Ankara24.com
close
up
Menu

TBMM Genel Kurulu nda bütçe oylaması öncesi gerginlik: CHP ve AK Partili vekiller yumruklaştı

Uzak Şehir in 43. bölümünde neler oldu? Alya, çiftliğe yerleşti... İşte yeni evi!

Varank tan meclis arbedesi sonrası açıklama: Gerçeklerden korkmayın

3 aydır maaş alamayan futbolcular isyan bayrağını çekti! Yönetim ceza kesecek

Son dakika: TBMM de kavga çıktı! 2026 yılı bütçesi kabul edildi

T.C. TEKİRDAĞ 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ

Mudanya da Kayıp 80 Yaşındaki Mustafa Abi İçin Arama Çalışmaları Devam Ediyor

Netanyahu: Kimseyle çatışma istemiyoruz

Koca bir yerleşkeyi felç ettiler! ‘Bu açık bir istila’ Türkiye de de hızla yayılıyor, tehlikeleri neler?

Kayıp öğretmenden 1 haftadır haber alınamıyor

Dünya Kupası doping etkisi yaptı, kısa süreli kiralama rezervasyonları yüzde 215 arttı

Saldırdı, aynayı kırıp hakaretler savurdu

Samsung Exynos 2600 resmen duyuruldu: Dünyanın ilk 2nm mobil işlemcisi hangi model telefonlarda kullanılacak? İşte yenilikler ve teknik detaylar Teknoloji Haberleri

Müslüman, dindar, AK Parti Aydın Ünal

İstanbul da mali müşavirlere yönelik operasyonda 21 kişi tutuklandı

Meclis üyesini sıkıştırıp, aracı yumrukladı… O anlar kameraya yansıdı Öfkeli sürücü, meclis üyesine saldırdı, aynayı kırıp, hakaretler savurdu Bursa Haberleri

Poco M8 ve M8 Pro sızdırıldı: Fiyat performans odaklı yeni modeller yolda! İşte beklenen özellikleri Mobil Haberleri

Bodrum FK Amed Sportif Faaliyetler maçının ardından gerginlik Sözcü Gazetesi

Toplum olarak çürüyoruz, görmüyor musunuz? Yusuf Kaplan

Rezan Epözdemir den Şamil Tayyar a yanıt: Magazinsel dürtüler ve sansasyonel iddialar Helin Avşar’dan miras kaldı galiba

Aileyi tehdit eden yeni nesil sorunlar YTÜ de masaya yatırıldı: Eğitimden dijitalleşmeye yol haritası çıktı Eğitim Haberleri

Aileyi tehdit eden yeni nesil sorunlar YTÜ de masaya yatırıldı: Eğitimden dijitalleşmeye yol haritası çıktı Eğitim Haberleri

Yenisafak sayfasından alınan verilere göre, Ankara24.com bilgi veriyor.

Yıldız Teknik Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen “Ailenin Karşılaştığı Yeni Nesil Sorunlar Çalıştayı”, dijitalleşmeden demografik krize kadar aile kurumunu tehdit eden başlıklara odaklandı. Devlet, üniversite ve sivil toplum temsilcilerinin katıldığı çalıştayda aileyi güçlendirmeye yönelik stratejik çözüm önerileri ele alındı. Çalıştaya katılan Aile Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, "Biz, çocuklarımıza daha güvenli bir dijital dünya sunmak istiyoruz. Bu kapsamda çocuklarımızın güvenliğini önceleyen bir sosyal medya düzenlemesini yakın zamanda hayata geçireceğiz." dedi. Öte yandan Maarif Platformu Başkanı Prof. Dr. Osman Çakmak, çalıştayın yalnızca sorunları tartışmakla kalmadığını, kalıcı ve uygulanabilir bir altyapı oluşturduğunu belirterek organizasyonu “örnek nitelikte” olarak değerlendirdi.

Yıldız Teknik Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen Ailenin Karşılaştığı Yeni Nesil Sorunlar Çalıştayı, dijitalleşmeden demografik krize kadar aileyi bekleyen risklere karşı bilimsel bir yol haritası çıkardı. İki gün süren yoğun programda toplumun temel yapı taşı olan aileyi korumak adına stratejik çözüm önerileri ve sonuç odaklı yaklaşımlar geliştirildi. Bu sürecin sonunda öne çıkan en dikkat çekici etkinliklerden biri ise, aile kurumunun karşı karşıya olduğu yeni nesil sorunların artık ertelenemez bir zorunluluk olarak ele alındığı “Ailenin Karşılaştığı Yeni Nesil Sorunlar Çalıştayı” oldu.

Çalıştay Cihannüma’nın ev sahipliğinde Yıldız Teknik Üniversitesi’nde geniş bir katılımla gerçekleştirilen çalıştay çok sayıda uzmanı bir araya getirdi. 19–20 Aralık 2025 tarihlerinde İstanbul’da düzenlenen çalıştay, farklı disiplinlerin aynı masada buluştuğu; herkesin kendi penceresinden ama aynı binanın çatlağını gösterdiği kapsamlı bir istişare zemini sundu. Çalıştay, Cihannüma organizasyonu, Yıldız Teknik Üniversitesi, İstanbul Aile Vakfı ve Esenler Belediyesi iş birliğiyle hayata geçirildi.

