Avrupa ve savaş Süleyman Seyfi Öğün
Yenisafak sayfasından alınan verilere göre, Ankara24.com bilgi veriyor.
Rusya-Ukrayna savaşından bir
Avrupa-Rusya savaşı
türeyecek mi? Gelinen safhada sorulan soru bu. Avrupalı siyâsetçileri dinleyecek olursak bu savaş kaçınılmaz bir şekilde yaşanacak görünüyor. Başta İngiltere, Fransa ve Almanya’nınkiler olmak üzere çok sayıda Avrupali siyâsî liderin verdikleri beyânatlar bunu düşündürüyor. Makro bir dönüşüm karârı verdiler. Ekonomilerini hızla savaş merkezli bir ekonomiye dönüştürmek için ellerindeki tekmil kaynakları seferber etmiş durumdalar. Rusya’nın aleyhteki onca vurgusuna rağmen, zihinlerinde ürettikleri bir “Rus saldırganlığının”, eğer Ukrayna’da durdurulmazsa Avrupa’yı işgâl edeceğini katı bir peşin hükme dönüştürdüklerine şâhit oluyoruz. Kendi kamuoylarını buna hazırlamanın derdine ve telâşına düşmüş vaziyetteler.
Bu manzaranın bir
siyâsî gaf
olmanın hâricinde maddî bir temeli olduğunu unutmamalıyız. Başta kıt’anın ekonomik dinamosu olan Almanya’dan hiç hoş haberler gelmiyor. ABD Güvenlik Stratejisi Raporunda altı çizildiği üzere Avrupa ekonomileri hızlı bir düşüş yaşıyor ve küçülüyor. Durgunluğa giren ve küçülen ekonomileri yeniden ayağa kaldırmanın en sağlam yolu savaştır. Bunu târihî ve nazarî bilgilerimiz bize öğretiyor. Yâni,
savaş ekonomik bir değerdir. Savaş ekonomilere mündemiçtir.
Barış zamanlarının aldatıcı tarafı, güçlü ekonomilerin her dâim savaş sanâyiini canlı tutmaları gerçeğini perdelemesidir.
Barış zamanlarında üretilen silâhların tüketimi üretildiği yerlerin hâricinde , başka yerlerde yapılır.
Modern barış, silâhları üretenlerin onu doğrudan kendisinin tüketmediği ; buna mukâbil bu tüketimin yarı merkez veyâ çeper dünyâlarda dağıtılmasından başka bir şey değildir. Aşağı yukarı 85 Milyon insanın öldüğü II.Umûmî Harp sonrasında merkez dünyâ gûya bir barışa kavuştu. Kendi aralarında savaşmayı bıraktılar. Buna mukâbil 2000’lere doğru gelindiğinde , dünyânın kalan kısımlarında, Afrika’dan Asya’ya ve Lâtin Amerika’ya kadar uzanan dağınık ve büyük coğrafyada çıkan sayısız savaş ve iç savaşlarda toplamda bu sayıya yakın bir yekûn tuttuğunu biliyoruz. Demek ki , II.Umûmî Harp bitti diye dünyâya barış gelmedi. Sâdece savaşlar zamâna ve coğrafyaya yayıldı.
Bugün III.Umûmî Harp ihtimâlinden bahsetmeye başlamamız,
savaşın dinamiklerinin yeniden çevreden merkeze doğru hareketlenmesinden
başka bir şey değil. Bunun da sebebi, sermâyenin son 500 senedir Atlantik coğrafyasından Pasifik coğrafyaya geçmeye başlamasıdır. Bunun doğurduğu kültürel şok daha evvel yaşanmış değildir. Meselâ sermâyenin Hollanda’dan Fransa’ya veyâ İngiltere’ye geçmesi veyâ oradan da ABD’ye yerleşmesi elbette krizli ve hesaplaşmalı olmuştur; ama neticede kültürel bir şok doğurmamıştır. Bunlar benzer bir jeokültürel bir eksende yaşanan yer değiştirmelerdir bunlar . Bir zaman sonra da sindirilmiştir. Ama mevzû Çin olduğu zamân durum değişir.
Artık ortada jeokültürel bir kırılma vardır. Jeokültür bu safhadan sonra jeopolitik yapıyı da belirlemeye başlayacaktır.
Nitekim öyle olmuştur.
Hristiyan ve Beyaz üstünlükçü zihniyet
kendisini hem kültürel hem de ideolojik olarak saflaştırmak ihtiyâcını duymaya başlamıştır. Bugün Batı’nın gündemindeki münâkaşalar,
bu saflaştırmanın neyi ve nasıl ötekileştirdiği meselesine verilen cevapların
çatışmasından başka bir şey değildir. Savaşın senaryoları da bu cevapların mâhiyetine göre değişecektir.
