Ankara24.com
close
up
Türk Kürt Arap birliği Türkiye Yüzyılı’nın anahtarı mı? Gündem Haberleri

Türk Kürt Arap birliği Türkiye Yüzyılı’nın anahtarı mı? Gündem Haberleri

Yenisafak sayfasından alınan verilere dayanarak, Ankara24.com duyuruda bulunuyor.

Yeni Şafak’ın ses getiren serisi Hafıza Büyük Resim’in 103. bölümünde Ersin Çelik ve AK Parti Ordu Milletvekili İbrahim Ufuk Kaynak, bölgede “Türk–Kürt–Arap birliği: Bu coğrafyada kararı kim verecek?” başlığıyla tarihi bir perspektif sundu. Kaynak, Türkiye'nin kararlılığını şu sözlerle ifade etti: “Kararı biz bölgede kendimiz, içimizde vereceğiz. Dış güçler benim adıma bu masada bulunmayacak. Ben başaramazsam hiç kimse başaramaz” vurgusuyla iç barışın önemine dikkat çekti. Programda, Selahaddin Eyyubi ve Yavuz Sultan Selim dönemindeki birlikteliklerin, bugünkü "Kardeşlik Projesi"nin tarihsel kodları olduğu anlatılarak "Türkiye Yüzyılı'nın" iç huzur sağlanmadan inşa edilemeyeceğinin altı çizildi.

Yeni Şafak İnternet Yayın Yönetmeni Ersin Çelik ile AK Parti Ordu Milletvekili İbrahim Ufuk Kaynak, "Hafıza Büyük Resim" programının 103. bölümünde, küresel dengelerin yeniden kurulduğu bu sancılı dönemde Türkiye'nin başat aktör olma hedefini ve bu hedefin en kritik ayağı olan bölgesel kardeşliği masaya yatırdı. Programda, "Türkiye Yüzyılı" vizyonunun gerçekleşmesi için Türk, Kürt ve Arap yerleşik halklarının birliğinin şart olduğu vurgulanırken, Suriye'de yaşanan onca eleştiriye rağmen kazananın Recep Tayyip Erdoğan'ın sabırla uyguladığı devlet siyaseti olduğu belirtildi. İbrahim Ufuk Kaynak, Batı'nın masa kurmasının amacının kaosu oluşturup devam ettirmek olduğunu belirterek, Türkiye'nin başlattığı "Kardeşlik Projesi"nin Devlet Bahçeli'nin desteğiyle "dış güçleri dışarıda bırakan" bir irade ve liderlik hamlesi olduğunu ifade etti.

Çelik ve Kaynak, “Hafıza Büyük Resim” programının bu bölümünde şu konulara değindi:

Ersin Çelik:

2025 yılı geride kalıyor. Şöyle kodlamak lazım, içinde bulunduğumuz yüzyılın ilk çeyreği tamamlanmış oluyor. Bu çünkü bir mihenk taşı. Hem dünya için hem Türkiye için çok önemli sonuçların yaşandığı, olayların yaşandığı bir yıl. Allah'a hamd olsun son birkaç yıldaki o büyük felaketleri değil de daha çok siyasi ve politik sonuçları konuştuğumuz bir yıl. Türkiye açısından da coğrafyamız açısından da dünya açısından da önemli meseleler oldu. Biz bugün birinin üzerinde duracağız çünkü bundan sonra da konuşacağımız bir mesele. 'Terörsüz Türkiye' projesi denir, çalışması denir, vizyonu denir. 'Türkiye Yüzyılı' kavramının altındaki büyük başlıklardan biri denilebilir. Ama çok büyük bir mesafe katedildi. Yani 40 yıldan fazladır coğrafyanın adeta kanını döken, enerjisini, birikimini sömüren bu terör belasının kökünden kurutulması için çok büyük adımlar atıldı. Hem politik hem de sosyolojik adımlar atıldı. Tabii coğrafyadaki değişim ve dönüşüme de bakmak lazım. Suriye'deki devrimi geçtiğimiz yıl konuşuyorduk, üzerinden bir yıl geçti. Ama Suriye'deki devrimin sonuçlarından birini bugün aslında konuşuyor olacağız. Yani meseleye sadece Türkiye açısından bakmamamız gerekiyor, bir söylem var: Türk, Kürt ve Arap kardeşliği söylemi. Biraz bunun üzerinden gideceğiz zaten. Yani bu bir romantik slogan mı? Bunun altı nasıl doldurulur? Türk, Kürt ve Arap kardeşliğinin bu coğrafyadaki tarihsel gerçeğiyle bir daha nasıl yüzleşebiliriz? Bunu konuşmamız lazım.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Dünya, söylemiş olduğunuz gibi değişik bir döneme geçti. Bütün dünyada dengeler bozuldu. Yeni bir denge kuruluyor. Henüz kurulmadı. Şu anki sancılar onun sancıları. Bu yeni dengenin içerisinde bizim bütün derdimiz, Türkiye'nin baş aktörlerden biri olması. Esas şöyle diyelim: Bütün programlarımızın amacı da bu. Türkiye'nin tarihsel olarak köklü, en derin köklü olan milletler ve devletlerden birinden söz ediyoruz. Ve bu bugüne bu kardeşliği sağlayarak geldi. Biz bugün onun tarihi köklerine gideceğiz. Aynı zamanda bugünü anlayacağız. Ona göre de önümüzdeki 20 yılda bölgemizde neler şekillenebilir? Çünkü bölge, 1917 yılındaki Balfour Deklarasyonu ve Osmanlı'nın bölgeden çekilmesi bunların hepsi, bölgede, bölgenin yerlisi olmayan, aslı olmayan insanlar tarafından yönetilen ve bu yönetime bir türlü rıza göstermeyen halklardan oluşuyor. Esas sıkıntı oradan başlıyor. Ama bu vatandaşların tabii ki temel amacı emperyalizm. Kolaydan da bulundukları mevkiyi terk etmek istemiyorlar. Biraz önce Suriye'den bahsettiniz. İşte o, onun son dalgasıydı. Bu iş uzun sürdü, 12-13 sene, ama sonucunda o kadar insanın eleştirmesine, o kadar üst perdeden konuşan insanlara, yerli ve yabancı, hepsine rağmen aslında kazanan Recep Tayyip Erdoğan'ın siyaseti oldu. Onun uyguladığı metot oldu. "Suriye elimizden gitti”, “İsrail'in planları", "Amerika'nın planları" sonucuna bakalım bugün. Çünkü devlet sabırla yönetilir. Devlet, anlık tepkilerle hareket etmez. İkincisi, Türk devletinin haklı olmayacağını düşünüyorlardı.