Çalıştayın açılış paneli, Prof. Dr. Orhan Koçak moderatörlüğünde; Prof. Dr. Zeki Bayraktar, Prof. Dr. Özkan Sapsağlam ve Op. Dr. Ayşe Duman’ın sunumlarıyla cuma günü öğleden sonra başladı. Açılış paneline; Cihannüma Genel Başkanı Selim Cerrah, AK Parti Kadın Kolları Başkanı Tuğba Işık Ercan, Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Eyüp Debik, Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu, İstanbul Aile Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Üner Karabıyık, AK Parti Sosyal Politikalar Başkan Yardımcısı Dr. Mehmet Karabay ile çok sayıda akademisyen ve sivil toplum kuruluşu temsilcisi katıldı. Farklı kurumlardan gelen bu geniş katılım, aile meselesinin artık yalnızca bir başlığın değil, ortak bir sorumluluğun konusu hâline geldiğini gösterdi.

Cumartesi günü saat 09.00’da başlayan çalıştay, gün boyu süren oturumlarla devam etti. Çalıştayda evliliğin ötelenmesi, geleneksel medya, dijitalleşme, eğitim ve istihdam ile cinsel kimlik karmaşası başlıkları altında oluşturulan masalarda, sorunlar çok boyutlu biçimde ele alındı.

Çalıştay sürecine; STK’lar, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, üniversiteler ve Millî Eğitim Bakanlığı temsilcileri katıldı. Devlet ve sivil toplumun aynı masa etrafında buluştuğu bu ortamda, sorunlar açık, bilimsel ve sahaya temas eden bir dille ele alındı; çözüm önerileri tartışıldı. Elbette çalıştayın sonuç bildirisi çok daha kapsamlı bir çerçeve sunacak; çalıştay kitabı ise aile medeniyetimize kalıcı bir katkı olarak kayda geçecektir.

Dört oturum hâlinde akşama kadar devam eden çalıştay, kapanış oturumuyla sona erdi. Çalıştayın ikinci gününde ise Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, İstanbul Valisi Davut Gül, Esenler Kaymakamı Süleyman Özçakıcı, Esenler Belediye Başkanı Mehmet Tevfik Göksu, Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Eyüp Debik, STK başkanları, akademisyenler ve uzmanların katılımıyla aile meselesinin hem bugünü hem de geleceği üzerine güçlü mesajlar verildi.

Prof. Dr. Çakmak: Organizasyon örnek bir nitelik taşıdı

Maarif Platformu başkanı Prof. Dr. Osman Çakmak bir değerlendirmede bulundu.

Çakmak, sahanın uzmanlarını bir araya getiren bu buluşmanın yalnızca mevcut sorunları tartışmakla kalmadığını; bundan sonraki çalışmalar için güçlü ve kalıcı bir altyapı da oluşturduğunu vurguladı.

Akademik derinliği, nezaketli atmosferi ve devlet–STK–üniversite iş birliğinin somut faydasını göstermesi bakımından organizasyonun örnek bir nitelik taşıdığını belirten Çakmak, açılış panelinin de aynı ölçüde istifadeli geçtiğini ifade etti.

Ortaya çıkan tabloyu ise şu sözlerle özetledi:

“Eğitim ve istihdam” masasında yer alarak, tartışmaların yalnızca sorunların görünen yüzünde dolaşmaması gerektiğine dikkat çektim. Mevcut eğitim yapısının meslekleri dışlayan sonuçlar üretmesinin tesadüf olmadığını; bunun arkasında, ithal ve sömürge nitelikli ontolojik ve epistemolojik bir zemin bulunduğunu ifade etmeye çalıştım. Zorunlu, tekelci ve merkezi sınav odaklı bu yapının; eğitimi üretimden, bilgiyi hikmetten, okulu ise hayattan kopardığını; bu nedenle mevcut kavramlar ve aynı zihniyetle çözüm üretmenin mümkün olmadığını vurguladım.

Bu çerçevede çözümün, eğitimi salt bilgi aktaran bir sistem olmaktan çıkarıp medeniyet inşasının asli unsuru hâline getirmekten geçtiğini dile getirdim. Millî Eğitim Bakanlığı’nın ortaya koyduğu Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ve MESEM gibi uygulamaların, doğru okunup sahiplenildiği takdirde bu kısır döngüyü kırabilecek önemli imkânlar sunduğunu ifade ettim. Zira zemin ontolojik olarak sağlam kurulmadıkça, üzerine inşa edilen her yapının kaçınılmaz olarak sallantıda kalacağı gerçeği masada sıkça vurgulanan ortak bir kanaat olarak öne çıktı.

Çakmak masada ortaya çıkan havayı ise şöyle özetledi:

Çalışmaya katılan konuşmacıların değerlendirmelerine göre, konuşmacı ve katılımcı profilinin isabetle belirlenmiş olması, çalıştayın en güçlü yönlerinden biri olarak öne çıktı. Alanın uzmanlarını aynı zeminde buluşturan bu yapı, yalnızca mevcut sorunların tartışıldığı bir platform olmanın ötesine geçerek, bundan sonraki çalışmalar için güçlü ve kalıcı bir altyapı oluşturdu. Ortaya çıkan ortak kanaat, birlikte düşünmenin ve üretmenin somut karşılıklar doğurduğu yönünde olurken, bu durum “birlikte çalışmanın bereketi” olarak özetlendi. Hazırlanacak raporların muhataplarına ulaşması ve hayata geçirilmesi hâlinde, neslin ihyası ve medeniyetin yeniden inşası sürecine önemli katkılar sunacağı ifade edildi.

