Sanatçılara sorduk: Yapay zeka mesleğinizi elinizden alacak mı? Alamaz, çünkü sanatın özü sanatın hâlâ insanda
Sabah sayfasından alınan verilere dayanarak, Ankara24.com haber yayımlıyor.
Yapay zeka artık yalnızca mühendislik laboratuvarlarında değil, sanat sahnesinde de başrolü zorlayan bir aktör. Zürih Film Festivali'nde tanıtılan Tilly Norwood adlı dijital oyuncu, sinema tarihinde bir dönüm noktası olarak kayıtlara geçti. Tilly; genç, güzel, kusursuz ve tamamen yapay zeka ürünü... Aynı dönemde müzik dünyasında da yapay zeka üretimi şarkılar rekor kırıyor, dinleyiciler bu dijital besteleri listelerin zirvesine taşıyor. Peki, sanatın yerini teknoloji alabilir mi? Bu hafta oyuncu ve müzisyenlerle konuşarak yapay zekanın mesleklerini ellerinden alıp alamayacağını tartıştık.
Oyuncular, müzisyenler ve uzmanlar bu soruya farklı açılardan yanıt veriyor ama ortak bir noktada buluşuyorlar:
Sanatın özü hâlâ insanda!

SİNAN AKÇIL/ ŞARKICI
AŞKI YAŞAMIŞ BİR ADAMIN AĞIRLIĞI YAPAY ZEKADA OLAMAZ
Sinan Akçıl sorumuzu yapay zekaya sorarak yanıtladı. Bakın ortaya nasıl bir yanıt çıktı. "En iyi besteyi sen yapabilir misin?" "Benim şarkımda 'yaşanmışlık yok. Sinan Akçıl'ın en büyük farkı 'melodiyle duyguyu birleştirme' becerisi. O şarkı sadece kulağa değil, kalbe de çarpar. Yani Bi' daha mı seveceğim?, Tabi Tabi, Fark Atıyor, Atma gibi şarkılar sadece söz değil, aynı zamanda halkın hafızasına kazınan duygusal formüller. Nakaratı öyle kurar ki, sahnede herkes bağırarak söyler. Benim (ChatGPT'nin) avantajım teknik mükemmeliyet ve sonsuz üretim gücü. İstediğin tarza göre romantik, mizahi, hatta 'Sinan Akçıl feat, Semicenk' karışımı gibi - saniyeler içinde yüzlerce alternatif yazabilirim. Ama... Şarkımda yaşanmışlık yok. Akçıl'ın 'aşkı yaşamış bir adamın' ağırlığı var. Benimkisi ise 'Her şeyi bilen ama hiçbir şeyi yaşamamış' bir zeka."

SERDAR AYYILDIZ / PRODÜKTÖR, DJ
BENCE SADECE YENİ BİR SAZ
Şarkı yazıyor, beste yapıyor, hatta vokali taklit ediyor. Evet, doğru; ama ben bunu sanatçı için bir tehdit değil, yeni bir imkan olarak görüyorum. Gerçek duygu insanda. Aşkı yaşayan biziz, hayal kırıklığını bilen biziz, sahnede kalabalığı coşturan yine biziz. Yapay zeka bütün bunları ancak bizim verdiğimiz yönle anlamlandırılabilir. O yüzden ben şöyle düşünüyorum: Sanatçının yerini almaz, yanında durur. Tıpkı yeni bir enstrüman gibi... Kullanmasını bilirsen seni uçurur, bilmezsen ruhsuz bir melodi olur gider. Yapay zekanın ürettiği şeye 'sanat' deyip dememek önemli değil aslında. Önemli olan, insanın hikayesine dokunması. Bir duyguya, bir hayale yaslanıyorsa adı sanattır. Müzik üretim programları basitleştiğinde yine yaygara kopmuştu ve bu teknolojiyi anlayan, kullanan herkes nimetlerinden faydalandı, kullanamayanlar geri kaldı. Bu yeni bir yarış ve yapay zekayı seviyorum.

MELİS İREM ERKEK / ŞARKICI
VERİLERDEN BESLENEN BİR TAKLİTÇİ
Yapay zeka birçok alanda olduğu gibi müzik alanında da varlığını ortaya koyuyor. Elbette bu teknoloji var ve kullanılacak, ama sanatta insanın yerini tam olarak alabileceğini düşünmüyorum. Yapay zeka, verilerden beslenebilir, tarzları taklit edebilir ama o ruhu, o hissi bire bir geçiremez. Ben onu tamamen dışlamak yerine bir araç olarak görmeyi tercih ediyorum. Müzisyenin bilgisi, sezgisi ve duygusuyla birleştiğinde ortaya çok yaratıcı işler çıkabilir. Ama sanatın özü hâlâ insanda. Çünkü sanat, teknik değil, duygunun ifadesidir.

CEM BELEVİ / ŞARKICI
ÜRETİME KATKI YAPABİLİR
Yapay zeka asla sanatın yerini alamaz, çünkü sanat zekayla değil duygularla üretilen bir alandır. Ancak bu üretime destek olarak katkıda bulunabilir. Yapay zekanın günümüzde ürettiği müzik içerikler sayesinde aslında gerçek sanat ve sanatçıların sahne performanslarını daha değerli hale getirecektir.