Ortada iki cevâp mevcût. İlki Avrupa’nın verdiği cevâptır. Yalnız burada Avrupa derken neyi kastettiğimizi açıklıkla ortaya koymamız gerekir.
Avrupa sâdece Avrupa kıt’asıyla sınırlı değildir.
ABD’deki uzantısıyla berâber değerlendirilmelidir. Yâni ABD’de,bilhassa Demokratların temsil ettiği Avrupa da kıt’aya dâhil edilmelidir. Bunların hedefinde evvelemirde
Avrasya ve Asya’nın derinliklerine uzanan bir derinlik
yer almaktadır. Bu da onların gözünde Rusya’yı hedefe koymaktadır. Çin ile olan büyük hesaplaşma evvelinde bu coğrafyaların düşürülmesi elzemdir onlara göre. En büyük desteği de finansal sermâyeden ve neoconlardan alırlar. İdeolojik dünyâları hayli karmaşık olduğunu rahatlıkla görebiliriz. En başta, demokrasi, insan hakları, hukuk devleti vb, gûya Batı’nın “liberal”değer üstünlüklerini amentüleri hâline getirirler. Buna orta sınıfların kırılganlıklarını ve hassâsiyetlerini ilâve etmekten de çekinmezler. Woke solculuğu burada son derecede kullanışlı bir kaldıraçtır onlar için. Çevrecilik, Yeşil enerji kullanımının özendirilmesi, Hayvan hakları, LGBT hareketleri ve türevleri, çok kültürlülük vd temalarını katı bir şekilde müdafaa ederler. Bu değerlere bağlılığını bildirip kendisine destek vermeyenleri ise gözlerinin yaşına bakmaksızın en faşizan ölçülerde hasımlaştırırlar. Bunu,
örtük, şekerlenmiş , pudralanmış bir faşizm
olarak nitelendiriyorum.
İkinci cevap ise buna itirazdan neşet ediyor. Buna göre ise ABD, kendisini Avrupa’dan ayrıştırarak Rusya ile bir uyum çizgisine girmeli; Çin’e karşı boğucu bir üstünlük ele geçirmelidir. Niyetleri Avrupa’yı vassallaştırmaktır. Buna ilâveten , Rusya-Hindistan dostluğunu kullanarak Baharat Yolu’nu Hind Deniz üzerinden ,Abraham Anlaşmaları üzerinden kendisine İsrâil’e bağladığı Arap devletlerini de içine alarak Akdeniz’e kadar genişletmeyi hedeflemektedirler.
Dünyâ hammadde kaynaklarının yağmalanması , ticâret yolları üzerinde tam bir hâkimiyet kurarak Çin’i zor duruma düşürmek
ve zayıflatmak en büyük arzularıdır. Deniz ayağı, Doğu Akdeniz’de GKRY ve Yunanistan ile de takviye edilmek istenmektedir. Dev enerji şirketleri ve bilişim endüstrileri bu hareketi ağırlıklı olarak desteklemektedir. Askerî güç onlar için daha çok bir sindirme ve baskı altına alma vasıtasıdır. Barışçıl görünmelerinin sebebi de budur. Değilse ideolojik plânda ,âdeta KU KLUX KLAN tarzı, Beyaz üstünlüğü fikrini en ırkçı düzlemde gören , en düşük orta sınıf tabakalarından beslenen bir tabana sâhip olduklarını görüyoruz. Bunlar uluslararası savaşlardan çok, bu militarist enerjiyi içeriye, yabancı buldukları, kendi “”medeniyyetlerini” kirlettiklerine inandıkları düzensiz göçün yığdığı kitlelere karşı seferber etmeyi esas almaktadırlar. İslâm düşmanlığı burada en yanıcı unsurdur. Avrupa’nın bir ABD ayağı olduğu gibi, ABD’nin de bir Avrupa ayağı mevcuttur. Avrupa sağının yükselişi tam da bunu ortaya koymaktadır. Avrupa’nın vassallaştırılmasını onlar tamamlayacak görünüyor..
Hâsılı Avrupa tam mânâsıyla bir çırpınma hâlinde. Rusya-Ukrayna savaşını uzatmak ve bu savaşı Avrupa-Rusya savaşına evriltip ABD’yi de buna ortak etmek için didiniyorlar. Ok yaydan çıktı..Toparlanmaları artık çok zor..
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:34
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 18 Aralık 2025 04:38 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















