Gazze’den Fatiha’ya, Fatiha’dan MTO’ya… Yusuf Kaplan
Ankara24.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak açıklama yapıyor.
MTO Azerbaycan temsilcimiz ve en parlak talebelerimizden Vuqar Azizov kardeşimin Gazze üzerinden yaptığı fikir ziyafetini sizlerle paylaşmaya devam ediyorum. Gazze üzerine Türk matbuatında fikrin zirvesini oluşturan enfes yazılarını sürdürüyor.
Buyurun fikir ziyafetine ve ruh atılımının lezzetine…
***
Bilgi, iş değil. Bulmaktır, asıl iş. Olmakla olunur derviş. Derviş, adanmış insandır. Zihnini arındıran hakikatle bulandıran, kalpleri sulandıran insan...
İmam Gazzali, İbn Arabi, Mevlânâ Celaleddin Rumi ne yaptılar. Onların ayan-ı sâbitelerinden akan irfan kıvılcımları nasıl bir medeniyet tohumu ekti Anadolu’nun bağrına?
Gazze, şovmen terapistlere heder etmemiz için uyandırmadı merhameti. Bir medeniyet ancak, “ol”muş hakikat erlerinden ilhamla kurulur. Peki, bu nasıl bir medeniyettir?
Bir medeniyet, merhameti duygusal bir eylem olarak ele almaz, düşünme biçimi olarak içselleştirdiğinde dönüşüm başlar.
Bilgi, güçtür ve güç üretiyor cümlesi hikmetle buluşmaya evriliyor. Hikmet, aklın ve kalbin ruh âleminden emdikleri manevi mirastır.
Güç yerine hikmet merkezi konuma geçtiğinde, eğitim sistemi aklı ve kalbi bir arada işleten sisteme geçer. Medrese ve dergâh, aklın ve kalbin üretim merkezidir. Sadece egosantrik bilgiyle insanları tanrı konumuna götüren eğitim sistemi görüldüğü gibi teknolojinin karşısında krize girmiş, birtakım ıslahatlar geçirse de olmuyor. Temel çöktü... Üzerinde neyi değişirsen değiş tutmaz.
Yeni bir temel, köklerden yani medrese ve dergahların kalbinden inşa edilir ancak...
GAZZE’DEN FATİHA’YA…
Merhamet…
Rahmetin gücüdür.
Rahmân ismiyle zihnimizi, zeminimizi ve zamanımızı kuşatan; Rahîm ismiyle ise “biz”i oluşturan anlam damarlarını dünyaya taşıyan ilahî bir nefes...
Bu iki tecelli, modern insanın iç dünyasında çözülmüş beş büyük kavramı yeniden aslına döndürür:
1. Bilgi: Güçten Hikmete,
2. Ekonomi: Rekabetten İnfaka,
3. Toplum: Bireysellikten Diğergamlığa,
4. İlişki: Egemenlikten Emanete,
5. Zihin: Parçalanmışlıktan Bütünlüğe...
Eğer bilgide hikmet değil, güç arıyorsak, Gazze’yi duymamışız demektir.
Çünkü güç arayışı, İsrail’in mantığını içselleştirmektir.
Oysa hikmet, gücü aşan bir anlam kudretidir — görünene değil, hakikate dayanan bir bakış açısıdır. Hikmet, gücü yıkar; hakikati ihya eder.
İşte o zaman, sen başkasının kalıbından çıkar, hakikatin sonsuzluğunda hayata hikmetle güç verirsin.
Bu dönüşüm, rekabet anlayışını da kökten sarsar. Hikmeti infaka dönüştüren insan, gücü “ben”den alır “biz”e verir. Bu, denge halidir; varoluşun tevhididir.
“Ben” kavramı yerini “biz”e bıraktığında toplumda yeni bir denge doğar.
Artık bireysellikten kaynaklanan bir “biz” değil, “biz”den doğan bir “ben” vardır.
Bu ise benliği kibirden kurtarır, mütevazı bir diğergamlığa dönüştürür.
Ve elbette “ben” olmadan egemenlik de olmaz.