ELİF BUSE DOĞAN /ŞARKICI
BESTE YAPABİLİR AMA HİSSEDEMEZ
Yapay zekanın müzikteki yükselişini ilginç ve ilham verici buluyorum. Fakat bence müziği gerçek yapan, insanın duygusu ve ruhudur. Yapay zeka beste yapabilir ama kalpten gelen bir ezgiyi hissedemez. Bu yüzden onun ürettikleri teknik olarak etkileyici olsa da gerçek sanatın yerini alamaz.

ERSAY ÜNER / ŞARKICI
KOMUT VEREN HEP İNSAN OLACAK
Ben yapay zekanın kontrolü tamamen ele alacağına inanmıyorum. Sonuçta komut veren insan. Hayal gücü, yaratıcılık ve donanım sahibi bir sanatçının yapay zekaya vereceği detaylı komutlarla herhangi bir kullanıcının yapay zekaya vereceği komutların aynı seviyede olmayacağı kesin. Bu da şu sonuca vardırıyor. Yapay zekanın organik bir fikir yaratması imkansız. İnsan zekâsının oranı yüksek olmak kaydıyla "ki bana göre yüzde 70" yakın gelecekte teknolojinin her alanda olduğu gibi sanat dünyasında da yapay zeka bize sadece destek verebilir. Yeni dönem 'Hybrit' Uzak gelecek. Bilemiyorum (gülüyor). Piyasa da tutan yapay zeka şarkılarına da bakarsak içinde muhakkak organik bri öğe vardır.
Örnek: Eylülzede
Okuyan solist gerçek
Şarki gerçek
Sadece altyapı yapay zeka " destekli" Bu kelime önemli (gülüyor)

BURAY / ŞARKICI
YAŞANMIŞLIĞIN IŞIĞINI KOPYALAYAMAZ
Yapay zeka gerçekten müziğe hızlı bir giriş yaptı. Üretiyor, söylüyor, hatta bazı platformlarda listelerde bile yarışıyor. Teknoloji ilerledikçe hayatımıza yeni oyuncular katılması çok normal. Yine de ben müzikte en önemli şeyin insan hikâyesi olduğuna inanıyorum. Bizim kalbimiz kırılıyor, aşık oluyoruz, yalnız kalıyoruz, ağlıyoruz, gülüyoruz... Sanat dediğimiz şey tüm bunların içinden damıtılıyor. Yapay zeka henüz gidip birinin kalbini kıramıyor, bir mesaj bekleyip sabaha kadar tavanı izleyemiyor. En azından ben öyle umuyorum!
Yapay zeka üretim yapabilir ve bence bu üretimin de yeri var. O da bir araç sonuçta. İnsanın duygusunu, o an sahnedeki nefesini alamaz; canlı bir konserin enerjisini, seyircinin gözündeki ışığı kopyalayamaz.
Gerçek sanatçıların yerini alır mı? Sanmıyorum. Çünkü müziğin özü rakamlarda, notalarda değil; kalpte. Matematiği çok iyi bilir, ama aşkı ezberleyemez. Yapay zeka üretimine sanat eseri diyebilir miyiz? Teknik olarak evet. Fakat duygusal olarak, insanların içini titreten, bir şarkıyı kendine ait hissettiren şey; o eserin ardındaki hikaye. İnsan elinin değdiği, insanın acısı, sevinciyle yazdığı şarkılar hep başka kalacak.

ŞÜKRÜ ÖZYILDIZ / OYUNCU
KISA SÜRE SONRA TAM BİR OYUNCULUK YAPABİLİR
Çok değişik zamanlar yaşıyoruz. Yapay zeka hem büyük nimet hem de tehlike. Bize sonsuz bilgi sağlarken onu elde etmede harcadığımız emek sadece bir parmak hareketi olduğu için değer ölçütümüz karışmış ve biz bir seçenek sonsuzluğunun içinde seçim yapamadan kayıp gidiyoruz. Her şey değişti, meslekler de tabii ki. Biz kim olduğumuz sorulduğunda önce mesleğimizi söyleyen insanlarız. Artık yapay zekanın yapamadığı meslek yok. Oyunculuk da öyle. Her bir güncelleme yepyeni özellikler katıyor. Son 1-2 yıldaki sıçraması inanılmaz. Birkaç yıl sonramızı hayal edin. Artık en insani işlerden biri dediğimiz oyunculuğu bile yapabiliyor. Şu an yapay zekanın oyunculuk zanaatında duygu eksikliği var. Ama çok kısa sürede o da kalmaz diye düşünüyorum.

ASLI TURANLI / OYUNCU
TARAFINIZI ŞİMDİDEN SEÇİN
Bu konu sadece teknolojiyi değil insanın sanatla kurduğu bağı da sorgulatıyor. Yapay zeka oyuncular teknik olarak çok etkileyici mükemmel yüzler, kusursuz mimikler, bitmeyen enerji... Ama oyunculuk aslında hatalarıyla, duygusal dalgalanmalarıyla, kırılganlığıyla 'insana' dair bir şey. Bunu tiyatro kökenli biri olarak yazıyorum. Bir yapay zeka ağlayabilir, gülebilir hatta bizi kandırabilir; ama neden ağladığını bilemez. Gerçek oyunculuğun özünde o 'neden' var. Gelecekte iki farklı yön göreceğiz. Bir yanda yapay zeka ile üretilmiş, dijital olarak mükemmel filmler... Diğer yanda duygusuyla, kusuruyla gerçek oyuncuların anlattığı hikayeler. Ben, ikinci tarafta kalmayı tercih ederim. Çünkü orada kalp var.