Konuşmacıların ortaklaştığı bir diğer temel tespit ise, aile kurumunda yaşanan zayıflamanın yalnızca teknik ya da pedagojik bir mesele olmadığı, ontolojik bir zemine dayandığı yönünde oldu. Bilginin değerlerden, kutsallardan ve toplumun kendi tarihî–kültürel birikiminden koparılarak ele alınmasının, aile yapısını doğrudan etkilediği vurgulandı. Bu çerçevede, bilginin hikmete dönüşmediği bir eğitim anlayışının kimlik inşa edemeyeceği; kimlik inşa edemeyen bir eğitimin de aileyi ayakta tutamayacağı ifade edildi. Sömürge ve taklit temelli müfredat anlayışının, çocuğu ailesinden ve toplumsal köklerinden uzaklaştırdığı; bunun da evlilik ve aile sorumluluğunu gençler nezdinde anlamını yitirmiş bir yüke dönüştürdüğü yönünde ortak bir değerlendirme yapıldı.

"Kimlik oluşturan bir eğitim aynı zamanda aileyi de onaracak"

Çalıştaya katılan çok sayıda müzakereci, aile ve toplum alanında yaşanan sorunların kalıcı çözümü, yeni bir müfredat inşası ve eğitim anlayışında köklü bir zihniyet değişimiyle mümkün olacağını dile getirdi. Bu çerçevede bilginin yeniden hikmet, mana ve ahlak ile buluşturulması gerektiği vurgulanırken, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından hayata geçirilen Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile MESEM’lerin (Mesleki Eğitim Merkezleri) kimlik kazandıran ve aileyi güçlendiren bir maarif anlayışı açısından önemli bir fırsat sunduğu ifade edildi. Eğitimin kendi tarihini, kültürünü ve medeniyet birikimini merkeze alan; Ahilik sistemi ve ahlak temelli bir yapıyla yeniden inşa edilmesi hâlinde, hem meslek hem de şahsiyet kazandıran bir eğitim zemininin oluşacağına dikkat çekildi.

Müzakereciler, özellikle Maarif Modeli ve MESEM’lere yönelik bazı çevrelerin gösterdiği sert tepkilerin tesadüf olmadığı görüşünde birleşti. Bu yapıların, sınav merkezli, ithal ve sömürge tipi eğitim düzenini sorgulayan ve dönüştüren bir nitelik taşımasının, mevcut tekelci yapıları rahatsız ettiği ifade edildi. Kimlik kazandıran, üretimi ve aileyi merkeze alan her adımın; kolay yönlendirilebilir birey tipine dayalı mevcut sistemi zorladığı belirtilirken, kimlik oluşturan bir eğitimin aynı zamanda aileyi de onaracağı vurgulandı. Ailede yaşanan sorunların kalıcı çözümünün ise ancak Maarif Modeli ve MESEM’ler gibi, ahlakı, mesleği ve aidiyeti birlikte inşa eden bu yeni eğitim yaklaşımıyla mümkün olabileceği ortak kanaat olarak dile getirildi.

Osman Çakmak, çalıştay masalarında mevcut eğitim sisteminin bilgiyi hayattan koparan, sınav merkezli ve tekelci yapısıyla okulları adeta diploma fabrikasına dönüştürdüğü konusunun da gündeme geldiğini dile getirdi.

“Beşikten mezara ilim anlayışından, diplomayı alınca ilmi bırakma noktasına savrulduk”

Çakmak bu konuda ele alınan fikirleri şu şekilde toparladı:

Zorunlu ve tek tip müfredatın çocukları erken yaşta aileden kopardığını, meslekleri işlevsizleştirdiğini, ziraat ve tarımı bitme noktasına getirdi. Merkezi sınavların yetenekleri törpülemekte; bunun sonucunda mesleği olmayan ama diploması olan bir gençlik ortaya çıktı ve bu tablonun evliliği ile aile sorumluluğunu gençler için ağır bir yük hâline getirmektedir.

Bazı arkadaşlar gibi ben de İlgili masada ısrarla şunu vurguladım. Çözüm eğitimin özgürleşmesinden geçiyor. Zorunlu eğitim acilen kaldırılmalı. Çekirdek bilginin ardından usta–çırak ilişkisi, ev okulu ve yerel modellerin önünün açılması gerekir. Eğitimin merkezden değil mahallinden yönetilmesi, müfredatın esnetilmesi ve devletin aileyi, öğretmeni ve yerel yapıları sürece ortak etmesi gerekir. “Çocuk sadece sınıfta değil; atölyede, tarlada, mahallesinde ve ailesinin yanında öğrenmeli. Merkezi sınav bağımlılığı azaltılmadan aileyi güçlendiren reformların karşılık bulamayacaktır. Ahilik temelli meslek eğitimi ve evliliği güven alanına dönüştürecek sosyal desteklerin toplumsal iyileşmenin anahtarıdır.

Çakmak çalıştayda gündeme gelen diğer konuları ise şu şekilde anlattı.

