İnsanlığın bir dünü: Geleceğe taşınan izler Yeni Şafak Kitap Eki Haberleri
Ankara24.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
Fatih Baha Aydın’ın Ötüken Yayınları arasında okurla buluşan İnsanlığın Bir Dünü romanında bugün yaşadığımız günlük hayatı gelecek üzerinden kurgulayarak yeniden ele alıyor. Anlatımında kara mizahtan faydalanan Aydın, “Kara mizah, romanın ruhuna ve karakterlerin deneyimlerine uygun bir zemin oluşturdu” diyor.
İnsanlığın Bir Dünü’nün edebiyat yolculuğu sizin için nasıl başladı?
Bu romanı aslında doktora tezimi yazarken yazmaya karar verdim. İktisat tarihçisi olarak çalışmalar yaparken bazı verilerle karşılaşıyorsunuz; insanlar tarihçi deyince genellikle başkasının anlattıklarını aktardığımızı sanıyor halbuki biz var olan sınırlı veriyi bir bağlamda konumlandırıyoruz ve bir anlatı kuruyoruz. Örneğin, Osmanlı’da muhtesiplerin çarşıyı, pazarı denetlediğini biliyoruz fakat bu denetimler genellikle devletin o dönemdeki öncelikleri ve ihtiyaçları doğrultusunda ortaya çıkıyor; tüccarların gözlemi en azından böyle. Bu durum bana ilginç geldi, “100 yıl sonra bir gözlemci bugüne baksa ne görürdü?” sorusunu düşündürdü. Böylece insanlığın geride bıraktığı izleri, gözlemler ve veriler üzerinden bir apokaliptik kurguyla anlatma fikri oluştu. Akademik uğraşım, romanın temelini oluşturdu ve yazım sürecinde bu verilerden ilham aldım.
KARA MİZAHTAN FAYDALANDIM
Kurgunuzda kara mizahın güçlü bir yeri olduğunu görüyoruz. Bu anlatım biçimini seçmenizin ardında hangi sebepler var?
Benim için kara mizah, yaşamın kendisiyle paralel bir durum. Hayatta hem keder hem de mizah bir arada bulunuyor; ikisini ayırmak gerekmiyor. Romanı yazarken bu iki ögeyi yan yana getirmenin doğal olduğunu düşündüm. Örneğin, insanlığın yok oluşunu anlatırken karşılaştığımız durumlar acı verici olabilir ama aynı zamanda komik bir yön de içeriyor. Ben bunu özellikle seçmedim, daha çok kendi gözlemim ve deneyimim böyle bir bakışı ortaya çıkardı. Hayatta uzak ve tezat gibi görünen durumları yan yana getirip yorumlamak, benim bakış açımda hem gerçekçi hem de doğal bir anlatım biçimi oldu. Kara mizah, romanın ruhuna ve karakterlerin deneyimlerine uygun bir zemin oluşturdu.
TEZATLIKLARA DİKKAT ÇEKTİM
Eserinizde ‘kültürel iflas’ kavramı öne çıkıyor. Siz bu kavramı hangi anlamda kullanıyorsunuz?
Her kültür kendini tanımlar; söylemleri, gelenekleri, iddiaları vardır. Ama bu iddialar günlük yaşamla çoğu zaman örtüşmez. Örneğin, aile kurumuna çok önem verdiğimizi söyleriz ama evliliği gerçekleştirebilmenin zor olması bu iddia ile gerçek arasında bir çelişki yaratır. Roman boyunca da buna benzer tezatlıkları göstermek istedim. İddia edilen kültür ile gözlemlenen pratikler arasındaki fark, kültürel çürümenin işaretlerinden biri. İnsanlar kendi ideallerini yaşayamıyorsa, bu hem bireysel hem toplumsal olarak sürdürülebilir olmaz. Bu yüzden romanımda insanlığın geride bıraktığı izleri işlerken kültürel iflası gözlemlerim üzerinden yansıtmaya çalıştım.
Yazar olarak kendinizi eserinizde nerede konumlandırıyorsunuz? Anlatıcıyla kurduğunuz bağ nasıl bir mesafeye, yakınlığa işaret ediyor?
Ben “her şeyi bilen” bir anlatıcı olmak istemedim. Okurun da tamamlayıcı olduğu bir yapı kurmak istedim. Bazen karakter benden daha az şey biliyor, bazen de daha fazla. Bu bilinçli bir tercih. Çünkü gerçek hayatta da böyledir. Biz her şeyi bilmeyiz, bazen yanlış yorumlarız; bazen de bir konuya, meseleye gereğinden fazla hâkim oluruz. Romanda kullandığım “uzaylı sosyalbilimci bakışı” da anlatıyı bu şekilde kurmama hizmet ediyor.
n Okur, roman boyunca yer yer Cahit Külebi’nin şiirleriyle buluşuyor. Bu tercihinizin arkasında sizin için nasıl bir anlam saklı?
Cahit Külebi şiirlerini eserimde kullanmak benim için planlanmış bir seçim değildi; yazarken karşıma çıkan bir buluştu. Külebi’nin Niksar bağlantısı yani doğduğu ve çocukluk yıllarını geçirdiği şehirle -benim de Tokat-Niksarlı olmamdan ileri gelen- romanın mekânları arasında kurduğum tematik bağ, bu tercihi daha anlamlı hâle getirdi. Külebi’nin şiirindeki yalınlık, romanın aradığı duyguyu kusursuz biçimde yansıtıyordu. Karakterlerin söyleyemediklerini, şiir etkili ve sessiz bir şekilde dile getirdi; bu yüzden romanın içinde çok sahici ve doğal bir anlam bulduğunu düşünüyorum.
“İnsanlığın Bir Dünü” okurlarına neler söylemek istersiniz?
Okurlarıma kitabı acele etmeden, ağır ağır okumalarını önerebilirim. Her bölümün, her cümlenin birikmiş düşünce ve gözlemlerle şekillendiğini bilmelerini isterim. Romanı okurken durup düşündüklerinde, kendi hayatlarından, çevrelerinden izler bulduklarında kitabımla ortak bir paydada buluşabilirlerse benim için mutluluk verici olur.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:41
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 15 Ekim 2025 04:04 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