Ersin Çelik:

Kim düşünüyordu?

İbrahim Ufuk Kaynak:

Bu, bizim içimizde esas yetiştirilmiş. Hep bahsediyoruz, İngiliz elçisinin atlarını çıkarıp arabasını çeken adamlar diyelim kısaca.

Ersin Çelik:

Jön Türkler.

TÜRKİYE YÜZYILI İÇİN İÇ KARDEŞLİK TAMAMLANMALI

İbrahim Ufuk Kaynak:

Jön Türkler bizim içimizdeki. Ama bunlar tabii dışarıdaki bir aklın yönetiminde. Esas problem de orada başlıyor. Türkiye, FETÖ darbe girişiminden sonra değişik bir yola girdi. O yolun bütün taşlarını döşemek zorundayız. Çünkü önümüzdeki yüzyıla ‘Türkiye Yüzyılı’ diyoruz. Türkiye Yüzyılı'nı inşa edebilmek için Türkiye'nin iç kardeşliğini tamamlaması lazım. Bizim içimizde düşüneceğimiz hiçbir şey olmayacak. Bir terör örgütü dün de bugün de bundan sonra da elinde Amerikan veya Avrupa yardımı olmadan bir gün dahi yaşayamaz. Şu anda da benzer şeyleri hâlâ İsrail gibi bir uydu devlet vasıtasıyla yapmak istiyorlar. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri. Kendisi diyor ki: “Amerikan çıkarları”. Biz Türkiye'nin güvenliği diyoruz, o Amerika'nın çıkarları diyor. Diyoruz ki: "Amerika'nın çıkarları dediğiniz şey, Türkiye'nin güvenliğini tehdit ediyor." "Ben ona karışmam." diyor ve ipi sonuna kadar geriyor. Özelliği oydu; o dediğimiz yapının ipi sonuna kadar gererler, dedik. Şimdi Türkiye buna karşı büyük bir atılım yaptı. Bu yaptığı atılım da bir kardeşlik projesi olarak ortaya çıktı. Hemen bunun üzerine eleştiriler gelmeye başladı. İnsanlar demeye başladılar ki: "Bunun yeri mi, zamanı mı? Niye böyle bir şeye kalkışıyorsunuz?" Sanki Türk devletinin kendi aklı yok, kendisi bir plan yapamıyor. İllâ yabancılar bizim adımıza yapacaklar. Son görüşmeyi hatırlayalım: Norveç, Oslo. Oslo'da kimin yönetiminde toplandık? Onların yönetiminde. Masayı kuran onlar. Batı, masa kurarsa problem çözmek için kurmaz; kaosu oluşturup devam ettirmek için kurar.

Ersin Çelik:

Kayıtları da onlar sızdırdılar.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Evet.

Ersin Çelik:

FETÖ'cülere verdiler.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Aynen öyle. Çünkü onlar masayı kurduğunda kendi siyasetlerini, başta Amerika'nın ve Avrupa'nın çıkarlarını korumak için yaparlar.

Ersin Çelik:

Bir ders oldu o zaman, değil mi?

İbrahim Ufuk Kaynak:

Tabii ki.

Ersin Çelik:

Kurulmuş masaya oturmaktansa, kendi masanı kurup gerektiğinde başkalarını o masaya oturtmak.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Bu noktada da içten ve dıştan, "Sen bunu yapamazsın ki, senin böyle bir şeye gücün yok ki" dediler. Yani bu, 2016 yılında Dubai'de fuar yapıldığında Türkiye ilk TB2'sini gösterdiğinde Amerikalı generallerin gülmesini hatırlatıyor bana: "Bunlar ne? Oyuncak gibi bir şey getirdiler." Aynısını Türkiye'nin içinde dediler. Hatırlarsınız, KAAN savaş uçağımız için neler demediler. Bu aynı fuarlar 2017'de, 2018'de, 2019'da devam etti. Ama 2020'deki fuarda bütün gözler, dünya fikirleri değişmeye başlamıştı. Çünkü Karabağ olmuştu. Dengeyi artık bölgede ben kurmak istiyorum diyen bir devlet yapılanması vardı. Hâlâ daha birileri anlamak istemese de aşağılık kompleksinden dolayı kabullenmese de tamam. Bu her zaman bundan önce de oldu. Yine olacak. Kervan yoluna devam edecek. Bu bir iradeydi, bu bir liderlik iradesiydi. Şimdi o liderlik iradesinin yanına Devlet Bahçeli'nin Cumhur İttifakı katıldı. Hepsi birlikte şöyle düşünüldüğünde Türkiye hiç tahmin edilemeyecek noktadan girdi. Yani Devlet Bahçeli'nin açıklaması en uç görünen ama aslında hiç de değil. Kardeşlik Projesi diyoruz. Kardeşlik Projesi'nin tam ortasına oturdu. Tabii ki tepki çekmesi normal. Çünkü insanlar dıştan bakarak karar verirler. Bu zamana kadar alıştırılmış olan olgularla karar verirler. Bunları değiştirmek bazen çok zor oluyor. Ama ben bizim milletimizin bunu rahatça anlayacağına inanıyorum. Çünkü Türkiye, kendi bölgesinde eğer bu iç huzuru sağlarsa emin olun Türkiye Yüzyılı'nın önünde hiçbir engel olmayacak.

