Türkiye nin sosyal panoraması: Değişen nüfus ile ailenin geleceği Politika Haberleri
Ankara24.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak haber yayımlıyor.
SETA, “Sosyal Panorama 2025: Türkiye’de Değişen Nüfus ve Ailenin Geleceği” başlıklı kitabın lansmanı kapsamındaq sempozyum düzenlendi. Türkiye’de hızla ve riskli şekilde değişen nüfus yapısı sempozyum kapsamından kapsayıcı olarak ele alındı.
TÜİK projeksiyonlarına göre ise önümüzdeki 5 yıl içinde ilkokul çağındaki çocuk sayısının 900 bin azalacağı öngörülüyor. Nüfus artış hızının 1,7 ile dünya ortalamasının altında kalması da uzun vadeli demografik riskleri artırıyor. Türkiye’nin en önemli meselelerinden olan ‘nüfus’ üzerine kapsamlı çalışma ortaya koyan SETA Vakfı, “Sosyal Panorama 2025: Türkiye’de Değişen Nüfus ve Ailenin Geleceği” başlıklı kitap lansmanı ve sempozyum ile meseleyi alanında uzman kişiler eşliğinde tartışmaya açtı. SETA Genel Koordinatörü Nebi Miş’in takdimi ile başlayan programda Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz da konuşma yaptı.
Türkiye’nin önündeki en büyük risk: Eksiye doğru seyreden doğurganlık hızı
Türkiye’nin nüfus artış hızı 2023’te binde 1,1, 2024’te ise binde 3,4 oldu. Doğurganlık hızı ise 2023’te 1,51, 2024’te 1,48 seviyesine gerileyerek yenilenme eşiği olan 2,1’in oldukça altında kaldı. Uzmanlara göre nüfusta görülen artışın kaynağı doğumlar değil; ağırlıklı olarak göç ve yaşam süresinin uzaması. Türkiye’nin demografik tablosu, nüfusun büyüse bile giderek daha az çocukla büyüdüğünü ve bu durumun hızla yaşlanan bir nüfus yapısına işaret ettiğini gösteriyor.
SETA’dan aile analizi
SETA tarafından yayımlanan “Sosyal Panorama 2025: Nüfus ve Aile” kitabı, Türkiye’nin hızla değişen demografik yapısını bütüncül bir çerçevede ele alan kapsamlı bir araştırma niteliği taşıyor. Çalışmada, bulunan 22 ayrı makale ile toplum yapısının temel bileşenleri olan doğum, ölüm, göç, evlilik, boşanma, yaş grupları (çocuk, genç, yaşlı) ve engellilik gibi başlıklar üzerinden Türkiye’nin aile ve nüfus yapısı ayrıntılı biçimde inceleniyor.

Kitap, 2024 ve önceki yıllara ait verilerle karşılaştırmalı analiz sunarak Türkiye’nin demografik dönüşümünü anlamayı amaçlıyor. 2025’in “Aile Yılı” ilan edilmesi, 2024’ü bu alanlardaki verilerin değerlendirilmesi açısından kritik bir yıl hâline getiriyor ve çalışma bu vurguyu merkeze alıyor.
Nebi Miş SETA Genel Koordinatörü
Türkiye’de Değişen Nüfus ve Ailenin Geleceği sempozyumunun açılışında konuşan SETA Genel Koordinatörü Nebi Miş, Türkiye’de doğurganlık hızının düşmesi, nüfusun yaşlanması ve aile yapısındaki dönüşümün politika yapıcılar için kritik bir alan haline geldiğini vurguladı. Miş, eğitim seviyesindeki artış, kentleşme ve yaşam tarzındaki değişimlerin doğurganlığı aşağı yönlü etkilediğini, nüfusun kendini yenileme hızının uzun süredir kritik seviyenin altında seyrettiğini belirtti. Türkiye’nin yaşlı nüfus oranının %10,6’ya yükselmesiyle yaşlanan ülkeler arasında yer aldığını ifade etti.
