İNSANLIK YARGILIYOR 3: Artık elde bir karar var Ersin Çelik
Ankara24.com, Yenisafak kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
Son iki yazıda, uluslararası hukukun nasıl iflas ettiğini ve Gazze Mahkemesi “Vicdan Jürisi”nin, soykırımın kan donduran anatomisini (açlık, kentsel soykırım, sağlık sisteminin çökertilmesi ve gazeteci katliamları) nasıl tek tek belgelediğini aktarmıştım.
Geçtiğimiz yol bu zamanlarda Londra’da başlayan, Saraybosna’da devam eden ve İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu’nda dört gün süren final oturumlarıyla tamamlanan bu tarihi sivil yargı süreci, 150’den fazla tanığın dinlenmesinin ardından nihai kararın açıklanmasıyla son buldu.
Mahkemeye dair son yazıda, kararın detaylarını ve son günün önemli notlarını paylaşacağım…
***
AKADEMİNİN AHLÂKÎ ÇÖKÜŞÜNE GÖNDERME
Karar oturumunun açılış konuşmasını yapan ev sahibi İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Osman Bülent Zülfikar, zulmün karşısında bilimin sessiz kalamayacağını belirterek,
“Haksız yere insanları öldürmek, vatanlarından çıkarmak dün de vardı, bugün de var. Yarın da olmaması için tepki göstermemiz lazım... Bu durumların tekrarlanmaması için neler gerektiğinin bütün detaylarıyla anlatılması ve uygulanması konusunda da titiz takip gerekir”
dedi.
Prof. Zülfikar’ın bu sözleri,
uluslararası akademi camiasının içine düştüğü derin sessizliğe ve “ahlaki çöküşe”
doğrudan göndermeydi aslında.
Geçtiğimiz sene Amerika’da yaşananları hatırlayalım; ABD Kongresi’nde düzenlenen utanç verici oturumda, Harvard, Pensilvanya (UPenn) ve MIT rektörleri, kampüslerindeki Filistin yanlısı protestolar nedeniyle adeta “sorguya” çekilmişti. İsrail'in soykırımını eleştiren öğrenci eylemlerini “antisemitizm” parantezine alarak suç kapsamına alan siyonist-siyasi baskı, kısa sürede sonuç vermiş, önce UPenn Rektörü Liz Magill, ardından Harvard Rektörü Claudine Gay, bağışçıların baskısıyla istifaya zorlanmıştı. Bu iki olay,
Batı akademisinin “ifade özgürlüğü kalesinin”, konu İsrail olduğunda nasıl kolayca yıkıldığını
gösterdi. Soykırım karşısında tavır almak bir yana,
eleştirel sese izin verenler bile Amerika’nın köklü üniversitelerinden tasfiye edildi.
İşte Prof. Zülfikar’ın İstanbul Üniversitesi’nden yükselttiği “bilim dünyası sessiz kalmamalı” ve “titiz takip gerekir” çağrısı, küresel susturma operasyonunun tam karşısında, bilimin ve vicdanın onurunu koruyan duruş olarak kayıtlara geçti.
***
“ASIL GÖREV ŞİMDİ BAŞLIYOR”
Mahkemenin lojistik desteğini üstlenen ve ilk günden beri koordinasyonun sağlıklı işlemesinde yoğun gayret gösteren İslam İşbirliği Gençlik Forumu (ICYF) Başkanı Taha Ayhan, bu girişimi ilk andan itibaren “tamamen bağımsız bir yapıya sahip olduğu”
ve “entelektüel ve ahlaki bir sorumluluk taşıdığına inandıkları”
için desteklediklerini belirtti. Ayhan, Gazze Mahkemesi’nin; “hesap verebilirliğin eksikliğini, başarısız olmuş uluslararası sistemin zayıflığını ve işgal ile saldırganlık altında yaşamaya devam eden bir halkın karşı karşıya kaldığı derin adaletsizliği gözler önüne serdiğini” ifade etti. Ayhan'ın şu sözleri, mahkemenin bir son değil, bir başlangıç olduğunu da vurguluyordu:
“Bugün Gazze Mahkemesi’nin nihai kararını aldığımız bu son oturumun ardından, asıl görev şimdi başlamaktadır. Artık elimizde bir karar var;
bu kararla tüm karar alıcıları, yasa yapıcıları ve dünya genelindeki yargıçları ikna etmemiz gerekiyor. Soykırımın faillerini, onların iş birlikçilerini ve aklayıcılarını adalet önüne çıkarmak gibi bir görevimiz var.”