Ersin Çelik:

Türk, Kürt, Arap kardeşliği tam olarak ne demek oluyor? Çünkü siyaset de bunu Türkiye'de malzeme yaptı. Muhalefet buna karşı çıktı.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Aslında şöyle bir coğrafi bölgeden bahsediyoruz. Bizim bulunduğumuz coğrafi bölge. Ben bunun adını illâ Ortadoğu olarak kullanmak istemiyorum ama mecburum. İnsanların kafasında şekillenmiş, Batı'nın kavramları bu. Mecbur kalıyoruz bunları yine söylemeye ama bizim bulunduğumuz coğrafyada yerleşik milletler kim? Kürt, Türk ve Arap. İran'ı da katabilirsek bir de Farsîler var. Yani İran'ın içerisinde yarısı da zaten Türk.

Ersin Çelik:

Kürtler de var.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Tabii Kürtler de var. Yani Türk, Kürt, Arap yerleşik halkları. Peki bu bölgede bir problem olduğunda kimin çözmesi daha mantıklı? Dışarıdan bakıldığında normalde bu insanların bir araya gelip kendileri çözmesi mantıklı. Peki, 1917'den bu zamana kadar geçen süre içerisinde ne oldu?

Ersin Çelik:

Bağları kopardılar.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Bu bağlar kopartıldığı için, suni sınırlar oluşturuldu. Hatta Metin Akpınar'ın herhâlde o konuda bir filmi vardı. Bir sabah kalkıyorlar, hemen sınır olmuş. Karşı tarafta akrabaları duruyor, el sallıyorlar, geçemezsin.

Ersin Çelik:

Propaganda filmi, rahmetli Kemal Sunal'ın oynadığı filmde.

SURİYE’DE OLAYLAR BAŞLADIĞINDA BÖLGEDE HANGİ ÜLKELER VARDI?

İbrahim Ufuk Kaynak:

Evet, o kadar ilginç ki, biz bu kararları kendimiz vermeye kalktığımızda tepki geliyor. Gelmesi normal çünkü anlatmak zorundayız millete. Bu işin kodlarında. Yerleşik halk dedik, bu halklar. Peki geriye kalanlar başka kim? Hangi unsurlar vardı? Amerikalılar vardı. Ama hatırlayın, Suriye'de ilk olaylar başladığında bol miktarda Avrupa vardı. Fransızlar vardı, İngilizler vardı. Alman bayraklarıyla sallananlar vardı.

Ersin Çelik:

Kanadalılar vardı.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Ruslar vardı, Amerikalılar vardı. Olmayan yoktu. Bölgenin yerleşik halkının nasıl idare edileceğine başkaları karar vermeye çalışıyordu. Ve Türkiye'nin stratejisini bir türlü kavrayamadılar geçen zaman içerisinde. Ben özellikle bizim muhalefete de söylüyorum: Gerçekten şunu kavramak aslında çok kolay. Bu dediğim şahıslar gelip geçiciler. Yerleşik olanlar kalıcı. O zaman burada bir problem olduğunda mantıklı olan bu halkların kendi aralarında bu işi çözmesi. Ama kimin yönetiminde, kimin bir güç olması lazım?

Ersin Çelik:

Jeopolitik olarak geçmişten, tarihten gücünü alan bir devlete ihtiyaç var burada. İşgalci olmayan, sömürgeci olmayan bir devlete ihtiyaç var.

TÜRKİYE’NİN MEDENİYET MİSYONU

İbrahim Ufuk Kaynak:

Karabağ'da, Libya'da, Somali'de Türkiye bunları kanıtladı. Bizim kafamızda böyle insanları sömürmek yok. Biz gittiğimiz yerde kanı durduruyoruz, inşaat yapıyoruz; yani medeniyet. Bazıları anlamakta zorlansa da Türkiye bu olaya başladı ama çok büyük bir adım daha gerekliydi. O adım, Sayın Devlet Bahçeli'nin açıklamasıyla ortaya çıktı. Herkes şoke olmuştu aslında. Emin olun, ben olayları sadece şöyle düşündüm: Dedim ki "tam kitabın ortasından konuşmak" derler, tam oradan başladık. Bir, dış güçlerin hepsini dışarıda bırakan bir konuşmaydı. Konuşmanın inceliği o zaten. Dış güçlerin hepsini. İki, kararı biz bölgede kendimiz, içimizde vereceğiz. Üç, Türkiye'nin liderliği içerisinde vereceğiz. Niye? Gücü temsil ediyor, güvenilirliği temsil ediyor ve insan haklarına veya insani bütün değerlere, medeniyet kavramına sahip, geçmişinde de vicdan medeniyetinin sahibi olan bir devlet. Türkiye bu projeye o yüzden başladı. Yerleşik olmayanların çoğunluğu gitti. En son Rusya'ydı, gücü epey azaldı ama Amerika Birleşik Devletleri, oradaki terör örgütünün uzantısı olan SDG'ye tutunarak orada kalmaya çalışıyor ve bunu İsrail'in isteğiyle yapıyor.