SETA Türkiye'nin nüfus ve doğum krizine 22 ayrı makale ile katkı sunuyor
Tanıtılan Sosyal Panorama 2025 çalışmasının, Türkiye’nin nüfus ve aile yapısındaki değişimi güncel verilerle analiz ettiğini aktaran Miş, raporun beş ana temadan oluştuğunu kaydetti: Doğum ve ölüm, nüfus hareketliliği, evlenme ve boşanma, kadın–çocuk–genç, engelli ve yaşlı nüfus. Miş, 22 özgün analizden oluşan çalışmanın Türkiye’nin toplumsal dönüşümünü çok boyutlu biçimde ortaya koyduğunu belirterek, yeni araştırmalara ve politika önerilerine zemin oluşturmayı amaçladığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz’dan Türkiye’nin demografik geleceğine dair uyarı
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, SETA tarafından düzenlenen “Sosyal Panorama 2025: Türkiye’de Değişen Nüfus ve Ailenin Geleceği” başlıklı kitap lansmanı ve sempozyumda Türkiye’nin demografik yapısında yaşanan hızlı dönüşüme dikkat çekti. Yılmaz, azalan doğurganlık oranları ve yaşlanan nüfusun, ülkenin geleceği açısından kritik bir noktaya geldiğini belirterek aile kurumunun güçlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
Doğurganlık hızında kritik gerileme
Yılmaz, Türkiye’de doğurganlık hızının son yıllarda belirgin bir düşüş gösterdiğini ifade etti.2001’de 2,38 olan toplam doğurganlık hızının 2017’de 2,08’e, 2024 itibarıyla ise 1,48’e kadar gerilediğini aktaran Yılmaz, nüfusun kendini yenileyebilmesi için gerekli olan 2,1 seviyesinin altına inilmesinin ciddi bir risk oluşturduğunu söyledi.Ayrıca 65 yaş üstü nüfus oranının 2023’te %10’a yükseldiğini, tek başına yaşayanların oranının ise %20’ye yaklaştığını paylaştı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz
“Nüfus artırma politikaları 1960’tan sonra tersine döndü”
Tarihsel sürece değinen Yılmaz, Cumhuriyet’in ilk yıllarında Osmanlı’nın kayıplarının ardından nüfusu artırmanın temel bir politika olduğunu hatırlattı.Bu yaklaşımın 1960 askeri müdahalesi sonrası sona erdiğini belirten Yılmaz, nüfusu azaltıcı politikaların ise özellikle 1980 darbesiyle hız kazandığını ifade etti.Yılmaz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yıllardır dile getirdiği “en az üç çocuk” çağrısının öneminin bugün daha net anlaşıldığını söyledi.
Sezaryen Oranları ve Aile Yapısına Etkileri
Doğurganlığı etkileyen unsurlara da değinen Yılmaz, Türkiye’de yüz doğumdan 68’inin sezaryenle gerçekleştiğini, bu oranın AB ortalamasının (%28) oldukça üzerinde olduğunu belirtti. Özel hastanelerde oranların %80’lere çıktığını aktaran Yılmaz, bu durumun doğum oranları üzerinde olumsuz etkisi bulunduğunu dile getirerek Sağlık Bakanlığı’nın ebelik sistemini yeniden güçlendirme çalışmalarına işaret etti. Yılmaz ayrıca, cinsiyetsizleştirme çalışmaları ve LGBT konularının da aile yapısı ve doğurganlık üzerindeki etkileri nedeniyle Nüfus Politikaları Kurulu tarafından takip edildiğini söyledi.
Aile ve Gençlik Fonu yaygınlaşıyor
Aile kurumuna destek amacıyla kurulan Aile ve Gençlik Fonu hakkında bilgi veren Yılmaz, doğal gaz ve petrol gelirlerinin bu fonun kaynağını oluşturduğunu belirtti.Pilot uygulamanın deprem bölgesinde başladığını söyleyen Yılmaz, fonun ülke geneline yayılacağını aktardı.Başlangıçta 150 bin TL olarak belirlenen iki yıl geri ödemesiz, faizsiz kredi desteğinin 26–29 yaş arası gençler için 200 bin TL’ye çıkarıldığını da duyurdu.
“Türkiye düzenli göçe ihtiyaç duyan bir ülke haline geldi”
Göç konusuna da değinen Yılmaz, Türkiye’nin artık düzenli göçe ihtiyaç duyan bir ülke konumunda olduğunu ifade etti. 8 Aralık 2024’ten bu yana 560 bin Suriyelinin ülkelerine geri döndüğünü belirten Yılmaz, bu nüfusun iki ülke arasında güçlü bir bağ oluşturacağını söyledi. Suriye’de istikrarın sağlanmasının yalnızca Türkiye için değil, tüm bölge için refah getirici olacağını vurguladı.
