Boykot ahlakı Putları reddet idealleri koru! Düşünce Günlüğü Haberleri
Ankara24.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak açıklama yapıyor.
Mehmet Kırtorun / Yazar
İsrail’in ünlü hiciv programı Eretz Nehederet’te ABD Başkanı Donald Trump, bir Roma imparatoru kostümüyle, başında altın defne yapraklarından bir taç ve tepesinde dev McDonald’s logosu asılı olan altın bir tahtta tasvir edildi. Etrafındaki koro ise bu tuhaf manzarayı “İmparator Donald’a övgüler olsun!” şarkısıyla tamamladı. Trump’ın oturduğu tahtı süsleyen o altın renkli dev “M” logosu, rastgele seçilmiş bir popüler kültür göndermesinden ziyade, en üst düzey siyasî iktidarın bile aslında hangi küresel sistemin hükmü altında olduğuna dair sembolik bir itiraftı.
MCDONALDLAŞTIRILMAYI İSTEMEME HAKKI
Bir Müslüman’ın bir Yahudi ile ticaret yapmasında, eğer hakkaniyet gözetiliyorsa, nasıl bir beis yoksa; bir Amerikalı markayı tüketmek de tek başına ahlâkî bir sorun teşkil etmeyebilir. Nihayetinde ürünün etiketi değil, kazancın meşruiyetidir önemli olan. Fakat eğer bir yapı zulmün finansörüne, bir sistem zalimi ödüllendiren bir çarka dönüşmüşse durum değişir. İşte bazı küresel şirketlerin ikiyüzlülüğü tam da bu noktada ortaya çıkar: Bir şube işgal ordusuna bedava yemek dağıtırken merkez “yerel franchise inisiyatifi” diyerek geri çekilir; “tarafsızlık” PR’ı ise en çok mazlumların söz konusu olduğu anlarda susar….
Peki, nedir bu sözde tarafsızlık? Uyuşmuş bir vicdanın letarjisi gibidir – Oblomov’un miskinliğini andıran, post-modern bir kayıtsızlık zırhı. Ekranlardan “serinleten” reklamlarla cilalanmış bu duyarsızlık kalkanı, sıcağın ortasında ferahlık vaat eden bir içeceğin aslında insanlığımızı uyuşturmasına benzer. Öyle bir zırh ki bu, içimizden ziyade insanlığımızı dondurur. Çünkü hak ile bâtılın keskin biçimde ayrıştığı yerde “tarafsız” kalmak, ahlâkî bir firar anlamına gelir. Zulmü gözleriyle gördüğü halde taraf olmayan, aslında vicdanından öte namusunu kaybetmiştir. İşte tam da bu noktada insana düşen susmak yerine konuşmak, unutmak yerine direnmek, tüketmek yerine tavır koymaktır.
Bugün mesele, basit bir ürün tercihinden fazlasıdır. Mesele, Yahudi asıllı Amerikalı sosyolog George Ritzer’in “toplumu hızlı tüketimle formatlama” dediği ve ruhu boşaltılmış bir hayat dayatması olan McDonaldlaştırma düzenine karşı durabilmektir. Ritzer bu kavramla, modern dünyada fast-food restoranlarının sağladığı rasyonellik ve verimlilik takıntısının gündelik hayatı ve bireysel kimliği nasıl tekdüzeleştirdiğini vurgular – öyle ki ortaya “aklı uyuşturan bir aynılık” çıkar. Bu dayatma, hızın ve hazcılığın peşinde koşan, ruhsuzlukla formatlanmış bir tüketim nesli yaratmaktadır. People’s Union USA’nın kurucusu John Schwarz da bu noktada net konuşur: Bu sistem, midemizle birlikte şuurumuzu, yönelimimizi ve irademizi de esir alır. Onun ifadesiyle, sistem baştan ayağa bizim aleyhimize kurgulanmıştır – bizi sömürmek, oyalamak ve kalitesizleştirmek için tasarlanmıştır.
MARKALARIN DEMİR KAFESİNDEN KURTULMAK
Max Weber’in ünlü “Demir Kafes” metaforu, akılcı sistemlerin iç içe geçerek bireyin kaçış imkânının kalmadığı bir dünyayı tarif eder. Günümüzün McDonaldlaştırılmış küresel düzeni de işte böyle bir demir kafes gibidir. Bu kafes, bireyleri tamamen verimlilik, rasyonel hesap ve kontrol esaslı bir sistemin içine hapseder. Böyle bir dünyada ilk ve en görünür duvar, tek tipleştirme ile farklılıkların buharlaştırılmasıdır. McDonaldlaştırma, zaman ve mekândan bağımsız biçimde her şeyin aynı olmasını (öngörülebilirlik) garanti eder; Moskova’dan Paris’e uzanan coğrafyada küresel bir tekdüzelik dayatır. Bu model adeta Amerikan kültürünün bir misyoneri gibi hareket ederek yerel kültürlerin direncini kırar. Fast-food mantığıyla sunulan sözde “etnik” bir kruvasan, ait olduğu kültürün ayırt edici özelliklerini yitirir; her yerde aynılaşan bir lezzete dönüşür. İnsanlar artık şehirler arasında fark göremez hale gelir, egzotik bir diyara gitseler bile karşılarında tanıdık bir fast-food zinciri bulurlar.
