, arama motorlarında da kazanılıyor veya kaybediliyor.
Dijital platformlar birer teknoloji şirketi değil; hafıza mühendisliği de yapıyorlar. Kimin hatırlanacağına, neyin unutulacağına karar veriyorlar. Böylece dijital sansür, klasik propaganda yöntemlerinden bile daha etkili bir araç haline geliyor: Görünmez kılıyor, sessizce siliyor, iz bırakmadan unutturuyor!
Üstelik “tarafsızlık” yalanı altında yürütülen dijital temizlik, aslında soykırımın tarafını koruyor. Gazze’nin direnişini dünyaya duyuran gazeteci Salih el-Caferani’nin vahşice öldürülmesiyle, onun çektiği videoların YouTube ya da Instagram’dan kaldırılması aynı kötülüğe, aynı zihniyete -Siyonizm’e- hizmet ediyor. İsrail bedenleri yok ederek, YouTube ise belleği silerek hakikati öldürüyor. Gerçeğin kendisi bile artık korunmaya muhtaç ve İsrail, katlettiği insanlardan geriye kalan videoları da katlediyor.
Dayandığımız korkunç nokta şu: Gazze’de, cep telefonunun kamerasıyla gerçeği kaydeden bir gencin kaderi, o videoyu birkaç saniye sonra silecek algoritmanın insafına kalmış durumda. Algoritmanın ise insafı yok! O genç, “insan kalabilmenin” son çabasını gösterirken, Siyonist algoritma insana ait olan her şeyi “uygun bulunmadığı” gerekçesiyle yok ediyor.
***
KOLLARI SIVAMALIYIZ
Bu durumda ne yapacağız?
Savaşların ortasında, kana, gözyaşlarına ve soykırıma şahitlik edip sessizliğe teslim olma lüksümüz yok. YouTube geçmişi silebilir. Silecek de. Amaçları, Salih el-Caferani’nin bedenini yok ettikleri gibi, tanıklıkları da dijital mezarlara gömmek.
Bizlerin vazifesi ise o “delilleri” geleceğe taşımak olmalı. Ancak bu, sadece gazetecilerin “kolları sıvayacağı” teknik bir arşivleme işleyişi değil. Hukukçular ve gözlemcilerle bir araya gelinip hafızayı koruma mücadelesi verilmeli. Anadolu Ajansı bu doğrultuda büyük bir adım atarak, Gazze’deki savaş suçlarını “Kanıt” ismi altında hem belgeleselleştirdi hem de kitap olarak yayımladı. Bu büyük birikim, YouTube ve İsrail’e hizmet eden diğer platformların, arşivleri yok etme politikasına karşı, uluslararası bir platforma dönüşebilir. Tıpkı Gazze Mahkemesi’nin (Gaza Tribunal) İsrail’i insanlık adına yargılaması gibi, Gazze’deki savaş suçlarını belgeleyen; yayınlanmış veya henüz ortaya çıkmamış görüntüleri hem muhafaza edip hem de analizini yaparak raporlayan sivil bir oluşuma çok ihtiyaç var. Kolları sıvamalıyız.
***
TERCİH YAPACAĞIMIZ GÜNLER KAPIDA
Bu vesile ile çok sarsıcı bir meseleyi de önümüzdeki günlerde derinlemesine tartışmak üzere açmak istiyorum: Platformlardan men edilme sırası, Gazze’yi dert edinen sıradan kullanıcılara da gelecek! İsrail’in kodladığı algoritma bizleri, çok uzun zamandır; “kullanıcılar” olarak değil; “Gazze’den geri kalanlar” olarak fişliyor. Kaldırılan içerikler, kısıtlamalar, etkileşim düşürme gibi yaptırımlar, günümüzdeki soykırım algoritmalarını geliştiren küçük hamlelerdi. Aynı zamanda kullanıcıların sosyal medya mecralarına “sadakatlerinin” testini de yapmış oldular. Şimdilerde ise itibar kaybının önüne geçmeye çalışan İsrail, sosyal medya platformları üzerinden tüm insanlığa topyekûn savaş başlatacak. Yani, bir tercih yapmamız gereken zamanlar kapıda. “Topluluk kuralları” karşısında sinecek miyiz yoksa; beğeni, paylaşım ve izlenmeleri bir kenara bırakıp her an önümüzde açık olan ekranlara direnecek miyiz?
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:20
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 07 Kasım 2025 04:03 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















