Medyanın tabutuna son çiviler çakılıyor
Halktv sayfasından alınan verilere dayanarak, Ankara24.com duyuruda bulunuyor.
Son günlerde öyle çok ağlar oldum ki! Ölen, öldürülen çocuklara.. Cezaevinde ağır sağlık sorunlarına rağmen tek kişilik hücrelere kapatılanlara..
En son Gülşah Durbay’ın çok zamansız ve “ACI” hikayesine katıla katıla ağladım.
Hem hastalığıyla boğuşurken hem de ölümünden sonra, sırf Özgür Özel’i yıpratmak adına çirkin imalarda bulunan “şerefsiz alçaklara” ise bu tanımlamadan öteye gidemedim. Ne denebilir ki zaten onlara.. O kadar alçaklar ki en iyi ihtimalle seslerini duymazsınız.. En kötü ihtimalle de farkına varmadan ezip ayakkabınızı kirletebilirsiniz.
Derken sahneye bir de Sabah’ın ve Saray’ın abisi Mahmut Övür çıkmaz mı!
Köşesinde Ekrem İmamoğlu ile Enver Aysever arasında geçtiğini iddia ettiği bir gerilime yer vermiş:
“Yargı kulislerine hızla yayılan iddiaya göre, eski CHP Milletvekili Aykut Erdoğdu ve Beyoğlu Belediye Başkanı İnan Güney cezaevine yeni gelen gazeteci Enver Aysever'e geçmiş olsun dileklerini iletip sohbet ederlerken, araya sürpriz bir isim girer ve elini Aysever'e uzatır:
"Hoş geldin Enver, geçmiş olsun..."
Sesin sahibi CHP'nin "yolsuzluk" iddiasıyla tutuklu cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu. Ancak İmamoğlu'nun eli havada kalır ve Aysever'in tokat gibi cevabı cezaevi görevlileri dahil herkesi şoke eder:
"Çek kirli elini hırsızların elini sıkmam..."
İmamoğlu: Ne biçim konuşuyorsun lan
Aysever: O biçim konuşuyorum lan...”
*. *. *
Kaynağın yargı kulisleri olması ilginç elbette. Ama iki ismin karşılaşmasına tanık olanlar tarafından anında yalanlanması Mahmut Övür gibi biri için bile aşırı ilginç.
Mahmut’u 90’lı yılların başında tanıdım. Aklımda kalan en net kare, Susurluk kazasını, hatta Abdullah Çatlı’nın arabada olduğunu herkesten önce öğrenip gecenin bir vakti telefonla haber vermesiydi..
Kürt siyasetinin içinden geliyordu. Daha sonra CHP’ye yöneldi. Milletvekili olmak için hayli çabaladı. Olmayınca rotasını önce Gülen Cemaati, sonra da AKP’ye çevirdi.
Tarih boyunca hep kanıtlanmıştır: Dönenler, yanındakilerin de dönmesini ister. Rüşvet alan, çevresinde “almayan kalmasın” diye uğraşır. Kirlenenler, temizlere dayanamazlar.
Öyle ya! Herkes kirliyse, kirden utanmaya gerek olur mu!
Mahmut Övür dolambaçlı yollarda yalnız kalmamak için Enver Aysever’i devşirmeye mi çalışıyor diye düşünmedim değil.
Hani amiyane tabirle “ciğerini bilirim” derler ya, öyle yakından tanırım çünkü.. Hakkında, içinde mafya mensuplarının adının da geçtiği pek çok yazı yazdım. Birine bile cevap vermedi. Veremedi.
O yazılarda anlattıklarımı tekrar etmeyeceğim. Merak edenler ikimizin adını yazıp internette bulabilir.
Onun yerine, kendisini kendi anlatsın diye Sabah arşivinden 2012 yılına ait bir yazısını paylaşacağım:
“1998'in ilkbaharıydı. Atv Haber'deydim ve dönemin güçlü televizyon anchorman'i Ali Kırca, bir haber toplantısından sonra baş başa kalınca şöyle bir şey söyledi: "Fethullah Hoca ile aylar önceden verilmiş bir randevum var ama görüşmek istemiyorum... Ne diyorsun?"
Ali Kırca'nın yüzüne baktım, kaygılı ama samimiydi.
"Ortamdan dolayıysa bence doğru değil... Biz gazeteciyiz herkesle konuşur, görüşürüz."
Kırca, "İyi de ne konuşacağız" deyince dayanamadım: "Şimdi hava değişti diye konuşacak bir şey kalmadı mı? Sonuçta bu ülkenin iki insanı olarak oturur sohbet edersiniz. Eleştirilerin varsa söylersin... Bence sana yakışan bu..."