***
"HUKUK SUSTURULDUĞUNDA, VİCDAN SON MERCİDİR"
Duruşmaların son gününde Jüri Başkanı Christine Chinkin tarafından okunan nihai karar metni, bu mahkemenin felsefesini ortaya koydu:
“Vicdan tarafından yönlendirilen ve uluslararası hukuk tarafından bilgilendirilen Jüri, devletlerin otoritesine sahip değildir; ancak hukuk güç karşısında susturulduğunda, vicdan son merci haline gelir. Bu, İsrail’in Gazze Şeridi’nde işlediği soykırım suçlarına ilişkin hesap verebilirliğin eksikliğine karşı sivil toplumun bir tepkisidir. Biz, soykırımın adının konması ve belgelenmesi gerektiğine inanıyoruz;
çünkü cezasızlık, dünyadaki şiddet döngüsünü beslemeye devam eder.
Gazze’deki soykırım tüm insanlığın meselesidir. Devletler sustuğunda, sivil toplum konuşmak zorundadır.”
Jüri, İsrail’in “güvenlik” söylemine ve yaşananların “insani kriz” olarak etiketlenmesi karşısında bir karşı söylem sunduklarını da vurguladı:
“Bu bir insani kriz değildir; bu, en ağır suçların kasten işlenmesidir ve ağır insani sonuçları vardır.”
***
SOYKIRIMIN METODOLOJİSİ KARAR METNİNDE
Jüri, dün aktardığım tanıklıkları ve uzman raporlarını esas alarak, İsrail’in işlediği suçları tek tek tanımladı. Kararda, işlenen suçların
“bütüncül bir imha planının parçası”
olduğu ve
“ateşkesle de sona ermeyeceği”
vurgulandı.
İşte o suçlar:
-Aç bırakma ve kıtlık:
Gıda, su ve yaşam kaynaklarının kasıtlı engellenmesi ve gıda sisteminin sistematik yok edilmesi.
-Konut imhası:
Evlerin ve altyapının kasıtlı yıkımı: “Ev sadece bir yapı değil; sevgi, yaşam, hatıralar, umut ve kimliğin mekânıdır.”
-Çevre katliamı:
Toprağın, suyun ve havanın tahribiyle yaşamsal kaynakların yok edilmesi.
-Sağlık sisteminin çökertilmesi:
Hastanelerin ve sağlık çalışanlarının sistematik yok edilmesi.
-Üreme hakkı imhası:
Doğumların engellenmesi ve üreme hizmetlerinin yok edilmesiyle gelecek nesillerin hedeflenmesi.
-Bilginin soykırımı:
Öğrencilerin, akademisyenlerin öldürülmesi ve eğitim kurumlarının yıkılmasıyla Filistin’in entelektüel geleceğinin yok edilmesi.
-Gazetecilere saldırılar:
Filistinli gazeteciler, soykırımı belgeledikleri için hedef alınmaktadır... Bu çatışmada şimdiye dek hiçbir savaşta olmadığı kadar çok gazeteci öldürüldü.
Jüri, bu eylemlerin “savaşın ‘yan etkileri’ değil; soykırımın araçları” olduğunu da tespit etti.
***
“BATI HÜKÜMETLERİ SOYKIRIMA ORTAK”
Kararın en dikkat çekici bölümlerinden biri, suç ortaklarına ilişkindi. Başta ABD olmak üzere
Batı hükümetlerinin, İsrail’e “diplomatik, askeri, ekonomik ve teknolojik destek sağlayarak ortak oldukları”
tespit edildi.
Kararda,
“Medya kuruluşları, akademik kurumlar, teknoloji şirketleri, bankalar ve küresel tedarik zincirleri
bu süreci doğrudan veya dolaylı biçimde desteklemektedir” denildi. -Microsoft ve Amazon gibi-
İsrail’e bulut bilişim altyapısı sağlayan şirketler
ve gözetim teknolojileri dahi bu sürecin parçası olarak nitelendirildi. Jüri, bu yapıyı
“21. yüzyılın en aşırı emperyalizm biçimi”
olarak tanımladı.
Birleşmiş Milletler’in ise “veto sistemi ve siyasi tarafgirlik nedeniyle” kurucu misyonunu yerine getiremediği
belirtildi.