DEVLERİN AŞİL TENDONU
Bu ekonomik devlerin bir de “Aşil tendonu” vardır: Toplu direnişe karşı kırılganlıkları. McDonald’s, Starbucks, Coca-Cola gibi küresel markalar tüketicilerin kolektif boykotlarıyla karşılaştıklarında şaşırtıcı derecede savunmasız kalır. Nitekim 2023 sonunda patlak veren boykot kampanyaları sonucunda McDonald’s, uluslararası pazarlardaki satış hedeflerini tutturamamış; özellikle Orta Doğu’yu içeren biriminde satış artışı beklentilerin çok altında kalarak sadece yüzde 0,7 seviyesinde gerçekleşmiştir. Şirket yetkilileri açıkça Gazze savaşı ve buna karşı gelişen tepkilerin bazı ülkelerde satışları “anlamlı şekilde olumsuz etkilediğini” kabul etmek zorunda kaldılar. Benzer şekilde Coca-Cola’nın da Türkiye’deki satış hacmi yüzde 21,8 oranında düşerek adeta çakılmıştır. Görünen odur ki toplumsal tepki ve ekonomik baskı, dev şirketleri dahi geri adım atmaya zorlayabilmektedir.
EĞİTİLMİŞ MAYMUNLAR ÇAĞI
Bu sistemin en yıkıcı mirası ise bireyin bizzat kendisine yöneliktir: insandan arındırma (dehumanization). McDonaldlaştırılmış “hızlı tüketim fabrikaları”, çalışanlarını adeta robotlaştırır. Basit ve tekrarlı görevler, bir çalışanın ifadesiyle, “eğitilmiş bir maymunun bile yapabileceği” işlere indirgenir. Böylesine düşük beceri talebi, çalışanların yeteneklerini kullanmasına izin vermez; bu durum yabancılaşmaya ve fast-food sektöründeki rekor düzeydeki (yüzde 300’lere varan) işgücü devrine yol açar. Rasyonellik adına “insan hatasını sıfırlamak” isteyen şirketler otomatik makinelere yatırım yaptıkça, çalışan üzerindeki denetim artar ve iş iyice ruhsuz bir makine düzenine oturur.
Bu denetim ve akıldışılık tüketiciye de yansır; “ye ve çık” kültürünü dayatan tasarımlar ve obezite gibi sağlık sorunları, sistemin insani bedelini oluşturur. Yediğimiz gıdalar karın doyursa da ruhumuzu aç bırakmaktadır. Niceliğin niteliğe galebe çaldığı bu düzende tüketiciler “Big Mac” menülerle doyurulduklarına inanırken aslında niteliksiz bir karın doyurma işlemine maruz kalırlar. Verimlilik putunun ironik faturası ise çoğu zaman göz ardı edilir: Örneğin, homojen talep, yoğun kimyasal kullanımını teşvik eder; çevresel bedel büyür. Modern dönemde tüketim bir kimlik inşası haline gelmişken, bu tablo karşısında tüketimi ahlâkî bir duruşa dönüştürmek zorunlu hale geliyor.
KAFESİN DIŞINA ÇIK
İnanç ile eylem arasındaki açıklık büyüdükçe insan, aynı bedende iki ayrı kişi gibi yaşamaya başlar; bu bölünmüşlük, çağın en derin ruhsal hastalığıdır: Sosyal şizofreni. Boykot, bu hastalığa verilen ilk bilinçli tepkidir; bir öfke refleksi, vicdanı yeniden merkeze alma çabasıdır.
McDonaldlaştırılmış modernite, insanı hız, verimlilik ve kâr üçgenine hapsetmiş; ahlâkı bu denklemden dışlamıştır. Artık bir ürünün değeri, neye hizmet ettiğine değil, kaç saniyede üretildiğine göre ölçülüyor. Bu yüzden emek, insan onuru, çevresel bedel ve siyasî etik geri planda kalıyor; vicdan, sistemin en sessiz değişkeni hâline geliyor. Boykot, bu sessizliği bozan küçük ama sahici bir adımdır. Satın alma (ya da almama) kararını adalet ve vicdan eksenine sabitleyerek, inandığı değerlerle yaşadığı pratikler arasındaki yarığı daraltır. Böylece insan, hem finansal hem ahlâkî tutarlılığını yeniden kurar.
Fakat kalıcı çözüm, Demir Kafes’in içinde “en doğru ürünü” aramak değildir; çünkü yangın yerinde temizlik yapılmaz. Gerçek çözüm, tüketim alışkanlıklarını sadeleştirip onları ahlâkî bir tutuma dönüştürmektir: neyi aldığını, hangi düzeni beslediğini bilmek; hızın parıltısı yerine emeğin izine bakmak...
Her alışveriş, “Nasıl bir dünyada yaşamak istiyorum?” sorusuna verilen cevabı taşır. Dolayısıyla boykot vicdanla başlayan bir inşa sürecidir. Tüketimi reddetmek, pasif bir duruşu aşan; alternatif bir dünyanın mümkün olduğuna dair pratik bir iddiadır. Gerçek çözüm, “doğru ürünü” bulmakta değil, kafesin dışına çıkmaktır; çünkü insanı var eden tüketim değil, seçimin ahlâkıdır. Boykot ise bu seçimin en sessiz ve en sahici hâlidir: putları reddet, idealleri koru!
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:61
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 05 Kasım 2025 04:01 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















