İnsanlık yargılıyor 1: ‘Kurallar düzeni’ masalı İstanbul’da bitti Ersin Çelik
Ankara24.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
İki yılı aşkın süredir, insanlık tarihinin en acımasız anlarından birine, canlı yayınlarda tanıklık ediyoruz. Gazze’de yaşananlar, sadece bir halkın sistematik olarak ölüme terk edilmesi değil, aynı zamanda 21. yüzyılın
ahlaki ve hukuki düzeninin topyekûn çöküşünün de ilanı oldu.
Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD) ihtiyati tedbir kararlarına, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) cılız girişimlerine ve Birleşmiş Milletler sisteminin tamamının felç olmuş seyrine baktığımızda, acı bir gerçekle yüzleşiyoruz:
Mevcut küresel sistem, soykırımı durdurmakta “başarısız” olduğu gibi; dünyaya nizam vermesi gereken kurumların Gazze’deki vahşeti “durdurmayı” istemedikleri
de üzeri örtülemeyecek yalın bir gerçekti. Devletlerin ve kurumların iflas ettiği bu karanlık çağda,
adalet arayışı
kaçınılmaz olarak
sivil topluma,
yani
insanlığın ortak vicdanına devrolundu.
İşte bu ortak vicdan, geçtiğimiz hafta (23-26 Ekim) İstanbul Üniversitesi’nin tarihi salonlarında, “Gazze Mahkemesi: Nihai Oturum” başlığıyla bir araya geldi. Bu, bir “halk mahkemesi” (Gaza Tribunal) olmanın ötesinde, gerçeği kayda geçirmek
ve uluslararası kurumların bıraktığı boşluğu doldurmak için atılmış tarihi bir adımdı.
İlk olarak geçtiğimiz yıl kasım ayında Londra’da başlangıç toplantısını yapan Gazze Mahkemesi, ardından Saraybosna’da genel oturumu gerçekleştirmişti ve karar duruşmasının adresi İstanbul Üniversitesi Prof. Dr.
Cemil Birsel Konferans Salonu oldu. Eski BM Filistin Raportörü Prof. Dr. Richard Falk’ın başkanlığındaki mahkeme heyeti, dört gün boyunca tam bir adalet maratonu yürüttü.
Eğitimden sağlığa, barınma hakkından basının hedef alınmasına kadar soykırımın her veçhesini masaya yatırdılar. 150’den fazla tanığın yürek yakan ifadesi, akademisyenlerin ve aktivistlerin sahadaki gözlemleriyle birleşti.
***
“İSRAİL TECRİT EDİLMELİ”
Bu yoğun oturumların ardından, Gazze Mahkemesi önceki gün tüm insanlık adına nihai kararını açıkladı. İlan edilen karardaki talep netti:
“Biz, faillerin ve suç ortaklarının hesap vermesini, mağdur ve hayatta kalanlara tazminat sağlanmasını, Siyonist sömürgeleştirmenin, işgalin ve apartheid’ın kök nedenlerinin ortadan kaldırılmasını, suçlu rejimin normalleştirilmesine yönelik tüm girişimlerin reddedilmesini ve nihayetinde Filistin’in özgürlüğünü talep ediyoruz. Kısacası, adalet istiyoruz.”
Karar, bu adalet talebini somut eylem çağrılarıyla da destekledi:
İsrail rejiminin tecrit edilmesi, normalleşmenin
reddedilmesi
ve hesap verebilirliği zorlamak için boykotlar, yatırımların geri çekilmesi, yaptırımlar, askeri ambargolar, cezai kovuşturmalar, sivil davalar, toplumsal bilinçlendirme ve sivil itaatsizlik eylemleri...
***
MASALIN SONU: KURALLAR DÜZENİ YIKILDI
Londra’daki ilk toplantısını yerinden izlediğim ve sonraki süreçlerini de takip ettiğim Gazze Mahkemesi, İsrail’i yargılayacak en güçlü adalet mekanizması olarak öne çıktı.
İsrail yanlısı küresel basın, duruşmaları görmezden gelse de
mahkeme jürisi büyük bir cesaret ve özveri ile insanlığı şahit kılan kararlara imza attılar. Çünkü bu mahkeme,
Batılı güçlerin ve suç ortaklarının kurduğu, “kurallar düzeni” masalını yerle bir ediyordu.
