Sinemada Yahudi güzellemesi Ömer Lekesiz
Ankara24.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak haber yayımlıyor.
Sanat olup olmadığı halen tartışılan fotoğrafın, sanat olduğu apriori belirlenen sinemanın kökeni olması ilginçtir.
Sanatlılık tartışmasında, fotoğrafın bir an’ı dondurmakla kendisini o anın dışında yapılabilecek bir müdahaleye kapatması; sinemanın ise kendisini birbiri ardına akan (ardışık) görüntülerin hareketi (yanılsaması) olarak sonradan yapılabilecek bir dizi müdahaleye (montaj) açması ve evvelinde mutlaka bir kurguyu (hikaye/senaryo) zorunlu kılması, bunun da insan marifetiyle, hüneriyle bağdaştırılması gözetiliyor olmalıdır.
Öte yandan 1826 yılında icat edilen fotoğraf, degerreyoti tekniğine ulaşıldığında (1839) resmileşti ve ilk sinema filmine köken oluşturması, diğer bir söyleyişle ilk sinema filminin halkla buluşması ise onun icadından 56 yıl sonra gerçekleşti.
Bu 56 yıllık sürede Fransız ressam Courbet gerçekçilik akımına öncülük etti; Flaubert Madam Bovary’siyle o akımı resimden edebiyata taşıdı. Baudelaire, Castagnary gibi sıkı eleştirmenler de yazılarında gerçekçiliğe tabi sanatsal çalışmaları eleştirel ve teorik düzeyde destekleyerek, kırılması ancak benim gençlik yıllarımda mümkün olabilen sanatın yeni kutsal kasesini ürettiler. Böylece gerçeklik meselesine görüntü kaydıyla (an’ın dondurulması) kaynak oluşturan fotoğrafın üstüne insan elinden çıkan resim ve edebiyat katmanlarının baskın bir şekilde binmesiyle fotoğraf sanat bağlamında muhtelif kuşkular da yüklenerek geriye itilmiş oldu.
Fotoğraf-sinema-sanat ilişkileri konusunda daha fazla bilgi edinmek isteyen okurlarımı Siegfried Kracauer‘in Film Teorisi (1960) adlı eserine yönlendirerek, önceki yazımda işlemeye başladığım, Holokost endüstrisinde sinemanın kullanılışına ve bu bahiste verdiğim Matrix örneğine dönmek istiyorum.
Lana ve Lilly Wachowski’nin yönettiği (1999), başrollerini Keanu Reeves, Laurence Fishburne, Carrie-Anne Moss, Hugo Weaving’in üstlendiği Matrix filmi, her şeyden önce “Makinenin yapacağı işi insana vermeyeceksin” repliğinin de ifade ettiği üzere, yeni bir Kudüs vizyonu açmayı, böylece Tanrısız bir kurtuluşun mümkün olup olmadığını sorgulamayı ve ilkini vurgulamayı; sekülerleşmeyi modernizmin hem bir zorunluluğu hem de sabit bir istikameti olarak negatif teolojinin içine çekmeyi hedefliyor ve bu maksatla paganist mitolojiyle Yahudi-Hıristiyan ve Hindu ilahiyatının temel kavramlarından oluşan bir senteze yaslanıyordu.
Bu senteze şu üç isimden bakacak olursak: Neo (Keanu Reeves) ismi, söz konusu bağlamda yenilik, yeniden doğuş manasının yüklendiği yeni bir Mesih’i (Hz. İsa) temsil ederken, onun varlığına bitişik olan gnostik, aydınlanmacı bir yolculuğu ve Nirvana hedefini işaret ediyor; Yunan mitolojisinde rüya tanrısı olan Morpheus (Laurence Fishburne), (Hıristiyani) Hz. Yahya’nın Hz. İsa ile ilişkindeki seçkin rolleri bir bir üstlenirken, adıyla Teslis’e göndermeden bulunan Trinity (Carrie-Anne Moss) ise kurtarıcın kurtarıcısı olarak aşkınlığın muhtemel sınırlarını kat ediyordu.
Matrix’in kurgu ve montaj ilişkisi ise sinemada bir devrim niteliğindeydi. Burada montajdan neyi kastettiğimizi, basit bir örnek üzerinden iletelim:
Film yönetmeni, başoyunculardan birinin odasında kendi dünyasına dalmışken kapısının aniden vurulmasıyla yaşadığı şaşkınlığı yeterli bulmadığında, bir başka sahnede onun kulağının dibinde patlayan bir silah nedeniyle yaşadığı şaşkınlığı oraya yerleştirerek elde edebilir. Bu manada Matrix, uçuş sahneleriyle, aşırı korku, şaşkınlık ve hayret görüntüleriyle… kurguyu bile geride bırakan harika montajlar dizisinden oluşmaktadır.
Bu tasavvur ve unsurlarıyla Matrix, Antoine Fuqua’nın yönettiği, Denzel Washington’un baş rolünü üstlendiği, İstanbul ve Boston’da çekilen Adalet 2 / EQ2'deki (2018), mafya ile mücadelenin, kız kardeşini Holokost’ta kaybetmiş bir Yahudi ile uyuşturucu çetelerin ağına düşmüş Müslüman Fatima’ya yardımın birlikte harmanlanmasına öncülük de etmesine rağmen, bir merak konusu olarak bu filim sonuna kadar asıla kalan mezkur hususlara hiç itibar etmez, bilakis meraka esas her konuyu ve durumu negatif ilahiyat bütünü içinde işler.
Bu nedenle, önceki yazımızda Matrix’ten sonra, Trump’ın Yahudileri dünya genelinde cilalama ve dolayısıyla onların Gazze soykırımı nedeniyle hak ettikleri itibarsızlığı tersine çevirme planı eskisinden çok farklı bir kulvarda işleyecek demiştik.
Buna göre, ABD ve Avrupa filmlerinde, Yahudilerin sevilmesine yol açabilecek herhangi bir parçanın yerleştirilmesi zorunluluğu artık ürün yerleştirme, gizli ya da örtülü reklam yapma şeklinde işlemeyecek bilakis Martix tarzında yeni büyük ve felsefi yapımlara yol açacaktır.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:69
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 25 Ekim 2025 04:04 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















