Çocukların bitimsiz soruları kitabın fitilini ateşledi Yeni Şafak Kitap Eki Haberleri
Yenisafak sayfasından alınan bilgilere göre, Ankara24.com açıklama yapıyor.
Galiba Yazar Oluyorum, yazarlık tekniklerini çocukların da anlayabileceği dille sunan bir kitap. Kitabın oluşum ve hazırlanış sürecini sizden dinlemek isteriz.
Galiba Yazar Oluyorum’un fitilini ateşleyen, çocukların her fırsatta sorduğu o bitimsiz sorulardı. Kitabın girişinde, bunu izah eden kısa bir metin var. Şöyle ki: Çocuklarla buluştuğumda içlerinden biri kalkar ve “Bir kitap yazmak için ne yapmak gerekir?” diye sorar ya da şöyle, “İyi bir fikir nasıl bulunur?” Bu kitap, sıklıkla muhatap olduğum bu türden sorulara cevap olarak hazırlandı. Ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğü’ndeki “çocuk” maddesinin karşılığı olan, “belli bir işte yeteri kadar deneyimi ve yeteneği olmayan kimse” açıklamasına karşılık, çocukların deneyim kazanarak yeteneklerini sergileyebilecekleri o uçsuz bucaksız alana işaret eden mütevazı bir katkı olması ümidini taşıdı. Yine aynı sebeple çocuklara adandı. Bu ilk kıvılcımın ardından uzun bir çalışma ve “çocuğa göreleştirme” süreci birbirini izledi. Asıl uğraş alanı da burası; çünkü var olan birikiminizi metne aktarırken hem çocuk özneyi metinden koparmamanız gerekiyor hem de tüm bunları çocukların da zihnen anlamlandıracağı ve deneyim kazanacağı şekle uyarlamanız gerekiyor. Ben, kendi yolumu ve beraberimde getirdiğim yazarların yolculuklarını bu çalışmayla beraber umuma açtım. Ancak bu kitap, salt yaratım teknikleriyle ilintili bir çalışma da değil. Okurun düş gücünü ve yaratıcılığını besleyecek adımların yanında; fikir bulmaya, nitelikli okurluğa ve yazımından basımına bir kitabın yolculuğuna dair uzun bir anlatı evreni var. Ayrıca bu kitabın okurları, henüz merdivenin ilk basamaklarında nasıl bir evrensel mirasın içinde bulunduklarını da sorgulamaya başlıyorlar. Bu yüzden içerisinde pek çok yazar ve hikâye var. Tam da bu yüzden, daha ilk adımla birlikte sorguluyoruz: Shakespeare bir dağ başında yaşasaydı, yazılmış hiçbir şeyi okumadığı gibi sanatla hiçbir etkileşimi de olmasaydı yine de bugünkü Shakespeare olur muydu?
Kitabınız, okuma serüveniniz boyunca süzgecinizden geçmiş alıntıları, yazar ve eser isimlerini cömertçe paylaşması bakımından da kıymetli. Kitabın muhatap okuru kim?
Elinin altında kalemler, defterler bulunduran; yatağının içinden, çantasının sağından solundan kâğıtlar çıkan; yolu bir biçimde kelimelerle kesişen çocuklar ve gençler için... ancak kitabın alt başlığı düşünüldüğünde (Yeni Başlayanlar için Yazarlık Dersleri), çocuk edebiyatına meraklı yetişkinlerin de elinin altında bulundurabileceği türde bir çalışma olduğunu söylemek mümkün.
Stephen King Yazma Sanatı isimli kitabında, “Yeteneklerinizi en iyi biçimde ortaya koyarak yazmanız için kendi alet kutunuzu oluşturmanızı ve sonra da onu hep yanınızda taşıyabilmek için gerekli kasları geliştirmenizi öneriyorum,” diyor. Sizin alet çantanızda neler var?
Yaşamın kendisi dışında; kelimelerle birlikte yol almak ve bitimsiz bir çabayla çabalamaktan başka bir yazarın alet kutusunda ne olabilir ki? Hiç, hiçbir şey. Çocuklar büyür, komşu zili çalar, ev ayağa kalkar, tozlar alınır, tencere kapakları tıkırdar; ben bir köşede bir yazının son cümlelerini yazmakla meşgulümdür muhtemelen; okumak, öykü fikirlerini not etmek, daha evvel bilmediğim bir şeyi öğrenmeye çalışmak, iyi bir film izlemekle belki... bütün bunlar her şeyden önce, yolun kendisinden kopmamanızı sağlıyor. Bir yazar, yazdıklarından çok daha fazlasını bilmelidir, der Kemal Tahir. Evet, böyledir. Bunun için yazmanın ve yazıyı besleyen uğraşların ötesinde, yani görünenin arkasında, derinden derine bir kazı, bir dönüşüm vardır, daima.
Sait Faik’in “Haritada Bir Nokta” öyküsünü bilirsiniz. Yazamasam deli olacaktım, der Sait Faik. Sizde durumlar nasıl?