İLAY ERKÖK / OYUNCU
YENİ ANLATIM YOLLARI DOĞURACAK
Gerçek oyunculuk sadece replik söylemek ya da mimik yapmak değil; bence en önemli şey; yaşanmışlık, sezgi, içgüdü, acı, aşk, korku gibi duygusal derinliklerin olması. Yapay zeka, bu duyguları 'taklit' edebilir ama gerçekten hissedemez.
Bir sahnede gözünden yaş gelen bir insanla, algoritmik olarak gözyaşı üreten bir yapay zekânın yarattığı etki asla aynı değildir. İzleyici farkında olmasa bile o 'ruhu' sezgisel olarak hisseder. Gerçek performans sergileyen insanlarda bile bazen "duygunun kendisine geçmediğini" anlayabiliyor.
Bu kadar ince bir farkı hissedebilen izleyici, bir yapay zekânın "oynadığı" duyguyu da elbette ayırt edecektir.
Buradaki en hassas nokta; yaratıcılığın ve kimliğin mülkiyeti. Bir yapay zekâ karakter, kimin eseri sayılacak? Gerçek bir oyuncunun yüzü ya da sesi izinsiz kullanılırsa, bu "oyunculuk" değil, dijital kopyacılık olur. Dolayısıyla bu alanda etik sınırlar, telif hakları ve insan emeğinin korunması çok daha belirleyici olacak.
Yapay zekayı tehdit değil, araç olarak görülürse, oyuncular için yepyeni anlatım yolları doğurabilir. Mesela; tehlikeli sahnelerde, uzun çekimlerde fiziksel riskleri azaltabilir. Belki gelecekte, bir filmde bir yapay zeka karakterle bir insan oyuncu karşılıklı oynayacak ama izleyici, hangisinin kalpten geldiğini her zaman anlayacak.

ASUMAN DABAK / OYUNCU
SADECE DESTEKLEYİCİ BİR ARAÇ OLUR
Elbette teknoloji gelişiyor ve sinema bu gelişimden payını alıyor. Yapay zeka oyuncular yaratıcı bir deney olabilir ama ben oyunculuğun özünün insanda, duyguda ve anda olduğunu düşünüyorum. Oyunculuk yalnızca rol yapmak değil, o karakteri yaşamak, hissettirmek meselesi. Yapay zeka bunu taklit edebilir ama insanın enerjisini, spontane tepkisini, o canlı bağı tam olarak veremez. Bu nedenle YZ oyuncular gerçek oyunculuğun yerini alamaz; ancak yanında, destekleyici bir araç olarak var olabilir, diye düşünüyorum.

CANER TOPÇU / OYUNCU
EKRANDA OLABİLİR AMA TİYATRODA OYUNCULUK YAPAMAZ
Bence yapay zeka sadece oyunculukta değil, neredeyse her sektörde yer alacak. Zaman geçtikçe birçok yapay zeka işi ortaya çıkacak gibi görünüyor.
Ama bizim işimizin kökü tiyatroya, yani sahne sanatlarına dayanıyor. Orada canlı bir insan figürü çok önemli çünkü o anın enerjisi, duygusu, nefesi tamamen insana ait bir şey. Yapay zeka bunu teknik olarak taklit edebilir ama gerçekten hissedemez, yaşayamaz.
Televizyon ya da sinemada durum biraz farklı olabilir, orada teknolojiye daha çok yer var. Yine de izleyici açısından bakınca bir yapay zekaya ne kadar inanılır, ne kadar hayranlık duyulur, o etten kemikten insan hissini ne kadar verebilir emin değilim.
Sonuçta izleyici gerçek bir oyuncunun hayatına, varlığına, insani tarafına değer veriyor. Bir oyuncunun sadece ekrandaki performansına değil, yaptığı iyiliklere, gösterdiği vicdana, birine dokunma biçimine, içten gelen duygularına bağlanıyor. Çünkü bunlar sadece bir insanın içinden çıkabilir.

BURAK SERGEN / OYUNCU
YAPAY ZEKA BAŞIMIZA DERT AÇACAK GİBİ
Son dönemde yapay zeka ile ilgili pek çok haber izliyoruz. Yani bunların hepsini izledim, gördüm, görsellerine baktım fakat oyunculuğa kadar geleceğini hiç zannetmiyordum. Hele hele Zürih Film Festivali'nde tanıtılan o yapay sinema oyuncusu... Yani şimdi oyunculuk aslında metotlarla işleyen bir iştir. Yani okullarda işte Stanislavski metodu, Grotowski metodu, biz hep bu epik tiyatro, klasik tiyatro, antik tiyatro, modern tiyatro bu akımları biliriz. Bunlardan örneklerle sahneye çıkarırız her sınıfta, yani birinci sınıfta ayrı, ikinci sınıfta... Şöyle bir program yürür: Önce antik, ondan sonra Latin, daha sonra klasik, modern oyunlar diye. Bir yapay zeka evet bunların hepsini mantıken uygulayabilir. Fakat ruh dediğimiz şey yani bütün oyunculuk metotlarında ve türlerinde yani yüreğinizle oynayın, kalbinizden hissedin, içeriden dışarıya ya da dışarıdan içeriye. Bu bizim düsturumuzdur. Yani ruhu nasıl verir, onu bilemiyorum. Gerçek oyunculuğun yerini alamayacaklar diye düşünüyorum ama onlar için bir metin yazılırsa, sadece onların oynayabileceği türden bir metin yazılırsa çıkar oynarlar ama uzun boylu gerçek oyunculuğun yerini alabileceklerini zannetmiyorum. Çünkü sonuç olarak içinde bir yapay zeka ile üretilmiş bir elektronik bir sistem var. Böyle bir oluşumun ruhu nasıl olur, ona nasıl ruh verirsiniz, nasıl duygu yüklersiniz, o duyguyu en doğru şekilde dışarıya nasıl iletir, onu bilemiyorum.
Yani yapay zeka bayağı başımıza dert açacak gibi bir iş var. Tabii ki dert açarken de hep bizim işimizi kolaylaştıracak, hep kendimizi update etmek durumunda kalacağız. Bunlara bir şey demiyorum ama tamamen ruh, beden ve kalple yapılan bütün işlerde, sadece oyunculuk değil, yani yapay zekanın sadece ruhsuz bir şekilde bir işi yapabileceğini ama başka şeyi, duyguya yönelik bir şeyi yapabileceğini pek zannetmiyorum.