Karar duruşması öncesinde raporların okunduğu ve tanıkların dinlendiği ilk gün salondaydım. Sonraki üç gün ise uzaktan da olsa tüm duruşmaları takip ettim. Notlarımı aldım. Bu ve sonraki iki yazıda; insanlık adına tarihe geçecek Gazze Mahkemesi’nden aktarımlar yaparak kayda alınmasına katkı sunmak istiyorum.
Gazze Mahkemesi duruşmaları, yarının tarihçileri için birincil kaynak niteliği taşıyor.
***
VİCDAN JÜRİSİ: FİLİSTİN DAVASINDA BİRLEŞTİLER
Mahkeme’nin ve oturumların başkanlığını, hayatını Filistin davasına adamış isimlerden biri, BM eski Filistin Raportörü Prof. Dr. Richard Falk 94 yaşında olmasına rağmen bu tarihi sorumluluğu üstlendi. Ancak
bu mahkemenin asıl ağırlığı, oluşturulan “Vicdan Jürisi”nin kimliğinde saklıydı.
Jüride kimler yoktu ki... Yazar Kenize Mourad, akademisyen ve aktivist Chandra Muzaffar, uluslararası hukukun en saygın isimlerinden Profesör Christine Chinkin, Dr. Ghada Karmi, aktivist Sami Al Arian, şair Tamim Al Barghouti ve akademisyen Biljana Vankovska... Bunlar sadece akademik unvanları olan isimler değil;
birçoğu bu uğurda bedel ödemiş, kariyerlerini riske atmış, “aktivist” kelimesinin hakkını veren vicdanlı insanlardı.
Dünyanın farklı köşelerinden gelmiş bu isimler, dört gün boyunca salonu dolduran uzmanları, hukukçuları ve tanıkları büyük bir dikkatle dinlediler.
***
İSRAİL ATEŞKESE RAĞMEN “KANLI HEDEFİNDEN” VAZGEÇMEDİ
Açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Richard Falk, neden böyle bir mahkemeye ihtiyaç duyulduğunu net bir dille özetledi. “Şu anda uyanık olmak gereken bir zamandır” diyen Falk, Gazze’deki soykırımın “tarihsel bir mesele” haline geldiğini vurguladı.
Falk’a göre, ateşkes görüşmelerine rağmen
İsrail’in “Büyük İsrail” hedefinden vazgeçmediği ve saldırıların her an yeniden başlayabileceği bir süreçteyiz.
Falk, İsrail’in bu “aldatıcı diplomasi” perdesinin arkasında, Filistinlileri yok etme oyununu sürdürdüğünü net olarak ifade etti. Gazze Mahkemesi Başkanı’nın en çarpıcı tespiti ise mevcut düzenin ikiyüzlülüğü üzerineydi: “İsrail’in, işlediği suçlar karşısında hesap verebileceği hiçbir mekanizma yok. Aksine, soykırımın faili ve en büyük destekçisi, dünyanın şaşkın bakışları arasında bir anda kendilerini ‘barış elçisi’ rolünü üstlendi.”
Falk, esirlerin serbest bırakılmasıyla ilgili haberlerde, iki taraftan serbest bırakılanların “farklı görüntülerinin” bile
İsrail’in kendisini “fail değil, kurban olarak gösterme” çabasının
bir parçası olduğunu vurguladı. BM sisteminin bu süreçte “
felç kaldığını
” belirten Falk, Gazze Mahkemesi’nin rolünü ise “(İsrail) devlet propagandasına ve medya kuruluşlarına karşı bir tür toplumsal direniş biçimi” olarak tanımladı.
***
HUKUK SİSTEMİ NEDEN TIKANDI?
Mahkemenin ilk oturumu, “Meclislerin Çalışmalarına Genel Bakış” başlığıyla, tam da bu soruna, yani küresel adalet sisteminin neden tıkandığına odaklandı.
Boston Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Prof. Susan Akram, UCM ve UAD de dahil olmak üzere
uluslararası hukuki çerçevelerde var olan “boşluklara” ve “zayıflıklara”
dikkati çekti. Akram, Gazze Mahkemesi’nin amacının da bu zayıflıkları tespit etmek olduğunu belirtti. Akram,
özellikle “apartheid” (ırkçı ayrımcılık) ve “etnik temizlik” gibi suçların uluslararası mahkemelerce nasıl zayıflatıldığını,
mevcut yasal çerçevelerin bu sistematik baskıyı tanımlamakta nasıl yetersiz kaldığını delilleriyle sundu.
