‘İstanbul’un kaosu beni tüketse de bir yazar olarak çok besliyor’
Ankara24.com, Hurriyet kaynağından alınan verilere dayanarak açıklama yapıyor.
Hakan Bıçakcı yeni öykü kitabı ‘Geçici Manzara’yla okuyucusunu kimsenin fark etmediği küçük arızaların, ani sarsıntıların, geçip giden anların peşine düşürüyor. Gürültünün içinde duyulan bir alarm, yıkılan bir bina, yarım kalan bir çizim ya da ‘geçici bir manzara’... Gündelik hayatın içinden sıradan insan anlatılarının gerçekle bağını ustalıkla koparan, sonra kopardığı yerden yeniden bağlayan yazarla buluştuk, öykülerindeki karakterleri ve yeni çalışmasını konuştuk: “Yazdıklarımı herkes okumalı gibi bir duygum bir an için bile olmadı.”
◊ ‘Geçici Manzara’nın ortaya çıkış hikâyesi nedir?
Yazdığım yeni öyküler bir klasörde birikiyordu son birkaç yıldır. Bu yazın başında “Artık bu öykülerle vedalaşma vaktim geldi” dedim. Hepsini tekrar okudum, bazılarını eledim, bazılarına eklemeler yaptım, sonunda tek bir dosya haline getirdim. Orada da ilginç bir süreç devreye giriyor; öyküler birbiriyle konuşmaya başlıyor. Bağımsız olarak yazarken hiç düşünmediğim ayrıntılar ekleniyor, öyküler birbirine gönderme yapıyor. Bazen bariz, bazen yalnızca dikkatli okurların yakalayacağı şekilde.
◊ Kitapla aynı isimde bir öykü var. Kitabın adını ondan yana kullanmanızın özel bir sebebi var mı?
Daha önceki öykü kitaplarımda bütün öykülerin ruh halini yansıtacak bağımsız bir çatı isim belirleyip onu kitap ismi yapıyordum. Bu öyküleri yazarken yedekte birkaç ismim vardı. Uzun bir süre çalışma dosyamın adı da kitabın son öyküsüyle aynı olan ‘Alarmı Dikkate Almayın’dı. Sonra ‘Geçici Manzara’nın tam bir öykü kitabı ismi olduğunu düşündüm.
◊ Öykülerinizdeki karakterler sizin gündelik hallerinizi yansıtıyor mu?
Öyküler tabii ki bazı durumları dramatize ediyor ve abartıyor. Ama çıkış noktalarının çoğu başımdan geçen şeyler. Geriye dönüp baktığımda, yazarlığımın ilk döneminde başka kitapların ve filmlerin etkisinin daha baskın olduğunu görüyorum. Zaman içinde yaşadıklarımın, etrafta gördüklerimin, sosyal medyada karşılaştığım haberlerin etkisi baskınlaşmaya başladı. Film ve kitapların etkisi hâlâ var ama daha çok atmosfer ve anlatım tekniklerinde. Öykülerdeki pek çok çıkış noktası bizzat yaşadığım veya yaşandığını gördüğüm durumlar.
◊ Mekânın İstanbul olduğu öykülerinizde çoğunlukla gürültü, alarm sesleri, yoğunluk, kalabalık gibi öğeler baskın. İstanbul’la ilişkiniz nasıl?
İstanbul’un Anadolu Yakası’nda, Suadiye’de doğup büyüdüm. Üniversite dönemi dışında hep buradaydım. İstanbul’la bir tür aşk-nefret ilişkim var diyebilirim. İstanbul’suz olmaz ama İstanbul’la da olmuyor bazen hali... Şehrin kaosu beni vatandaş olarak tüketiyor, yazar olarak besliyor. Çünkü siber-punk anlatı geleneğini, bilimkurgu filmlerini ve distopyaları seven biri olarak bazen klişe bir distopya konusu olacak şeyler yaşadığımızı görüyorum. Sonra bu yaşananlar edebiyata nasıl dönüşür, nelerin üstüne gidilebilir gibi bir bakış açısı geliştirmeye başladım. Bir yazarın ilham bulmasını kolaylaştıran bir şehir burası.
◊ Ankara’da iktisat okudunuz, döner dönmez 2002 yılında ‘Romantik Korku’yla yazarlığa adım attınız. Yazarlığa geçiş süreciniz nasıl oldu?