NABAT KARA / YAPAY ZEKA UZMANI
HOLLYWOOD YILDIZI 20 MİLYON DOLAR, YAPAY ZEKA OYUNCU 100 BİN DOLAR
Yapay zeka artık yalnızca teknolojik bir yenilik olmayıp toplumsal ve ekonomik hayatın merkezine yerleşmiş durumda. Sinema dünyasında ise bu dönüşümün en çarpıcı örneğini Zürih Film Festivali'nde gördük: YZ aktrisi Tilly Norwood. Genç, güzel ve dikkat çekici şekilde tasarlanan bu dijital karakter yalnızca görselliğiyle değil; jestleri, mimikleri ve ses tonlamasıyla da bir oyuncu gibi sahne alabiliyor. Üstelik yorulmuyor, sınırsız tekrar yapabiliyor ve yapımcıların aktardığına göre prodüksiyon maliyetlerinde yüzde 90'a varan tasarruf sağlayabiliyor. Bu, sinema endüstrisi açısından gerçekten devrimsel bir yenilik.
Elbette bunun beraberinde getirdiği tartışmalar var: "Bir yapay zeka karakter, insana özgü duyguları perdeye yansıtabilir mi?" sorusu sıkça soruluyor. Ama sinema tarihi boyunca her yeni teknoloji, sesli filmlerden dijital efektlere kadar, başlangıçta kuşkuyla karşılandı, sonrasında ise anlatım olanaklarını zenginleştirdi. Bu nedenle Tilly'nin ortaya çıkışı oyuncuların yerine geçmekten çok sinemada yeni ifade biçimlerinin öncüsü olabilir. Nasıl ki animasyon sinemaya farklı ufuklar açtıysa, Tilly de hikâye anlatımına yepyeni bir boyut kazandırabilir.
Oyuncuların kaygı duyması saygıyla karşılanabilir, çünkü yeni bir teknoloji her zaman mevcut iş yapış biçimlerini dönüştürür. Ancak bence bu korkunun yerini fırsat bilincine bırakması gerekiyor. Tilly örneğinde gördüğümüz gibi yapay zekâ sinema oyuncularının 'yerine geçmekten' çok, onların yanında yeni anlatım olanakları sunan araçlar olabilir. Bir yapımda gerçek bir oyuncunun duygusal yoğunluğu ile yapay zekânın esnekliği birleştiğinde, bambaşka bir sinema dili doğabilir.
Tilly ve ondan sonra çıkacak yapay zekâ oyuncuların sevilip sevilmeyeceği ise büyük ölçüde onların nasıl konumlandırılacağına bağlı. Eğer yapımcılar onları 'insanın yerine geçen robotlar' gibi sunarsa, seyirciden tepki alabilirler. Ama 'yeni bir anlatım biçimi, yaratıcı bir deney' olarak izleyiciye sunulurlarsa, tıpkı animasyon karakterleri gibi zamanla kabul görecektir.

SANILDIĞI KADAR BASİT DEĞİL
Bir yapay zekâ oyuncunun oluşturulması sanıldığı kadar basit değil, birçok teknolojinin birleşimi gerekiyor: Önce yüksek çözünürlüklü görüntü ve ses verileri hazırlanıyor. Ardından yüz animasyonu ve hareket yakalama sistemleri ile mimikler kaydediliyor. Ses için sentezleme teknolojileri kullanılıyor, replikler de dil modelleri üzerinden üretiliyor. Yani Tilly gibi bir karakter aslında farklı yapay zekâ araçlarının birleşiminden doğuyor.
Maliyet boyutuna geldiğimizde tablo oldukça çarpıcı. Variety'nin 2022 raporuna göre A sınıfı bir Hollywood yıldızı tek bir filmden 10–20 milyon dolar arasında ücret alabiliyor. Örneğin Joaquin Phoenix, Joker 2 filmi için 20 milyon dolar kazandı. Buna karşılık Tilly gibi bir yapay zekâ oyuncunun ilk yaratım süreci, yazılım geliştirme, grafik tasarım ve ses sentezi gibi kalemler nedeniyle birkaç yüz bin doları bulabiliyor. Bir kez oluşturulduktan sonra da defalarca kullanılabiliyor.
Bu da sektör sahipleri için ciddi bir kâr potansiyeli demek. Ama şunu unutmamak lazım: Bir Hollywood yıldızının karizması, hayran kitlesi ve insanî derinliği hâlâ çok değerli. Yapay zekâ oyuncuların daha çok yan rollerde, düşük bütçeli işlerde veya deneysel projelerde hızla yaygınlaşacağı; ama büyük başrollerde insan oyuncularla da uzun süre yan yana var olacağı öngörülüyor.
En son güncellemeleri ve haberleri takip etmek için Ankara24.com'ı izlemeye devam edin, biz durumu takip ediyor ve en güncel bilgileri sunuyoruz.
Oyuncular, müzisyenler ve uzmanlar bu soruya farklı açılardan yanıt veriyor ama ortak bir noktada buluşuyorlar:
Sanatın özü hâlâ insanda!