Ersin Çelik:

Ama böyle eskisi gibi bir hareket alanları yok. Türkiye'yi köşeye sıkıştıracak, zora sokacak, telaş ettirecek bir şey de yok, bir güç de yok ortada.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Söylemlerle sıkıştırmaya çalışıyorlar sürekli olarak.

Ersin Çelik:

Bir sopa gibi tutmaya çalışıyorlar ama sopanın kendisi çok cansız, söğüt ağacındanmış gibi.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Aynen öyle. İpi sonuna kadar gererler diye müdahale edemedikleri bir şey var. O da Türkiye'nin içerisindeki "biz masayı kurduk" gerçeği. Herkes toplandı masanın çevresine. Cumhuriyet Halk Partisi nedense dışarıda kalmayı tercih ediyor ama diğerlerinin hemen hemen hepsi birleşti. Parlamentoda eline alınca yabancıların bu olaya müdahale etme şansı kalmadı.

Ersin Çelik:

Kaldı ki bir yıl önce masa kuran partiden bahsediyoruz.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Evet.

Ersin Çelik:

Çünkü kendi masası dağıldı. Kurulan masa dağıldı, değil mi?

İbrahim Ufuk Kaynak:

Evet.

Ersin Çelik:

Kurdurulan masa.

TERÖR ÖRGÜTLERİ İLE NEDEN GÖRÜŞÜLÜR?

İbrahim Ufuk Kaynak:

Bu sefer şöyle bir beklenti var: Acaba hakikaten nasıl bir çözüm yolu ortaya koyacaklar? Peki biz bu programda ne yapıyoruz? Bizim programda yaptığımız da şu: Biraz önce dedim ki yerleşik halklar var. Bu yerleşik halklar Norveç'te, Oslo'da, bilmem nerede verilen kararlarla beraber yürümeyecek. Anlaşmaların yapıldığı İstanbul'da, Ankara'da artık yürüyecek bu işler. Yani hem siyasi olarak bu düşünce hem diplomatik olarak atak şansımız ilk defa bize geçti. Şimdi kontrol bizim elimizde. Niye? Dışarıdan müdahale edilememesi yabancı güçleri çıldırtıyor. Yani onlar eğer olurlarsa. Yoksa biz bu işi yaparsak, bu işin sonunda bu adamların bölgeden çekilmesi şart olacak. Mecbur olacak. Bunların hepsi gelip geçici stratejik güçler. Peki bu arada bize dediler ki: "Şununla görüşürsün, bununla görüşürsün.” Terör örgütüyle görüşülür mü? Şöyle izah edeyim: Devlet herkesle görüşür. İstihbarat herkesle görüşür. Görevi budur. Bir zamanlar Sayın Kılıçdaroğlu demişti ki: "MİT biraz şeffaf olmalı." Şeffaf olur mu? Millî İstihbarat Teşkilatı adı. Ne şeffaflığı? İstihbarat örgütlerinin böyle sizin anladığınız anlamda bir şeffaflık yaparsa eğer batmış demektir ülke. Burada yapmaya çalıştığımız olay, bir kardeşliği inşa edebilmek için aradaki güven unsurunu yerine getirmemiz lazım. Türkiye'deki şu anki anlaşmalar, bu güven unsurunun birinci hamlesini başardı mı? Evet, başardı. Mecliste bir araya toparlandık mı? Toparlandık. Aynı masanın çevresine oturduk. Fikirlerimizi söyleyebildik mi? Söyledik. Peki, kontrol de bizim elimizde. Dışarının kontrolü yok. İçeriden herkes fikirlerini söylüyor, tartışıyor.

Ersin Çelik:

Tartışıyorsa herkes oturup tartışıyor. Şeffaf bir şekilde fikrini söylüyor, itirazını ediyor. Masaya oturanı da oturmayanı da.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Bu sefer dediler ki: "Sen onlarla masaya oturamazsın." Ben kimle oturacağım? Problemin tarafı kim? Onların siyasi temsilcisi kim? Bir terör örgütü var. O terör örgütünü savunan bir siyasi yapı var. Dediler ki: "Acaba bunlarla görüşülür mü?" Biz İngiltere ile iki yüz yıla yakın harp ettik. Kocaman bir imparatorluk kaybettik sonucunda İngiliz, Fransız, Avrupa güçlerine karşı.

Ersin Çelik:

Tükenmiş olan Avrupa imparatorlukları bizim kaybetmemiz üzerine kuruldu.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Biz bunlarla görüşme yapıyorduk. İngilizler 1916-17'de Mısır'ı aldıklarında esir olan Osmanlı, Türk, Kürt, Araplardan oluşan askerlerin üzerlerinde sülfürik asit denediler. Biz bu milletlerle şu anda yan yana oturup anlaşmalar yapıyoruz.