Biraz plansız gelişti. O dönem puan nereye tutarsa oraya gidilen bir sistem vardı. İktisat pek de istediğim bir bölüm değildi. Okuduğuma pişman değilim ama bana göre olmadığını erken fark ettim. Sosyoloji ağırlıklı derslere yöneldim ve Bilkent’in muhteşem kütüphanesi sayesinde edebiyata iyice yaklaştım. İlk romanımın taslağını üniversitedeyken yazdım. ‘Yazar olmaya karar verdim’ gibi bilinçli bir an hiç olmadı. Bir kenara öyküler yazarken bunların birbirine benzemeye başladığını fark ettim ve onları birleştirip bir romana dönüştürdüm.
◊ Sinemayla her zaman iç içe oldunuz. Hâlâ sinema yazıları yazıyorsunuz. İlk romanınızda da ünlü yönetmen David Lynch’in sinemasından esinlendiğinizi söylüyorsunuz...
Film üzerine yazmam neredeyse edebiyatla tanışmam kadar eski. Eskiden çok sinema dergisi vardı. Onlara yazardım. Sonra sinema dergileri gitgide buharlaştı, yok oldu ama yazmaya devam ediyorum. Ben hikâyelerden, kurmaca dünyalardan çok etkilenen, neredeyse o dünyalarda soluk alıp veren biri olarak ne kadarıyla romanlardan ya da öykülerden, ne kadarıyla filmlerden etkilendiğimi tam bilemiyorum. Bunun ayrımını yapamıyorum ama neredeyse yarı yarıya bir etkisi var.
◊ Kendinize has bir tarzınız var. Sizi ilk defa okuyacak bir okuyucuya bunu nasıl anlatırsınız?
Gerçekle karakterin zihninden geçenlerin birbirine karıştığı anlatıları seviyorum. Fantastik, gerçeküstücü falan deniyor bu tür anlatılara ama aslında zihnin çalışma biçimine çok yakın, yani fazlasıyla gerçekçi bir yanıyla da. Kafka’nın ve Lynch’in etkisi çok büyük yazdıklarımda. Büyülü gerçekçilikten farklı bir durum bu; oradaki masalsı konfor yok. Benim alanım daha tekinsiz, gerçeklikle düşün arasındaki muğlak bölge. Bu da özel ve meraklı bir okura hitap ediyor. “Herkes okumalı yazdıklarımı, herkese hitap eder” gibi bir duygum ilk kitaptan beri bir an için bile olmadı.
‘BANA MEDİTATİF GELİYOR’
◊ Gençlik yıllarınızda sıkı bir metal müzik dinleyicisi olduğunuzu biliyorum. Hâlâ dinliyor musunuz? Kimleri takip ediyorsunuz?
Evet, hâlâ dinliyorum. Ortaokulda başka hiçbir şey dinlemezdim. 90’lar, 2000’ler thrash metali çok severim. Black metal, death metal, grindcore gibi ekstrem türleri de dinliyorum, bana meditatif geliyor. Şu sıralar daha çok Kuzey Avrupalı gruplardan In Flames, At The Gates ve Dark Tranquillity’yi dinliyorum.
‘ASIL YAZMA KAFADA OLUYOR; YÜRÜRKEN, TOPLU TAŞIMADA, MİSAFİRLİKTE...’
◊ Bir videonuzda “İki tür yazma şekli var” diyorsunuz. Bu türler neler?
Masa başında yazmak işin çok küçük kısmı. Asıl yazma kafada oluyor; yürürken, toplu taşımada, misafirlikte... Hikâye zihinde dönüyor. Bir klasör var, gündelik hayatın akışında doluyor. Fiziksel yazma işi daha kısa ve yorucu.
◊ Bu durumun sizi yazmaktan uzaklaştırdığı oluyor mu?
Hayır çünkü hiçbir zaman kendimi yazmak zorunda hissetmedim. İçimden gelmediği halde yazmak üzere masaya oturmanın düşüncesi bile korkunç. Yazmak istediğim bir şey olursa bir yazıp bakayım, bir karşıma alayım... Bazen vazgeçtiğim ya da bir kenara ayırdıklarım da oluyor.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:74
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 16 Kasım 2025 07:49 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