"O zaman sen de gel, birlikte konuşalım."
"Tamam" dedim ve öğlene doğru Fethullah Gülen Hoca ve arkadaşlarını kapıda karşıladık ve Sabah grubunun İkitelli'deki binasının en üst katındaki yemek salonuna gittik. Gülen Hoca'nın yanında iki kişi vardı. Biri halen de görüştüğüm Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Harun Tokak'tı. 70'li yılların sonundan bu yana adını duyduğum, 80'lerin ikinci yarısından sonra da izlemeye çalıştığım Fethullah Gülen Hoca'yı ilk kez yakından görüyordum. Çok mütevazı ama konuşurken etkili biriydi. Ve biz o masada Türkiye'nin bu etkili ismiyle çok şey konuşmadan bir yemek yemeyi başarmıştık.”
Ben bu buluşmayı, ATV Haber ve Ali Kırca ile yollarımız ayrıldıktan nice sonra Mahmut’un yazısıyla öğrendim.
Muhtemelen Mahmut’un arabuluculuğu ile gerçekleşen buluşma benden gizlenmişti. Kim bilir başka neler gibi!!
Mahmut Övür Gülen Cemaati ile bağlantılarını gizlemeye ise gerek duymamıştı. İktidar ile araları bozulana kadar..
2012’de “hoca” diye andığı Gülen’den o kavşaktan sonra artık FETÖ ELEBAŞI diye söz ediyor.
Şimdi ne de olsa Erdoğan zamanı!
Onun gözüne girecek yazılar yazmak lazım.
“Solcu bilinen Enver Aysever İmamoğlu’nun elini KİRLİ diye sıkmadı” kabilinden yazılar..
*. *. *
AKP bu ülkede en çok medyayı bozdu. Büyük ve kök salmaya başlamış gruplar el değiştirmek zorunda kaldı. Gazete ve televizyonlar birer birer Saray cephesinde konsolide edildi.
Manşetler aynı cümlelerle atıldı. Köşe yazarları İletişim Başkanlığı’nın katkılarıyla aynı konuda benzer cümleler kurdu.
(Kısaca hatırlatmadan geçmek istemedim. İletişim Başkanlığı’nın Dezenformasyonla Mücadele Merkezi koordinatörü Furkan Torlak, adı Mehmet Akif Ersoy ile alemlerde geçince istifa etti. Hemen ardından da AKP içinden yaylım ateşine tutuldu. Cem Küçük mesela, “Tanıyan herkes senden nefret ediyor” diyecek kadar yükseldi..)
Günün en çarpıcı çıkışı ise Ertuğrul Özkök’ten geldi. Bu ülkenin en etkili gazetesi Hürriyet’te yıllarca genel yayın yönetmenliği yapan Özkök, Now canlı yayınında “siyaset konuşmaya yazmaya korkuyorum” diye itiraf etti.
O bile korkuyorsa, kendi yağı ile kavrulmaya çalışanlar ne yapsın!!
Kalan bir avuç bağımsız kanal RTÜK cezalarıyla “hizaya getirilmeye” çalışıldı. Hatta Tele1, olağandışı bir uygulama ile bir anda kayyuma devredilip
buharlaştırıldı.
Öyle bir yerdeyiz ki artık, gazeteciliğin tabutuna son çiviler çakılıyor. Saygınlıkmış, halkın haber alma hakkıymış.. Adeta mitolojik bir masal!
Alın size somut bir örnek..
Bolvadin Belediyesi hakkındaki haberlere “sinirlenen” MHP’li belediye başkanı Derviş Aynacı, açmış bayramlık ağzını. “Ezanı susturamayacaksınız, bayrağı indiremeyeceksiniz” eksik kalmış ama yerel gazetecilere demediğini bırakmamış:
“Biz bunların ne kadar ONUR’suz olduğunu biliyoruz zamanı gelince gerekeni de yapar sonra düğünlerde karı kıyafetiyle oynamayı meslek edindiririz Evvelallah. Bizi durduramayacaksınız ve de Bolvadin’imizin gelişmesi için elimizden geleni yapmaktan yıldıramazsınız.”
Trump ve Erdoğan çağında böyle!
Çirkin ağızlar müsilaj gibi ortalığı kirletirken, tertemiz insanlar Gülşah Başkan için gözyaşı döküyor.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:18
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 16 Aralık 2025 09:22 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















