KURTULUŞ: REHİN ALINMIŞ BİR HALKIN MASKESİ Mİ? Açlık grevindeki Raşid Gannuşi ve Cevher bin Mübarek’in davası Yasin Aktay
Yenisafak sayfasından alınan bilgilere göre, Ankara24.com açıklama yapıyor.
Çağdaş İslami hareketler içinde demokrasi, insan hakları, birlikte yaşama, diyalog gibi konuları İslamcı söyleminin içinde en fazla vurgulayan, hatta bunu mücadele tarzının merkezine koymuş isimdir Raşid Gannuşi. Bu kavramları genellikle batılıların ağzından dinledikleri için mesafe koyan bir İslamcı reflekse karşı bu vurgularıyla kendine özgü bir İslamcı söylem geliştirmiştir.
İlk kez Tunus’ta başlayan Arap Baharı devriminden sonra yakaladığı iktidar veya siyasal katılım fırsatları esnasında bu söylemlerini bir kenara bırakmak yerine daha fazla vurguladı. Derin entelektüel yaklaşımları Tunus’u bütün Tunuslularla birlikte inşa etmeye davet eden, bilgece bir sorumluluğun bütün samimiyetini yansıtıyordu.
İktidara geldi diye eski söylediklerini bir kenara bırakmak bir yana şimdiye kadar bütün söylediklerini uygulamaya vesile kılmaya çalıştı.
Devrim sonrası Tunus’unun en püpüler şahsiyeti olduğu için kendisi aday olabilecekken başkanlığa aday olan sosyalist kökenli arkadaşı Munsif el-Mazruki’yi destekledi ve Cumhurbaşkanı seçilmesini sağladı. 4 yıl boyunca birlikte Tunus’u birlikte demokrasi, insanlık onuru ve hakları temelinde inşa etmenin mücadelesini verdi.
Toplumda laik diktatörlükler döneminde İslamcılar hakkında üretilmiş bütün efsanelerin toplumu nasıl zehirlemiş olduğunun farkındaydı
ve bu zehri atmanın yolunun bu dönemde oluşmuş hastalıkları görmezden gelmek olmadığını düşünmüştü.
Bütün Arap devrimleri karşı darbe süreçleriyle boğulmaya çalışıldı, çoğu başarılı olmuştu.
Tunus’ta başlayan baharın etkisiyle devrim yaşamış komşu ülkede darbeyle devrimi boğanlar Tunus devrimine karşı da darbe girişimlerine destek verdiklerinde tarihe geçecek bir cevabı olmuştu:
“Size demokrasi devrimi ihraç ettik, diktatörlük getiren bir darbe ithal etmeye niyetimiz yok.”
Ne var ki,
bunca demokratik, sözümona “ılımlı”, bilge duruşuna rağmen Gannuşi’nin liderlik yaptığı Tunus darbeden kurtulamadı
. Üstelik darbe hiç beklenmeyen bir yerden, demokratik süreçlerin içinden geldi. Bir gece bizzat kendisi ve Nahda hareketinin mensuplarının da oylarıyla seçilmiş olan Cumhurbaşkanı anayasayı askıya aldığını, Gannuşi’nin başkanı olduğu parlamentoyu feshettiğini açıkladı. Ardından 82 yaşındaki Nahda hareketi liderini uyduruk davalar açarak hapse attı. O günden beri Gannuşi hapiste. İslam dünyasının en güçlü, en saygın ve en derin mütefekkiri
bugün 84 yaşında bütün İslam dünyasına nasihatleriyle, fikirleriyle yol göstermesi gereken yerde değil, hapiste. Bu ayıp sadece Tunus’a değil bütün İslam dünyasına.
Şimdi
Gannuşi
iki buçuk yıldır tutulduğu hapiste geçtiğimiz Cuma günü
açlık grevine başladığını duyurdu
. Ancak bu grevi kendisine yapılan haksızlığa karşı bir eylem değil. Kendisi gibi başka bir siyasi tutuklu
Cevher bin Mübarek’
le dayanışma amacıyla başlattı.
Gannnuşi’nin kızı Sümeyye
aynı zamanda Mim dergisinin genel yayın yönetmeni olarak paylaştığı video mesajında babasının kararını şöyle duyurmuş:
“Babam dün Cevher bin Mübarek’le dayanışmak için açlık grevine katıldı. Seksenli yaşlarında olmasına rağmen beden, ruh ve iradesiyle direniyor; Tunus’taki bu çılgın, hain darbeye teslim olmayı reddediyor.”