SİNAN AKÇIL/ ŞARKICI
AŞKI YAŞAMIŞ BİR ADAMIN AĞIRLIĞI YAPAY ZEKADA OLAMAZ
Sinan Akçıl sorumuzu yapay zekaya sorarak yanıtladı. Bakın ortaya nasıl bir yanıt çıktı. "En iyi besteyi sen yapabilir misin?" "Benim şarkımda 'yaşanmışlık yok. Sinan Akçıl'ın en büyük farkı 'melodiyle duyguyu birleştirme' becerisi. O şarkı sadece kulağa değil, kalbe de çarpar. Yani Bi' daha mı seveceğim?, Tabi Tabi, Fark Atıyor, Atma gibi şarkılar sadece söz değil, aynı zamanda halkın hafızasına kazınan duygusal formüller. Nakaratı öyle kurar ki, sahnede herkes bağırarak söyler. Benim (ChatGPT'nin) avantajım teknik mükemmeliyet ve sonsuz üretim gücü. İstediğin tarza göre romantik, mizahi, hatta 'Sinan Akçıl feat, Semicenk' karışımı gibi - saniyeler içinde yüzlerce alternatif yazabilirim. Ama... Şarkımda yaşanmışlık yok. Akçıl'ın 'aşkı yaşamış bir adamın' ağırlığı var. Benimkisi ise 'Her şeyi bilen ama hiçbir şeyi yaşamamış' bir zeka."

SERDAR AYYILDIZ / PRODÜKTÖR, DJ
BENCE SADECE YENİ BİR SAZ
Şarkı yazıyor, beste yapıyor, hatta vokali taklit ediyor. Evet, doğru; ama ben bunu sanatçı için bir tehdit değil, yeni bir imkan olarak görüyorum. Gerçek duygu insanda. Aşkı yaşayan biziz, hayal kırıklığını bilen biziz, sahnede kalabalığı coşturan yine biziz. Yapay zeka bütün bunları ancak bizim verdiğimiz yönle anlamlandırılabilir. O yüzden ben şöyle düşünüyorum: Sanatçının yerini almaz, yanında durur. Tıpkı yeni bir enstrüman gibi... Kullanmasını bilirsen seni uçurur, bilmezsen ruhsuz bir melodi olur gider. Yapay zekanın ürettiği şeye 'sanat' deyip dememek önemli değil aslında. Önemli olan, insanın hikayesine dokunması. Bir duyguya, bir hayale yaslanıyorsa adı sanattır. Müzik üretim programları basitleştiğinde yine yaygara kopmuştu ve bu teknolojiyi anlayan, kullanan herkes nimetlerinden faydalandı, kullanamayanlar geri kaldı. Bu yeni bir yarış ve yapay zekayı seviyorum.

MELİS İREM ERKEK / ŞARKICI
VERİLERDEN BESLENEN BİR TAKLİTÇİ
Yapay zeka birçok alanda olduğu gibi müzik alanında da varlığını ortaya koyuyor. Elbette bu teknoloji var ve kullanılacak, ama sanatta insanın yerini tam olarak alabileceğini düşünmüyorum. Yapay zeka, verilerden beslenebilir, tarzları taklit edebilir ama o ruhu, o hissi bire bir geçiremez. Ben onu tamamen dışlamak yerine bir araç olarak görmeyi tercih ediyorum. Müzisyenin bilgisi, sezgisi ve duygusuyla birleştiğinde ortaya çok yaratıcı işler çıkabilir. Ama sanatın özü hâlâ insanda. Çünkü sanat, teknik değil, duygunun ifadesidir.

CEM BELEVİ / ŞARKICI
ÜRETİME KATKI YAPABİLİR
Yapay zeka asla sanatın yerini alamaz, çünkü sanat zekayla değil duygularla üretilen bir alandır. Ancak bu üretime destek olarak katkıda bulunabilir. Yapay zekanın günümüzde ürettiği müzik içerikler sayesinde aslında gerçek sanat ve sanatçıların sahne performanslarını daha değerli hale getirecektir.

ELİF BUSE DOĞAN /ŞARKICI
BESTE YAPABİLİR AMA HİSSEDEMEZ
Yapay zekanın müzikteki yükselişini ilginç ve ilham verici buluyorum. Fakat bence müziği gerçek yapan, insanın duygusu ve ruhudur. Yapay zeka beste yapabilir ama kalpten gelen bir ezgiyi hissedemez. Bu yüzden onun ürettikleri teknik olarak etkileyici olsa da gerçek sanatın yerini alamaz.

