Tutulmayan sözler: Bozulan ahitler Düşünce Günlüğü Haberleri
Yenisafak sayfasından alınan verilere dayanarak, Ankara24.com haber yayımlıyor.
İsmihan Şimşek - İletişim Danışmanı - Yazar
Mısır’da imzalanan Şarm El Şeyh Deklarasyonu ile varılan ateşkes mutabakatı sonucu Gazze halkı bir nebze nefes alabilme ve insani yardımlara erişebilme imkanına kavuşabildi diye sevinirken, İsrail her zaman olduğu gibi sözünde durmayarak ateşkesi ihlal etti. Masumların üzerine yine bomba yağdırdı. Bazı İsrailliler de insani yardımların yüklü olduğu TIR'ların Gazze’ye girmesini engellemeye çalıştı. Kur’an-ı Kerim’in anlattığı Yahudi toplumunun davranış biçimleri üzerinden bugünkü İsrail toplumuna bakarak yaptığımız bir karşılaştırma geçen onca zamana rağmen aynı yanlışların tekrar ettiğini, o zamandan bu zamana pek bir şeyin değişmediğini ve maalesef yakın bir gelecekte de değişmeyeceğini net bir şekilde gösteriyor. Kutsal kitabımız aslında bize bu ayetlerde olumsuz davranış örneklerini anlatıyor. İsrailoğulları/Yahudiler özelinde gördüğümüz her ayet aslında Müslümanların bu örneklerden kendi payına bir ders almaları doğrultusunda bir uyarı niteliğindedir.
VURGU DAVRANIŞ BİÇİMİNE
Kur’an-ı Kerim’de Allah aynı kavimden bahsederken veya aynı kavme hitap ederken bazen “İsrailoğulları” kavramını, bazen de “Yahudiler” kavramını kullanır. Bu hitap ayrımını incelediğimizde Babil sürgünü öncesi toplumdan bahsedilirken “İsrailoğulları” kavramı, Babil sürgünü sonrası toplumdan bahsedilirken “Yahudiler” kavramı kullanıldığını görürüz. “İsrailoğulları” kavramının bazen tarihî sınırları gözetmeksizin genel bir hitap olarak kullanıldığı da görülür. “Yahudiler” hitabının olduğu ayetlere bakıldığındaysa ayetlerin tamamının Medine’de indiği görülecektir. Müslümanların Yahudilerle ilk diyaloğunun Medine’de oluşu ve buradaki toplumdan hep “Yahudiler” diye bahsedilmesi de göstermektedir ki; “Yahudiler” kavramı rastgele değil bilinçli olarak bu şekilde kullanılmıştır. Kur’an-ı Kerim’de genel olarak eleştiri mahiyeti taşıyan ayetler “Yahudiler” kavramı kullanılarak dile getirilir. Yani Allah bu topluma iki ayrı şekilde hitap ederek onların tarihindeki iki önemli kesiti belirginleştirir. Burada eleştirilenin bir ırk ya da millet değil “davranış biçimi” olduğunu da net bir şekilde ortaya koyar.
“BİZDEN DEĞİLSEN YOK HÜKMÜNDESİN”
Hz. Muhammed’in (sav) hadis-i şeriflerine de bakıldığında yaşayan toplumdan bahsederken “Yahudiler” ifadesini kullandığını, ilgili toplumdan genel olarak bahsettiğinde veya tarihî perspektif içerisinde toplumdan bahsettiğinde “İsrailoğulları” hitabını görmekteyiz. İncil’in “İsrailoğulları” ve “Yahudiler” kavramlarını tercihine bakıldığında da aynı şey görülmektedir.
Peki Kur’an-ı Kerim’de bahsi geçen Yahudi kavmi nasıl özelliklere sahiplerdi ki Allah sürekli olarak Müslümanları onların davranışlarını örnek vererek uyarmaktadır? İlgili ayetlerden anlaşılmaktadır ki, Yahudi kavmi kendini diğer insanlardan üstün görür, seçilmiş olduğuna inanır. Yahudilerdeki bu üstünlük anlayışını, aşağılık duygusunun bir telâfisi ve tatmini olarak düşünmek mümkündür. Sürekli ezilen, acı ve ıstırap çeken Yahudi toplumu bu ideal ile tatmin olmuş ve ayakta kalabilmiştir. Tarih boyunca yaşadığı baskıları, Avrupa yakın çağında karşılaştığı Yahudi karşıtlığını ve Nazi Almanya’sında uğradığı soykırımı da narsistik karakterlerde olduğu gibi “üstünlüğünden” dolayı kendisine duyulan kıskançlığın bir tezahürü olarak değerlendiren Yahudi gruplar olmuştur.