Türkiye’nin demografik dönüşümü: Değişen dini algılar ve sekülerizm
SETA’nın “Sosyal Panorama 2025: Türkiye’de Değişen Nüfus ve Ailenin Geleceği” sempozyumu ilk oturumun moderatörlüğünü Yusuf Alpaydın üstlendi. Oturumda, Türkiye’nin genç nüfustan yaşlanan nüfus yapısına doğru geçiş süreci akademisyenler tarafından çok boyutlu olarak değerlendirildi.
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Cenk Beyaz, “Sosyal Panorama 2025: Nüfus ve Aile” kitabının içeriğine ilişkin sunumunda azalan doğurganlık oranlarının nedenlerine dikkat çekti. Beyaz, eğitim seviyesindeki yükseliş, kadınların iş gücüne katılımının artması, eğitim sürelerinin uzaması, din ve kültürdeki değişim ve sekülerleşmenin doğurganlık eğilimini aşağı yönlü etkilediğini belirtti.
Yaşlanan nüfusun oluşturacağı en büyük tıkanıklıklar hangi alanda olacak?
Oturumun ikinci konuşmacısı İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Faruk Taşçı, “Nüfusun Yaşlanması ile Ortaya Çıkan Sorunlarla Mücadele” başlıklı sunumunda Türkiye’nin yaşlı nüfus oranının artık dünya ortalamasının üzerinde olduğunu ifade etti. Taşçı, yaşlanan nüfusun ekonomik, sosyal, psikolojik ve siyasi etkilerinin giderek daha görünür hâle geldiğini söyledi.
Taşçı, sağlık harcamalarının yaklaşık yüzde 45’inin yaşlıların kronik hastalıklarına bağlı olduğunu; kuşaklar arası dayanışma baskısının ise “sandviç nesli” olarak tanımlanan yetişkin kuşaklar üzerinde arttığını vurguladı. Bu grubun hem çocuklarına hem de yaşlı ebeveynlerine bakım sağlamak zorunda kalmasının önemli sosyo-psikolojik yükler oluşturduğuna dikkat çekti. Ayrıca yaşlı nüfus arttıkça siyasi eğilimlerin de bu kesimin ihtiyaçlarına göre şekillenme eğilimi gösterdiğini belirtti.
İşgücü süresi uzatılmalı
Çözüm önerilerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Taşçı, yaşlıların işgücünde daha uzun süre tutulmasının önemine işaret etti. 65 yaş üstü vatandaşların çalışma hayatında kalmasını sağlayacak “ertelenmiş emeklilik” benzeri modellerin hayata geçirilmemesi durumunda “yaşlı yoksulluğu” riskinin artacağını söyledi. Oturumda konuşan uzmanlar, demografik dönüşümün sosyal politika, eğitim sistemi ve işgücü piyasası üzerinde önemli etkiler oluşturacağına dikkat çekerek Türkiye’nin bu değişime hazırlıklı olması gerektiğini vurguladı.
Gıdalardaki pestisit üreme sağlığını etkiliyor
Sempozyumun ikinci oturumunda konuşma yapan Bandırma 17 Mayıs Üniversitesi öğretim üyesi Bilal Coşan, doğurganlık hızının düşük olmasıyla birlikle ideal eş ve ideal ebveyn olma çıkmazının etkisi olduğuna vurgu yaptı. Coşan, sosyal devlet algısından bahsederken “Maddi yardımlar kısa vadede etki edecektir. Özellikle düşük bütçeli haneler için mümkün” olduğunun altını çizdi. Coşan ayrıca Türkiye’de pestisit kullanımının dünya ortalamasının üzerinde seyretmesinin doğurganlık hızındaki düşüşü tetikleyen çevresel faktörler arasında yer aldığını vurguladı. Bunun esas sebebi ise tarımsal kimyasallara hormon dengesini etkilediği, üreme sağlığını zayıflattığı ve uzun vadede demografik riskleri artırdığı biliniyor.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:94
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 20 Kasım 2025 18:07 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















