Diyabet ne zaman Geliyorum der? Sözcü Gazetesi
Ankara24.com, Sozcu kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
Diyabet, çağımızın en yaygın hastalıkları arasında yer alıyor. Kontrol altına alınmadığında ise çok ciddi sağlık sorunlarını tetikleyebiliyor. Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ela Temeloğlu, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü kapsamında; hastalığın neden hızla arttığını, göz ardı edilen işaretlerini ve erken teşhis edildiğinde kolay yönetilme yollarını şöyle açıkladı:
GİZLİ ŞEKERE DİKKAT!
“Diyabet sinsi ilerleyen bir hastalık ve birçok kişi yıllarca fark etmeden yaşayabilir. Ancak bazı belirtiler erken dönemde dikkat çeker. En sık görülen sinyaller arasında; ani kilo kaybı, aşırı susama, sık idrara çıkma, halsizlik, yorgunluk, gece acıkmaları ve tatlı isteği bulunur. Ağız kuruluğu, kötü ağız kokusu gibi bulgular da olabilir. Bunlar, diyabetin habercisi olabilir. Bu kapsamda belirtileri görmezden gelmek hastalığın ilerlemesine yol açabilir.”
“Diyabetin genellikle fark edilmeden geçen 5-6 yıllık bir ön dönemi var” ifadelerini kullanan Prof. Dr. Temeloğlu, “Bu prediyabet dönem gözden kaçabilir. Ne kadar erken tanı konursa, diyabetin başlamış olan komplikasyonlarının önüne geçmek için o kadar zaman kazanılır. Diyabetin damar sistemini etkileyen komplikasyonları, periferik damar hastalıkları, prediyabet döneminde başlar. Ayrıca pankreastaki beta hücreleri ne kadar erken korunursa, diyabetle yaşam süresi o kadar uzar. Çünkü beta hücreleri zarar gördükçe tedavi şansı azalır” dedi.
GÖZDEN KAÇAN SİNYALLER
Diyabetin bazı durumlarda doğrudan komplikasyonlarla ortaya çıkabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Temeloğlu, “Örneğin retinopati gibi gözde bozulma; uyuşma, karıncalanma gibi nöropatik ağrılar ya da böbrek yetmezliği ile kendini gösterebilir” diye konuştu.
‘Bazı nöropatik ağrılar diyabet açısından da değerlendirilmeli’Diyabetin bazı durumlarda komplikasyonlarla ortaya çıkabileceğine değinen ve bu kapsamda örnekler veren Prof. Dr. Ela Temeloğlu, “Nedensiz nöropatik ağrıları, göz bulguları veya böbrek değerlerinde bozulma olan hastalar mutlaka diyabet açısından değerlendirilmeli. Kadınlarda sık vajinal mantar enfeksiyonları, tekrarlayan ayak mantarı enfeksiyonları da diyabetin işareti olabilir. Gençlerde koltuk altı, kasık gibi vücuttaki kıvrım bölgelerinde görülen renk koyulaşmaları da insülin direncinin belirtisi. Bu kişiler genellikle dermatolojiye başvurur ancak bu da diyabet belirtisi olabilir” dedi.
40 yaş üstündeyseniz harekete geçmek için belirti beklemeyinYaş ilerledikçe insülin üretiminin düştüğünü söyleyen Prof. Dr. Ela Temeloğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Bu yüzden belirti olmasa bile özellikle 40 yaş üstü kişilerin, yılda bir kez açlık kan şekeri, HbA1c ve idrar testlerini yaptırması önerilir. Diyabet, genetik yatkınlık taşısa bile önlenebilir bir hastalık. Genetik olan kısmı genellikle Tip 1 diyabet ile ilişkili ve bağışıklık sistemiyle alakalı. Daha yaygın olan Tip 2 diyabet, genetik yatkınlık ile çevresel faktörlere bağlı gelişir. Sağlıklı beslenme, kilo kontrolü ve düzenli egzersizle genetik yatkınlığı olanlar, hastalığın gelişimini önleyebilir. Düzenli sağlık kontrolleri ile kan şekeri düzeylerinin takip edilmesi, risklerin erken fark edilmesini sağlar.”
Peki, nasıl korunacağız?“Genetik yatkınlık olmasa da diyabet gelişebilir” bilgisini paylaşan Prof. Dr. Ela Temeloğlu, “En önemli neden insülin direnci ve bu durum çoğunlukla obeziteye bağlı. Obeziteye karşı sağlıklı ve dengeli beslenmek gerekli. Karbonhidrat ve şeker tüketimi sınırlandırılmalı, mümkünse şeker tamamen hayatımızdan çıkarılmalı” dedi. Düzenli bir yaşam tarzının da taşıdığı öneme dikkat çeken Prof. Dr. Temeloğlu, “Sabah ve akşam belirli saatlerde uyuyup uyanmak, hormonal dengeyi korur. Haftada en az üç gün yürüyüş, egzersizler yapmak kas kütlesini korur ve diyabet riskini azaltır. Stresten uzak durmak, paketli gıdalardan kaçınmak ve özellikle akşam 19.00’dan sonra şekerli, kalorili yiyecekler tüketmemek gerekli” açıklamasını yaptı.
Hastalığı yönetmek kolaylaştıDiyabette tedavinin kişiye özel planlanması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Temeloğlu, “Hekimin hastayı iyi tanıması, hastayla birlikte tedavi sürecini planlaması gerekir. İnsülin tedavisi her hasta için uygun olmayabilir, bu yüzden insülin kullanması gereken hastayı doğru seçmek gerekir” dedi. Diyabet tedavisi ve takip yöntemlerinde artık çok sayıda ilaç, insülin pompası ve sürekli glikoz ölçüm cihazı gibi teknolojilerin hastaların yaşamını kolaylaştırıldığını söyleyen Prof. Dr. Temeloğlu, “Ancak tedavinin başarısı, hastanın bilinçli ve istekli olmasına bağlıdır. Kişi, kan şekerini etkileyen faktörleri tanımalı ve kendi vücudunu iyi gözlemlemelidir. Diyabet, kronik ama kontrol altına alınabilir bir hastalıktır. Düzenli takip, doğru tedavi ve sağlıklı yaşam ile kaliteli bir yaşam sürdürülebilir” diye konuştu.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:27
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 14 Kasım 2025 06:22 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















