Kanlı kanepeden yalı partilerine: Garipoğlu dokunulmazlığı Ersin Çelik
Ankara24.com, Yenisafak kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
Geçenlerde bir avukat dostumla, son operasyonlar üzerine konuşurken, “dokunulmaz” ve “imtiyazlı” aileler meselesinin Türkiye ayağına dikkat çekti ve Garipoğlu ailesinin villasına yapılan uyuşturucu operasyonunu hatırlattı. Laf lafı açtı, bir hukukçu ve bir gazeteci olarak beyin fırtınası yaptık. Geçmişte yaşananları içinde bulunduğumuz şu günlerle harmanladık. Sonunda da ortaya bu yazının çerçevesi çıktı.
Önce hafızamızı biraz tazeleyelim. Kökenleri Cezayir’e dayanan, Adana Ceyhan’da kurdukları tekstil imparatorluğuyla Türkiye’nin en zenginleri arasına giren Garipoğlu ailesinden söz ediyorum. 90’lı yıllarda Sümerbank’ı satın alarak zirveye çıkan, sonra bankanın içi boşaltıldığı için TMSF ile karşı karşıya gelen, holdingleri, fabrikaları ve milyar dolarlık servetleriyle her dönem “kudretli” kalmayı başarmaları ile bilindiler.
***
PARANIN SATIN ALAMADIĞI "LEKE"
Ancak Türkiye bu aileyi son yıllarda servetleriyle değil, 3 Mart 2009 günü işlenen ve toplumsal hafızada ağır izler bırakan o vahşetle tanıdı. 17 yaşındaki lise öğrencisi Münevver Karabulut, ailenin veliahtlarından Cem Garipoğlu tarafından Bahçeşehir’deki villada katledildi.
Cinayetin işlenme biçimi kadar, sonrasında yaşananlar da kan dondurucuydu. Cem Garipoğlu, ailenin nüfuzu ve finansal gücü sayesinde tam
197 gün boyunca adaletten kaçırıldı
. O günlerde tüm Türkiye, paranın hukuku nasıl satın almaya çalıştığını, “Bir şey olmaz, hallederiz” özgüveninin nasıl pervasızca sergilendiğini dehşetle izledi.
Şimdilerde, geçmişle alakasız görünen ancak Garipoğlu ailesinin “gücünü koruması” üzerinden kurulabilecek ilginç bir bağa dikkat çekmek istiyorum.
Adına “
Bal Tuzağı
” denilen veya benim önceki yazıda “
Elitlerin Tasmalanması
” şeklinde tanımladığım, uyuşturucu ve fuhuş partilerinin, sadece bir sapkınlık değil, nüfuzlu kişilerin kasetlerle esir alınarak politik ve ekonomik düzen inşa edildiği gerçeği, Amerika’da olduğu kadar ülkemizde de konuşuluyor artık. Bu partiler, katılımcılarını “suça ortak ederek” kirli bir ilişki ittifakı oluşturuyor.
***
BOĞAZ YALISINDA “RULO” PARTİLER
Garipoğlu ailesine dönecek olursak… Karşımızda, paranın ve soyadının gücüyle sosyeteyi hinterlandında tutmayı başarmış bir “
aile yapısı
” var.
Geçtiğimiz hafta, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın ünlü isimlere yönelik başlattığı uyuşturucu operasyonu kapsamında
Kasım Garipoğlu’nun Boğaz’daki yalısına
operasyon düzenlendi. Garipoğlu Şirketler Topluluğu Yönetim Kurulu Başkanı Hayyam Garipoğlu'nun oğlu olan Kasım Garipoğlu hakkında "uyuşturucu madde temin etme" suçlamasıyla tutuklama kararı çıkarıldı. Henüz yakalanamayan Kasım Garipoğlu, Münevver Karabulut’un katili Cem Garipoğlu'nun kuzeni.
Evin sahibi kaçsa da dosyaya giren ifadeler fazlasıyla dikkat çekiciydi. Kasım Garipoğlu’nun makam şoförü Ahmet Akçay’ın itirafları, yalı hayatının perde arkasını ifşa ediyor. Şoför Akçay, Kasım Garipoğlu'nun 15 günde ya da ayda bir yalıda verdiği partilere, kamuoyunun yakından tanıdığı ünlü isimlerin, mankenlerin ve oyuncuların katıldığını anlatıyor.