İsrail soyunun diğer milletleri mülk edineceği belirtilmiştir. Onlara göre yabancıları soymak, mülkünü ve ticaretini elinden almak iyi bir davranıştır. Yabancılara karşı yemin, hile ve aldatma çok normaldir. Çünkü geleneksel öğretilerinde Yahudi olmayana insan gözüyle bakılamaz. Yahudi olmayanlara karşı ki yüzlü davranmayı, yalan söylemeyi doğal görür. Ahlâk ilkeleri millîdir, kendi aralarında geçerlidir. Ama yabancılara karşı farklı ilkeler işler. İsrail’in bugün tüm dünyayı pervasızca karşısına alması, uluslararası hukuku hiçe sayması, Filistinlilerden bahsederken onlar için “hayvan” ifadelerini kullanması işte bu “üstünlük” düşüncesi kaynaklı kibir sebebiyledir…
Diğer bir uyarı ise, yemin tutmama ve verilen sözleri yerine getirmeme üzerinedir. Bakara Suresi'nin 100. ayeti bu davranış ile ilgilidir: “Ne zaman onlar bir ahitte bulundularsa yine kendilerinden bir grup onu bozmadı mı? Zaten onların çoğu iman etmezler.” Defalarca ihlal edilen ateşkes mutabakatları bu ayetin apaçık tezahürü değilse nedir?
KORKAK BAĞIMLILIK
Cennete sadece kendilerinin gireceğini düşünen Yahudiler, dünyalarını da zaten küçük bir nüfusa sahip olan kendilerinin dışındaki herkese istedikleri gibi davranabileceklerine inanmakla koruma altına almışlardır. “Nasılsa cennete biz gireceğiz” düşüncesi ile ibadetlerine düşkün olmadıkları da bilinmektedir. Cennetten öyle emindirler ki sadece başları sıkışınca akıllarına gelen ve korkuya dayanan bir imanları vardır. Somut kavramlar ve olaylar üzerinde gelişen, iman yenilemeler çok yaygındır. Bal peteğindeki, ağaç kovuğundaki, domatesin içindeki “Allah” yazısına, Cem Yılmaz’ın gösterisinde bahsettiği “Allah diyen aslan”a duyulan şaşkınlık somutlaştırılmayan imanın yok hükmünde sayıldığı bir düşünce biçiminin ürünüdür. Bu yüzden Yahudiler de kendilerine Samiri’nin buzağısı gibi bir buzağı yapılmasını istemiştir.
Korku üstüne kurulan imanları en ufak bir mücadele alanında yok olmaya mahkumdur. Bu korkaklık muhakkak İsrail toplumunun bugünkü Filistinlilerin direnişini ve İsrail’in zulmünden kaçmayışını da anlamakta zorlanmalarına neden olmaktadır. Çünkü karşılarında kendilerinin tam tersi olan bir topluluk bulunmakta. Filistinliler ellerinde teknik bir güç ve para bulunmamasına rağmen işgalci İsrail güçlerine meydan okumakta, Filistinli çocuklar dahi İsrail askerlerinin karşısında cesaretle dimdik durmaktadır. Tarihin hiçbir döneminde bu cesareti gösterememiş ve oradan oraya göç etmek zorunda kalmış, biraz düze çıktıklarında “Musa! Tek çeşit yemeğe katlanamayacağız; Rabbine yalvar da bize toprak ürünlerinden sebze, hıyar, sarımsak, mercimek ve soğan bitirsin!” (Bakara-61) diyerek şımarıklık göstermiş bir kavim; açlığa, yokluğa, ölüme direnen Filistinliler karşısında yanına ancak başka bir gücü, Amerika’yı alarak kendilerine güvenli bir liman oluşturabilmektedir. Ellerinde ne kadar güç olursa olsun İsrail toplumu tüm korkaklar
gibi “bağımlı”dır. Ayet-i kerimede geçtiği üzere bir başkasının onlar adına savaşmasını isteyen Yahudiler örneğini bugün de bir başkasının arkasına sığınarak kaçak dövüşen işgalci İsrail güçlerinde görebiliyoruz.