Ersin Çelik:

Sanki hiçbir şey olmamış gibi hayranlık duyuyoruz, değil mi? Onlardan medeniyet devşirmeye çalışıyoruz.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Aynen öyle. Amerika Birleşik Devletleri Kurtuluş Savaşı'nda olduğu gibi, bizim İngiliz olarak gördüğümüz gemilerin arkasında bir de Amerika'nın gücü ve parası vardı. Türkiye'deki okulların çoğunda Amerikan sermayesi vardı o zaman için. Biz yine Amerika ile beraber yan yanayız. Biz Rusya'yla da görüşüyoruz. Hâlbuki Rusya bütün Türkistan'ı acımasızca fethetti, katletti. Türklerin atlarını bile öldürdü. Yani at katliamı, 80 bin tane Ahal Teke atı.

Ersin Çelik:

Evet.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Biz bunlarla da oturup görüşüyoruz. Tarihte milletler, devletler için kalıcı düşmanlık yoktur. Devlet problemleri çözer. Amerika Birleşik Devletleri'ni anlatıyorlar. Amerika Birleşik Devletleri bildiğim bütün örgütlerle tek tek görüşüyor, ister açık ister kapalı. Niye? Hesap soracak yok. Bizdeki olay şu: "Sen bununla görüşme." Kim görüşecek? Ben görüşmezsem başkalarına mı bırakacağım? Aracı mı koymamı istiyorsunuz? Aracı koymuyorum. Devlet aklı dediğimiz bizim bu. Devlet güçlüyken korkmaz. Güçsüzken sen kork. Türk devleti bu son 200-300 yılın devrimini yaptı. Türkiye, birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü nesli yapmadan yeryüzünde beşinci nesle başlayan ilk devlet, tek devlet aynı zamanda. Biz buna güvenerek belirli bir seviyeye geldik. Bunu görüyoruz. Bunu biz değil, dünya görüyor zaten. Uçağın motorları şöyle şöyle diyenler, 48 milyar dolarlık anlaşma yapılınca nereye bakıyorlar, anlayamazlar. Onların anlaması zor. Bu bölgedeki kararı biz vereceğiz. Biz onun için taraflarla görüşürüz. Ben herkesle görüşürüm. Taraf kimse, Türkiye'nin bu grupla görüşmesinde gerek DEM Parti ile bana göre bundan daha doğal bir şey yok. Yapmamız gereken bu zaten. Türkiye bu yolla neyi sağlamaya çalıştı? Birinci aşaması ortamın yumuşaması. Yumuşadı mı? Yumuşadı. Ben bunu mecliste de hissediyorum: Ortamın yumuşaması. İkinci, birbirini anlayabilecek cümleleri kullanma. Acıtıcı cümleler yerine akılcı cümlelerle, sonuç alıcı cümlelerle. Çünkü insanın konuşma tarzı bazen dengeyi kaçırabiliyor. O dengeyi kaçırdığın zaman karşıdakiyle iletişimin kopuyor. Başlamadan kopuyor. Sana duvar örüyor. Sen söylesen de anlamıyor. Niye? Hakaret diliyle başlıyor. Cumhuriyet Halk Partisi mesela aynı şeyi yaptı. Bizim grup başkanımız Leyla Hanım'a çok ağır hakaretlerle saldırdılar. Çok aptalca. Hiç akıllıca bir hareket değil biliyor musunuz? Bu, olayı bozmaya yönelik, yapmaya yönelik bir hamle değil. Türkiye bunların hepsini aştı. Dedi ki: "Ben bu masayı kendim kurdum. Kararı kendim vereceğim. Dış güçler benim adıma bu masada bulunmayacak.” “Ben isteklerimi Amerikalıya söyleyeceğim, Amerikalı onlara söyleyecek." Yani görüşmemiş mi olacağım?

Ersin Çelik:

Öyle bir masa çözümsüzlük masasıdır.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Aynen öyle. Bunun adı zaten bu zamana kadar öyle oldu. Çünkü bir terör örgütünün amacı, bir devletin büyümesinden her yıl yüzde 3 koparmaktır. Bunu yapabilirlerse kendilerini başarılı görür emperyal güçler. İçerideki terör örgütünün üyeleri bu kadar ayrıntıyı bilmez, düşünmez. Onlar bambaşka şeylerle motive olurlar. Ama sonucunda şu anki yapmış olduğumuz hamle akılcı mı? "Bundan önce böyle bir şey yapıldı mı?" Çünkü bazılarının kafasında şu soru var: "Sen bu işi başarabilecek misin?" Evet. Ben başaramazsam hiç kimse başaramaz. Niye? Çünkü ben bunu daha önce de yaptım ve başardım.

Ersin Çelik:

Nerede?

İbrahim Ufuk Kaynak:

Bunun birincisi Selahaddin Eyyubi ile beraber 1187'de Kudüs'ün alınmasında gerçekleşti.

Ersin Çelik:

Yani İttihad-ı İslam orduları kurdu. Ve çok eleştirildi, değil mi?

İbrahim Ufuk Kaynak:

Kudüs fethedilmeden önce 1185-1186 yıllarında, Selahaddin Eyyubi çok büyük bir çalışma içerisindeydi. Selahaddin Eyyubi bir Kürt aslında. Baba tarafından Yemen'den gelme Arap kökleri de var. Yani hem Arap hem Kürt. Kimin yanındaydı Selahaddin Eyyubi? Nurettin Zengi'nin. Zengiler bir Türk devleti. Türkî devlet.

SELAHADDİN EYYUBİ KUDÜSÜ FETHETTİĞİNDE NE OLDU?