Şoför; parti verilen yerde 4-5 kez tabak içinde
uyuşturucu içildiğini düşündüğü rulo halinde kâğıt paralar
gördüğünü öne sürüyor. Akçay, partilere para karşılığı “eskort” olarak tabir edilen kadınlar çağrıldığını da anlatıyor. Hatta, partilere özel çağrılan kadınların ödemelerini de kendi hesabından yaptığı bilgisini paylaşıyor.
***
“AŞAĞI KAT” VE "YUKARI KAT" HİYERARŞİSİ
Şoförün şu ifadesine dikkat buyuralım:
“Kasım Bey bizim gözükmemizi, parti yapılan alana çıkmamızı istemezdi... 10 yıldır yanındayım, birbirimize espri dahi yapmadık.”
Bu mesafe, görülüyor ki sadece patron-çalışan ilişkisi değil. Suçun işlendiği “
yukarı kat
” ile suça hizmet edenlerin saklandığı “
aşağı kat
” arasındaki hiyerarşik düzen böyle işliyor.
Şoförün itiraflarına şimdilik iddia diyebiliriz. Ancak o yalıdaki aramalarda ele geçirilen uyuşturucu miktarı, çok sayıda katılımcılı partilerin düzenlendiğine işaret ediyor. Savcılığın açıklamasına göre Garipoğlu’nun Boğaz’daki yalısında; 111 adet uyuşturucu hap, 4 parça kristal şeklinde uyuşturucu madde, çok sayıda uyuşturucu madde kullanmaya yarayan aparatlar ve
19 adet orta kısımları kesik sahte dolar
ele geçirildi. Tüm bunları “evin sahibi” tüketemez değil mi?
***
KANLI KANEPEDE POZ VERENLER VE O PARTİLER
Şoförün itiraflarında bolca magazin malzemesi de yer alıyor. O yalıdaki partilere davet edilen ünlüleri isim isim söylüyor ve bir sürekliliğe işaret ediyor:
“Bize her zaman Kasım Bey tarafından liste verilmezdi. Ben uzun süredir burada çalıştığım için gelen kişileri simaen tanırım ve bu kişilerin yalıya alınıp alınmaması hususunda inisiyatif sahibi olmam sebebiyle girişlerine müsaade ederdim.”
Bir kişi hariç verdiği isimleri yazmayacağım. O bir kişiyi de açıklama yaptığı için anacağım. Çünkü tam burada o vahşi cinayetin hafızasına rağmen,
Defne Samyeli gibi, kızları ve kendisi ekran önünde olan isimlerin yolu bu yalıyla kesişebiliyor olmasına şaşırmalıyız.
Defne Hanım, o geceyle ilgili açıklama yapmak ve orada bulunma sebebini izah etmek durumunda kaldı. Kızları ile doğum günü partisine gittiğini söyledi.
Bu bir suç değil elbette. Defne Samyeli de uyuşturucu iddiasını reddediyor. Ancak düşündüm de suç olmayan ancak daha ağır bir yükümlülük var bu gidişlerde: Münevver’in ahının olduğu, insanların duyunca tüylerini diken diken eden
o soyadının himayesinde eğlenmek, hangi vicdana sığıyor?
Hatırlarsınız, 2021 yılında Garipoğlu ailesinin fertleri, Münevver Karabulut’un vahşice katledildiği
kanlı kanepenin üzerinde gülümseyerek poz vermişti.
Bu yazıyı yazarken o kareyi bulup yeniden açtım, bakarken açıkçası zorlandım da.
O fotoğraf karesi, aslında bir meydan okumaydı.
Vicdanlara, insanların hafızalarına, adalete ve kamuoyuna karşı atılmış
şımarık bir kahkahadan çok fazlasıydı...
Şoförün anlattıklarıyla oluşan tablo bize şunu gösteriyor: 2009’daki o vahşete rağmen, Garipoğlu ailesinin sosyal çevresinde ve ayrıcalık alanlarında bir “kopuş” ve bir yalnızlığa “terk edilme” yaşanmamış. Aksine, o kanlı koltuğun varlığı bilinerek partiler verilmeye, gitmelere gelmelere devam edilmiş.
İfadeler ortaya çıktıkça şaşırıyor herkes. “
Böyle bir yaşam biçimi nasıl olur”
deniliyor samimiyetle ve masumca. Elitler, imtiyazlılar, sınırsızlar ise paralarının aklayamayacağı suç yok sanıyorlar. Fakat toplumsal hafıza, sandıkları kadar unutkan değil.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:71
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 26 Aralık 2025 04:03 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















