Zayıf insanlar mı daha sağlıklı kilolular mı? Bildiğiniz her şeyi unutun! Fiziksel görünümü sağlığın aynası zannetmeyin
Hurriyet sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, Ankara24.com duyuru yapıyor.
“Fat but fit” yani 'kilolu ama formda' kavramı, kişinin Beden Kütle İndeksi (BKİ) yüksek olsa bile metabolik olarak sağlıklı ve fiziksel olarak zinde olabileceğini savunur. Bu kavram ilk olarak 2000’li yılların başında bilimsel literatürde tartışılmaya başlandı.
Danimarkalı bilim insanlarının yaptığı yeni bir çalışma kapsamında 85 bini aşkın kişi beş yıl boyunca takip edildi. Sonuç olarak aşırı zayıf bireylerin ölüm riskinin, kilolu veya hafif obez bireylere göre çok daha yüksek olduğu belirlendi. Araştırma sonrası “Fat but fit” olayı yeniden gündeme geldi.
KİLONUZ SAĞLIĞINIZIN BİR GÖSTERGESİ Mİ?
Bahsi geçen araştırmada 18,5 ve altı vücut kitle indeksine (BKİ) sahip çok zayıf kişilerde erken ölüm riskinin 2,7 kat arttığı,buna karşılık kilolu ve hafif obez olan bireylerin ölüm riskinin, sağlıklı kabul edilen 22,5–25 BKİ aralığındaki bireylerle benzer olduğu ortaya atıldı. Özetle aşırı zayıf olmak sandığımızdan tehlikeli olabilir. Bu da yaygın inanışın sarsılmasına neden oldu.
Avrupa Diyabet Araştırmaları Derneği yıllık toplantısında sunulan kapsamlı araştırmayı yürüten Aarhus Üniversitesi Hastanesi'nden Dr. Sigrid Bjerge Gribsholt, bazı bireylerin altta yatan bir hastalık nedeniyle kilo kaybetmiş olabileceğini, bu yüzden düşük kilonun risk gibi görünebildiğini belirtti.
Peki, çok zayıf olmak mı yoksa kilolu olmak mı daha tehlikeli? Araştırmanın sonuçları bu soruya çarpıcı yanıtlar veriyor:
- Aşırı zayıf bireyler, sağlıklı kilo aralığının üst sınırında olanlara göre neredeyse üç kat daha yüksek ölüm riski taşıyor.
- BMI değeri sağlıklı aralığın alt sınırına yakın olan kişilerde ise ölüm riski iki kat artıyor.
- Buna karşılık, fazla kilolu (BKİ 25–29.9) ya da hafif obez (BKİ 30–34.9) bireylerde ölüm riski açısından anlamlı bir fark gözlenmedi.
BİRAZ FAZLA KİLO KORUYUCU ETKİYE Mİ SAHİP?
Dr. Gribsholt, araştırma sonuçlarını şöyle yorumladı:
“Bazı bireyler altta yatan bir hastalık nedeniyle kilo kaybediyor olabilir. Bu durumda, ölüm riskini artıran şey düşük kilo değil, hastalığın kendisidir. Bu da yüksek BMI’nin koruyucu gibi görünmesine neden olabilir. Ancak bu bulgular fazla fazla kilolu olmak sağlıklıdır" şeklinde yorumlanmalı.”
Peki “Fat but fit” kavramı bilimsel olarak gerçeği yansıtır mı?
Klio, sağlık durumunu değerlendirmek için yeterli bir kriter midir?
Zayıf ama hareketsiz bir birey ile kilolu ama aktif bir birey arasında sağlık açısından nasıl bir fark vardır?
Özel bir hastanede Beslenme ve Diyetetik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Murat Baş ile bu araştırmanın sonuçlarını değerlendirdik.
FAZLA YAĞ DOKUSU TAMAMEN ZARARSIZ DEĞİL
1. “Fit ama kilolu” kavramını ne kadar geçerli buluyorsunuz? Bilimsel olarak bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Prof. Dr. Murat Baş: “Fit ama kilolu” kavramı tamamen bir efsane değildir; bilimsel karşılığı vardır ama sınırları iyi anlaşılmalıdır. Araştırmalar, düzenli egzersiz yapan, dengeli beslenen ve kan şekeri, kan basıncı ile kolesterol gibi metabolik değerleri normal düzeyde olan obez bireylerin, hareketsiz ama zayıf bireylere kıyasla daha düşük hastalık riski taşıyabildiğini gösteriyor. Yani fiziksel performans ve metabolik sağlık, vücut ağırlığından bağımsız olarak koruyucu bir etkide bulunabiliyor.