“Aile, ekranın iklimine teslim edilmekten kurtarılmalı”

Çalıştayda öne çıkan başlıklardan biri de dijital kültürün aile üzerindeki etkileri oldu. Masada ortaya çıkan görüşleri şu şekilde ifade edebilirim:

Çocukların hayatına giren dijital dünyanın adeta “ikinci bir müfredat” üretmektedir, bu görünmez müfredat okuldan daha etkili hâle gelebiliyor. Nasıl ki ÖSYM'nin oluşturduğu gölge ve paralel müfredat eğitim sistemini fark edilmeden mekanik ve hikmetsiz bilgi ile biçimlendiriyorsa, benzer bir sürecin aile kurumunu da sessizce dönüştürüyor.

Zorunlu eğitim yapısının ve tekelleşmiş müfredat anlayışının mesleklerden kaçışı hızlandırmakta ve gençleri aile kurmaktan uzaklaştırmaktadır. Ekranlarda dizilerin dilinin evliliği “yük”, sadakati “risk”, aileyi ise “ertelenmesi gereken bir proje” olarak sunmaktadır. Bu işlev aileyi doğrudan hedef almadan ama yavaş yavaş itibarsızlaştırılmaktadır.

Hukuki risk algısı, adalet duygusunun zedelenmesi ve boşanma sonrası yükümlülüklerin belirsizliğinin, evliliği gençler nezdinde yüksek riskli bir alana dönüştürmektedir. Bu tablo karşısında aileyi ayakta tutacak zihinsel ve kurumsal zeminin yeniden inşa edilmesi gerekmektedir.

Rutin bir çalıştayın ötesinde: 'Sivil güç' vurgusu

Çalıştaya katılan bazı katılımcılar, bu buluşmanın yalnızca akademik bir faaliyet olarak değerlendirilmemesi gerektiği yönünde ortak bir kanaat dile getirdi.

Bu değerlendirmeler kapsamında Türkiye’de dikkat çekici bir paradoksa da işaret edildi. Sayısal olarak azınlıkta olan bazı yapıların maarif ve aile aleyhine güçlü ve etkili sivil organizasyonlar kurabildiği; buna karşılık çoğunlukta ve görünürde iktidar konumunda olan kesimlerin aynı birlikteliği oluşturmakta zorlandığı belirtildi. Bu durumun, başta aile politikaları olmak üzere birçok alanda yerli ve millî hassasiyetlere sahip çevrelerin etkisizleşmesine yol açtığı, güçlü bir sivil zemin oluşturulamadığı sürece bu alanlarda kalıcı kazanımlar elde etmenin zorlaştığı ifade edildi.

Geleceğe dair yol haritası

Çakmak çalıştayda bu tipteki öne çıkan öneriler iki ana başlıkta toplanabileceğini ifade ederek konuşmasına şöyle devam etti:

Toplumsal İrade: Fıtratta buluşmayı esas alan ortak bir zihinsel zemine dayanan; akademi, medya, bürokrasi ve siyaset alanları arasında eşgüdüm ve istişareyi önceleyen, katılımcı ve kapsayıcı bir toplumsal iş birliği yapısıdır.

Akademik Altyapı: Akademik ve ilmî üretimin, toplumsal iradenin bilgi ve düşünce zemini hâline getirilmesi. Bu çerçevede, iki günle sınırlı çalıştayların ötesine geçilerek; ülkenin temel meselelerini hiyerarşik bir bütünlük içinde ele alan, daha dar ama kalıcı, ülke geneline hitap eden ve süreklilik arz eden bir akademik yapılanmanın inşa edilmesi.

Aile Çalıştayı, bu yönüyle yalnızca bugünün sorunlarını tartışan bir platform değil; geleceğe dair yeni bir bakış açısı ve ortak bir akıl inşası için önemli bir başlangıç olarak değerlendirildi.

Çakmak açıklamalarını şöyle tamamladı:

Sempozyumlar ile çalıştayların amaç ve yöntemleri farklıdır; ancak pratik değer ve ortak akıl üretimi açısından çalıştaylar daha verimli sonuçlar doğurmaktadır. Bu bakımdan İstanbul’da gerçekleştirilen “Ailenin Karşılaştığı Yeni Nesil Sorunlar Çalıştayı”, son derece istifadeli ve nitelikli bir süreç olarak öne çıkmıştır.

Asıl mesele, üretilen düşüncelerin ham hâlde kalmaması; rafine edilerek, farklı süzgeçlerden geçirilerek, sahayla temas eden ve ayağı yere basan raporlara dönüşmesidir.

Şunu da gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki bu çalıştay, aile meselesinde dolaşımda olan yüzeysel ezberlerin, yerini daha derin ve sahici tartışmalara bırakmasına vesile oldu.

Özetle; malzeme vardı, emek vardı, tencere kaynadı. Bundan sonraki aşamada bu birikimin, daha berrak bir dil ve daha derin bir çerçeveyle raporlara ve politikalara dönüşmesi, çalıştayın asıl kıymetini ortaya koyacaktır.

Prof. Dr. Çakmak'tan detaylı analiz ve çözüm çalışması

Maarif Platformu Başkanı Prof. Dr. Osman Çakmak, Aile Çalıştayına ilişkin ayrıca detaylı bir değerlendirme, analiz ve çözüm yollarına ilişkin bir çalışma da gerçekleştirdi.