Gannuşi’nin kendisiyle dayanışma için açlık grevine gittiği
Cevher bin Mübarek
’i birçok kişi bu vesileyle tanımış oldu. Kendisi Tunus’un en tanınmış
anayasa hukukçularından
, akademisyenlerinden ve siyasetçilerinden biri. Son yıllarda özellikle
Cumhurbaşkanı Kays Said’in 25 Temmuz 2021’de başlattığı olağanüstü sürece
yönelik eleştirileriyle öne çıkmış ve bu nedenle
siyasi baskının sembol isimlerinden
biri
haline gelmiş.
Uzun yıllardır demokratik reform ve özgürlükler savunucusu olarak bilinir. 2011’deki devrim sonrası dönemde anayasal reformlar üzerine çalışan birçok komitede yer aldı. “
Karşı Yön
” adlı siyasi platformun ve “
Darbe Karşısında Vatandaşlar
” hareketinin kurucularından. Bu hareket,
Cumhurbaşkanı Kays Said’in 2021’de parlamentoyu askıya almasını
ve ülkeyi kararnamelerle yönetmeye başlamasını açıkça
“anayasal darbe”
olarak nitelendirmişti.
Bin Mübarek,
Şubat 2023’te
birçok siyasetçi, hukukçu ve muhalif isimle birlikte “Devletin güvenliğine karşı komplo kurmak”, “Cumhurbaşkanı’na karşı darbe planlamak” ve “Yabancı taraflarla işbirliği yapmak”. Tabii ki bu suçlamalar tamamen uydurma.
Bin Mübarek ve arkadaşları, Kays Said’in tek adam yönetimine karşı çıkan sivil bir muhalefet bloğu oluşturmuştu. Bu grup, anayasal düzenin yeniden kurulmasını, parlamentonun geri dönmesini ve yargı bağımsızlığının korunmasını talep ediyordu. Bu nedenle hükümet onları “komplo” ile suçladı.
Bin Mübarek, Tunus’un yakın tarihindeki en gürültüsüz ama en derin çığlıklarından biri. Hakkında çıkarılan mahkûmiyet kararı bir hukuk hükmü değil, bir sessizlik buyruğudur.
Bin Mübarek’in hikâyesi bir devrim sonrasının yorgunluğunda değil, bir
demokrasinin kandırılışında
başlar. O, Kays Said rejiminin “
kurtuluş
” sloganını
“rehin alınmış bir halkın maskesi”
olarak okur. “Devlet rehin alındı, halk rehin alındı — kurtuluş adı altında” derken, hukuk dilini ahlaki bir silaha dönüştürüyor.
Bin Mübarek darbeye karşı yükselttiği çığlıkla darbecileri en az Gannuşi kadar ürkütüyor. Söylemleri akıllarda kalan özlü sözlerle Tunus’un siyasi düşünce gündeminde yankılanıyor. “Devlet rehin alındı, halk rehin alındı — kurtuluş adı altında” diyor mesela.
“Anayasa kutsal bir kitap değildir, ama halkın kendisiyle yaptığı kutsal bir sözleşmedir” diyor başka bir konuşmasında. Ve başka sözleri:
“Demokrasiyi ihanet eden, halk adına konuşamaz.”
“Biz muhalefet ediyoruz çünkü muhalefeti sevdiğimizden değil, susmayı reddettiğimizden.”
“Özgürlük verilmez, alınır.”
“Ahlaksız siyaset, siyaset değil, sadece bir pazarlıktır.”
“Halk korkudan daha güçlüdür.”
“Meşruiyet silahın namlusundan değil, sandıktan gelir.”
“Her siyasi mahkûm, devletin aynasıdır.”
“Devam edeceğiz, çünkü durmak yenilgiyi kabul etmektir.”
Bin Mübarek,
Tunus’un yakın tarihindeki en gürültüsüz ama en derin çığlıklarından biri. Hakkında çıkarılan mahkûmiyet kararı bir
hukuk hükmü değil, susmasını buyuran bir karar. Bin Mübarek’in hikâyesi bir devrim sonrasının yorgunluğunda değil, bir
demokrasinin kandırılışında
başlar. O,
Kays Said
rejiminin “kurtuluş” sloganını “rehin alınmış bir halkın maskesi” olarak okur. “Devlet rehin alındı, halk rehin alındı — kurtuluş adı altında” derken, hukuk dilini ahlaki bir silaha dönüştürüyor.
Bin Mübarek
Nahda hareketinden değil. Ama halkın iradesine karşı tıpkı
Münsif Marzuki
gibi
Gannuşi
ile aynı paydada buluşuyor ve Tunus’ta halktan çalınan, rehin alınan bir iradenin davasını güdüyor.
Ve şimdi Gannuşi bu davanın sesini yükseltmek için kendi ruh ve iradesini 84 yaşında hapishane hücresinde bir açlık greviyle ortaya koyuyor.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:77
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 10 Kasım 2025 05:38 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