İbrahim Ufuk Kaynak:

Birliktelik olmuş mu? Evet, birliktelik olmuş. Selahaddin Eyyubi ne kadar Kürtse, herkes o kadar Kürt. Selahaddin Eyyubi o kadar Türt. Çünkü ben bu anlattığımın içerisinde Selahaddin Eyyubi'nin hem Araplardan hem Kürtlerden hem Türklerden tam destek aldığını görüyorum. Zengi devletinin getirmiş olduğu gelenek de zaten buydu. Bölgedeki halklarla çatışma değil, bir güç olarak kontrolü ele geçirme. Peki, o zaman ne vardı? Birinci Haçlı Seferi yapılmış, İkinci Haçlı Seferi yapılmamıştı. Bölge Hristiyan krallıklarla doluydu. Ve bu krallıklar içerideki Büveyhîoğullarıyla yani Şii gelenekli, terör kavramını içselleştiren bir grupla beraber ortak hareket ediyorlardı. Buna karşılık diğer güçlerin birleşmesi lazımdı. O güç birleşimini yapan aslında Nurettin Zengi'nin başkanlığında, daha sonra da Selahaddin Eyyubi'nin tamamladığı ve Kudüs'ün ele geçirilmesiyle sonuçlanan ve Kudüs'te dökülen kanın durmasını sağlayan harekâttı.

Ersin Çelik:

Öncesi de var, değil mi? Kudüs'ten önce alınan yerler var. Yani aşama aşama, Kudüs bir anda alınmadı.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Alınmadı. Çünkü bir de o bölgede aklî insanların, akıllı insanların, karar vericilerin, toplumu yönlendiren insanların nasıl bir yapı içinde olduğunu düşünelim. 1068'e geri gidelim. 1068 yılında Sultan Alparslan'ın Büyük Selçuklu olduğundan söz ediyoruz. O dönemde Nizamiye Medreseleri kuruldu. Nizamiye Medreselerinin daha sonra rakamı 16'ya kadar ulaştı. Burada devlet aklıyla yetişen insanlar zaten yetişmişti. 1187'ye kadar geçen 80-90 yıllık zaman içerisinde bölgeyi terörden, karışıklıktan kurtarmak isteyen, akıllı, devleti bilen, insanların sosyolojik davranışlarını tahlil edebilen bir grup oluşur.

Ersin Çelik:

Bir de mezhepçiliği devre dışı bırakan, sapkınlıkla mücadele eden ki Nizamiye Medreselerinin teorik olarak mücadele ettiği neydi? Bâtıniler.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Evet, Bâtınilerdi.

Ersin Çelik:

Yani bu Haşşaşiler. Günün FETÖ'sü.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Nizamülmülk aslında bir Fars.

Ersin Çelik:

Evet.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Hasan Sabbah da Farsî. Hasan Sabbah kendisine diyor ki “Niye bu Türklere hizmet ediyorsun? Biz kendi devletimizi kurup, eski Sasani Devleti gibi bir Pers İmparatorluğu yapalım. Sen niye bunlara hizmet ediyorsun?” diye soruyor. Bu diyor ki: "Biz sadece karışıklıktan anladık. İlk defa bu adamlar bize öyle bir yetki verdi ki, bu kardeşliği pekiştirebilme yetkisini verdi." O İsfahan'da ilk karşılaştıkları bir medrese. Ben de gittim, ziyaret ettim. Şimdi yıkıntılar arasında ama bu çok önemli. Orada yetişen akıllı insanlar ve onların öğrencileri söyleyin, Gazali'den itibaren.

Ersin Çelik:

Tabii, Gazali Bağdat Medresesi’nin başmüderrisi.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Tabii ki en büyüğü Bağdat'taki Nizamiye Medresesiydi. Burada yetişen insanlar zaten İslam kardeşliği fikriyle bulanmıştı. Belirli bir ırkçılık taraftarı değildi.

Ersin Çelik:

Fitne yok, fesat yok, ayrışma yok.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Aynen öyle. Selahaddin Eyyubi, 1187 yılında Kudüs'ü alırken arka planında hazırlanmış olan bir devlet aklı vardı. Bazıları çok basite alıyorlar bizim medeniyetimizi. Bazen koca koca adamlar çıkıyorlar televizyona konuşurken olayı çok basite alıyorlar. Aslında bu, tarih bilmemezliktir. Tarihi bilirsin, anlatırsın: "Şu tarihte, şu oldu." Benim dediğim o değil. Tarihin siyaseti, diplomasisi, ekonomisi, gücü hepsini birlikte değerlendireceksin; o döneme yansımasını. Biz kültüre yansımasını konuştuk. O grup oluşmuştu ve 1187'de Kudüs alındığında aslında hem Kürtler bu işi sahiplendi hem Türkler bu işi sahiplendi hem Araplar bu işi sahiplendi. Çünkü bizim bugünkü anladığımız anlamda bir ulusçu devlet anlayışı yoktu. Oradaki kardeşlik, aynı inanç bağlamının insanlarıydı.

Ersin Çelik:

Yani ümmetçilik.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Evet, ümmetçilik.

