Trump: Pis domuz
Halktv sayfasından alınan verilere dayanarak, Ankara24.com haber yayımlıyor.
Başlığa bakıp da Trump’a domuz dediğimi zannedebilirsiniz.
Sevgili Hüsnü Mahalli vaktiyle Suudi kraliyet ailesi için bir şeyler söylediğinde “dost bir ülkenin liderlerine hakaret” gerekçesiyle soruşturma geçirince dersimi almıştım.
İçerde Reis’e, dışarda dostlarına laf edilmez, biliyorum.
Dolayısıyla etmedim. Bu ifade, bizzat Trump’a ait.. Erdoğan’ın en dostu Trump’ın, bazı kadın gazetecilere hitabı. Arada bir “çirkin şey” dediği oluyorsa da “domuz” bir üst seviye tabii.
Trump bu! Der mi der!
Derdim zaten Trump’ın dedikleri değil.. Özellikle BİZE yaptıkları.
Ne demek istediğime birazdan vahim rakamlarla dönmek üzere, son MGK toplantısı sonrasında yayınlanan ilginç bildiriye değinmek istiyorum.
7 maddelik bildiride ilk olarak şu ifadeye rastlıyorsunuz:
“PKK/KCK-PYD/YPG, FETÖ ve DEAŞ terör örgütleri başta olmak üzere millî birlik ve beraberliğimiz ile bekamıza yönelik her türlü tehdit ve tehlikeye karşı yurt içinde ve yurt dışında azim, kararlılık ve başarıyla yürütülen faaliyetler ile son dönemde meydana gelen uluslararası gelişmeler hakkında Kurula bilgi sunulmuştur.”
Devletin en üst düzey kurulunda PKK için terör örgütü tanımı yapıp kurucu lideri Öcalan ile masaya oturmak neyin nesi.. İzaha gerek yok herhalde!
Bir başka madde:
“Gazze'de sağlanan ve ülkemizin de mimarları arasında yer aldığı ateşkesin bölgedeki soykırımın durdurulması için hayati önem arz ettiği belirtilmiş; bununla birlikte, ateşkesi ihlal eden İsrail yönetiminin saldırılarına derhal son vermesi ve yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğinin altı çizilmiştir.”
Gazze’de Türkiye’nin de katkılarıyla ateşkes sağlanmış.. Ama İsrail ihlal ediyormuş. Yani: Ortada ateşkes falan yokmuş.. Nitekim çocuklar, siviller topluca öldürülüyormuş!
Hatta son iki günde işler İsrail tanklarının Suriye topraklarına girip köy basmasına kadar varmış..
Olsun! Trump ve “en iyi dostu” Erdoğan elele Gazze savaşını bitirmiş ya! OLEEEY!
*. *. *
Gelelim Trump’ın bize yönelik “ticaret savaşı”na.. Çin’le karıştırdığımı sanmayın. Ekonomim sitesinde Aysel Yücel imzalı yazı o savaşı anlatmış:
“ABD’nin, AB ürünlerinde ek gümrük vergilerini yüzde 15 olarak belirlerken, Türkiye’ye uyguladığı vergileri artırması; tekstil, mobilya ve otomotiv tedarik sanayinde pazar kaybı korkusunu büyüttü. Tekstilde vergi yükü %34’e ulaştı. Mobilyaya ekimde ayında yüzde 25’e çıkarılan ek vergi, yılbaşından itibaren %30’a yükselecek. Otomotiv yan sanayinde çelik ve alüminyum içeren ürünlere getirilen yüzde 50 ek vergi ise ihracatı durma noktasına taşıyor.”
Ne oldu Reis?
Trump, Rusya ile enerji alışverişini engelleyip ta Amerikalardan doğalgaz sevkiyatını dayatmakla.. Kaan’ın kanatlarını yolmakla kalmamış.. Gümrük vergilerini de AB’nin kat kat üstüne çıkartmış.
Saray medyasının katiyen görmediği.. Bağımsız medyanın da siyasi tsunami yüzünden görmekte zorlandığı son derece vahim bir tablo..
Aysel Yücel, yazısında, asıl etkinin önümüzdeki aylarda görüleceğinin işaretini veriyor:
“En ağır etkinin ticari araç ve otomotiv yan sanayinde görülmesi beklenirken, AB’nin bu alanda yüzde 15’lik tavan tarifeden yararlanacak olması, Türkiye’nin ABD pazarındaki uzun süredir devam eden avantajlı konumunu büyük ölçüde ortadan kaldırarak ihracat üzerinde baskı yaratacak bir yapı oluşturuyor. İlaç ve kimyasal girdilerdeki tarife sabitlemelerinin ise küresel hammadde ve ilaç fiyatlarını artırması bekleniyor.”
Konuyla ilgili kurum ve derneklerin yöneticilerine göre de,
“* En büyük sıkıntı tekstil sektöründe yaşanabilir.”