ABD’li insan hakları avukatı ve eski BM yetkilisi Craig Mokhiber ise daha keskin bir tespitte bulundu. Mokhiber,
“İsrail’in suçlarının canlı bir şekilde yayımlanmasına rağmen uluslararası sistemin açık beyanı Filistin’deki soykırımı durdurmayı başaramadı”
dedi. Mokhiber, bu başarısızlığın tesadüfi olmadığını, yıllardır süregelen “sömürgeci mülksüzleştirmenin” ve “yerleşimci-sömürgeci gücün” yerleşik yapısının bir sonucu olduğunu anlattı. Mokhiber’in işaret ettiği gibi,
ABD gibi küresel güçler “etkili ateşkes önlemlerinin” alınmasını bizzat engelledi.
***
ADALET ARTIK SİVİL TOPLUMUN SIRTINDA
Mahkemenin Saraybosna’da düzenlenen bir önceki oturumunun özetini sunan Prof. Dr. Penny Green ise belki de günün en net fotoğrafını çekti. Green,
BM ve diğer kurumların soykırımı önlemedeki “tam başarısızlığını”
vurgulayarak şu tespiti yaptı:
“Sivil toplum, devletlerin yıkıcı şiddetini tespit etmek, toplamak, analiz etmek, adlandırmak ve meydan okumak konusunda uluslararası hukuktan çok daha etkili bir güç olduğunu kanıtladı.”
Londra Queen Mary Üniversitesi’nde hukuk profesörü olan Green, onlarca yıldır Filistinli STK’lar ve bağımsız gazeteciler tarafından toplanan belgelerin bu sömürgeciliği kanıtladığını, ancak
“kurumların bu belgelere gözlerini kapadığını”
söyledi. Green, “Adalet mücadelesi artık dünyanın her yerindeki vicdanlı insanların, sivil toplumun ve sosyal hareketlerin sorumluluğudur. Başarısız olmamalıyız” çağrısında bulundu.
***
“BU KİMİN SOYKIRIMI?”
İlk gün, sadece hukuki analizlerle sınırlı kalmadı. “Küresel Vicdan İfadeleri” oturumunda, dünyanın dört bir yanından önemli isimler de mahkemeye mesajlarını iletti. Filistinli avukat Raji Sourani, Gazze’den video mesajla bağlanarak,
“Barış kelimesi, henüz bir hayal”
demekle kalmadı, aynı zamanda UCM’nin tarihinde ilk kez ABD gibi bir süper güç tarafından bu denli “benzeri görülmemiş bir saldırıya” maruz kaldığını belirtti. Hint yazar Arundhati Roy, yazılı açıklamasında bu soykırımın “belirleyici rolünün” ABD ve Avrupalı hükümetlere ait olduğunu söyledi.
“Elbette, ABD bir öğleden sonra bu katliamı durdurabilirdi. Öyleyse soru şu, bu kimin soykırımı ve kim sorumlu tutulmalı?”
diyerek suçun asıl faillerini işaret etti. ABD’li oyuncu Marcia Cross, Gazze’nin yüzde 85’inin yok edildiğini, hastanelerin nasıl yağmalandığını anlatırken, Gazze Mahkemesi’ni “
sivil toplumun organize vicdanı
” olarak tanımladı. İngiliz müzisyen Roger Waters ise bu mahkemeyi “
ahlaki bir zorunluluk
” olarak tanımlayarak baskıya karşı küresel dayanışma çağrısını yineledi.
***
Mahkemenin ilk günü, mevcut küresel düzenin Filistin’i nasıl yalnız bıraktığının ve hukukun nasıl tıkandığının özeti gibiydi.
Peki, bu soykırımın arkasındaki ideolojik altyapı neydi?
Siyonizm, uluslararası hukukçular ve tarihçiler tarafından nasıl tanımlanıyor? Ve bu soykırımın ekonomik/kapitalist motivasyonları neler? Vicdan Jürisi, ikinci günkü “Temel Sebepler Duruşması”nda bu soruların cevaplarını dinlemeye başladı. Yarın, bu ana nedenleri ve uzmanların çarpıcı analizlerini aktaracağım.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:13
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 28 Ekim 2025 04:06 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















