Neden Eleştirel Düşünemiyoruz? Nasıl Eleştirel Düşünebiliriz?
Ankara24.com, Halktv kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
“Eleştirel düşünmeyen bir toplum, güçlü savunulan her düşünce tarafından rehin alınabilir. Bu da yoksulluğa, eşitsizliğe, savaşa, geri kalmışlığa ve nihayetinde yok oluşa neden olur. Önemli olan ne düşüneceğimizi değil, nasıl düşüneceğimizi öğrenmektir.”
Eğitimci yazar Sercan Çelik ile eleştirel düşünmeyi konuştuk.

Eleştirel düşünme nedir?
“Eleştiri” kelimesi, değerlendirme, yargılama, ayırt etme anlamlarını kapsayan Yunanca kritikos teriminden türemiştir. İngilizcede critic, bir şeyi iyi ya da kötü yönleriyle değerlendirme olarak tanımlanır. Türkçede ise eleştiri, “bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış yanlarıyla bulup göstermek amacıyla inceleme işi, tenkit” olarak açıklanmıştır. Bu bağlamda Türkçede eleştiri, tenkit ile eş anlamlı kullanılmaktadır.
Ülkemizde ise eleştiri, genellikle olumsuz bir çağrışım taşır. Çoğu zaman bir hakaret gibi kullanılır. Halbuki eleştiri, kötüleme değil, kritik etme durumudur.
Eleştirel düşünme ise farklı yaklaşımlarla açıklanmaya çalışılmıştır. Paul ve Elder (Kritik Düşünme, 2020), eleştirel düşünmeyi, “düşünmeyi düzenlemek ve düşünmeyi geliştirmek için düşünme üzerine düşünmek” olarak tanımlar ve bunu bir meta-düşünme eylemi olarak görür.
Ben eleştirel düşünmeyi, gerekçeli önermelerle herhangi bir düşüncenin sistematik olarak değerlendirildiği bir süreç olarak görüyorum. Burada sistematiklik ve gerekçelerin geçerliliği çok önemlidir. Yani her kritik etme durumu eleştirel düşünme süreci olarak açıklanamaz. Bu süreç sorgulamalarla başlar, analiz etme, varsayımlarda bulunma ve güçlü argümanlarla desteklenen geçerli gerçekler oluşturmayla devam eder. Çıkarımda bulunmayla son bulur.
Bu süreçte geçerli gerekçeler oluşturmak için hazır yargılardan, hazır yaşantılardan ve ezbere değerlendirmelerden uzaklaşmak gerekir.
Neden eleştirel düşünemiyoruz?
Saeed Roustayi’nin Leyla’nın Kardeşleri filminde şöyle bir sahne vardır: Leyla’nın abisi Alireza, içinden çıkılmaz düşünceler içinde yanlış kararlar aldığını sıralar. Leyla ise ona şu cevabı verir: “Sana nasıl düşüneceğin değil, ne düşüneceğin öğretildi.” Bu söz, bana göre neden eleştirel düşünemediğimizi çok iyi özetliyor. Çünkü bizlere, gerekçeli düşünceler üretmek yerine hazır yargılarla düşünmek öğretiliyor. Güçlü argümanlar yerine, toplumsal kabul görmüş düşünceleri önemsiyor ve kararlarımızı onların yönlendirmesine bırakıyoruz.
Bir başka yönü ise bazı düşünceleri gerekçelerinden bağımsız savunucularından dolayı kabul etmektir. Bireyler, iktidarda olan düşünceyi, iktidara gelebilme başarısı gösterdiği için doğru kabul ediyor. Kabul etmese bile gücü elinde tutan erk, sahip olduğu araçlarla topluma bunu kabullendiriyor. Yani bir düşüncenin yayılmasını sağlayan şey, onun doğruluğu değil, kazandığı hâkimiyet oluyor.