Çakmak'ın "Aile, Eğitim ve Mekân Ekseninde Medeniyet Krizi ve Yeniden İnşa İhtiyacı" başlıklı çalışması ise şöyle:

1. Ontolojik Çözüm: Yuvanın İnşası, Otel”den “Eve” Dönüş Yolu

Analiz:

Geleneksel dünyamızda ev; doğumun, üretimin, eğitimin, ibadetin ve vefatın birlikte yaşandığı canlı bir organizmaydı. Modernleşme adı altında ise ev, yalnızca akşamları girilen bir barınma mekânına dönüştü. Anne işte, çocuk kreşte, dede huzurevinde… Birbirine değmeyen paralel hayatlar ortaya çıktı.

Problem:

Ev “yuva” olmaktan çıkıp “otel odası”na dönüştüğünde, aileyi ayakta tutan ontolojik bağ kopuyor. Bu kopuş; yalnızlık, güvensizlik ve aile içi çözülmenin zeminini hazırlıyor.

Çözüm – Mekân Restorasyonu:

• Şehir planlamasında rant merkezli dikey yapılaşma yerine mahalle, bahçeli ev ve avlu kültürü yeniden düşünülmeli.

• Ev içinde mikro üretim alanları (tezgâh, atölye) ve dede–ebe için başköşe tasarlanmalı.

• Betonla kuşatılmış hayatlar yerine, toprağa dokunan, üretimle temas eden yaşam alanları teşvik edilmeli.

2. Epistemolojik Darbe: Tekelci Müfredat vs. Hikmetli ve Gayeli Hayat

Analiz:

Bugünkü eğitim sistemi bilgiyi; hayatla bağ kurmayan, sınav odaklı ve merkezi olarak tanımlanmış bir “ezber malzemesi”ne indirgedi. “Beşikten mezara ilim” anlayışından, “diploma alınca ilmi bırakma” noktasına savrulduk.

Problem:

• Zorunlu eğitim, çocuğu çok erken yaşta aileden koparıp uzun yıllar kapalı bir fanusta tutuyor.

• Tek tip seküler müfredat ve merkezi sınavlar, farklı yetenekleri törpülüyor.

• Sonuç: Hayat becerisi zayıf, mesleği olmayan ama diploması olan gençler. Bu durum mesleksizlik ve işsizlik kaosunu besliyor; evlilik ve aile sorumluluğu ağır bir yük gibi algılanıyor.

Çözüm – Eğitimin Özgürleşmesi:

• Temel Eğitim + Serbestleşme: Çekirdek bilgiyi ver, geri kalanını usta–çırak, ev okulu ve yerel eğitim modellerine bırak. Ev okulu uygulamaları uygulamaları serbest bırakılmalı. Açık öğretim imkanları genişletilmeli..

• Müfredatın Sömürgesizleşmesi: Tekelci, tek tip merkezi müfredat ve buna bağlı merkezi sınav uygulamaları, eğitimin üzerinde hâlen güçlü bir sömürge etkisi oluşturmaktadır. Bu yapı, farklı yetenekleri ve yerel ihtiyaçları yok sayarak eğitimi hayatın dışına itmektedir. Çözüm; eğitimin yeniden toplumsallaştırılmasında ve müfredatın esnekleştirilmesinde yatmaktadır. Öğretmene, aileye ve öğrenciye gerçek anlamda seçme hakkı tanınmalı; yerel yönetimler ve mahalli yapılar, kendi sosyal ve ekonomik dokularına uygun biçimde müfredat üzerinde söz sahibi olabilmelidir. Bu yaklaşım, aynı zamanda devletin vatandaşına güvendiğinin ve onu karar süreçlerinde muhatap aldığının açık bir göstergesi olacaktır. Aileyi ve üretimi dışlayan ithal içerikler yerine; Ahilik ahlakını, yerli sosyolojiyi ve hayatla doğrudan temas eden bilgiyi merkeze alan bir eğitim anlayışı inşa edilmelidir.

• Hibrit Model: Çocuk sadece sınıfta değil; tarlada, atölyede, mahallesinde ve dedesinin dizinin dibinde öğrenmeli.

• Merkezi sınav bağımlılığı azaltılmadan aileyi güçlendiren hiçbir eğitim reformu sahada karşılık bulamaz.

3. İktisadi Cinnetten Çıkış: “Kadın İstihdamı” Aileyi İmha Etmesin!

Analiz:

Kapitalist düzen, kadını “özgürleşme” söylemiyle üretim bandına çekti; fakat evdeki medeniyet kurucu rolünü sahipsiz bıraktı. Kadın hem dışarıda çalışıyor hem evde aynı sorumluluğu taşıyor.

Problem:

Kadının kazancı çoğu zaman yol, kreş, hazır gıda ve psikolojik yıpranmanın maliyetine gidiyor. Net kazanç sıfıra yakın; toplumsal kayıp ise çok büyük.

Çözüm – Atölye–Ev Modeli:

• Mikro üretim: Büyük fabrikalar yerine, mahalle içinde ev–atölye modeli.

• Kadın, çocuğunun yanında üretime katılabilmeli.

• Dede–Ebe Desteği: Kreş teşvikleri, torununa bakan ebe–dedeye yönlendirilmeli. En güçlü bakım ve eğitim ortamı aile içindedir.

• Esnek çalışma modellerinin yaygınlaştırılması: Uzaktan ve yarı zamanlı çalışma imkânlarının artırılması; çocuk sahibi kadınlar için gelir güvencesi sağlayan destekleyici uygulamaların (asgari ücret benzeri koruyucu mekanizmalar) geliştirilmesi.

