Mamdânî üzerine… Süleyman Seyfi Öğün
Ankara24.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak haber yayımlıyor.
New York Belediye seçiminde alınan netice ABD’nin siyâsal târihinde çok köklü bir dönüşümün habercisi mi? Yazıda bunun cevâbını vermeye gayret edeceğim. .
New York Mamdânî ilk defâ Müslümân bir Belediye Reisine sâhip oldu. Müslümân âleminde bu haberin hayli heyecan yarattığını görüyoruz. Bahsi geçen eyâletin New York olması kâfi derecede düşündürücü.
New York’un ABD denince ilk akla gelen, âdeta küresel olarak pazarlanan tekmil Amerikan değerlerini temsil eden ikonik bir şehir olduğunu
herkes bilir; tıpkı bugün dünyâda küresel olarak en fazla horlanan, dışlanan ve düşmanlaştıran kültür ve insanların Müslümânlar olduğunu cümle âlemin bilmesi gibi. . Üstelik ABD bunun liderliğini yapmakta iken, onun değerlerini birinci derecede temsil eden bir şehirde Müslümân birinin Belediye Başkanı seçilmesinin ne kadar dramatik bir gelişme olduğunu görmek için çok kavrayışlı olmak icâp etmiyor. Bir benzetme yapılacak olursa bu hâdise Nazizmin yükseldiği ve Hitler’in iktidâra geldiği bir Almanya’da Berlin Belediye Başkanlığı seçiminde sol bir adayın kazanması gibi garabet yüklü görünüyor. ABD hızla faşizme evrilirken Mamdânî’nin seçilmesi çok da farklı değil.
ABD siyâsal sisteminde esas olarak, ilki Amerikan sağını diğeri ise Amerikan solunu temsil eden Cumhûriyetçi ve Demokrat Parti ana aktörler olarak temâyüz etmiştir. Üçüncü bir partinin bu sistemde yeri olmamıştır. Bundan sonrada olabileceğini beklemek saflık olur.Neticede ABD’nin siyâsî kaderi bu iki partinin elindedir. O zaman bir Cumhûriyetçi olarak Trump’ın ve bir Demokrat olarak Mamdânî’nin bu partilerin siyâsî kültüründe nerede durduğuna bakmanın en mâkûl yol olduğunu ifâde edebiliriz.
Tecrübeler ,ABD ekonomisinde işler rayında giderken bu iki parti arasındaki farklılıkların son derecede ihmâl edilebilir olduğuna işâret ediyor. Her iki parti de Amerikan sistemin temel ilkelerine sıkı sıkıya bağlılık gösteren adaylar çıkarırdı.
ABD’de sağ ve sol kavramları meselâ bir Avrupa ile mukayese edildiğinde son derecede yumuşamış , ideolojik katılıklarından arınmış olarak tezâhür ederdi.
Sol ile sağ arasındaki nüans derecesindeki farkları idrak edebilmek ve derinden hissedebilmek için doğrudan Amerikan sistemi içinde uzun zamanlar yaşamış olmak şarttı.
1970’lerden başlayarak bu manzarada bir dönüşüm hâsıl oldu.
Cumhûriyetçiler hızla radikalleştiler ve neocon bir çizgiye geldiler.
Reagan bunun ilk misâliydi. Bu dalga Cumhûriyetçi ana akımı küresel bir saldırgana dönüştürüyordu. Yeni sağ olarak da tesmiye edilen bu çizgi Baba-Oğul Bush tarafından devralındı. Cumhûriyetçiler , bilhassa Sovyet Bloku’nun dağılmasından sonra iyice azgınlaştı.