Bir diğer neden ise hazır kalıplara göre düşünmektir. Yani kendinden önce yaşamış insanların aklıyla düşünmek… Doğruluğunu ve yanlışlığını sorgulamadan, önceki yaşantıyı olduğu gibi tekrarlamak… Bu davranış başka kültürlerde karşımıza çıktığında şaşırıyoruz. Örneğin ölüsünü gömmek yerine akbabalara yediren bir kabileyi “vahşi” olarak görüyoruz. Halbuki onlar da bizim yaptığımız gibi kendilerinden önceki yaşantıyı sorgulamadan sürdürüyor. Çok da şaşılacak bir durum yok aslında.
Burada dikkat edilmesi gereken, ezbere değerlendirmelerden kaçınmaktır. Bir konu hakkındaki görüş doğru da görünse, ezbere kabul edilmeyi gerektirmez. Olay, durum, kavram, görüş, değer ve fikir hakkında uygun değerlendirmeler yapmak için elbette bazı temel bilgilere de sahip olmak lazım. O bilgiden hareketle gerekçeler oluşturup geçerli sonuçlara varmak gerekir. Ancak o zaman eleştirel düşünmüş olabiliriz.
Doğu toplumlarında bir topluluğun parçası olma ve taraf olma eğilimi fazladır. Bu bir ideoloji, parti, dernek ya da kulüp olabilir. Bireyler, çoğunlukla üyesi oldukları topluluğun aklıyla düşünürler. Parçası olduğumuz topluluğun aklıyla düşündüğümüzde bağımsızlığımızı kaybederiz. İşte eleştirel düşünmenin önündeki en büyük engel de budur. Çünkü bu durum sorgulamamızı ve tarafsızlığımızı kaybetmemize neden olur.
Örneğin bir futbol maçında hakem, tuttuğumuz takımın aleyhine karar verdiğinde buna nedenlerinden bağımsız bir şekilde karşı çıkarız. Bu kararın doğru mu yanlış mı olduğunu sorgulamayız. Çünkü bizim için önemli olan kendi takımımızın kazanmasıdır. Bu, hayatın diğer alanlarında da böyledir. Eşimizi eleştirmeyiz, arkadaşımızı eleştirmeyiz, partimizi eleştirmeyiz, takımımızı, dinimizi, ideolojimizi eleştirmeyiz… Bu böyle sürüp gider.
Sonuç olarak bir bakarız ki her düşünceyi değerlendirmeden, nedenine odaklanmadan kabul ediyoruz. Çünkü insan genellikle savunduğu şeyi eleştirmez. Özellikle sınıfsal olarak ezilen kişi kendi başına bir şeyleri kazanmanın zor olduğunu bildiği için topluluğuyla kazanmayı daha mümkün görür. Topluluğunun başarısında bir katkısı olmasa da kendisine mal eder. Örneğin kuzeni iyi bir meslek kazanmamıştır, partisi birinci olmuştur, takımı rakibini yenmişti vesaire... Çünkü eleştirmeyi geliştiren, daha iyi yapan değil de kötüleyen bir şey olarak görür. Bu tutum zamanla toplumsal ilerlemenin önüne set çeker.
Bu noktada Sokrates’in şu sözleri akla geliyor: “Eğer beni öldürürseniz, yerime geçecek birini kolay kolay bulamazsınız. Şöyle bir benzetme yapılabilir: Ben tanrı tarafından gönderilmiş bir at sineğiyim. Bu devlet, koca cüssesi nedeniyle yavaş hareket eden bir attır. Ben de tanrının bu devlete musallat ettiği bir at sineği gibi bütün gün boyunca sizi uyandırıyor, hareketlendiriyor, azarlıyor ve ikna etmeye çalışıyorum.” (Platon, Sokrates’in Savunması, 1998).
Eleştiri harekettir, ilerlemedir, hakkaniyettir.
Peki nasıl eleştirel düşünebiliriz?
Eleştirel düşünme birçok beceri gibi geliştirilebilir bir beceridir. Ancak onu geliştirme niyetiniz varsa…
Eleştirel düşünme üzerine önemli çalışmaları olan Bailin ve Siegel (Critical Thinking and Science Education, 2002) şöyle der: “Zaman izin verirse, eleştirel düşünmenin bizim için gerçekten iyi olduğunu kanıtlayan daha fazla tanım, teori ve pratik uygulamalardan bahsedebiliriz. Ancak inançlarımızı kemiren daha büyük endişelerimiz var. Eleştirel düşünenlerden oluşan bir toplum istemediğimize dair kanıtlar var.”