Ancak bu, fazla yağ dokusunun tamamen zararsız olduğu anlamına gelmez. Özellikle karın içi (visseral) yağ dokusu zamanla iltihabi maddeler salgılar, insülin direncini artırır ve kalp-damar hastalıkları riskini yükseltir. Yani fit olmak fazla kilonun etkilerini azaltabilir, ama tamamen ortadan kaldırmaz. Bilimsel bakış açısıyla, “fit ama kilolu” bireyler sağlıklıdır diyemeyiz; ancak “hareketsiz ama zayıf” bireylerden genellikle daha avantajlıdırlar.
ZAYIF OLMAK SAĞLIKLI OLMAK DEĞİLDİR
2. Danimarka’da yapılan bir araştırma, aşırı zayıf bireylerde ölüm riskinin daha yüksek olduğunu gösterdi. Bu bulguyu nasıl yorumluyorsunuz?
Prof. Dr. Murat Baş: Bu bulgu, sağlığın sadece düşük kiloyla tanımlanamayacağını açık biçimde gösteriyor. Aşırı zayıf bireylerde ölüm riskinin artması, genellikle kas kaybı, besin yetersizlikleri, bağışıklık sisteminin zayıflaması ve bazı kronik hastalıkların eşlik etmesiyle ilgilidir.
Ayrıca ileri yaşlarda kas kaybı yaşam süresini ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyen en önemli faktörlerdendir. Kas dokusu yalnızca hareket için değil, aynı zamanda kan şekeri dengesi, hormon salınımı ve metabolik regülasyon açısından da büyük önem taşır.
Yani “çok zayıf olmak” sağlıklı yaşamak anlamına gelmez. Dengeli bir kilo aralığında, yeterli kas kütlesiyle, düzenli beslenme ve egzersiz alışkanlıklarıyla yaşamak, uzun ömürle daha yakından ilişkilidir.
3. Beden Kütle İndeksi (BKİ) sağlık değerlendirmesi için yeterli bir kriter midir? Alternatif ölçüm yöntemleri neler olabilir?
Prof. Dr. Murat Baş: BKİ toplum genelinde hızlı bir tarama aracı olarak işe yarar ama bireysel sağlık değerlendirmesi için yetersizdir. Çünkü kas ve yağ oranını ayırt edemez. Örneğin, çok kaslı bir sporcu yüksek BKİ’ye sahip olabilir ama vücut yağ oranı oldukça düşüktür. Aynı şekilde, BKİ’si “normal” olan biri yüksek iç organ yağına sahip olabilir.
Sağlık değerlendirmelerinde bel çevresi, bel-kalça oranı, vücut yağ yüzdesi gibi ölçümler daha anlamlıdır. Ayrıca laboratuvar testleri —kan şekeri, hemoglobin A1c, kolesterol, trigliserid, kan basıncı, karaciğer enzimleri ve C-reaktif protein gibi inflamasyon göstergeleri— metabolik sağlığı çok daha doğru gösterir. Kısacası günümüzde sağlık, tek bir rakamla değil; vücudun nasıl çalıştığıyla ölçülmelidir.
4. Metabolik olarak sağlıklı obez bireyler uzun vadede gerçekten risk taşımıyor mu? Bu konuda belirleyici faktörler neler?
Prof. Dr. Murat Baş: “Metabolik olarak sağlıklı obezite”, fazla kiloya rağmen kan şekeri, kolesterol ve tansiyonu normal seyreden bireyleri tanımlar. Kısa vadede bu kişiler düşük riskli görünse de, uzun vadeli çalışmaların çoğu bu dengenin geçici olduğunu gösteriyor.
5–10 yıl içinde bu bireylerin büyük kısmı insülin direnci, hipertansiyon veya karaciğer yağlanması gibi sorunlarla karşılaşıyor. Bunun nedeni, yağ dokusunun zamanla kronik inflamasyon yaratması ve enerji metabolizmasını bozmasıdır.
Belirleyici faktörler arasında yağ dağılımı (özellikle karın yağı miktarı), genetik yapı, egzersiz düzeyi, beslenme kalitesi, uyku ve stres yer alır. Yani metabolik olarak sağlıklı obezite kalıcı bir durum değil, ancak sağlıklı alışkanlıklarla sürdürülebilir bir ara evredir.
5. Toplumda “zayıf olmak sağlıklı olmaktır” algısı var. Sizce bu ne kadar doğru?
Prof. Dr. Murat Baş: Bu algı hem yanlış hem de tehlikelidir. Zayıf olmak genellikle estetik bir ölçüt olarak öne çıkarılıyor, ancak sağlıkla doğrudan eşanlamlı değildir. Kilosu düşük ama yetersiz beslenen, hareketsiz, stresli ya da uykusuz bir birey de pekâlâ kalp-damar, hormonal veya metabolik hastalık riski taşıyabilir.
