Ahmed Cevdet Paşa’nın hayran olduğu âlim Dursun Gürlek
Yenisafak sayfasından alınan verilere göre, Ankara24.com bilgi veriyor.
Fatih Sultan Mehmed’in çok sevdiği hocalarından biri de – bilindiği üzere – Molla Hüsrev’dir. Nitekim bu büyük âlim ne zaman Ayasofya Camii’ne gelse Fatih, cemaate, ayağa kalkınız, asrın İmam-ı Âzam’ı teşrif ediyor, dermiş.
Fatih Camii haziresindeki kabir taşında, “Asrımızın İbn-i Kemâl’i idi / Hayfâ ki terk-i hayat eyledi” beytiyle Yavuz Sultan Selim’in şeyhülislamı İbn-i Kemal’e benzetilen Ahmed Cevdet Paşa da devrinin allâmelerinden ve kendi mesai arkadaşlarından birini İmam-ı Âzam’a teşbih ediyor. Bu zatın kim olduğunu anlatmadan önce biraz da içinde bulunduğumuz 2025 yılının vefat yıldönümü olması dolayısıyla Ahmed Cevdet Paşa’dan söz edelim ve bu arada Hazret’in vefat tarihinin 1895 olduğunu da hatırlatalım.
Cevdet Paşa disiplinli çalışmasıyla, parlak zekâsıyla, tecessüsünün ve merakının derinliğiyle ne tabii ki bunca değerli eseriyle adını tarihe altın harflerle yazdıran bir bilginimizdir. İslam hukukunun şaheseri kabul edilen Mecelle büyük oranda onun eseridir. On iki ciltlik “Tarih-i Cevdet”i, Cevdet Paşa’nın nasıl takdire şâyân bir müverrih olduğunu ayan beyan göstermektedir. Gerek üslubu itibariyle, gerekse 1774 ile 1826 yılları arasında vuku bulan tarihi hadiseleri tahlil edişindeki orijinallik bakımından bu külliyat büyük bir önem arzetmektedir. Bir başka ifadeyle belirtmek gerekirse, “Tarih-i Cevdet” önceki Osmanlı kroniklerine göre çok farklı bir özelliğe sahiptir.
Ahmed Cevdet Paşa’nın büyük ilgi gören eserlerinden biri de, hiç şüphesiz “Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa”dır. Peygamberler ve halifeler tarihi olan bu kitap, akıcı üslubuyla ve sade bir Türkçeyle kaleme alındığı için mevcud İslam tarihleri içinde ayrı bir önem arzetmekte ve çok okunmaktadır. Cevdet Paşa’nın bunların dışında daha başka değerli eserleri de bulunuyor.
Yaşadığı devre damgasını vuran, sonraki yıllarda da eserleriyle ikinci hayatını yaşayan Ahmed Cevdet Paşa hakkında birçok araştırma yapıldığını, kıymetli kitaplar yazıldığını biliyoruz. Bu vâdide kalem oynatan üç ismi Fatma Âliye Hanım, Ebu’l Ulâ Mardin, Ahmet Hamdi Tanpınar diye sıralayabiliriz. Kerimesi Fatma Âliye Hanım’ın eseri “Ahmed Cevdet Paşa ve Zamanı” adını taşıyor. “Medeni Hukuk Cephesinden Ahmed Cevdet Paşa” isimli çalışma ise, büyük hukuk otoritesi Ebu’l- Ulâ Mardin’in tam bir şaheseridir. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Cevdet Paşa Hakkında Düşünceler” başlığıyla, 1944’de “İstanbul” mecmuasında yayınladığı üç makale takdire şâyân bir Cevdet Paşa değerlendirmesidir.
24-25 Ekim 2025’de, yani geçen hafta Zeytinburnu Belediyesince bir sempozyum tertiplendi. “Yegâne-i Zaman Ahmed Cevdet Paşa” başlığıyla düzenlenen bu sempozyumda konuşmacıların çoğunun hanım akademisyenler olduğunu sonradan elime geçen tanıtım broşüründen öğrendim. Vâki sempozyuma ben de davet edilmiştim ama vaktim müsait olmadığından icabet edemedim.
Bu sempozyumda Cevdet Paşa ve eserlerinin çeşitli açılardan anlatıldığı konu başlıklarından anlaşılıyor. Başlıklara göz atınca, - keşke- “Asrımızın İmam-ı Azamı” diye tavsif ettiği Ömer Hilmi Efendiye’de bu sempozyumda yer verilseydi diye içimden geçirdim. Bu vesileyle belirtmek gerekirse, kamuoyunda Cevdet Paşa Mecelle’nin yegâne müellifi olarak biliniyor. Halbuki bu şaheser hukuk külliyatı Cevdet Paşa’nın başkanlığındaki bir ulema heyeti tarafından hazırlanmıştır ve bu âlimlerden biri de Karinâbâdlı Ömer Hilmi Efendi’dir.