• Evliliği ve aile kurmayı teşvik eden barınma destekleri: Evlenmek isteyen çiftlere yönelik kira desteği, konut ediniminde kolaylık sağlayan uzun vadeli ve düşük maliyetli finansman modellerinin hayata geçirilmesi

4. Sosyolojik İyileşme: Ahilik, Mahalle ve Meslek Dirilişi

Problem/ Analiz:

Merkezi sınavlar, zorunlu eğitim uygulamaları ve tekelci merkezi müfredat; zamanla köyleri, meslekleri ve ziraat ve tarım da dahil yerel üretim alanlarını boşalttı. Şehir ve mahalle yapısı çözüldükçe, evin ve ailenin hayata yön veren etkisi de zayıfladı. Bu çözülme bireyi yalnızlaştırdı; yalnızlaşan birey ise medya ve dijital kültürün yönlendirmesine daha açık hâle geldi. Kimlik inşa etmeyen, tarih ve kültürle bağ kurmayan; sınav ve diploma merkezli eğitim anlayışı, gösterişi, zahmetsiz kazancı ve emeksiz başarıyı yüceltti. Sonuçta masa başı “kolay” işler cazipleşirken, üretime dayalı meslekler değer kaybetti ve toplumsal itibarını yitirdi.

Çözüm – Değer Odaklı Sosyoloji:

Kültür ve kutsallara bağlı ve gerçek tarihi öğreten eğitimin (maarifin) kimlik kazandırması ile aşağılık kompleksinden ortaya çıkan desinler anlayışı son bulacak gösteriş ve lüks düşkünlüğü sona erecektir. Bunların yanında

• Düğün Devrimi: Sade, bereketli, kimlikli evliliklerin ve ev kurmanın ve aile olmanın teşvik edilmesi.

• Meslek Temelli Eğitim: Bölgenin tarımına, zanaatine ve üretim potansiyeline uygun tematik okullar çoğaltılmalı. Bahçeli geleneksel eğitim ve kendi doğal yiyecek ve gıdasını temin edecek geniş aile formu desteklenmesi.

• Tarih ve kültür ve kutsallar/değerler nostalji değil; geleceği kuran referans olarak ele alınması.

5. Adalet ve Güven Krizi: Evliliğin Yeniden Anlamlandırılması

Analiz:

Bugün gençlerin evlilikten uzaklaşmasının temel nedenlerinden biri, evliliğin bir hayat ortaklığı olmaktan çıkıp; hak–sorumluluk dengesi bozulmuş, hukuki ve ekonomik riskleri yüksek bir yapıya dönüşmesi algısıdır. Bu durum, kadın–erkek karşıtlığından ziyade adalet ve güven duygusundaki aşınmayla ilgilidir.

Problem:

• Evlilik öncesinde ve sonrasında yüklerin tek tarafa yığıldığı algısı,

• Boşanma süreçlerinde süresiz yükümlülükler ve belirsizlikler,

• Evliliğin emek ve sadakatten çok beklenti ve yarış ilişkisine indirgenmesi,

gençlerde evliliği “riskli bir sözleşme” gibi göstermektedir.

Çözüm – Adalet Temelli Evlilik Zemini:

• Evliliği teşvik etmek, yalnızca maddi destek paketleriyle değil; adil, öngörülebilir ve güven veren bir hukuki ve toplumsal çerçeve kurmakla mümkündür.

• Hak–sorumluluk dengesini bozan, belirsizlik üreten ve evliliği kalıcı bir risk alanına dönüştüren uygulamalar — özellikle ömür boyu nafaka gibi süreçler — gözden geçirilmeden sağlıklı bir evlilik iklimi oluşturulamaz.

• Bu nedenle gençlere “evlenilecek insan arayın” demeden önce, evliliği sürdürülebilir ve adil kılan bir toplumsal zemin inşa edilmek zorundadır.

6. Üretimden Kopuş ve Rantiyeci Toplum

Problem/Analiz: Ziraat ve üretim duygusunun sistemli biçimde zayıflatılması; herkesi üniversite diplomasına yönlendiren eğitim anlayışıyla birleşince, üretmeyen ama tüketen bir toplum ortaya çıkmıştır. Mesleklerin itibarsızlaşması, toprakla bağın kopması ve kentin pahalılaşması; aileyi hem ekonomik hem psikolojik olarak zayıflatmıştır.

Bugün karşımıza çıkan tablo şudur: Kent mülksüzleri ile kira toplayıcılar arasında derinleşen bir ayrışma. Eski işçi-işveren çelişkisi, yerini borçlu kiracı–rant sahibi gerilimine bırakmıştır.

Çözüm: Aile-Şehir-Üretim Merkezli Yeni Bir İnşa

Aileyi güçlendirmek, yalnızca sosyal yardımlarla ya da geçici konut projeleriyle mümkün değildir. Mekânın ontolojisini yeniden kurmak zorundayız.

Bunun için:

• Kentleşme değil, şehirleşme yeniden düşünülmeli; nüfus coğrafyaya dengeli biçimde yayılmalıdır.

• Belediyelerin görevi insanları kente taşımak değil; hizmeti insanın ayağına götürmek olmalıdır.

• Ev, yeniden üretimin, eğitimin ve birlikte yaşamanın merkezi hâline getirilmelidir.

• Mahalle, sosyal dayanışmanın ve ahlâkın taşıyıcısı olarak ihya edilmelidir.

