Taraf değiştiren kelimeler: Gazi Meclis
Halktv sayfasından alınan verilere dayanarak, Ankara24.com duyuru yapıyor.
“Meclis’i yeniden halkın iradesinin gerçek güvencesi yapmak, çoğulculuğu yaşatan, denetimi sağlayan, demokrasiye yeniden nefes aldıran bir yapıya kavuşturmak zorundayız. Aksi halde temsil, yalnızca şeklen var olan bir vitrinden ibaret kalacaktır.”
Eğitimci yazar Sercan Çelik ile “Gazi Meclis” kelimesi üzerine konuştuk.
Eğitimci yazar Sercan ÇelikGAZİ MECLİS NEDİR VE NASIL KULLANILMAYA BAŞLANDI?
“Gazi Meclis” ifadesi, 23 Nisan 1920’de açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Kurtuluş Savaşı’ndaki rolünden doğdu. Bu meclis yalnızca yasama organı değil, aynı zamanda bağımsızlık savaşının karar merkeziydi. Meclis’te alınan her karar doğrudan cephedeki direnişi etkiliyordu.
1920’lerde ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında Meclis, “Kurucu Meclis”, “Birinci Meclis” ve “Gazi Meclis” olarak anıldı. “Gazi” sıfatı, mebusların büyük bölümünün aynı zamanda cephede savaşmış olmasıyla doğrudan bağlantılıydı. Nitekim Atatürk’ün kendisine verilen “Gazi” unvanı gibi, Meclis de bir tür kahramanlık ve fedakârlığın nişanesiyle anılıyordu. CHP’nin erken dönem söyleminde bu kavram sıklıkla Cumhuriyet’in kurucu mirasına yapılan bir atıf olarak yer aldı.
GAZİ MECLİS NASIL TARAF DEĞİŞTİRDİ? KİM KULLANIYORDU, KİM KULLANMAYA BAŞLADI?
“Gazi Meclis” uzun süre Cumhuriyet Halk Partisi’nin tarihsel anlatısında kurucu değerleri hatırlatan bir kavramdı. Fakat zamanla, siyaset sahnesindeki ağırlık ve olaylar kavramın anlam yönünü değiştirdi.
Özellikle 15 Temmuz 2016 darbe girişimi, bu ifade için kırılma noktası oldu. O gece TBMM’nin bombalanması, Meclis’in tarihindeki ilk doğrudan saldırıydı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AKP sözcüleri, bu saldırıyı “yeni bir kurtuluş savaşı” olarak çerçeveledi. Erdoğan, “Meclisimize yapılan bu saldırı milletimizin iradesine yapılmış en büyük ihanettir. Bu nedenle Meclisimiz yeniden gazi olmuştur.” diyerek kavramı sahiplendi. Hatta kendisine de Gazilik unvanı verilmesi gündeme geldi.
Kısa bir süre önce de katıldığı 28. Dönem 4. Yasama Yılı açılışındaki konuşmasında bu söylemi tekrarladı: “15 Temmuz gecesi, savaş uçaklarının sonik patlamalarına ve tepesine yağan bombalara rağmen milletin emanetine korkusuzca sahip çıkan Meclisimiz, ikinci defa gazilikle müşerref olmuştur.”
Böylece “Gazi Meclis” kavramı, 1920’lerin CHP’sinden 2010’ların AKP’sine doğru kaydı. CHP bu noktada “Kurucu Meclis” ifadesine daha sık başvurmaya başladı. Yani kavram, partiler arasında adeta taraf değiştirdi.
Kürt partileri ise bu kelimeyi hiçbir dönemde merkezine almadı. Onlar için “ilk” ya da “birinci” Meclis daha değerli bir tarihsel referans oldu; çünkü bu Meclis’te Kürt liderler de milletvekili olarak bulunmuştu. Dolayısıyla “Gazi”nin milliyetçi ve kahramanlık yüklü kodlarından ziyade, “kapsayıcılığı” ön plana çıkaran bir dil kullandılar.
MECLİS NEDEN HERKES İÇİN FARKLI BİR ŞEY İFADE EDİYOR?
Türkiye’de demokrasi farklı kurumlara ve alanlara yayılamadığı için Meclis tek merkez haline geliyor. Bu kadar dar bir alana sıkışan siyasal hayat, her aktörün Meclis’i kendi ideolojik konumuna göre araçsallaştırmasına yol açıyor. Bu durum siyasetin doğasında olsa da sonuçları ağır. Meclis, ülkeyi yöneten bir organ olmaktan uzaklaşıp zaman zaman yumrukların havada uçuştuğu bir mücadele alanına dönüşüyor. Ortak menfaatlerin yerini partilerin çıkar hesapları alıyor. İktidar çoğunluğu sayesinde Meclis’i kendi kararlarını meşrulaştırmanın aracı olarak kullanırken, muhalefet burayı sesini duyurabileceği son kürsüye indirgemiş durumda. Bu tablo yurttaşların Meclis’ten umudunu kesmesine yol açıyor. Bugün Türkiye’de insanlar Meclis’i en büyük temsil makamı ya da çözüm adresi olarak görmüyor. Yürütme organları hesap vermekten kaçınıyor, çoğu zaman Meclis’e gelme zahmetine bile girmiyor. Komisyonlar ise halkın denetim mekanizması olmaktan çıkarak büyük şirketlerin bir alt birimi gibi çalışıyor. Bu da Meclis’i hem partiler hem de yurttaşlar için farklı anlamlarla yüklenmiş bir kurum haline getiriyor.
