Bidonlarda ceset parçaları! Mezarlıkta korkunç manzara! Son dakika haberleri
Ankara24.com, Haberturk kaynağından alınan bilgilere dayanarak haber veriyor.
İstanbul... Yıl 1988. Tarih yaprakları 9 Kasım'ı gösteriyordu. Saatler sabaha karşı 05.00'i gösterirken Silivrikapı’daki Kozlu Mezarlığı'nın sessiz sokaklarında iki gece bekçisi devriye geziyordu. Şehrin derin uykusunda olduğu o saatlerde, bekçiler hiç ummadıkları bir manzarayla karşılaştı: Mezarlığın duvar dibinde yan yana duran, mavi renkli üç teneke bidon...
Bekçilerden biri, şüpheyle bidonlara doğru yürüdü. Arkadaşına başıyla işaret etti. Mezarlıkta bu tür bidonların görülmesi alışılmış bir şey değildi. Daha da tuhaf olan, bidonlardan birinin kapağından sızan ince kan iziydi. Yaklaştılar. Tüm kapaklar sıkı sıkıya kaynakla kapatılmıştı. Koku yoğundu, kan donmuş haldeydi. Bidonlara hiç dokunmadan hemen polis merkezine durumu bildirdiler.
BİDONLARIN İÇİNDEN ÇIKAN DEHŞET Yarım saat içinde mezarlığın çevresi Cinayet Masası dedektifleri tarafından güvenlik altına alındı. Cinayet Masası’na bağlı ekipler, özel eldivenlerle bidon kapaklarını birer birer açtı. Kapaklar açıldıkça etrafa keskin bir koku yayıldı. İlk bidondan, tamamıyla parçalanmış ve başı gövdesinden ayrılmış bir erkek cesedi çıktı. Kolları, bacakları... Hatta kulak ve burnu bile kesilmişti. Bidon neredeyse pirinç çuvalından boşaltılmış gibi, et ve kemiklerle doluydu.
ÇIRILÇIPLAK İKİ ERKEK CESEDİ
İkinci bidon açıldığında manzara yine aynıydı. Yine bir erkek cesedi. Üçüncü bidonda ise önceki bidonlara sığmamış kollar ve bacaklar vardı. Her iki ceset de çırılçıplaktı. Kesikler, bir cerrah ya da usta bir kasabın elinden çıkmış gibiydi: Tam eklem yerlerinden ve kusursuz biçimde ayrılmıştı. Birbirlerinin fikirlerini alan dedektiflerden biri "Bu işi sıradan biri yapamaz," dedi ve "Bu, ustalık isteyen bir kesim işi..." diye ekledi.
DİKKAT ÇEKEN KAYNAK Cesetlerin kimliğine dair hiçbir ipucu yoktu. Çevrede yapılan çalışmalarda bidonları bırakan kişi ya da kişileri gören bir tanık da yoktu. Her olayda önce maktulün kimliğinin önemli olduğunu bilen Cinayet Masası dedektiflerinin işi zordu. Bir dikkat çeken nokta da bidonların kaynaklanmış olmasıydı. Bu işte bir kaynakçının parmak işi olabilir miydi? Çünkü ceset konulan teneke bidonlar profesyonel şekilde kaynak edilmişti. Ve tabii ki en önemlisi ise öldürülüp parçalara ayrılan iki erkek ceset kimlere aitti? Kim tarafından ve neden öldürülmüşlerdi? Tüm bu soruların yanıtını Cinayet Masası'nın yapacağı çalışmalar verecekti.
OLAY ZOR ÇÖZÜLÜR
O dönem bu cinayeti takip eden polis muhabirlerinden biri de “Sarı Tilki” lakabıyla bilinen Salih Aluş’tu. Polisin “A Bölgesi” olarak adlandırdığı Zeytinburnu’nda gerçekleşen bu vahşeti takip ederken, olayın çözülmesinin zor olduğunu düşündüğünü anlattı. Aluş o günleri şöyle aktardı: “Bidonların içinden çıkan ceset parçalarının görüntüsü gerçekten akıllara durgunluk veriyordu. Manzara korkunçtu. Bacaklar ayrı, kollar ayrı bidonlardan çıkmıştı. O dönem teknoloji bu kadar gelişmiş değildi. Cinayet Masası çoğu olayı sokak çalışmasıyla çözerdi. Açıkçası, ilk gördüğümde kimliği belirsiz bu cinayetin çözülemeyeceğini düşündüm. Parmak izleri incelenecekti. Eğer oradan bir sonuç çıkmasaydı, işler çok zorlaşacaktı.”
“Sarı Tilki” lakabıyla bilinen gazeteci Salih Aluş PARMAK İZLERİ KONUŞTU Cinayet Masası dedektifleri Zeytinburnu çevresinde çalışmalarını sürdürürken, bir yandan da bölgedeki kayıp başvurularını inceliyordu. Ancak bulunan ceset parçalarına benzeyen kişilere ait herhangi bir kayıp müracaatı yoktu. Cesetler Adli Tıp Kurumu’na gönderilmeden önce, parmak izleri alındı. Tek umut, parmak izlerinden kimlik bilgilerine ulaşmaktı. Yapılan inceleme sonucunda, iki erkeğin kimliği tespit edildi.