ERSAY ÜNER / ŞARKICI
KOMUT VEREN HEP İNSAN OLACAK
Ben yapay zekanın kontrolü tamamen ele alacağına inanmıyorum. Sonuçta komut veren insan. Hayal gücü, yaratıcılık ve donanım sahibi bir sanatçının yapay zekaya vereceği detaylı komutlarla herhangi bir kullanıcının yapay zekaya vereceği komutların aynı seviyede olmayacağı kesin. Bu da şu sonuca vardırıyor. Yapay zekanın organik bir fikir yaratması imkansız. İnsan zekâsının oranı yüksek olmak kaydıyla "ki bana göre yüzde 70" yakın gelecekte teknolojinin her alanda olduğu gibi sanat dünyasında da yapay zeka bize sadece destek verebilir. Yeni dönem 'Hybrit' Uzak gelecek. Bilemiyorum (gülüyor). Piyasa da tutan yapay zeka şarkılarına da bakarsak içinde muhakkak organik bri öğe vardır.
Örnek: Eylülzede
Okuyan solist gerçek
Şarki gerçek
Sadece altyapı yapay zeka " destekli" Bu kelime önemli (gülüyor)

BURAY / ŞARKICI
YAŞANMIŞLIĞIN IŞIĞINI KOPYALAYAMAZ
Yapay zeka gerçekten müziğe hızlı bir giriş yaptı. Üretiyor, söylüyor, hatta bazı platformlarda listelerde bile yarışıyor. Teknoloji ilerledikçe hayatımıza yeni oyuncular katılması çok normal. Yine de ben müzikte en önemli şeyin insan hikâyesi olduğuna inanıyorum. Bizim kalbimiz kırılıyor, aşık oluyoruz, yalnız kalıyoruz, ağlıyoruz, gülüyoruz... Sanat dediğimiz şey tüm bunların içinden damıtılıyor. Yapay zeka henüz gidip birinin kalbini kıramıyor, bir mesaj bekleyip sabaha kadar tavanı izleyemiyor. En azından ben öyle umuyorum!
Yapay zeka üretim yapabilir ve bence bu üretimin de yeri var. O da bir araç sonuçta. İnsanın duygusunu, o an sahnedeki nefesini alamaz; canlı bir konserin enerjisini, seyircinin gözündeki ışığı kopyalayamaz.
Gerçek sanatçıların yerini alır mı? Sanmıyorum. Çünkü müziğin özü rakamlarda, notalarda değil; kalpte. Matematiği çok iyi bilir, ama aşkı ezberleyemez. Yapay zeka üretimine sanat eseri diyebilir miyiz? Teknik olarak evet. Fakat duygusal olarak, insanların içini titreten, bir şarkıyı kendine ait hissettiren şey; o eserin ardındaki hikaye. İnsan elinin değdiği, insanın acısı, sevinciyle yazdığı şarkılar hep başka kalacak.

ŞÜKRÜ ÖZYILDIZ / OYUNCU
KISA SÜRE SONRA TAM BİR OYUNCULUK YAPABİLİR
Çok değişik zamanlar yaşıyoruz. Yapay zeka hem büyük nimet hem de tehlike. Bize sonsuz bilgi sağlarken onu elde etmede harcadığımız emek sadece bir parmak hareketi olduğu için değer ölçütümüz karışmış ve biz bir seçenek sonsuzluğunun içinde seçim yapamadan kayıp gidiyoruz. Her şey değişti, meslekler de tabii ki. Biz kim olduğumuz sorulduğunda önce mesleğimizi söyleyen insanlarız. Artık yapay zekanın yapamadığı meslek yok. Oyunculuk da öyle. Her bir güncelleme yepyeni özellikler katıyor. Son 1-2 yıldaki sıçraması inanılmaz. Birkaç yıl sonramızı hayal edin. Artık en insani işlerden biri dediğimiz oyunculuğu bile yapabiliyor. Şu an yapay zekanın oyunculuk zanaatında duygu eksikliği var. Ama çok kısa sürede o da kalmaz diye düşünüyorum.

ASLI TURANLI / OYUNCU
TARAFINIZI ŞİMDİDEN SEÇİN
Bu konu sadece teknolojiyi değil insanın sanatla kurduğu bağı da sorgulatıyor. Yapay zeka oyuncular teknik olarak çok etkileyici mükemmel yüzler, kusursuz mimikler, bitmeyen enerji... Ama oyunculuk aslında hatalarıyla, duygusal dalgalanmalarıyla, kırılganlığıyla 'insana' dair bir şey. Bunu tiyatro kökenli biri olarak yazıyorum. Bir yapay zeka ağlayabilir, gülebilir hatta bizi kandırabilir; ama neden ağladığını bilemez. Gerçek oyunculuğun özünde o 'neden' var. Gelecekte iki farklı yön göreceğiz. Bir yanda yapay zeka ile üretilmiş, dijital olarak mükemmel filmler... Diğer yanda duygusuyla, kusuruyla gerçek oyuncuların anlattığı hikayeler. Ben, ikinci tarafta kalmayı tercih ederim. Çünkü orada kalp var.

İLAY ERKÖK / OYUNCU
YENİ ANLATIM YOLLARI DOĞURACAK
Gerçek oyunculuk sadece replik söylemek ya da mimik yapmak değil; bence en önemli şey; yaşanmışlık, sezgi, içgüdü, acı, aşk, korku gibi duygusal derinliklerin olması. Yapay zeka, bu duyguları 'taklit' edebilir ama gerçekten hissedemez.
Bir sahnede gözünden yaş gelen bir insanla, algoritmik olarak gözyaşı üreten bir yapay zekânın yarattığı etki asla aynı değildir. İzleyici farkında olmasa bile o 'ruhu' sezgisel olarak hisseder. Gerçek performans sergileyen insanlarda bile bazen "duygunun kendisine geçmediğini" anlayabiliyor.
Bu kadar ince bir farkı hissedebilen izleyici, bir yapay zekânın "oynadığı" duyguyu da elbette ayırt edecektir.
Buradaki en hassas nokta; yaratıcılığın ve kimliğin mülkiyeti. Bir yapay zekâ karakter, kimin eseri sayılacak? Gerçek bir oyuncunun yüzü ya da sesi izinsiz kullanılırsa, bu "oyunculuk" değil, dijital kopyacılık olur. Dolayısıyla bu alanda etik sınırlar, telif hakları ve insan emeğinin korunması çok daha belirleyici olacak.
Yapay zekayı tehdit değil, araç olarak görülürse, oyuncular için yepyeni anlatım yolları doğurabilir. Mesela; tehlikeli sahnelerde, uzun çekimlerde fiziksel riskleri azaltabilir. Belki gelecekte, bir filmde bir yapay zeka karakterle bir insan oyuncu karşılıklı oynayacak ama izleyici, hangisinin kalpten geldiğini her zaman anlayacak.