Ben buraya yazmak ekseninde değil de tutku ekseninden bakıyorum. Meselenin özü, tutkuyla sarılabileceğin, adanacağın içinde kendini gerçekleştirebileceğin şeyi bulmak. En azından benim için böyle bu. Ne mi? Neyi mi? Herhangi bir şey, ne olursa. Başka bir şey yapabilseydim, kuşkusuz onu yapardım. Ben yazarım, benim adanarak yapabildiğim tek mevzum bu; kelimeler. Bütün bir ömrü içine katabileceğim, coşkuyla sevebileceğim, günlerimi bunun üzerine bina edebileceğim yaratım alanım burası. Tam da burada Bedri Rahmi’nin Resme Başlarken kitabında söylediklerini anmak isterim, “Sevdiğin mevzuyu yaşayacaksın. O ekmek, su gibi senin hayatına karışacak. Senden bir parça olacak yahut sen ondan bir parça olacaksın. Ömürleriniz birbiri içinde eriyecek. Onu yalnız benim bahçeyi seyrettiğim gibi günün muayyen saatlerinde değil, her zaman göreceksin. Onu yalnız neşeli anlarında değil, hasta hasta da düşüneceksin.
...işte o zaman yaptığın işe kendini katmış olacaksın. Çünkü ne mevzun sadece gündüz ve gecedir; çünkü ne de sen sadece bir kahkaha, bir tebessüm ve bir iniltisin.” Bedri Rahmi bunları, resim için söylüyor. Sen ne için söyleyeceksin? Buradan bakıldığında asıl mesele “yapmasan delireceğin” o şeyi bulmakta...
BU AYIN KİTAPLARI
Aksâ’da buluşalım!
Ballı Kubbem, her sene Mescid-i Aksâ’nın kubbesi üzerine bal yapan ve bunun keşfedilmesini bekleyen arılar üzerinden Aksâ’yı ve o safları doldurmanın önemini anlatan kurgu bir eser.
Kitap, Kudüs meselesi özelinde -ancak bunu hayatımızın her alanına uygulayabiliriz- başarıya ulaşmak istediğimiz herhangi bir işte nasıl davranırsak ne gibi sonuçlar alacağımızı karakterler üzerinden okumamızı sağlıyor ve çözüm odaklı, istikrarlı davranmanın önemine vurgu yapıyor. Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de “çevresini bereketlendirdiğimiz” dediği Mescid-i Aksâ kitapta da bal ile ilişkilendirilerek bereket kavramı somutlaştırılmış. “Hayatımıza tat katan, ballandıran unsurdur Mescid-i Aksâ ve ona hizmet etmek…” mesajıyla kitap bitiminde küçük okurun dimağında bir tat bir lezzet bırakmak hedeflenmiş. Konuşan Kitap olma özelliği taşıyan Ballı Kubbem’i, içerisinde yer alan karekodu okutarak dinleyebilirsiniz. 4 yaş ve üzeri okur için.
Ballı Kubbem, Ümmü Abdullah, Mirasımız Yayınları, Mart 2023, 64 sf.
Şekerden ağaçlar, fenomen çiçekçiler ve Lahanacılar…
Osmanlı’nın sosyal hayatına ışık tutan kaynaklardan faydalanılarak hazırlanan seri, ders kitaplarında karşılaştığımız biraz da sıkıcı gelen bilgilerin aksine tarihin eğlenceli ve şaşırtıcı ayrıntılarını gösteriyor. Kitaplardan biri spor, biri çiçek yetiştiriciliği, biri de düğünler hakkında. Kitap vesilesiyle, çiçeğin Osmanlı döneminde bir ziynet eşyası hükmünde, çiçekçiliğinin çok itibarlı bir meslek olduğunu hatta çiçek yetiştiricilerinin de günümüzün sosyal medya fenomenleri gibi görüldüğünü, şehzade sünnet düğünlerinin esnafın türlü maharetini gösterdiği bir festival gibi geçtiğini öğreniyoruz. Bu düğünlerde; balıkçıların dev yapay bir denizde balık tutarken önünüzden geçtiğini, şekerden yapılmış devasa ağaçları, yürüyen köşkleri görüyoruz. Cirit müsabakalarına ne denli önemli verdiklerini, Lahanacılar ile Bamyacıların kıyasına rekabetini, Evliya Çelebi’nin dört dişini de bir cirit müsabakasında kaybettiğini hayretle okuyoruz. Gülsüm Sezgin’in kaleme aldığı Kafa Dengi Tarih serisi, küçük okurun Osmanlı tarihiyle ilgi çekici bilgiler eşliğinde tanışmasını hedefliyor.
Sarayda Tezahürat Sesleri, Sarayda Düğün Dernek, Sarayda Çiçek Yarışmaları, Gülsüm Sezgin, Erdem Çocuk, Eylül 2025, 64 sf.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:69
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 15 Ekim 2025 19:14 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