“* Otomotivde pazar tamamen kaybedilebilir.”
*. *. *
Erdoğan iş dünyasından giden S.O.S mesajlarını görüp telefona sarılır mı?
“Ne yapıyorsun arkadaşım” der mi?
Sanmam.
Erdoğan’ın derdi daha büyük çünkü. Uzak ve zor ihtimallere sıkıştırdığı siyaset gündeminde çıkış yolları arar ve DEM sıkıntısını nasıl aşacağını hesaplarken sizin ilacınızla mı uğraşacak! Tekstil sektörünü kafasına mı takacak!
Murat Muratoğlu’nun hesabına göre yılbaşından sonra elektriğe yüzde 160 zam gelecekse bu kimin sorunu?
Dedim ya.. Erdoğan’ın kendi derdi kendine yetiyor. Sevgili Merdan Yanardağ, Silivri’den gönderdiği ilk yazıyla bunu çok net anlatıyor:
“İmralı süreci bir iktidar projesidir. Türkiye’nin demokrasi güçlerinin başlattığı bir çözüm süreci değildir. Asıl hedef, siyasal ömrünü tüketmiş olan İslamcı-Faşizan AKP iktidarının tarihsel ömrünü uzatmaktır.
Böylece, cumhuriyeti büyük ölçüde yıkan ve fakat yerine kendi rejimini kuramayan Erdoğan / AKP iktidarı, kendileri için yaşamsal değerde ek bir süre kazanmak, geri dönüş eşiğini aşmak ve hesap vermekten kurtulmak istiyor.”
Peki proje tutar mı? Kürt sorunu nihayet bir çözüme ulaşır mı?
Merdan Tele2Haber sitesinde yayımlanan yazısında tarihe şu notu düşüyor:
“Türkiye’yi İslamcı-faşist bir totaliter rejime sürükleyen Cumhur İttifakı ya da iktidarı ile adil, demokratik ve onurlu bir Kürt çözümü geliştirilemez. Bu eşyanın tabiatına aykırıdır. Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz. Kürt siyasal hareketi sözcüleri diyor ki, “Ne yapabiliriz, onlar iktidar, kaçınılmaz olarak muhatap almak zorundayız” ve ekliyorlar, “Siz barış istemiyor musunuz?”Bu yaklaşım tümüyle yanlıştır. Öncelikle bu kurguyu değiştirmek lazım. Bu iktidarın siyasal ve tarihsel ömrü dolmuş durumda. Onlar, Kürt hareketine yaslanarak, onu yedekleyerek, iktidar ömrünü uzatmayı planlıyorlar. Başarılı olurlarsa yapacakları ilk şey 2015’ten sonra olduğu gibi sizi tepelemektir. Ülkede tam anlamıyla faşizan bir baskı rejimi egemenken, kumpas davaları ve kayyımlar ile ilerici demokratik muhalefet güçleri tasfiye edilmeye çalışılırken nasıl bir çözüm sürecinden söz edilebilir? İstanbul’da, Ankara’da dikta rejimi kurulmaya çalışılırken Diyarbakır’da Mardin’de demokrasi olabilir mi?”
* * *
Neyse.. Siz de kafanıza takmayın yarını! Bugün Papa’nın ilk dış seferini izlemekle yetinelim.. Ve günün bilmecelerini çözmeye çalışalım.
“* Papa malum aynı zamanda Vatikan Devlet Başkanı. Peki karşılamaya neden Cumhurbaşkanı yardımcısı ya da Dışişleri Bakanı değil de Turizm Bakanı gönderildi?”
“* Bununla, Papa’nın Türkiye ziyaretine sinirlenen dincilere “canım bu aslında İznik’e turistik bir geziden ibaret” mesajı mı verilmek istenmişti?”
“* Bizler Papa ‘nın maiyetine.. Ağca’nın “görüşmek umuduyla” İznik’e gidecek olmasıyla ilgilenirken Selahattin Demirtaş hakkındaki hamleye ne demeli? AİHM kararına göre haftalardır tahliyesi beklenirken.. Mersin 14'üncü Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, Cumhuriyet savcısı, Selahattin Demirtaş'ın “Cumhurbaşkanına hakaret" suçunu işlediği iddiasıyla 7 yıla kadar hapis talep etmesi neyin işareti?”
“* Ya, kapılar pencereler Demirtaş’ın üstüne kapanırken, avukatına göre Öcalan’a “PKK’lılarla sohbet” ve çok daha fazla TV kanalı izleme imkanı tanınması neye yorulmalı?”
Aslında, farkındasınızdır… Her şey Saray’ın yol haritasına göre açıktan oynanan bir oyun!
Amaaaa… “Keser döner sap döner.. Gün gelir devran döner”..
Şaşmaz yani!
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:97
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 28 Kasım 2025 10:01 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