Her “ben”, bendeki ben’e yani hakikatin gebe olduğu “biz”e “emanet”tir.
İşte bu yüzden, “egemenlik” değil “emanet” bilincidir bizi hakikate taşıyacak olan.
Zihinlerimiz bugün “güç – rekabet – bireysellik – egemenlik” mikroplarıyla parçalanmıştır.
Ama hikmet, infak, diğergamlık ve emanet şuuru bu mikropları temizleyen bir rahmet iksiridir.
Bütüncül bir zihne geçiş, işte burada başlar.
Ve burası, tevhid makamıdır.
Burası, Gazze’nin bizden istediği en yüksek makamdır: İnsan-ı Kâmil makamı.
Osmanlı, bu anlayışın hikmetli neticesiydi.
Gazze, bugün aynı anlam zincirinin yankısıdır.
Bir medeniyetin yeniden doğuş çağrısıdır.
Gazze, sadece siyasi bir direniş değil, insanın kendini yeniden anlamasının sancısıdır.
Peki biz bu dünyada, Gazze’nin çağrısını nasıl anlayacağız?
Bu dünyanın ağına, bu çağın algısına hapsolmuşken, Gazze’nin mesajını hakkıyla idrak edebilir miyiz?
Edemeyiz…
Çünkü “zihin-zemin-zaman” üçlüsü zaten işgal altında.
Zihin, bilim tarafından uyuşturulmuş durumda; ölçülemeyen her şey, zihnin dışına atılmış.
Bilgi, derinlikten kopmuş; akıl kendi krizinde boğuluyor.
Zemin, pozitivizmin taşlaşmış kalıplarına sıkışmış; duygular bile bilimsel cetvellerle ölçülüyor.
Kalbin sesi, rakamların arasında kaybolmuş.
Zaman ise pragmatizmin ellerinde anlık hazlara hapsolmuş.
Her şey maddeleşmiş.
Şehadet âlemiyle gözü doymayan kibir, artık emir âlemini kuşatma peşinde.
İşte bu, ruhun krizidir.
Ve Gazze...
Bu krizin ortasında patlayan ilahi bir uyarıdır.
Zihin-zemin-zaman üçlüsünün diriliş çağrısıdır.
Gazze, merhametin yeniden doğuşudur.
Gazze’nin uyandırdığı merhametle, bu üçlü yeniden inşa edilecektir.
İlim, irfan ve hikmet temelinde...
“Bilim – pozitivizm – pragmatizm” üçlüsünü devirecek, yerine
“Hikmet – Rahmet Felsefesi – İstiğna Ahlakı” temelli yeni bir medeniyet haritası bırakacaktır.
Ve yine dönüyoruz aynı kavrama: İstiğna.
Müstağni olmak... Ve ahlâk kavramı. Yani hilkat daha da net - fıtrat...
Her şey, hikmetle başlar.
Peygamber Efendimiz buyurur: “Hikmet, müminin yitik malıdır; nerede bulursa alır.”
Hikmet, ilimle olur; ilim, maarifle mümkündür.
Maarif, marifetullah’a açılan kapıdır.
Gazze, bir dönemin bitişi ve başka bir dönemin başlangıcıdır.
Bu dönemde ya işgale uğrarsın ya da fethi başlatırsın.
Ve bu fetih, yeni bir başlangıçla mümkündür: Fâtiha ile.
Fatiha, açılışın, dirilişin, yeniden inşanın kapısıdır.
Zihinlerde hakikatin taşlarını yerinden oynatan, ilahi bir anahtardır.
O halde, yolumuz ilimse, başlangıcımız Fatiha olmalıdır.
Bu da yeni bir ekol ister — bir medeniyet tefekkürünü omuzlayacak bir “biz”...
İşte bu “biz”, Medeniyet Tasavvuru Okuludur.
Fatiha’nın tecellisidir.
Gazze’nin rahminde olgunlaşan bir Fatiha’dır.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:27
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 26 Ekim 2025 04:05 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