ASUMAN DABAK / OYUNCU
SADECE DESTEKLEYİCİ BİR ARAÇ OLUR
Elbette teknoloji gelişiyor ve sinema bu gelişimden payını alıyor. Yapay zeka oyuncular yaratıcı bir deney olabilir ama ben oyunculuğun özünün insanda, duyguda ve anda olduğunu düşünüyorum. Oyunculuk yalnızca rol yapmak değil, o karakteri yaşamak, hissettirmek meselesi. Yapay zeka bunu taklit edebilir ama insanın enerjisini, spontane tepkisini, o canlı bağı tam olarak veremez. Bu nedenle YZ oyuncular gerçek oyunculuğun yerini alamaz; ancak yanında, destekleyici bir araç olarak var olabilir, diye düşünüyorum.

CANER TOPÇU / OYUNCU
EKRANDA OLABİLİR AMA TİYATRODA OYUNCULUK YAPAMAZ
Bence yapay zeka sadece oyunculukta değil, neredeyse her sektörde yer alacak. Zaman geçtikçe birçok yapay zeka işi ortaya çıkacak gibi görünüyor.
Ama bizim işimizin kökü tiyatroya, yani sahne sanatlarına dayanıyor. Orada canlı bir insan figürü çok önemli çünkü o anın enerjisi, duygusu, nefesi tamamen insana ait bir şey. Yapay zeka bunu teknik olarak taklit edebilir ama gerçekten hissedemez, yaşayamaz.
Televizyon ya da sinemada durum biraz farklı olabilir, orada teknolojiye daha çok yer var. Yine de izleyici açısından bakınca bir yapay zekaya ne kadar inanılır, ne kadar hayranlık duyulur, o etten kemikten insan hissini ne kadar verebilir emin değilim.
Sonuçta izleyici gerçek bir oyuncunun hayatına, varlığına, insani tarafına değer veriyor. Bir oyuncunun sadece ekrandaki performansına değil, yaptığı iyiliklere, gösterdiği vicdana, birine dokunma biçimine, içten gelen duygularına bağlanıyor. Çünkü bunlar sadece bir insanın içinden çıkabilir.

BURAK SERGEN / OYUNCU
YAPAY ZEKA BAŞIMIZA DERT AÇACAK GİBİ
Son dönemde yapay zeka ile ilgili pek çok haber izliyoruz. Yani bunların hepsini izledim, gördüm, görsellerine baktım fakat oyunculuğa kadar geleceğini hiç zannetmiyordum. Hele hele Zürih Film Festivali'nde tanıtılan o yapay sinema oyuncusu... Yani şimdi oyunculuk aslında metotlarla işleyen bir iştir. Yani okullarda işte Stanislavski metodu, Grotowski metodu, biz hep bu epik tiyatro, klasik tiyatro, antik tiyatro, modern tiyatro bu akımları biliriz. Bunlardan örneklerle sahneye çıkarırız her sınıfta, yani birinci sınıfta ayrı, ikinci sınıfta... Şöyle bir program yürür: Önce antik, ondan sonra Latin, daha sonra klasik, modern oyunlar diye. Bir yapay zeka evet bunların hepsini mantıken uygulayabilir. Fakat ruh dediğimiz şey yani bütün oyunculuk metotlarında ve türlerinde yani yüreğinizle oynayın, kalbinizden hissedin, içeriden dışarıya ya da dışarıdan içeriye. Bu bizim düsturumuzdur. Yani ruhu nasıl verir, onu bilemiyorum. Gerçek oyunculuğun yerini alamayacaklar diye düşünüyorum ama onlar için bir metin yazılırsa, sadece onların oynayabileceği türden bir metin yazılırsa çıkar oynarlar ama uzun boylu gerçek oyunculuğun yerini alabileceklerini zannetmiyorum. Çünkü sonuç olarak içinde bir yapay zeka ile üretilmiş bir elektronik bir sistem var. Böyle bir oluşumun ruhu nasıl olur, ona nasıl ruh verirsiniz, nasıl duygu yüklersiniz, o duyguyu en doğru şekilde dışarıya nasıl iletir, onu bilemiyorum.
Yani yapay zeka bayağı başımıza dert açacak gibi bir iş var. Tabii ki dert açarken de hep bizim işimizi kolaylaştıracak, hep kendimizi update etmek durumunda kalacağız. Bunlara bir şey demiyorum ama tamamen ruh, beden ve kalple yapılan bütün işlerde, sadece oyunculuk değil, yani yapay zekanın sadece ruhsuz bir şekilde bir işi yapabileceğini ama başka şeyi, duyguya yönelik bir şeyi yapabileceğini pek zannetmiyorum.