Çünkü Filistinlilerin aksine onlar güçlerini imanlarından ve ideallerinden değil, paradan ve teknik donanımdan alıyorlar. Her ne kadar yaptıkları zulmü dini gerekçelerle anlatmaya çalışsalar da Allah’a imana dair bir iz hayatlarında yok. Savaşlarını mertçe değil paranın sinsi gücüyle gerçekleştirebilirler.
MANİPÜLASYON GEMİSİNİN KAPTANLARI
Kur’an’da bahsedilen bir başka karakteristik esas da teferruata dalma, çok soru sorma, önemli olmayan meseleleri temel problem haline getirmeleridir. Böylece onlar dini değer sisteminde öncelikli olmayan sorunları alır, en önemli sorun konumuna yerleştirirler. O meseleyi halletmeye çalışırlarken, önemli konuları gözden kaçırırlar. Hem kendileri bunlarla oyalanır hem de diğer toplumları asıl meseleden uzaklaştırarak manipüle ederler. Bugün İsrail’in TikTok gibi sosyal medya mecralarını satın alarak ya da Elon Musk gibi isimlere baskı kurarak yürüttükleri algı operasyonuyla tüm dünyada yitirdikleri meşruiyeti tekrar kazanmaya çalışmaları bunun en büyük göstergesi değil mi zaten? Zalimken mazlum görünmeyi, köy yanarken saçını taramayı çok iyi becerdiklerini söylersek yanlış olmaz.
HER SUÇA KILIF HAZIRLAYAN SÖZDE DİN ADAMLARI
Yahudilerin diğer bir özelliğinin de kutsal kitaplarını yaptıkları yorumlarla tahrif etmeleri olduğunu söyleyelim. Çok soru sormaları, detaylara takılmaları da elbette bu tahrif de etkili olmuş, net olan hükümleri dahi karmaşıklaştırmayı başarabilmişlerdir. Yahudi din alimleri kendi üzerlerine düşen vazifeyi yapmamış, ayetleri kendi çıkarları/anlayışları doğrultusunda yorumlayarak, Allah’ın söylemediğini O’na söyletmişlerdir. Bu arada halk da onların bu hatalarını düzeltme şansından mahrumdur, çünkü onlar Kitabı bilmezler, sadece birtakım tahminlerde bulunabilirler. Diğer konularda ise, kulaktan dolma, delilsiz bilgileri onların doğru ile yanlışı birbirine karıştırmalarına neden olur.
Halkın cahilliği, din konusundaki her şeyi din görevlilerinden öğrenmelerine ve onların söylediklerini “dinin özü” telakki ederek hiç tereddütsüz ve sorgulamasız kabullenmelerine yol açarken; halkın elinde söylediklerini ölçüp tartmaya yarayacak bir kıstasın olmadığının bilincindeki din adamlarının zaman içinde her türlü kontrolün baskısından kurtularak, gönüllerince fetva verebilmelerine zemin hazırlamıştır. Din adamlarının ağzından çıkan her şeyin “din” telakki edilmesi, halkın Allah, din vs. hakkındaki tüm cehaleti karşısında din adına yaşayışları yapıp etmeleri halkın gözündeki saygınlıklarını aşırı boyutlarda artırmış, neticede din adamlarını rablaştımışlardır. (9-Tevbe-31)
Yahudilerin dini konuda sağlam kaynaklara dayalı bilgisi yaygın değildir ama din, yine de toplumun temel dinamiklerinden birisidir. Aradaki bu çelişkiyi de din görevlilerinin varlığı kapatmıştır. Halkın din hakkında bilgisi olmayınca, din adına konuşanların peşinden yürümek, bilgi açığını kapatmanın en yaygın yolu olmuştur. Artık herkes herhangi bir şekilde peşine düştüğü din adamının ağzından çıkanı “bizzat dinin kendisi” olarak algılamıştır. Tevrat’ın “Öldürmeyeceksin” emrine karşın, soykırıma başlarken sırf halkını bu suça ikna etmek için Netanyahu’nun ulusa sesleniş konuşmasındaki “Amelekler” göndermesi son derece çarpıcı bir örnek olarak karşımıza çıkmaktadır.
