Z Raporu: 2025 Hafıza, sessizlik, pozisyon ve kültürel inkâr Samed Karagöz
Ankara24.com, Yenisafak kaynağından alınan bilgilere dayanarak haber veriyor.
2025, kültür-sanat alanı açısından bir üretim yılı olmaktan çok, bir ifşa yılı olarak kayda geçti. Sergilerin, bienallerin, kitapların, yazıların ve panellerin arka planında dönen asıl mesele estetikten ziyade şuydu: Kim, hangi anda, neye karşı sustu? Bu yıl yazdığım metinlerin hemen hepsi, dolaylı ya da doğrudan bu sorunun etrafında dolaştı. Çünkü artık sanat konuşurken yalnızca “ne söylendiği” değil, ne söylenmediği de metnin asli parçası hâline geldi.
Uzun zamandır kültür dünyasında dolaşımda olan “evrensel değerler”, “insanlık mirası”, “ortak vicdan” gibi kavramların ne kadar seçici kullanıldığını 2025 kadar çıplak biçimde gördüğümüz başka bir yıl hatırlamıyorum. Filistin meselesi, İsrail terör devleti bu seçiciliğin turnusol kağıdı oldu. Birçok kurum, sanatçı ve entelektüel için ahlak, coğrafyaya göre değişebilen esnek bir kavrama dönüştü. Bu durum, yıl boyunca kaleme aldığım yazılarda yalnızca politik değil, aynı zamanda kültürel bir çöküş olarak ele alındı.
2025’te yazarken sık sık şuna geri döndüm: Sanat dünyası, kendini hâlâ 20. yüzyılın ikinci yarısındaki steril hümanizm diliyle tanımlayabileceğini zannediyor. Oysa dünya değişti. Görüntüler değişti, şiddetin dolaşım hızı değişti, tanıklığın ağırlığı değişti. Buna rağmen kültür kurumlarının büyük bir kısmı hâlâ “rahatsız etmeden eleştirme” gibi tuhaf bir denge arayışında. Yazılarımda bu durumu çoğu zaman şu kavramla tarif ettim: konforlu etik.
Bu yıl ele aldığım sergilerde, metinlerde ve kültür politikalarında ortak bir refleks dikkat çekiciydi: Politik olanı sembollerle ehlileştirmek. Acıyı estetik bir mesafeye yerleştirip izlenebilir hâle getirmek. Sürgünü romantize etmek, direnişi soyutlamak, şiddeti bağlamından koparıp “form”a dönüştürmek. 2025 yazıları, tam da bu eğilime karşı bir itiraz olarak okunabilir.
Türkiye’deki kültür ortamına dair yazılarımda ise daha farklı ama bağlantılı bir mesele öne çıktı: temsilde tembellik. Yerel olanın hâlâ ya egzotik bir süs olarak kullanılması ya da tamamen yok sayılması, bu yıl da değiştiğini söylemek çok mümkün görünmüyor. Kültürel hafıza, çoğu zaman yalnızca yıl dönümlerinde hatırlanan bir dekor unsuru olarak ele alındı. Oysa hafıza, sürekli canlı tutulması gereken bir etik pratiktir. 2025, bu pratiğin ne kadar ihmal edildiğini gösterdi.
Bu yıl yazarken en çok zorlandığım alanlardan biri de entelektüel dilin kendisi oldu. Çünkü birçok kavram hızla aşındı. “Direniş”, “adalet”, “özgürlük”, “vicdan” gibi kelimeler, fazla kullanıldıkları için değil, yanlış yerlerde kullanıldıkları için, her ne kadar Türk Dil Kurumu 2025 için yılın kelimesi olarak “dijital vicdan”ı seçmiş olsa da, etkisini yitirdi. Yazılarımda bu kelimeleri yeniden yerli yerine oturtmaya çalıştım. Her metin, biraz da bu kelimeleri kurtarma çabasıydı.
2025 aynı zamanda kültür alanındaki iktidar ilişkilerinin daha görünür hale geldiği bir yıl oldu. Fonlar, davetler, uluslararası dolaşım ağları ve prestij mekanizmaları, kimin konuşabileceğini ve kimin görünür olacağını belirlemeye devam etti. Bu yapının dışına düşenlerin sesi ya kısıldı ya da marjinalleştirildi. Yazılarımda bu mekanizmalara işaret etmek, çoğu zaman yazının kendisini de riskli hâle getirdi. Ama zaten bu yılın ruhu, risksiz metinlere izin vermiyordu.
Bir diğer önemli başlık ise entelektüel sorumluluktu. 2025’te sıkça şuna tanık olduk: Güçlü cümleler kuran ama güç karşısında sessiz kalan bir entelektüel profil. Yazılarımda bu tutarsızlık özellikle vurgulamaya çalıştım. Çünkü kültür insanının görevi yalnızca yorumlamak değil, gerektiğinde pozisyon almaktır. Bu pozisyon, her zaman popüler olmak zorunda değildir; ama tutarlı olmak zorundadır.
Yıl sonuna gelirken geriye dönüp baktığımda, 2025’te yazılanların büyük kısmının bir “gündem yazısı” değil, bir hafıza kaydı olduğunu söyleyebilirim. Kim nerede durdu, kim sustu, kim konforu seçti, kim bedel ödedi — bunların hepsi not edildi. Bu notlar, bugünü anlamaktan çok, yarın “biz ne yaptık?” sorusu sorulduğunda açılacak bir defter niteliği taşıyor.
Bu metin bir bilanço değil; bir z raporu. Kültür-sanat alanının yıl boyunca verdiği reflekslerin, kaçındığı soruların ve kurduğu cümlelerin kaydı. 2025 sona erdi ama bu rapor kapanmadı. Çünkü bazı yıllar biter, bazı sorular kalır. Ve 2025, soruların cevaptan fazla olduğu yıllardan biri olarak hafızada yerini aldı.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:94
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 31 Aralık 2025 05:12 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar


