***
“ARTIK HİÇBİR KIRMIZI ÇİZGİ KALMADI”
Mahkeme Başkanı Prof. Dr. Richard Falk, kapanış konuşmasında, Gazze Mahkemesi’nin
Vietnam Savaşı döneminde kurulan “Russell Mahkemesi” geleneğini sürdüren bir “Halk Mahkemesi” olduğu
nu hatırlattı.
Falk, Jüri’nin bulgularını memnuniyetle karşıladıklarını belirterek, tarihe geçecek şu uyarıyı yaptı:
“İsrailli faillerin ve onların Batılı destekçilerinin adaletten kaçmasına izin verilirse ve hayatta kalan Filistinliler anlamlı bir tazminat almadan ve nihayetinde Siyonizm ve sömürgeciliğin insanlık dışı zincirlerinden tamamen kurtulmadan bırakılırsa dünya, tarihinin en kötü zulümlerinden birini onaylamış olacaktır.”
“Trump Planı” veya “Macron Planı” gibi sözde barış planlarının Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını ihlal ettiğini ve İsrail’in suçlarını normalleştirmeyi amaçladığını vurgulayan Falk, net bir çizgi çekti:
“Filistinliler, Gazze’nin yeniden inşasını yönetmeli, İsrail ve işbirlikçileri ise tüm tazminatlardan sorumlu tutulmalıdır.”
***
NİHAİ ÇAĞRI: “KISACASI, ADALET İSTİYORUZ”
Duruşmalar sonunda kamuoyuna sunulan karar metni, hukukun iflas ettiği bir çağda, vicdanın somut yol haritası olarak kayıtlara geçti:
“Biz, faillerin ve suç ortaklarının hesap vermesini, mağdur ve hayatta kalanlara tazminat sağlanmasını, Siyonist sömürgeleştirmenin, işgalin ve apartheid’ın kök nedenlerinin ortadan kaldırılmasını, suçlu rejimin normalleştirilmesine yönelik tüm girişimlerin reddedilmesini ve nihayetinde Filistin’in özgürlüğünü talep ediyoruz. Kısacası, adalet istiyoruz.”
***
Bir gazeteci notu:
Gazze Mahkemesi fikri, tam da uluslararası sistemin iflasını ve siyasi baskılarla kilitlenen resmi hukuku tartıştığımız bir anda ortaya çıktı.
“İşte bu” dedirten bir sesti.
Çünkü bu, hukukun susturulduğu yerde vicdanın ve sivil toplumun sorumluluk alması demekti.
İlerlemiş yaşına ve sağlık sebeplerine rağmen Prof. Richard Falk’ın mahkemeye başkanlık etme sorumluluğunu üstlenmesi, soykırım karşısında harekete geçmek isteyen ancak yol haritası bulamayanlar için bir rehber ve büyük bir cesaret eylemi oldu. Alanında uzman isimlerin Vicdan Jürisi ve diğer mahkeme üyeleri olarak bir araya gelmesi ise (Batı'da rektörlerin bile istifaya zorlandığı bir iklimde)
Siyonist baskıya karşı entelektüel ve ahlaki bir meydan okumaydı.
İlk başlarda muhtevası anlaşılmayan ya da hafife alınmak istenen Gazze Mahkemesi, bir yılda Londra, Saraybosna ve nihayet İstanbul’da toplanarak, siyasi vetolarla felç olmuş resmi mercilere “ders vermenin” ötesinde,
sivil toplumun soykırım karşısında nasıl bir “delil havuzu” ve ahlaki yargı zemini inşa edebileceğini kanıtladı.
Organizasyonun arkasındaki emeğin hakkını da teslim etmek gerekir: Bu mahkeme, arka planında ülkemizden de birçok donanımlı ve yetkin ismin Gazze için tüm gayretlerini ortaya koyması ve büyük bir adanmışlıkla çalışması sayesinde toplandı.
Çok sayıda isim zikredebilirim ancak onlar adlarının anılmasını asla istemezler…
Gece gündüz demeden çalıştıklarına, üstlendikleri insani yükün sorumluluğunu yerine getirmek için ellerinden geleni yaptıklarına en başından beri şahidim. Emekleri asla zayi olmayacak ve kısa vakitler içerisinde tarihin akışı Gazze’den yana değiştiğinde tüm dünya; bu bir avuç vicdanlı insanın İsrail’i nasıl köşeye sıkıştırdığını görmüş olacak.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:31
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 30 Ekim 2025 04:03 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