Sağlık; yeterli-dengeli beslenmek, düzenli egzersiz yapmak, kas gücünü korumak, iyi uyumak ve ruhsal dengeyi sürdürmekle ilgilidir. Vücudun görünümü tek başına hiçbir zaman sağlık göstergesi olamaz. Bu nedenle toplumsal olarak “zayıflık = sağlık” anlayışından “iyi işleyen vücut = sağlık” anlayışına geçmemiz gerekiyor.
BEN ZAYIFIM VE SAĞLIKLIYIM DÜŞÜNCESİ ÇOK RİSKLİ
6. Zayıf bireyler sağlık kontrollerini ihmal etme eğiliminde olabilir mi? Bunun oluşturduğu riskler nelerdir?
Prof. Dr. Murat Baş: Evet, zayıf bireylerin önemli bir kısmı “ben zaten sağlıklıyım” düşüncesiyle sağlık kontrollerini ihmal edebiliyor. Bu da ciddi riskler yaratıyor. Kilo problemi olmamasına rağmen, yüksek kolesterol, yüksek tansiyon, insülin direnci, tiroid sorunları veya karaciğer yağlanması gibi hastalıklar zayıf kişilerde de gelişebilir.
Sorun şu ki, görünürde hiçbir belirti olmadığı için bu kişiler genellikle tetkik yaptırmadığından hastalıklar geç teşhis edilir. Sağlığın korunmasında düzenli kontrol çok önemlidir. Kilonuz ne olursa olsun, yılda en az bir kez kan tahlili ve genel muayene yaptırmak uzun vadede hayat kurtarabilir.
7. Hareketsiz zayıf biri ile kilolu ama aktif biri arasında ne fark vardır?
Prof. Dr. Murat Baş: Bilimsel literatürde defalarca kanıtlanmıştır: fit olmak, zayıf olmaktan daha önemlidir. Düzenli egzersiz yapan kilolu bireyler, kalp damar fonksiyonları, kan şekeri kontrolü ve akciğer kapasiteleri açısından, hareketsiz zayıf bireylere göre çok daha iyi durumdadır. Fiziksel hareket, insülin duyarlılığını artırır, iltihaplanmayı azaltır ve ruh sağlığını güçlendirir. Yani hareket, yağ oranından bağımsız olarak yaşamsal bir koruma sağlar. Elbette fazla kilonun eklemlere veya organlara yük getiren yönleri vardır, ama uzun vadeli mortalite açısından bakıldığında hareketsizlik en büyük risk faktörüdür.
8. “Fit ama kilolu” bireyler beslenmede nelere dikkat etmelidir? Bu dengeyi sürdürmek hangi alışkanlıklarla mümkün olur?
Prof. Dr. Murat Baş: Bu kişiler için amaç kilo vermek değil, metabolik dengeyi korumak olmalıdır. Bunun için de kaloriden ziyade besin kalitesine odaklanmak gerekir. Günlük beslenmede sebzeler, meyveler, tam tahıllar, baklagiller, kaliteli proteinler (balık, yumurta, tavuk, yoğurt) ve sağlıklı yağlar (zeytinyağı, ceviz, avokado) temel alınmalıdır.
Ayrıca:
• Yemekleri yavaş yemek ve doygunluk sinyallerini fark etmek,
• Rafine şeker ve işlenmiş ürünleri sınırlamak,
• Yeterli su içmek,
• Düzenli uyumak (az uyku iştahı artırır),
• Stresi yönetmek ve haftada birkaç gün direnç antrenmanı yapmak hem kiloyu hem metabolizmayı korur.
Yani “fit ama kilolu” bireyler, kilo takıntısına değil, yaşam kalitesine ve kas gücüne odaklanmalıdır.
FİZİKSEL GÖRÜNÜMÜ SAĞLIĞIN AYNASI ZANNETMEYİN
9. Diyabet, yüksek kolesterol veya tansiyon gibi hastalıklar zayıf kişilerde de görülebilir mi? Toplum bunun ne kadar farkında?
Prof. Dr. Murat Baş: Kesinlikle görülebilir. Bu tür hastalıklar yalnızca fazla kiloya bağlı değildir; genetik yatkınlık, yanlış beslenme, hareketsizlik, stres ve uyku kalitesizliği gibi faktörler de belirleyicidir. Görünürde “ince” olan ama iç organ çevresinde yağ biriken kişiler — yani “dıştan zayıf, içten şişman” bireyler— özellikle risk altındadır.
Ne yazık ki toplumda bu konuda farkındalık hâlâ düşüktür. İnsanlar fiziksel görünümü sağlığın aynası zannettiği için, içsel metabolik sorunları çoğu zaman görmezden gelir. Oysa sağlık, kilodan bağımsız bir bütündür. Düzenli kontrol, dengeli beslenme ve hareket her vücut tipinde aynı derecede gereklidir.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:69
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 15 Kasım 2025 10:41 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















