Bir TÜGVA meselesi Özgür Bayram Soylu
Ankara24.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak açıklama yapıyor.
Bazı kurumlar vardır; varlığıyla hatırlatır insana, iyiliğin hâlâ mümkün olduğunu. Bir yanda hızla değişen bir dünya, diğer yanda değerlerini korumaya çalışan bir gençlik. Kimileri modernliğin ritminde yürürken, kimileri maneviyatın sükûnetinde soluklanıyor. Ama aslında herkesin aradığı şey aynı: anlam.
İşte TÜGVA, tam da bu arayışın ortasında duruyor. Ne bir tarafın ne ötekinin; bu ülkenin gençlerinin ortak vicdanında yer bulan bir duruşun adı. Modern dünyanın gürültüsünde kaybolmak yerine, sessiz ama sağlam bir şekilde “kendin ol” diyebilmenin karşılığı: TÜGVA. Belki kimilerine göre çağ dışı, kimilerine göre fazla “yerli”; ama bu topraklarda iyiliğin son direnişini sessizce örgütleyen bir hareket…
Bugün TÜGVA’ya yönelen saldırıların hedefi bir bina, bir isim ya da bir tabela değil; doğrudan bir ideal. Çünkü bu vakıf, unutturulan değerleri gençlere yeniden hatırlatıyor. Kaybolan sesi duyuruyor, “iyi insan” olmanın hâlâ modası geçmeyen bir erdem olduğunu gösteriyor, bir vicdanın temsilcisi olmayı sürdürüyor. Cadılar Bayramı’nın sokakları doldurduğu, inançla aidiyet arasındaki bağların zayıfladığı bir çağda; TÜGVA, maneviyatın modern zamandaki sığınağı olarak duruyor.
Kalbiyle düşünen, aklıyla inanan bir nesil çoğaldıkça ise kötülük panik atak geçiriyor. İyiliğin çoğalması, karanlığın azalma belirtisi olduğu için telaş büyüyor. Düşünen, inisiyatif alan, üreten bir gençlik hayali ete kemiğe büründükçe; zincirlenmiş zihinlere yatırım yapan çevrelerin uykusu kaçıyor. Kimi zaman montajla, kimi zaman manipülasyonla, ama hep aynı telaşla saldırıyorlar.
BİRLİĞİN, AHLAKIN VE İYİLİĞİN NEFERLERİ
Yaşadığım şehirde gördüğüm TÜGVA’nın gençliği, “ben” yerine “biz” diyebilen bir gençlik. Kendini toplumdan soyutlamak yerine, topluma değer katmayı seçiyor. Onlar, “Gazze bize ne kadar uzakta olabilir ki?” diye soran bir nesil. Elinde slogan değil, sorumluluk taşıyan; sesini yükseltmeden de söz sahibi olabileceğini bilen bir gençlik. Bugün TÜGVA’ya yönelen eleştirilerin çoğu, aslında bu sessiz kararlılığı hazmedemeyen çevrelerden geliyor. Çünkü bazı kesimler, inançla yetişen bir gencin özgüvenli olmasını tehdit olarak görüyor. Oysa bizim çocuklar, kimsenin karşısına değil, herkesin yanında duruyor. Bu gençler yardım etmeyi bir kampanya konusu değil, bir vicdan refleksi olarak görüyor. Gazze’de bir çocuk ağlarken, “bize ne” diyemiyor; Arakan’daki zulmü görmezden gelmiyor. Küresel trendlere ayak uydurmak yerine, kendi değerlerine yaslanmayı tercih ediyor.
Ve evet, tam da bu yüzden hedef oluyorlar.
İftiralar, montajlar, karalamalar gelip geçer; ama iyilik kalıcıdır. Çünkü onun kökü duadır, gövdesi insandır, meyvesi ahlaktır. TÜGVA’nın yurtlarından icathanelerine, bursundan kampına kadar yürüttüğü her çalışma, bu köklerin toprağında yeşeriyor. Gençlere sadece diploma değil, yön duygusu kazandıran bir anlayıştan söz ediyoruz. Birileri karalamaya çalışsa da, bu gençlik kahvehaneleri kıraathaneye çeviriyor, ekranla hayat arasındaki dengeyi kuruyor, “iman varsa imkân da vardır” diyerek zorlukları fırsata dönüştürüyor. Bu yüzden TÜGVA’nın yaptığı iş, sadece bir eğitim faaliyeti değil; aynı zamanda bir ahlak restorasyonudur.
BİR TÜGVA MESELESİ
Elbette bu vakfın bürokrasideki, siyasetteki yansımalarına dair söylenecek çok söz vardır.
Yıllarca partisine hizmet eden bir gencin yerine vakıftan yatay geçişle genel merkeze geçen de vardır, farklı pozisyonlara kayan da. Bugünün meselesi değil belki ama bir parantezi hak ettiği kesin. Çünkü bazen mesele dışarıdan değil, içeriden başlıyor. TÜGVA’nın adı geçtiğinde herkesin aklına hemen bir siyasi başlık geliyorsa, bu karşılıklı bir yorgunluğun emaresidir. Ancak şimdi, o yorgunluğu değil; bu toprakların yeniden dirilen iyiliğine, bir köşeden fırsat kollayarak göz dikenleri konuşmanın zamanıdır. Zira mesele, kimin nereye geçtiği değil, kimin neyi temsil ettiği meselesidir.
Bu vakıf, Ayşe teyzenin torununa umut, Mehmet ustanın yeğenine yön, bu ülkenin evladına yol gösterendir. Mahallenin köşesinde ders çalışan o gence, sanayi tezgâhında eline nasır düşen çırağa, köy okulunda geleceğini arayan öğrenciye uzanan bir eldir.
İbrahimler’in azmini, İsmailler’in teslimiyetini, Mustafaların cesaretini, Mehmet Eminler ’in inancını, Sude’lerin sabrını temsil ediyor bu vakıf. Onların alın terine, emeğine, duasına kimse gölge düşüremez. Ne iftiralar, ne karalamalar, ne de montajla üretilmiş yalanlar, bu ülkenin gençlerinin kalbinde yanan o ışığı söndüremez. Bu ışık, Emine ninenin duasında, Hasan ustanın alın terinde, gençlerin umut dolu bakışlarında yanmaya devam ediyor.
Bir TÜGVA meselesi, aslında bir Türkiye meselesidir: Kendi değerleriyle barışık, başkasının gölgesinde değil, kendi göğünde yürüyen bir gençliğin hikâyesidir bu. Ve bu hikâye, bir tarafın değil, hepimizin geleceğine aittir.
Bizde ateş sönerken tüter, inanç yürürken susmaz…
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:62
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 05 Kasım 2025 04:03 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