Bu cereyan diğer taraftan
liberteryen ekonomizm
tarafından beslendi. Ekonomik güçlerin hiçbir siyâsî/kurumsal müdahale görmeksizin kendi asimptotunda hareket etmesi gerektiğini müdafaa ediyordu. Neticelerin ne kadar gayrı insânî olduğunun ,ne derecede büyük ve taşınamaz eşitsizliklere yol açacağının hiçbir ehemmiyeti yoktu. Tabiî ki kendi içlerde bâzı bölünmeler de yok değildi. Yeni Sağın bayraktarlığını yaptığı liberteryen değerler,
Evanjelizmde olduğu üzere hâlâ kesif bir teopolitikleşme
içinde başta âile olmak üzere geleneksel paternalist çizgiye bağımlılığını devâm ettiriyordu. Buna rağmen başta devlet olmak üzere paternalist değerlerden sapmayan bir kısım geleneksel sağ arasında, devleti gerileten liberteryen değerlerin devşirilmesinden hoşlanmayanlar yok değildi. Bâzıları da, Mises ve Hayek gibi entelektüel çevreleri tâkiben
liberteryen değerlerin liberal değerlerle uyumlulaştırılmasını
savunuyordu. Ama bu arayışlar zaman içinde marjinalize oldu.
Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra ,ABD’de solu temsil eden Demokrat Parti’de de bir dönüşüm başlamıştı. Ona eşlik eden fikirler ise Yeni Sol’dan geliyordu.
Avrupa’da sağ(
Thatcher, Kohl vd)
libeteryenleşirken sol liberalleşiyordu
. Liberal yeni solun öncelikleri değişmekteydi. Geleneksel solun başat gündemini oluşturan ekonomik/sosyal eşitsizlikler, sınıfsal farklılıklar, emperyalizm olgusu yavaş yavaş düşüyor, bunun yerine devleti bütün
kötülüklerin “babası”
, ulusları ise kültürel varlıkları ezen
kötülüklerin “anası”
gibi gören yaklaşım hâkim oluyordu. Odağa devlet ulusların dışladığı ve ezdiğine inandıkları kültürel meseleleri almak yeni trendin ayırdedici niteliğiydi. İlgi sâhaları,
iklim ve çevre felâketi senaryoları , cinsiyetçi ayırımcılık , ırk ve din ayırımcılığı
gibi meselelerdi. Bu doğrultular elbette paternalist çizgsini devâm ettiren yeni sağın hışmına uğrayacaktı. Yeni sağ ile yeni sol arasındaki kavgalar da giderek kültürelleşti ve bir kültür savaşına dönüştü. ABD’de Clinton ve Obama yeni Demokrat liderlikler Yeni Solun değerlerinin, tabiî ki
ABD siyâsal kültürünün yumuşatıcılarından geçmiş en light halleriyle
bayraktarlığını yaptılar.
1990’larda Sovyetlerin çöküşü ile başlayan sistemik ekonomik krizler nihâyet Avrupa ve ABD’yi de vurmaya başladı. Liberteryen kapitalizmin artık devâm ettirilebilir hâli kalmadı. Küresel ekonomik eşitsizlik artık taşınamaz hâle geldi. Bu da yeniden siyâsetin gündeminden hanidir düşmüş olan ekonomik meseleleri yeniden odağa taşıdı. Cumhûriyetçiler bu krizi,
liberteryen düşünceleri en kaba teopolitik bagajı kuvvetlendirilmiş paternalizmle harmanlayan ve en hırçın , en kaba mafyoz açılımlara taşıyan
Trump radikalizmiyle aşmaya çalıştılar. Bunun toplumsalda bir karşılığı vardı. Demokratlar ise buna hazırlıklı değildi. Kamala Harris’in Yeni Yeşil Mutabakat programı ABD sokaklarında tınlamıyordu. Orta sınıf kırılganlıklar ve hassâsiyetler üzerinden şekillendirdikleri ve transgenderizmde olduğu üzere kendi aşırılıkları içinde uçuculaşan siyâsetler artık sokağa, toplumsalın derinliklerine nüfûz edemiyordu.
İşte Mamdânî bu ana akım Demokrat çizginin hafif tertip hâricine çıkıyor. Halâ Yeni solun ezberlerini tekrar ediyor. Ama bunun yanında ilk defâ sokağa temas eden ekonomik ve toplumsal bir iyileştirmeye adanan bir programı var. Demokratların sıradışı sanatörü Sanders ‘ın ve Cortez’in desteğini ve almış durumda. Ama diğer tarafında Soros ve Obama duruyor. Bakalım ibre kimlerden yana dönecek?
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:13
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 10 Kasım 2025 05:33 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