MECLİSİN DEMOKRATİK TEMSİLİN EN BÜYÜK GÜVENCESİ OLMASINA RAĞMEN BU DURUM NASIL ZAYIFLATILDI? BUGÜNKÜ İŞLEYİŞİNİ NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?
Kurtuluş Savaşı’nı örgütleyen ve yöneten Gazi Meclis, dünyada benzeri az görülen bir örnekti. Milletin doğrudan temsilcilerinden oluşan bu Meclis, sadece yasama değil, yürütme ve savaş yönetimini de üstlenmişti. O meclis, bağımsızlık savaşını başarıya ulaştıran demokratik bir ortak iradeydi.
Sonraki dönemde ülkemizde her değişimin kaynağı Meclis oldu. Demokrasi ile derin bağları olmayan bir ülke olarak demokratik hayata çok çabuk uyum sağladık. Meclis her dönemde kişilerden bağımsız kurum olarak gücünü korudu. Bazı dönemlerde darbelerle demokratik hayat sekteye uğratılsa da bir asrı geçkin süredir demokrasi ile iç içeyiz.
Bugün ise tablo bambaşka. AKP’nin tek başına iktidar döneminde Meclis giderek işlevsizleştirildi. Resmen çok partili bir ortam görünse de fiilen bütün kararların AKP tarafından alındığı, diğer partilerin sesinin duyulmadığı bir “tekçi” düzen inşa edildi. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne giden yol da bu dönemde döşendi. Artık halkın hafızasında Meclis, en çok “AKP ve MHP oylarıyla reddedildi” cümlesiyle anılır hale geldi.
İttifak döneminde de durum değişmedi. AKP ve MHP, tek parti gibi hareket ederek Meclis’i bir onay merciine çevirdi. Böylece bir zamanlar bağımsızlık savaşını örgütleyen “Gazi Meclis”, bugün el kaldır indir mekanizmasına indirgenmiş durumda.
Bu sürecin yıkıcı etkisi yalnızca parlamentoya değil, tüm demokratik kültüre yayıldı. Partiler içi demokrasi neredeyse ortadan kalktı; tek adaylı kongreler olağan hale geldi. AKP, tamamen atama sistemine geçti. Rektörler, il başkanları, ilçe başkanları, dernek ve meslek odası yöneticileri, hatta belediye başkanları bile seçim dışı yöntemlerle belirlenir oldu. Kayyum uygulamaları, halkın seçme hakkını elinden aldı.
Sonuç olarak Türkiye, en küçük birimden en üst yönetim kademesine kadar bir “atama ülkesi” haline geldi. Üniversitelerden meslek odalarına, belediyelerden siyasi partilere kadar hemen her alanda seçim yerine atama egemen oldu. Meclisin işlevsizleştirilmesi edilmesi, demokratik ilkelerin ve kültürün yok edilmesinin temel nedeni haline geldi.
SON OLARAK NE SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?
Gazi Meclis, bağımsızlık savaşını örgütleyen ve milletin iradesini en saf haliyle yansıtan kurucu iradeydi. Bugün ise Meclis, iktidarın çoğunluk sopasıyla işleyen, muhalefetin sesinin bastırıldığı, demokratik kültürün ise seçimden seçime indirgenmiş bir gölgesine dönüştü. Sağcısından solcusuna, milliyetçisinden Kürt siyasetine kadar herkes kendi beklentisini Meclis’e yüklüyor; ama ortak bir demokratik zemin kurulamıyor. Bu yüzden artık elimizde adı “Gazi” kalan, fakat işlevi törpülenmiş bir kurum var.
Son olarak Meclis’i yeniden halkın iradesinin gerçek güvencesi yapmak, çoğulculuğu yaşatan, denetimi sağlayan, demokrasiye yeniden nefes aldıran bir yapıya kavuşturmak zorundayız. Aksi halde temsil, yalnızca şeklen var olan bir vitrinden ibaret kalacaktır.
Sevgili hocam değerli bilgileriniz için size teşekkür ediyorum. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin...
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:100
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 06 Kasım 2025 05:01 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