FITRATIN SESİNİ KISMAYAN YAHUDİLER
Bize vicdanın ve tertemiz fıtratın sesinin asla susturulamayacağını hatırlatan bu olumsuz davranış biçimlerinden ari Yahudilerin olması, meselenin bir millet ya da toplulukla ilgili değil bir karakter meselesi olduğunu açıkça gösteriyor. Bugün Filistinlilerin yanında yer alarak onlara destek veren Yahudiler, siyonizmin manipülasyonundan kendilerini koruyarak insani bir tavır sergiliyorlar. Filistin’e destek veren gösterilerde en dikkat çekeni yine Yahudilerin yaptığı İsrail karşıtı protestolar oldu.
ABD’yi sert dille eleştiren, İsrail işgali altında ezilen Filistin halkının yanında yer alan, ABD Kongre binasında eylem yapan barış yanlısı ve siyonizm karşıtı Amerikalı Yahudiler 7 Ekim 2023 saldırıları sonrası harekete geçerek Washington’da toplandılar. Barış ve ateşkes sloganları ile Beyaz Saray’a yürüdüler, oturma eylemi yaptılar. Birçok Yahudi burada göz altına alındı. “Barış İçin Yahudi Sesi Hareketi” tarafından yapılan sosyal medya paylaşımında, “Binlerce ABD Yahudisi dışarıda protesto yaparken, aralarında iki düzine hahamın da bulunduğu 350’den fazla kişi içeride dua ederek direniş gösteriyor” ifadesi kullanıldı. Ultra Ortodoks Yahudiler olarak nitelendirilen Harediler, İsrail’de ve dünyanın dört bir yanında karakteristik kıyafetleriyle kolayca tanınıyor. Diğer adıyla Tevrat Yahudileri, Siyonizm karşıtı olmaları ve İsrail Devleti’nin varlığını reddetmeleriyle tanınıyor. Bu tür protesto hareketlerini sıkça gerçekleştiren Siyonizm karşıtı Yahudiler arasında yer alan Sumud Filosu aktivisti Amerikalı David Adler’in de İsrail hapishanelerinde diğer aktivistlerden daha uzun süre tutulduğunu da buraya not düşmeliyiz.
Uzun yıllardır İsrail’i eleştirdiği ve İsraillileri ruh hastası bir topluluk olarak tarif ettiği için antisemitizm ile suçlanan Yahudi akademisyen Norman Finkelstein’ın Middle East Eye’de yaptığı şu açıklama da aslında İsrail toplumu adına ibretlik:
“Bakın İsrail demiyorum, Netanyahu, Ben Gvir, Smotrich demiyorum, İsrailliler diyorum. Her İsrailli Yahudi için Gazze’de yaşayan halk birer haşeredir, insanlık dışıdır. Onları yok etmek isterler, bu onlara sevinç verir.”
GELELİM ASIL MESELEYE
Bugün Filistinlileri yahut Arapları imha edilmesi gereken haşerat olarak gören İsraillilerin, Yahudilere zulmeden ve sistematik bir soykırım gerçekleştiren Adolf Hitler ve Nazi ideolojisinin peşinden giden Almanlardan bir farkı var mı? Her ikisinde de Kur’an-ı Kerim’de bahsi geçen aynı üstün ırk olma iddiası, kibri, kendinden olmayanı “ari” görmeyen, aşağılayan bir karakter inşası yok mu?
Peki gelelim asıl soruya, Müslümanlar Kur’an-ı Kerim’deki bu olumsuz davranışlar hakkındaki ikazlara kulak asıyor mu? Müslümanların bugünkü durumları da yolunda gitmeyen bazı hususlar olduğunun ifadesidir. Yalan, kibir, dolandırma, haram yeme, cimrilik gibi pek çok özellik Yahudilerin eleştirildiği ama bugün bazı Müslümanların da uzak kalamadığı özellikler…
Müslümanların özeleştirilerini yapmaları, tıpkı kendilerinin Allah’ın pek sevgili kulları olduklarını iddia edenlere, bizzat Allah’ın verdiği “O zaman niye size azap edip duruyor?” cevabındaki nükteyi kaçırmamaları gerekir. Bugün İslam aleminde baskın olan karakterin, zayıflık ve yenilgi olduğu da göz önünde bulundurulursa, “Biz nerede yanlış yaptık” sorusunu sormanın aciliyeti bir kez daha gözler önüne serilmiş olur…
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:88
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 30 Ekim 2025 07:05 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