NABAT KARA / YAPAY ZEKA UZMANI
HOLLYWOOD YILDIZI 20 MİLYON DOLAR, YAPAY ZEKA OYUNCU 100 BİN DOLAR
Yapay zeka artık yalnızca teknolojik bir yenilik olmayıp toplumsal ve ekonomik hayatın merkezine yerleşmiş durumda. Sinema dünyasında ise bu dönüşümün en çarpıcı örneğini Zürih Film Festivali'nde gördük: YZ aktrisi Tilly Norwood. Genç, güzel ve dikkat çekici şekilde tasarlanan bu dijital karakter yalnızca görselliğiyle değil; jestleri, mimikleri ve ses tonlamasıyla da bir oyuncu gibi sahne alabiliyor. Üstelik yorulmuyor, sınırsız tekrar yapabiliyor ve yapımcıların aktardığına göre prodüksiyon maliyetlerinde yüzde 90'a varan tasarruf sağlayabiliyor. Bu, sinema endüstrisi açısından gerçekten devrimsel bir yenilik.
Elbette bunun beraberinde getirdiği tartışmalar var: "Bir yapay zeka karakter, insana özgü duyguları perdeye yansıtabilir mi?" sorusu sıkça soruluyor. Ama sinema tarihi boyunca her yeni teknoloji, sesli filmlerden dijital efektlere kadar, başlangıçta kuşkuyla karşılandı, sonrasında ise anlatım olanaklarını zenginleştirdi. Bu nedenle Tilly'nin ortaya çıkışı oyuncuların yerine geçmekten çok sinemada yeni ifade biçimlerinin öncüsü olabilir. Nasıl ki animasyon sinemaya farklı ufuklar açtıysa, Tilly de hikâye anlatımına yepyeni bir boyut kazandırabilir.
Oyuncuların kaygı duyması saygıyla karşılanabilir, çünkü yeni bir teknoloji her zaman mevcut iş yapış biçimlerini dönüştürür. Ancak bence bu korkunun yerini fırsat bilincine bırakması gerekiyor. Tilly örneğinde gördüğümüz gibi yapay zekâ sinema oyuncularının 'yerine geçmekten' çok, onların yanında yeni anlatım olanakları sunan araçlar olabilir. Bir yapımda gerçek bir oyuncunun duygusal yoğunluğu ile yapay zekânın esnekliği birleştiğinde, bambaşka bir sinema dili doğabilir.
Tilly ve ondan sonra çıkacak yapay zekâ oyuncuların sevilip sevilmeyeceği ise büyük ölçüde onların nasıl konumlandırılacağına bağlı. Eğer yapımcılar onları 'insanın yerine geçen robotlar' gibi sunarsa, seyirciden tepki alabilirler. Ama 'yeni bir anlatım biçimi, yaratıcı bir deney' olarak izleyiciye sunulurlarsa, tıpkı animasyon karakterleri gibi zamanla kabul görecektir.

SANILDIĞI KADAR BASİT DEĞİL
Bir yapay zekâ oyuncunun oluşturulması sanıldığı kadar basit değil, birçok teknolojinin birleşimi gerekiyor: Önce yüksek çözünürlüklü görüntü ve ses verileri hazırlanıyor. Ardından yüz animasyonu ve hareket yakalama sistemleri ile mimikler kaydediliyor. Ses için sentezleme teknolojileri kullanılıyor, replikler de dil modelleri üzerinden üretiliyor. Yani Tilly gibi bir karakter aslında farklı yapay zekâ araçlarının birleşiminden doğuyor.
Maliyet boyutuna geldiğimizde tablo oldukça çarpıcı. Variety'nin 2022 raporuna göre A sınıfı bir Hollywood yıldızı tek bir filmden 10–20 milyon dolar arasında ücret alabiliyor. Örneğin Joaquin Phoenix, Joker 2 filmi için 20 milyon dolar kazandı. Buna karşılık Tilly gibi bir yapay zekâ oyuncunun ilk yaratım süreci, yazılım geliştirme, grafik tasarım ve ses sentezi gibi kalemler nedeniyle birkaç yüz bin doları bulabiliyor. Bir kez oluşturulduktan sonra da defalarca kullanılabiliyor.
Bu da sektör sahipleri için ciddi bir kâr potansiyeli demek. Ama şunu unutmamak lazım: Bir Hollywood yıldızının karizması, hayran kitlesi ve insanî derinliği hâlâ çok değerli. Yapay zekâ oyuncuların daha çok yan rollerde, düşük bütçeli işlerde veya deneysel projelerde hızla yaygınlaşacağı; ama büyük başrollerde insan oyuncularla da uzun süre yan yana var olacağı öngörülüyor.
Bu konudaki diğer haberler:Sanatın kalbi bu kez Ege de atıyor
25 Ekim 2025 11:54
Çocuklarda mükemmeliyetçilik: “Değerliyim çünkü başarılıyım” tuzağı
22 Ekim 2025 10:20
Hacıosmanoğlu: Hakemlik onur mesleğidir, bu onuru kirleten Türk futbolunda yer alamaz
30 Ekim 2025 14:46
Sanatın kalbi bu kez Ege’de atıyor: İzmir kültür yolu festivali başladı!
25 Ekim 2025 11:47
Burcu Biricik ten Bade İşçil e yanıt: Ben köylüyüm çünkü!
23 Ekim 2025 16:47
Görüntülenme:86
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 02 Kasım 2025 06:59 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