Bu satıların kaleme alınışından birkaç saat önce, Akit gazetesinde Ömer Hilmi Efendi hakkında bir yazı görünce ilgiyle okudum. Karşılaştığım yanlış bilginin düzeltilmesi için o paragrafı kaydediyorum: “Ömer Hilmi Efendi, Şeyhülislam Hayrullah Efendi’nin yanında fetvahane başmüsevvidi vazifesini yürütmekteyken, Hayrullah Efendi, Sultan Abdülmecid’in hal’ fetvasını Fetvahane Defteri’ne kaydetmesini emrettiğinde…”
Hal’ fetvası Sultan Abdülmecid hakkında değil, kardeşi Sultan Abdülaziz hakkında verilmiştir. Bu meş’um fetvayı verdiği için Hayrullah Efendi’nin adında değişiklik yapılarak “Şerrullah” denilmiştir.
Şimdi sıra, bu zatı daha yakından tanımaya geldi. Ebu’l- Ulâ Mardin 1946’da neşredilen ve yukarıda ismi geçen kitabında Ömer Hilmi Efendi’den şöyle bahsediyor. Kısmen sadeleştirerek naklediyorum:
Temyiz mahkemesi hukuk reisi iken ansızın vefat eden merhum Ömer Hilmi Efendi, Mecelle Cemiyeti’ne Fetvâhâne Reisülmüsevvidini olarak iltihak etmişti. Mecelle’nin on üçüncü kitabıyla onu takip eden diğer kitaplarında unutulmaz himmetleri vardır. Miyarü’l – Adale’si, Ahkâmü’l Evkaf’ı hukukumuzun klasik kitapları arasında yer alır. Son eser Fransızcaya tercüme edilmiştir. Rahmetli Cevdet Paşa’nın Ömer Hilmi Efendi’ye büyük itimadı vardı. Faziletini, fıkıhtaki ihtisasını her vesileyle beyan ve tekrar etmiş; seciyesinin selabetini, ilmi kudretini daima övmüştür. Şu hadiseler de
bunu teyit etmektedir:
1- Cevdet Paşa, Mecelle Cemiyeti’ne başkanlık ederken fıkıhla ilgili birçok mühim meseleler için kendisine yapılan müracaatlarda “Asrımızın İmam-ı Âzam’ı mesabesinde bulunan Ömer Hilmi Efendi hazretleri varken bana ne diye müracaat ediyorsunuz?” yolunda cevaplar vermiştir.
2- Mecelle Cemiyeti’nin son zamanlardaki toplantılarına Meclis-i Kebir-i Maarif Reisi, meşhur Fıkıh Usulü hocası Büyük Haydar Efendi merhum da katılıyordu. İşleri reis sıfatıyla çalışma arkadaşlarına dağıtan Cevdet Paşa bazı evrakı “Bizim aklımız ermez, tetkikini Ömer Hilmi Efendi hazretlerinden rica edelim” diyerek merhuma tevdi edermiş. Bu durumun devam etmesi üzerine, bahsi geçen sözlerden alınan Haydar Efendi, bir gün, Niçin bizim aklımız ermesin? Böyle bir işin tetkiki havale buyuruldu da âciz mi kaldık? Biraderimiz Ömer Hilmi Efendi’yi taltif veya işi kendilerine tahmil maksadıyla böyle buyuruyorsunuz. Fakat tekerrür ettiğinden maruzatta bulunmak lüzum ve zaruretini hissettim” diye sitemde bulunmuştur.
3- Cevdet Paşa, evrakı arasında, müsvedde halindeki bir yazısında Ömer Hilmi Efendi’ye karşı olan hayranlığını şöyle ifade etmiştir. Hal’den birkaç gün sonra, Şeyhülislam Hayrullah Efendi, hal’ fetvasının, fetvahanedeki özel defterine kaydedilmesini emrettiğinde başmüsevvid bulunan Ömer Hilmi Efendi, “Fetvahane’de tesvid olunmayan (yazılmayan) fetvaların kaydedilmesi usulden değildir. Hem de bu fetvanın şeriat mahkemesi tarafından verilen hüccete uygun olmadığı bir gerçektir” diye kaydetmediğinden Hayrullah Efendi, öfke küpü kesildi ve hemen Ömer Hilmi Efendi’yi Fetvahane’den çıkardı. Lakin genç bir fıkıh bilgininin tehlikeli bir zamanda (Sultan Aziz’in şehit edildiği sırada) böyle bir cesaret göstermesi herkesi şaşırttı ve bu hareketi o devirde büyük bir şöhret kazanmasına vesile oldu. Molla Bey’in şeyhülislamlığında fetva eminliği görevine getirildi.
Ömer Hilmi Efendi Ekim 1889 tarihinde vefat ettiğinde 41 yaşındaydı. Mübarek na’şı, Cevdet Paşa’nın da medfun bulunduğu Fatih Camii haziresine defnedildi. Bu zat hakkında ayrıntılı bilgi edinmek isteyenlerin Prof. Dr. İsmet Sungurbey’in “Karinâbâdizâde / Eski Vakıfların Temel Kitabı” isimli 728 sayfalık eseri okumaları gerekiyor.
Cevdet Paşa’ya da hayranı olduğu Karinâbadlı Ömer Hilmi Efendi’ye de bir kere daha rahmet ve mağfiret niyazında bulunuyorum.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:44
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 02 Kasım 2025 04:04 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