Genellikle otoriter bir yapıya sahip ülkeler eleştirel bir toplum istemez. Çünkü eleştirel bir toplum, doğruyu ve yanlışı ayırt eder, yanılsamalara ya da hazır kalıp düşüncelere göre karar vermez.
Öncelikle eleştirel düşünen bireylerin yetişmesi için eleştirel düşünen bireylerin cezalandırılmaması gerekiyor. Bugün çevremizdeki birçok insan, kuruma, ailesine ya da topluma uyum sağlamak için karşı çıkmaktan, dolayısıyla düşünmekten vazgeçtiğini dile getirmektedir. Çünkü aykırılık, bizim gibi uyumu öven toplumlarda hoş karşılanmaz. Bunun karşısında ise uyumlu olmak, kabul görmüşü savunmak, çoğunluğun tarafında yer almak değerli görülür. Böyle bir ortamda eleştirel düşünme gelişmez.
Bir diğer önemli konu, eğitim programlarımızın eleştirel birey yetiştirme hedefiyle hazırlanmasıdır. Mevcut eğitim programları maalesef sermayenin iş gücünü karşılayacak, kurallarına uyacak teknik ve uysal bir insan yetiştirmek hedefiyle hazırlanıyor. Eleştirel bireyler yetiştirmek mevcut eğitim programlarının öncelikle yeniden yapılandırılması gerekiyor.
Burada kastedilen ayrı bir “Eleştirel Düşünme” dersi koymak değildir. Bizde genellikle bir şeyin öğretilmesi deyince programa yeni bir ders eklemek çözüm olarak görülür. Oysa bu beceri, derslerin içeriğine yerleştirilmelidir. Felsefe dersleri yaygınlaştırılmalı, mantık dersleri yeniden yapılandırılmalıdır.
Çocuklara felsefe eğitimi verilmesi önemli bir girişimdir; ancak popülerleşip yüzeyselleştiğinde yetersiz kalır. Eleştirel düşünme, uzmanlık ve sağlam bir felsefi altyapı gerektirir.
Özellikle son dönemde sık kullanılan, eleştirel düşünmenin de içinde olduğu 21. yüzyıl becerileri ne ifade ediyor?
Neoliberal politikaların eğitimi bir pazar haline getirme çabası, bilişsel becerileri de bu pazarda satılması gereken ürünlere dönüştürmüştür. Öyle ki “21. yüzyıl becerileri” diye başlayan paragrafların girişimcilik ve inovasyon ile bitmesi neredeyse kural haline gelmiştir. Çünkü artık eğitimden beklenen, bireylerin pazar ekonomisinin ihtiyaçlarına göre yetiştirilmesi, hatta bir meta gibi üretilmesidir.
Günümüzde becerilerle ilgili her çalışmanın başında bazı becerilerin bu çağda çok önemli olduğu vurgulanmaktadır. Peki bu beceriler 18. yüzyılda önemli değil miydi? İlk insan için yaratıcı düşünme bir zorunluluk değil miydi? Yaratıcı düşünme, eleştirel düşünme gibi yetiler olmasaydı ne bir fikir ne de bir icat ortaya çıkardı. Bu nedenle bu beceriler, insanlığın varoluşundan beri vardır.
Dolayısıyla bu başlık sertifika pazarlama yönteminden başka bir şey değildir. Neoliberalizmin her şeyi araçsallaştırarak paraya dönüştürme anlayışının bir yansımasıdır. Halbuki insanı var eden şey bu düşüncelerdir. İnsan, düşünmesiyle ve düşüncesiyle var olur, farklı olur. Bir şirkete daha çok para kazandırmak için yaratıcı ya da eleştirel düşünmeyiz. Kariyer sitelerindeki ilanlarda yer aldığı için de düşünmeyiz. Biz, insan olduğumuz için düşünürüz.
Özetle, “21. yüzyıl becerileri” adı altında yapılan sınıflama, sorunlu ve piyasacı bir yaklaşımdır.