Ersin Çelik:

Ümmet bilinci.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Yani İslam medeniyetinin birer parçası olma. Bütün olay bu. İslam kardeşliğinin birer parçası olma. Bu, bugün de devam eder. Cuma namazına giden her insan şunu bilir veya normal namaza giden insan: Hiç kimse yanındakinin kim olduğuna bakmaz. Selamını verir, selamını alır, huzuru bulur, oturur. Çünkü orası kavga etme yeri değildir, orası kardeşlik yeridir. Camiler zaten bunun için yapılır. Cem (bir araya gelme) bu kardeşlik düşüncesi zaten buradan geliyor. İnsanlar yan yana otururlar; birbirleri hakkında fitne yapmak için değil, iyi öğütler dinlemek için bir araya gelirler. Kardeşliğin aslı da budur. Biliyor musunuz? Türkiye aslında şu anda bu yolu açtı. Tabii ki bunun içerisinde fikri ve ideolojisi yabancılar tarafından daha önce köreltilmiş olan veyahut kendisi, belirli bir yabancı ideolojiyi hayat tarzı olarak düşünen, kendinden ve benliğinden habersiz bir grup oluştu mu? Evet. Bu yalnız bizde değil, çok yerde oluştu. Ama bizi ilgilendiren, bizim kendi içimiz. Madem bu grup oluştu, biz şu anda bu grup bize ayrılıkçılığı tavsiye ediyor. Bu grubun aklı güzel bir akıl değil.

BÖLGENİN KURTULUŞU “BİZ” FİKRİYLE OLUR

Ersin Çelik:

Kavmiyetçiliğin de ötesinde bir şey.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Bireysellikten başlıyor. O kadar bir bireysellik var ki; sadece sensin, başka kimse yok. "Sen bu işi yaparsın artık." Aileler evlatlarına aynı şekilde yaklaşıyor: "Senin her şeye hakkın var." Yok, yok. "Biz"in olması lazım bunun. O "biz" kavramını tutturabilmek. Bu bölgenin kurtuluşu da ancak ve ancak "biz" fikriyle olur. Peki, buna birisinin öncülük yapması lazım. Yani Selahaddin Eyyubi ilginç bir insan.

Ersin Çelik:

Sadece bir komutan değil, aynı zamanda bir siyaset mühendisi.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Evet, o kadar ilginç ki kardeşlerinden üç tanesinin adını söyleyeyim. Olayın ne kadar olduğunu anlayalım. Bir tanesinin adı El Melikü'l-Muazzam Şemsüddevle Turanşah. Belgelerde Turanşah olarak geçiyor. Bu, Selahaddin Eyyubi'nin kardeşi; Türk birliğini savunan Turan fikrinin şahı. Bir diğer kardeşinin adını söylüyorum: Abdullah Tuğtekin

Ersin Çelik:

İsmin alameti Türklük.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Bir diğer kardeşinin adını söyleyeyim: Ebu Said Böri.

Ersin Çelik:

Böri, o da Türk.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Tabii.

Ersin Çelik:

Bu denklemdeki tek Kürt Selahaddin Eyyubi.

İbrahim Ufuk Kaynak:

O zamanki fikirle şimdiki fikri karşılaştırıyoruz. O zaman fikir şu: İslam kardeşliği. Peki, niye isimlerini böyle koyuyor Selahaddin Eyyubi'nin babası? Çünkü karşılarında, kınayanların kınamasından korkmadan savaşan bir millet var ve o asla geri adım atmıyor. Ve çok iyi bir devlet aklı var. Moğolistan'daki anıtlarda bile yazıyor. Devlet anlatıyor, sadece devlet anlatıyor. Bilge Kağan, Tonyukuk Anıtları, Vezir Tonyukuk. Bizim bir devlet aklı var, bir cesaret var. Bunu güçle ve milliyetçilikle; yani kavminin kendisi değil aslında, İslami bir milliyetçilikle.

Ersin Çelik:

Ümmetçilik.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Neyle bağlantı kuruyorsun o zaman? Bütün bölgenin yerleşik halkını artık sen bir kardeşlik çizgisi içerisinde birleştirdin. Türkiye'nin yapmaya çalıştığı bu. Türkiye'nin bu projesi yalnız Suriye ve Irak'ta değil. Bu bütün bölgeyle, bu Suudi Arabistan'dan Kuzey Afrika'ya kadar, Ürdün'e, bilmem nereye hepsine kadar. Birinci maddeyi söyledik: Selahaddin Eyyubi zamanında bir birleşme oldu. Sene 1185, 1187, 1200'lere gittik ve artık bizim altın çağlar başladı.

Ersin Çelik:

Evet, Osmanlı kuruluşu.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Tapınak Şövalyeleri Haçlı Seferlerini organize ediyorlar aynı dönemde. İkinci Haçlı Seferi'ni organize ederken söyledikleri şuydu: "Doğu çok zengin. Doğu çok rahat yaşıyor. Onlar çok akıllı insanlar. Siz bize paranızı verin. Oraya gidince ben sizi ödeyeyim." diyor Tapınakçılar. Ama yolda çoğunluğu öldüğü için bütün paraları Tapınakçılara kalıyor. Bu da olayın ekonomik tarafıydı. Öbür tarafa bağlayacağız. Peki, biz yine buraya gelelim. Selahaddin Eyyubi'nin sağladığı bu kardeşliğin ikinci aşaması neydi? İkinci aşaması aslında Yavuz Sultan Selim'di. Çünkü Memlük Devleti aslında o da bir Türk devleti. Güçlü bir devlet. Moğolları yenen milllet. Devletlerine "Ed-Devletü't-Türkiye" (Türk Devleti) adını koyan ama Mısır merkezli.