• Konut, rant aracı değil; ailenin emanet mekânı olarak görülmelidir.

7. Meslek–Aile Bağının Kopuşu: MESEM ve Maarif Modeli Neden Kritik?

Analiz:

Aileyi zayıflatan en temel kırılma noktalarından biri, meslekle kurulan bağın kopmasıdır. Üretimden uzak, diploma ve sınav merkezli eğitim anlayışı; kökü toprağından sökülmüş bir fidan gibi hem genci hem aileyi savunmasız bırakmıştır. Oysa bizim tarihsel tecrübemizde aile, aynı zamanda mesleğin, emeğin ve ahlâkın aktarıldığı ilk atölyedir. Bu bağ koptuğunda genç hayata geç başlamakta, evlilik ertelenmekte ve aile kurma iradesi zayıflamaktadır.

Problem:

Uzun yıllar boyunca meslek eğitimi “ikinci sınıf” sayılmış; akademik başarı tek geçer akçe hâline getirilmiştir. Bu bakış, el emeğini ve ustalığı itibarsızlaştırırken; gençleri mesleksizliğe, işsizliğe ve kimlik bunalımına sürüklemiştir. Eğitim, hayatın kapısını açmak yerine, bekleme salonuna dönüşmüştür.

Çözüm – Hayata Açılan Kapı Olarak MESEM ve Maarif Modeli:

MESEM, genci okuldan koparmadan usta–çırak ilişkisiyle üretimin içine alan, mesleği kitap sayfasında değil hayatın içinde öğreten bir zemin teşkil ediyor.. Maarif Modeli ise eğitimi yalnızca bilgi değil; değer, meslek ve medeniyet bütünlüğü içinde ele alarak aileyle yeniden temas kurmaktadır. Bu iki yaklaşım birlikte düşünüldüğünde; eğitim, aileyi hayattan koparan değil, aileyi hayata bağlayan bir köprüye dönüşmektedir.

Tam da bu nedenle MESEM ve Maarif Modeli, yalnızca pedagojik değil; yapısal bir dönüşüm potansiyeli taşımaktadır. Bu kapının desteklenmesi ve eksiklerinin giderilmesi hayati önemdedir. Nitekim bu iki yapıya yönelen itibarsızlaştırma çabaları tesadüf değildir. Çünkü bu modeller; gençleri borçlu, mesleksiz ve bağımlı kılan sömürü düzeninin çarkına kum kaçırmakta; aileyi ve üretimi yeniden ayağa kaldırma imkânı sunmaktadır. Bu yüzden hedef alınmakta, bu yüzden belli çevrelerce itibarsızlaştırmaya çalışılmaktadır..

SONUÇ

Bugün yaşadığımız konut ve arsa krizi, teknik bir piyasa sorunu değil; değer, şehir ve aile krizidir. Evi kutsaldan koparıp metaya indirgediğimizde; aile çözülür, şehir ruhunu kaybeder, toplum borç ve yalnızlık sarmalına girer.

Çözüm; reform değil, yeniden inşadır. Ve bu inşa, aileyi merkeze alan bir şehir tasavvuru olmadan mümkün değildir.

Analojik Özet: “Mutfaktaki Yangın, Musluğu Kapatarak Sönmez”

Aile politikalarında çoğu zaman yerdeki sular paspaslanıyor; oysa tesisat patlak.

• Zorunlu eğitim ve tekelci müfredat sorgulanmadan,

• Merkezi sınav rejimi gevşetilmeden,

• Meslekleri öldüren yapı değiştirilmeden,

• Aileyi ikame eden sistemler çözülmeden

hazırlanan çözümler iyi niyetli olsa da sömürü düzeninin sürdürülebilirliğine hizmet etme riski taşıyor.

Medeniyet Evde Başlar: Aile–Eğitim–Kimlik Hattı

Aile, yalnızca sosyal bir kurum değil; medeniyetin çekirdeğidir. Eğitim ise teknik bir bilgi aktarımı değil, bir toplumun kimliğini ve anlam dünyasını nesilden nesile taşıyan ana damardır. Bu iki hat birbirinden koptuğunda, ortaya bilgi var ama yön yok; diploma var ama şahsiyet yok; tüketim var ama aidiyet yok bir tablo çıkmaktadır.

Kimlik inşa edilemediğinde, boşluk kendiliğinden dolmaz. Yerini özenme, taklitçilik ve aşağılık kompleksi alır. Gösteriş ve lüks, bu boşluğun geçici makyajına dönüşür. Aile tam da bu noktada kırılganlaşır; çünkü ev, artık kimliğin kurulduğu yer olmaktan çıkar, yalnızca konaklanan bir mekâna indirgenir.

Ailede yaşanan çözülmelerin temelinde, yalnızca sosyal, ekonomik ya da pedagojik sorunlar değil; medeniyetimizin kurucu kaynağıyla kurduğumuz ilişkinin zayıflaması yatmaktadır. Bizim medeniyetimizin kültürel ve ahlâkî temeli; Kur’an’a, kâinatın sahibinin kelamına ve Sünnet’e yani fıtrata dayanır. Din, bu toplum için hayatın dışında bir alan değil; hayatı anlamlandıran ana çerçevedir. Bu çerçeve zayıfladığında, aile kutsalını kaybeder; kutsalını kaybeden aile ise yalnızca birlikte yaşayan bireyler toplamına dönüşür.