İKİSİ DE ARKADAŞ ÇIKTI
Parmak izi incelemesinin ardından cesetlerin, 25 yaşındaki Mithat K. ile 30 yaşındaki Bahattin G.’ye ait olduğu belirlendi. Kimliklere ulaşılması, Cinayet Masası dedektiflerinin soruşturmayı daha da derinleştirmesine yol açtı. Dedektifler, iki ismin de profilini incelemeye başladı. Yapılan araştırmalarda Mithat K. ile Bahattin G.’nin arkadaş oldukları ortaya çıktı. Hemen çevreleri mercek altına alındı. Yakınları ve tanıdıkları tek tek sorgulandı. “Bu ikili en son ne zaman ve kimlerle görüldü?” sorusunun yanıtı aranıyordu. Soruşturma, artık bu bağlantı üzerinden ilerliyordu.
Cinayeti takip eden gazeteci Salih Aluş, dedektiflerin parmak izi incelemesiyle kimliklere ulaşmasının ardından soruşturmanın hızlandığını anlattı. Aluş, o süreci şöyle dile getirdi: “Öldürülenler de o bölgede yaşıyordu. Kimliklerin tespit edildiğini duyunca biz de olayı yakın takibe aldık. Dedektifler, maktullerin çevresini araştırmaya başladı. ‘Husumetli oldukları biri var mı?’ sorusunun peşine düşüldü ama somut bir düşmanlık görünmüyordu. Bu kez, kimlerle görüştüklerine bakıldı. O aşamada, maktullerden birinin sık sık gittiği bir ev tespit edildi. Ve işte izler, oraya doğru uzanmaya başladı. Maktulün evine gittiği kişi kaynakçıydı.”
EVDEKİ KAN İZLERİ
İzler, Faik isimli bir kişiye ulaştı. Üstelik bu kişinin kaynak ustası olması daha da dikkat çekti. Cinayet Masası dedektifleri, kaynak ustası olan Faik’i mercek altına aldı. Yapılan araştırmalarda, öldürülen Mithat’ın Faik’in yakın arkadaşı olduğu ortaya çıktı. Hatta Mithat’ın, arkadaşı Bahattin ile birlikte zaman zaman Faik’in evine gittiği belirlendi. Bu bilgi üzerine dedektifler, Faik’in evinde arama kararı çıkardı. Eve giren ekipler, yapılan incelemede kan izlerine rastladı. Böylece cinayetin düğümü çözülmeye başlamıştı.
SORGUDA CİNAYETİ İTİRAF ETTİEvden alınan numuneler incelenmek üzere laboratuvara gönderildi. Şüpheli Faik, gözaltına alınarak Cinayet Masası’na götürüldü ve sorguya alındı. Sorgu sırasında tüyler ürperten itiraf geldi. Faik’in ifadesine göre, olay gecesi Mithat ve Bahattin alkollü bir şekilde eve gelmişti. Üçlü arasında, iddiaya göre 30 bin liralık bir para meselesi konuşuldu. Tartışma kısa sürede kavgaya dönüştü. Faik’in anlatımına göre, Mithat önce tartıştığı arkadaşı Bahattin’i bıçaklayarak öldürdü.
BIÇAKLI DÜELLOEvde artık kan dökülmüştü. Bu kez Faik ile Mithat arasında bıçaklı bir düello başladı. Kavga giderek büyüdü ve Mithat, Faik tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Ev, kısa sürede kan gölüne döndü. Gazeteci Salih Aluş, olayın beklenenden çok daha hızlı çözüldüğünü belirterek şunları anlattı: “Evde bulunan kan izleri, şüphelinin itiraf etmesini sağladı. Kısacası evde resmen bir ‘harp’ yaşanmış. Üç kişi bıçaklarla birbirine girmiş. Mithat, önce Bahattin’i öldürmüş; ardından Faik, Mithat’ı öldürmüş. Evde iki ceset olunca, katilin ilk düşüncesi bunlardan nasıl kurtulacağı olmuş. Taşıyabilmek için cesetleri parçalara ayırması gerekiyordu ve bunu yaptı.”
KAYNAKÇI KATİL: “BİDONLARI BEN MÜHÜRLEDİM”
Ortaya çıkan detaylara göre, katil zanlısı Faik, cinayetten sonra evine çıkmak üzere olan iki komşusunu tehdit ederek onlardan yardım istedi. Tehdit altında kalan iki komşu, Faik’in evine girip cesetleri parçalama işlemine tanık olmak zorunda kaldı. Faik, kendisine ait kaynak makineleriyle cesetleri parçalara ayırdı ve parçaları büyük teneke bidonlara yerleştirdi. Ardından kapakları kaynakla mühürledi. Daha sonra, komşularından birinin arkadaşına ait araçla bidonları Silivrikapı Mezarlığı'nın kenarına götürerek bıraktı.
KOMŞULAR TEYİT ETTİKatil zanlısının tehdit ederek olaya dahil ettiği iki komşu da gözaltına alındı. İfade veren komşular, eve girdiklerinde kan donduran manzarayla karşılaştıklarını anlattı. Anlatımları, zanlı Faik’in sorguda verdiği ifadeyi doğruladı. Böylece, parçalanmış iki cesedin bulunduğu bu vahşi cinayet tüm ayrıntılarıyla açığa çıkarılmış oldu.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:44
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 09 Kasım 2025 09:39 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