Ersin Çelik:

Evet.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Mısır merkezli, ama etkisi Dulkadiroğullarına kadar geliyor. Bizim güneyimize kadar geliyor. Bütün Suriye'yi, Ortadoğu'yu kaplıyor. Yavuz Sultan Selim'le, o zaman deniz kuvvetleri güçlü olmadığı için, Portekiz donanmasına karşı gerekli savunmayı sağlayamıyor. Özellikle Cidde'nin, Mekke ve Medine'nin ki o zamanlar hep anlatırım "Kirli Isabella" denilen bir Kastilya prensesi İspanya'da başa geçti ve İslami kardeşliği bitirmek ve Peygamber Efendimiz olan Hz. Muhammed Mustafa'nın kabrini Medine'den alıp İspanya'ya götürüp, kendisine göre yargılayıp yakacak. Böyle bir dönemde, bunun başka sebepleri de var; kaçan kardeşlerin oraya sığınması, Memlüklerin bunu kabul etmesi, Venediklilerle yapılan iş birliği birçok sebep var ama bana göre en etkin olanlardan bir tanesi bu kardeşliği sağlama projesiydi. Ve Yavuz Sultan Selim 1514'te Çaldıran'ı yaptığında kendisine en büyük desteği Kürtler verdi: İdris-i Bitlisi. Yanındaki o zaman 25 tane Kürt aşiretinin liderini tek tek ziyaret ederek ikna etmiştir İdris-i Bitlisi. Biz o yüzden İdris-i Bitlisi Havaalanı yaptık.

Ersin Çelik:

Evet.

İbrahim Ufuk Kaynak:

Bizim yaptığımız sebepsiz bir şey değil. Devlet kodları böyle bir şeydir. Kardeşlik kodları böyle bir şeydir. Bu hareketler bilinçsiz değildir. İdris-i Bitlisi'nin bu hamlesi esasında, o bölgede inanılmaz şekilde bir güvence oluşturdu. Burada bir şey var. Karşılığında tabii ki Osmanlı yönetimi aldıktan sonra, aslında bölge İdris-i Bitlisi ve beylerin yönetimindeydi; Osmanlı ile beraberdi. Dış güçlerin hepsine karşı yine birliktelerdi. Osmanlı'da zorlama yoktu. Eğer devlet yapısında bazen bazı zorlamalar görüyorsak, zamanın şartlarına ayak uydurabilme çabasıdır ve gelip geçicidir. Onların iyi zamanda düzeltilmesi lazım ve Türkiye aslında o dönemlerden birini yaşıyor. Bunun içerisinde aynı şekilde Araplar da var aynı bölgede.

En son güncellemeleri ve haberleri takip etmek için Ankara24.com'ı izlemeye devam edin, biz durumu takip ediyor ve en güncel bilgileri sunuyoruz.
seeGörüntülenme:103
embedKaynak:https://www.yenisafak.com
archiveBu haber kaynaktan arşivlenmiştir 18 Aralık 2025 15:26 kaynağından arşivlendi
0 Yorum
Giriş yapın, yorum yapmak için...
Yayına ilk cevap veren siz olun...
topEn çok okunanlar
Şu anda en çok tartışılan olaylar

Eski muhtar kendi bahçesinde ölü bulundu

17 Aralık 2025 02:28see184

Türkiye den çekilen Lipton un devri tamamlandı

16 Aralık 2025 19:20see169

Tokat Belediyesi nde dinleme cihazı soruşturmasında 2 kişi tutuklandı Tokat Haberleri

17 Aralık 2025 01:28see168

Bilecik te yol kenarında ceset bulundu

17 Aralık 2025 00:04see162

Almanya dan 50 milyar dolarlık savaş hazırlığı! Mecliste onaylandı

18 Aralık 2025 00:02see162

Einstin bir kez daha haklı çıktı! Uzay zaman girdabı ilk kez gözlemlendi

18 Aralık 2025 03:12see161

Almanya da Rusya ya savaş mesajı! Devreye almak zorunda kalacağız

18 Aralık 2025 00:57see160

Bitlis in merkez ve Güroymak ilçesinde eğitime kar engeli

17 Aralık 2025 06:39see159

Yabancı yatırımcılar borsaya dönüyor: 2026 için her şey olumlu!

17 Aralık 2025 13:30see157

Hatay da TIR dan 220 bin adet uyuşturucu ecza ele geçirildi Hatay Haberleri

16 Aralık 2025 21:52see156

Son dakika: ABD den beklenmedik karar! Suriye, Filistin ve 4 ülkeye yasak getirildi

17 Aralık 2025 01:34see154

İmamoğlu’nun A takımı da yolsuzlukları anlattı: Gizli değil çok açık Yerel Gündem Haberleri

17 Aralık 2025 04:04see149

Yalnız yaşayan yaşlı adam yangında hayatını kaybetti Konya Haberleri

17 Aralık 2025 02:16see127

Heimlich manevrası yine hayat kurtardı.. Sözcü Gazetesi

17 Aralık 2025 00:35see126

ABD yönetimi, seyahat yasağı bulunan ülkeler arasına Suriye ile Filistin i de ekledi

17 Aralık 2025 00:54see123

Bursaspor Başkanı Çelik ten tezahürat tartışmalarına açıklama

18 Aralık 2025 01:26see122

Pera Müzesi nde Ortak Duygular Sergi Turu

18 Aralık 2025 00:38see122

SON DAKİKA HAVA DURUMU 17 ARALIK Bugün (Çarşamba) hava nasıl olacak, yağmur ve kar var mı? Meteoroloji den güncel veriler...

17 Aralık 2025 01:47see122

Eski Belediye Başkanı cinayetinde itiraf: 175 bin TL için yaptım

17 Aralık 2025 21:54see121

Yahudiler başarısız olsaydı ABD olmazdı Dış Haberler

17 Aralık 2025 01:21see120
newsSon haberler
Günün en taze ve güncel olayları