Bugün eğitim, bu bağı kaybettiğinden; sınav ve diploma eksenine sıkışmış, meslek, ahlâk ve hayat becerileri doğal olarak geri çekilmiştir. Bu durum, evi “ilk okul” olmaktan çıkarıp eğitimin kenar süsü hâline getirmektedir. Oysa okul, evin devamı olmadığında; çocuk bilgiyle donanır ama hayata temas edemez.

Dijital çağ bu kopuşu hızlandırmak kadar, onarabilecek imkânlar da üretmiştir. COVID süreci, çalışmanın ve öğrenmenin evden de mümkün olduğunu gösterdi. Bu tecrübe, evin yeniden üretim, öğrenme ve birlikte yaşama merkezi olarak düşünülmesini mümkün kılmaktadır. Ev, sadece barınılan değil; karakterin, mesleğin ve medeniyetin mayalandığı mekân hâline geldiğinde, eğitim de hayata bağlanacaktır..

Sonuç olarak mesele, yeni bir model icat etmek değil; eğitimi eve, evi hayata, hayatı medeniyet fikrine yeniden bağlayabilmektir. Medeniyetin temeli okul binalarında değil; evin içinde atılır. Kimlik orada kurulur, eğitim orada anlam kazanır.

Çözüm; başkasının kalıbına uymak değil, kendi varlık ve bilgi anlayışımıza dönmektir.

• Varlık görüşümüz: Kuluz, emanetçiyiz.

• Bilgi görüşümüz: İlim, amel ve hayat içindir.

Bu zemin kurulduğunda;

ne köy boşalır,

ne meslek ölür,

ne genç evlilikten kaçar,

ne de aile dağılır.

Durumu takip etmeye devam edin, Ankara24.com her zaman en yeni haberleri sunuyor.
seeGörüntülenme:106
embedKaynak:https://www.yenisafak.com
archiveBu haber kaynaktan arşivlenmiştir 23 Aralık 2025 19:35 kaynağından arşivlendi
0 Yorum
Giriş yapın, yorum yapmak için...
Yayına ilk cevap veren siz olun...
topEn çok okunanlar
Şu anda en çok tartışılan olaylar

TBMM Genel Kurulu nda bütçe oylaması öncesi gerginlik: CHP ve AK Partili vekiller yumruklaştı

22 Aralık 2025 00:22see179

Uzak Şehir in 43. bölümünde neler oldu? Alya, çiftliğe yerleşti... İşte yeni evi!

23 Aralık 2025 00:44see178

Varank tan meclis arbedesi sonrası açıklama: Gerçeklerden korkmayın

22 Aralık 2025 00:51see166

3 aydır maaş alamayan futbolcular isyan bayrağını çekti! Yönetim ceza kesecek

21 Aralık 2025 21:11see162

Son dakika: TBMM de kavga çıktı! 2026 yılı bütçesi kabul edildi

22 Aralık 2025 00:03see157

T.C. TEKİRDAĞ 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ

23 Aralık 2025 00:02see153

Mudanya da Kayıp 80 Yaşındaki Mustafa Abi İçin Arama Çalışmaları Devam Ediyor

23 Aralık 2025 00:20see153

Netanyahu: Kimseyle çatışma istemiyoruz

23 Aralık 2025 01:24see152

Koca bir yerleşkeyi felç ettiler! ‘Bu açık bir istila’ Türkiye de de hızla yayılıyor, tehlikeleri neler?

22 Aralık 2025 06:05see150

Kayıp öğretmenden 1 haftadır haber alınamıyor

22 Aralık 2025 02:10see149

Dünya Kupası doping etkisi yaptı, kısa süreli kiralama rezervasyonları yüzde 215 arttı

23 Aralık 2025 00:53see144

Saldırdı, aynayı kırıp hakaretler savurdu

22 Aralık 2025 00:46see131

Samsung Exynos 2600 resmen duyuruldu: Dünyanın ilk 2nm mobil işlemcisi hangi model telefonlarda kullanılacak? İşte yenilikler ve teknik detaylar Teknoloji Haberleri

22 Aralık 2025 00:39see127

Müslüman, dindar, AK Parti Aydın Ünal

22 Aralık 2025 04:05see125

İstanbul da mali müşavirlere yönelik operasyonda 21 kişi tutuklandı

23 Aralık 2025 00:34see124

Meclis üyesini sıkıştırıp, aracı yumrukladı… O anlar kameraya yansıdı Öfkeli sürücü, meclis üyesine saldırdı, aynayı kırıp, hakaretler savurdu Bursa Haberleri

22 Aralık 2025 00:33see121

Poco M8 ve M8 Pro sızdırıldı: Fiyat performans odaklı yeni modeller yolda! İşte beklenen özellikleri Mobil Haberleri

22 Aralık 2025 00:55see121

Bodrum FK Amed Sportif Faaliyetler maçının ardından gerginlik Sözcü Gazetesi

23 Aralık 2025 01:01see121

Toplum olarak çürüyoruz, görmüyor musunuz? Yusuf Kaplan

22 Aralık 2025 04:05see120

Rezan Epözdemir den Şamil Tayyar a yanıt: Magazinsel dürtüler ve sansasyonel iddialar Helin Avşar’dan miras kaldı galiba

22 Aralık 2025 00:03see120
newsSon haberler
Günün en taze ve güncel olayları