İslamofobinin militarist kökenleri: Harsburglar Düşünce Günlüğü Haberleri
Ankara24.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Gökhan Gökçek / Tarihçi-Yazar
lModern tarih anlatımında ve yazımında objektiflik bir ilke olarak kabul edilir. Bununla beraber şüphesiz tarihi yazan, anlatan ve aktaran taraf; sosyal bir varlık olan insanın tabiatı gereği “ben”den ve karşı taraftan müteşekkil bir kurgu planlar. MİT Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kalın’ın meşhur Ben ve Öteki adlı eserinde tecessüm ettiği gibi bir ben/biz bir de öteki vardır. Tarih kurgusu da şüphesiz ben ve ötekinin askeri, siyasi, politik, iktisadi ve kültürel mücadelesini anlatır. Osmanlı Devleti’nin de bilhassa yükselme devri diye tarif ettiğimiz zaman dilimine müteakiben ‘Öteki’si ise Habsburg Hanedanı olmuştur. Mezkur hanedan etrafında şekillenen Osmanlı Devleti karşıtı ittifak özelinde Türk imajı ve tasviri de ‘Öteki’nin zemini üzerinde yükselip Batı merkezli Katolik ve Protestan öğretileriyle örülmüş bir tasavvur halini almıştır.
EVLİLİKLE YAYILAN HANEDAN
Kökenleri İsviçre’ye dayanan bu hanedan, evlilikler yoluyla sağladığı verasetle Avrupa’nın çok büyük bir bölümüne hiç savaşmadan hakim olmuştur. I. Rudolf ile 1240’ta başlayan Habsburg yayılmacılığı Almanya Kralı, İspanya Kralı, Avusturya İmparatoru ve Kutsal Roma Cermen İmparatoru gibi ünvanları uhdesinde toplayan bir aile ve hanedan konsorsiyumu oluşturarak Osmanlı Devleti ile hakimiyet mücadelesine girişmiştir. Bu anlamda Habsburgların yürüttüğü bu mücadele sonucunda Osmanlı/Türk imajı da onların çizdiği doğrultuda öteki haline gelmiştir. Bugün Avrupa’da karşılaşılan İslamofobi ve Türkofobinin de kökenlerini burada aramak doğru olacaktır. Burada Türkofobi’nin temellerinin iptidai olarak Malazgirt Zaferi ve İstanbul’un fethi dışında Habsburglar özelinde ve sonrasında el aldığımızı şerh olarak düşmek isterim.
AVRUPA’DA ÇALAN ÇANLAR
Protestanlığın Avrupa’da ortaya çıkıp yayılma süreci başladığında Osmanlı Devleti en parlak dönemini yaşamakta olup Habsburg Hanedanı ile ciddi bir mücadele içerisindeydi. Katolik dünyasının hamisi olan Habsburg Hanedanı da hem Protestanları desteklemesi sebebiyle hem de Avrupa’daki faaliyetleri sebebiyle Osmanlı Hanedanının ordularını ‘doğudaki kafirler’ olarak tasvir ederek inşa ettiği ötekiye kendisinden mülhem bir ‘karşıtlık meşruiyeti’ kazandırmıştı. Habsburgların uhdesinde Alman elçisi olarak Kanuni devrinde İstanbul’a gelen elçi Ogier Busbecq “Türk azgın bir aslan gibi hep sınırlarımızın çevresinde kükrüyor, kah buradan kah oradan topraklarımıza girmeye çalışıyor.” diyecekti. Osmanlı Devleti’nin karşıt kutbunun elçisinin bu tasviri, çağındaki Osmanlı/Türk algısını güçlü bir şekilde ortaya koymaktadır. Bununla birlikte Türk akınları için Katolik ve Hristiyan dünyası ‘günahları ve dini bölünme yüzünden uğradıkları ilahi bir ceza’ yorumunu yapmaktadır. Osmanlı’ya karşı kurulan Türk çanları sadece Akıncıların gelişleri için değil Türklere karşı Tanrı’ya dua etmek için belirli zamanlarda çalınan bir davet metnidir. Özellikle 1591’de Kanije’nin ötesine geçen Osmanlı askerleri bölgede büyük bir paniğe sebep olurken “Türk çanları” da “vahşi Türklere” karşı Türk’ü defetmesi için Tanrı’ya duaya Hristiyanları davet etmek için çalınmıştır. Habsburg Hanedanı kendisini sadece Katolikliğin hamisi olarak ifade etmekle kalmaz, bunun dışında tüm Hristiyanlığın ve Avrupa’nın kalesi olarak yorumlar. Türk tehdidinin Habsburgları geçmesi durumunda kendi muarızları olan Protestanları da mutlaka boğazlayacağını propaganda haline getirir.
“TÜRK TEHDİDİ” PROPAGANDASI
Bununla birlikte Türk tehdidi, Macaristan’a uzanan yayılmacılığın ve Hristiyan dünyasındaki Roma’dan kalma varisliğin de politik bir aracı haline gelir. Habsburglar “Türk tehdidini” gücünü pekiştirmek için ciddi bir propaganda enstrümanı haline getirir. On sekizinci yüzyıla gelindiğinde bu algı artık Avusturya-Osmanlı İmparatorlukları mücadelesi değil Hristiyan Batı ve Müslüman Doğu tanımlamaları üzerinden yorumlanmaya başlanacaktır. Bunlarla birlikte Balkanlar’dan Avrupa’ya uzanan Avusturya-Osmanlı savaşlarında resen Avusturya’nın tarafında duran Slovenler’de İslamofobi’nin ve Türkofobi’nin kültürel anlamda inşa edilmesinde büyük etkiye sahiptirler. Bugünkü Slovenya topraklarına ulaşan Türk akınlarına karşı Slovenler “Ne savaşlar ne Türkler
ne veba” diyerek Türk kimliğini ölümle denk tutmuştur. Avrupa’ya yayılan bu kolektif karşıt bilinç inşa sürecinde Türkler barbar, uygar olmayan, eril olarak işlenmiştir. Yine Slovevlere ait çeşitli edebiyat ve tarih yazımlarında da bilinçli olarak bu tasvir işlenmiş ve özetle Türk kimliği Hristiyanlığın düşmanı ve köleleştiricisi olarak tasvir edilmiştir.
SÖMÜRGECİLİĞİN TEMELLERİ ATILDI
Şüphesiz tüm bu anlatımlar ve tasvirler Habsburg Hanedanı’nın Orta Avrupa’dan Balkanlara uzanan hakimiyet mücadelesi ve İstanbul’dan Anadolu’nun en uç noktasına kadar işgal planlarının bir temel üzerine inşa edilmesi için yapılmıştır. Asırlarca Afrika kıtasının, Hindistan’ın, Amerika kıtasının ve okyanus ötesi bölgelerin insan gücünü ve maden kaynağını sömürenin de Habsburglar veya temsil ettikleri “Batı dünyası fenomeni” üzerinden şekillenmiş olması ise ayrı bir ironidir. Bugün dahi ülkeleri sömüren ve ayrıştıran Batı dünyasının inşa ettiği İslamofobi ve Türkofobi, kendi istila emellerinin bir parçası olarak sürmektedir.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:65
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 19 Kasım 2025 04:03 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















