Aile Yılı biterken dijitalleşmenin etkilerini yeniden düşünmek Düşünce Günlüğü Haberleri
Ankara24.com, Yenisafak kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
Ayşe Çağlayan / Medya ve İletişim Uzmanı
Hızla değişen toplumsal yapı, dijitalleşmenin hayatın her alanına nüfuz etmesi ve özellikle çocuklar ile gençlerin medya ortamlarında maruz kaldığı yoğun etki, aileyi koruma ve güçlendirme konusunu artık ertelenemez bir mesele haline getirdi. Bu kapsamda 2025, Aile Yılı ilan edildi ve aile kurumunun karşı karşıya olduğu risklerin ve sorumlulukların yeniden ve güçlü biçimde gündeme taşındığı bir süreç oldu. Aile Yılı boyunca yürütülen çalışmalarda ve farkındalık programlarında; aile sadece sosyal bir yapı olarak değil, aynı zamanda dijital çağda korunması gereken bir değer olarak ele alındı. 2025 Aile Yılı sona ererken, “değişen dünyada aile olmak” meselesini, sadece bu yılın konusu olarak değil, geleceğin de en temel başlıklarından biri olarak gelin yeniden düşünelim.
KÜRESEL SİSTEM BİREYSEL YALNIZLIK
Dijital çağ, insanlık tarihinin en hızlı ve en derin dönüşümlerinden birine sahne oluyor. Medya, özellikle de dijital medya, artık bir araç olmanın ötesinde; anlam üreten, duyguları yönlendiren ve yaşam biçimini ve ilişkileri domine eden görünmez bir çerçeve.
İnsanlık belki de hiçbir zaman, bugün olduğu kadar küresel ölçekte etkili ama bireysel düzeyde hedef alan bir tehditle karşı karşıya kalmamıştı. Dijital medya ve yapay zekâ destekli algoritmalar, her birimizi ayrı ayrı tanıyor; ilgi alanlarımızı, zaaflarımızı, alışkanlıklarımızı analiz ediyor ve buna göre şekillenen bir dünya sunuyor. Artık “kitlesel medya”dan söz etsek de gerçekte herkes kendi kişisel medya evreninde yaşıyor.
Milyarlarca kullanıcısı olan uygulamalar, dünya nüfusunun yarısına yakın insana ulaşıyor. Ancak dikkat çekici bir çelişki var: Bu devasa küresel sistemlerle ilişkimizi hep yalnız başımıza kuruyoruz. Elimizdeki telefonla, tek başımıza, dev bir endüstriyle karşı karşıyayız. Bu gerçeği fark etmek, dijital çağda aileyi korumanın ilk adımı.
Oysa geçmişte medya çoğunlukla ortak bir deneyimdi. Radyo, evde hep birlikte dinlenirdi. Televizyon, aileyi aynı ekranda buluştururdu. Bugün ise yapılan araştırmalar, Türkiye’de YouTube izleme süresinin televizyonu geçtiğini gösteriyor. Sinema bir zamanlar sosyal bir etkinlikken, artık filmler dijital platformlarda, çoğu zaman yalnız izleniyor. Bu dönüşüm, aile içi iletişimi derinden etkiliyor.
Eğer bir evde dijital medya konusunda bilinç ve disiplin yoksa, herkes kendi ekranına çekiliyor. Fiziksel olarak yan yana ama zihinsel olarak uzak bireylerden oluşan aileler ortaya çıkıyor. Dijital medya şirketlerinin arzuladığı da tam olarak bu: Yalnız, savunmasız ve sürekli ekrana bağlı bireyler… Özellikle çocuklar ve gençler için bu durum çok daha riskli.
CİHAZLARIN ÖTESİNDEKİ TEHDİT: ANLAM VE DEĞERLER
Dijital medya denildiğinde çoğu zaman cihazlara odaklanıyoruz. Oysa asıl mesele, medyanın soyut ve sembolik boyutunda. Medya anlam üretir, duygu üretir ve bu yolla algılarımızı, ilgilerimizi, değerlerimizi yönetir. Tehdit de tam olarak burada başlıyor. Akıllı cihazlar, sosyal medya ve yapay zekâ algoritmalarından oluşan bir atmosferde yaşıyoruz.
Ailemiz yerine tanımadığımız kişilerle, kendi hayatımız yerine başkalarının hayatlarıyla meşgulüz. Zamanın bu denli hoyratça harcandığı bir dönem insanlık tarihinde belki de hiç yaşanmadı.