Peki eleştirel düşünmenin günümüzdeki işlevi nedir?
Bence doğru yaklaşım işlev tartışması olabilir. Eleştirel düşünmenin bugünkü işlevini tartışabiliriz ama önemini tartışamayız.
Örneğin Galileo kilisenin dediğini sorgulamadan kabul etseydi ne olurdu? Bana göre başka biri yine sorgular ve ilerleme sağlanırdı. Çünkü insanın düşünmesi engellenemez. O dönem için Galileo’nun etkisi buydu, bugün ise başka bir etki söz konusudur.
Bugün biz bir dezenformasyon çağında yaşıyoruz. Doğru ile yanlış bilginin birbirine karıştığı, bilginin bulanıklaştığı bir ortamda eleştirel düşünme kritik bir değer kazanmıştır.
Bireylerin karar vermeleri üzerindeki bu baskılar, onları zor durumda bırakıyor. Günlük yaşamda basit kararlardan (neyi giyeceğimiz, kime güveneceğimiz, nereye gideceğimiz) uzun vadeli kararlara (hangi okula gideceğimiz, hangi mesleği seçeceğimiz, hangi partiye oy vereceğimiz) kadar insanlar, sunulan yapay alternatifler arasında boğulacak duruma gelmiştir.
Eleştirel düşünme işte bu noktada çok ciddi fayda sağlar. Ama bu, yalnızca bir alandır. Hayatın her alanında eleştirel düşünürüz. Çünkü herhangi bir şeyle ilgili düşüncemizi sürekli değerlendirmemiz gerekir. Örneğin eve gittiniz, eşinizle gereksiz bir gerginlik yaşadınız. Daha sonra davranışınızı sorguladınız, düşüncenizi değerlendirdiniz ve haksız olduğunuz sonucuna vardınız. İşte yine eleştirel düşünmüş oldunuz.
Yani eleştirel düşünme sadece büyük icatlar yapmak ya da teoriler geliştirmek için değil, hayatın her alanında gerekli bir beceridir. Sadece bu düşünme sürecinin niteliği kültürel birikimimize ve yaşam pratiğimize göre farklılık gösterir.
Ama eleştirel düşünme her zaman vardır. Çünkü düşüncenin bir amaca yönelik değerlendirildiği her süreç, eleştirel düşünme süreci olarak görülebilir. Eğer bu süreç sorgulama, açık fikirlilik, adil düşünme, analiz etme, gerekçeler oluşturma, argümanlara dayalı düşünme, öz düzenleme, çıkarım yapma ve yorumlama gibi alt becerilere sahipse; yani sistematik ve amaca yönelik işliyorsa, kişi gerçekten eleştirel düşünebilen biridir.
Elbette herkes aynı düzeyde ve nitelikte eleştirel düşünemez. Her beceri gibi eleştirel düşünmenin de gelişmişlik seviyesi herkeste farklılık gösterir. Ancak bu eleştirel düşünülmediği anlamına gelmez.
Bu yüzden eleştirel düşünen birey, mutlaka bazı alt becerileri geliştirmeli ve bunları zamanla bir eğilime dönüştürmelidir. Kişi, farkında olmadan bile sorgulama sürecine başlamalı, bir düşüncenin gerekçelerini analiz etmeli ve argümanlar üretmelidir.
Her insan mutlaka bir topluluğun parçasıdır. Ancak her bireyin zihinsel süreci kendisine özgüdür.
Son olarak ne söylemek istersiniz?
Eleştirel düşünmeyen bir toplum, güçlü savunulan her düşünce tarafından rehin alınabilir. Bu da yoksulluğa, eşitsizliğe, savaşa, geri kalmışlığa ve nihayetinde yok oluşa neden olur.
O halde tekrar en başa dönelim: Önemli olan ne düşüneceğimizi değil, nasıl düşüneceğimizi öğrenmektir.
Sevgili hocam değerli bilgileriniz için size teşekkür ediyorum. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin...
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:19
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 24 Ekim 2025 05:02 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