Dijital medya bilinçsiz kullanıldığında psikolojik, ahlaki ve manevi sorunları beraberinde getiriyor. Sosyal medya bağımlılığı hızla artıyor; aile içi iletişim zayıflıyor, eğitimde başarısızlıklar görülüyor, fiziksel sağlık sorunları ortaya çıkıyor. Kuşaklar arası çatışmalar derinleşiyor, toplumsal huzur zarar görüyor.
Esasında bunlar dijital medyanın olumsuz etkileri dendiğinde hemen hepimizin bir çırpıda söyleyebileceği başlıklar. Bunları her birimiz farklı düzeylerde tecrübe ediyoruz. Demek ki artık sorunları sayıp dökmenin ötesine geçerek bilinçli bir tutum ortaya koyma zamanı… Artık bireysel ekranlarımızdan zihnimize, gönlümüze ve aile ortamımıza nelerin aktığını sorgulamak ve buna karşı bir irade ortaya koymak zorundayız.
DİJİTALLEŞME ARTIK KAÇINILMAZ
Tüm bu tabloya rağmen dijital teknolojileri reddetmek veya uzak kalmak artık mümkün değil. İnternet ve dijital araçlar; iletişimden eğitime, ticaretten çalışma hayatına kadar pek çok alanda vazgeçilmez. Dijitalleşme artık kaçamayacağımız bir gerçeklik. Bu yüzden “Medya iyi mi, kötü mü?” sorusu anlamını yitiriyor. Medya siyah ya da beyaz değil; gri, muğlak ve biteviye dikkat gerektiren bir mücadele alanı. Öncelikle medyanın bu niteliğini anlamak ve kabullenmek gerekiyor.
Medyayı bir salıncak gibi düşünmek mümkün: İyi ile kötü arasında sürekli bir salınım söz konusu. Bu salınımda ağırlığın nereye kayacağı ise bizim kullanım biçimimize ve aile içindeki dijital bilincimize bağlı.
Her geçen gün dijital teknolojilerde gelişmeler yaşanıyor. Bu hıza yetişmekte zorlanıyoruz. Ancak hele de ebeveynler için “Bilmiyorum, anlamıyorum” deme lüksü yok. Ailemizi korumak için asgari düzeyde de olsa bilgi sahibi olmak zorundayız. Azami düzeyde ise bilinç ve irade gerekiyor.
YENİ ÇAĞDA AİLE OLMANIN KÖŞE TAŞLARI
Bugünün aileleri, elli yıl önceki ailelerden çok farklı. Hayatlar dijital araçlar ve içeriklerle örülü. Çocuklar bu atmosferde büyüyor. Bu dijital ortamın temiz mi, kirli mi olacağını ise ebeveynlerin bilinçli tutumu belirliyor.
Çözüm, farkındalıkla başlıyor. Dijital riskleri tanımak, teknolojiyi güvenli ve faydalı kullanmaya niyet etmek gerekiyor. Aile içinde ekran süreleri sınırlandırılmalı, net kurallar konulmalı. Aile içinde gerçek iletişime, ekransız etkinliklere, spora ve ortak paylaşımlara zaman ayrılmalı. Aile sorunlarının yanı sıra dijital medyaya bağlı olarak gelişen sorunlarda da uzman desteği almaktan çekinilmemeli.
Dijital çağdan kaçamayız; ama bu çağda da tüm zorluklarına rağmen, güçlü ve güvenli aileler inşa edebiliriz. Dijital çağda aile olmak, her zamankinden daha fazla dikkat, emek ve bilinç gerektiriyor. Asıl mesele, bu mücadeleyi fark etmek ve sorumluluk almakta.
MÜCADELE SÜRMELİ
2025 Aile Yılı, dijitalleşmenin etkilerini aile odağında yoğun şekilde düşündüğümüz bir fırsat oldu. Bu yıl boyunca yürütülen çalışmalar; artık dijital medya okuryazarlığı, ebeveyn rehberliği ve çocukların dijital güvenliği olmadan aileyi korumanın mümkün olmadığını ortaya koydu. Bu farkındalığın sadece bir yılın gündemi olarak kalmaması gerektiğini de anlamalıyız. Aileye yönelik çalışmaların, dijital çağın risklerini merkeze alan uzun soluklu bir bilinçlendirme sürecine dönüşmesi gerekiyor. 2025, bir sonuç değil; dijital çağda güvenli ve güçlü aileler için atılmış bir başlangıç olmalı. Aileyi merkeze alan bu süreç, Aile Yılı’nın kazanımları ve ivmesi ile devam etmeli.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:28
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 24 Aralık 2025 04:04 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar


















