KK: Ah şu arşiv olmasa!
Ankara24.com, Halktv kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
Memleketin nerdeyse yarısı acillerde..
Zehirlendiğinden şüphelenilenler.. Zehirlenenler.. Hatta ölenler..
Ne var ki ABD medyasının bile ilgisini çeken konuyu, Böcek ailesi için kurduğumuz birkaç üzüntü cümlesi dışında oluruna bıraktık. “Ne oluyor” diye kafa yormadan.. Bırakın Meclis araştırmasını, altın günü sohbetine bile katmadan yürüyüp / ölüp gidiyoruz.
Oysa durum hem çok vahim hem de çok acayip!
Gıda enflasyonu biliyorsunuz yıllardır ortalamayı aşan oranlarda.. TÜİK’in hesaplamalarına nedense yansımayan etiketlerle “reel fiyatlar” ise vahşet boyutunda. Özellikle de kendimiz üretmeyi bıraktıktan sonra patlattığımız ithal ürünlerin fiyatları!! Tüketicinin çok geniş bir kesimi o fiyatlara ulaşamazsa ne olur sizce?
Tavuk yerine martı yeriz.
Dana ya da kuzu kıyma yerine adını tekrarlayamayacağımız hayvanlarla muhatap oluruz.
Peynirin içinden bazen peynir çıkabilir elbette!
Ama son kullanma tarihi geçmiş, az daha dursa küflenecek bakliyat, konserveler dahil her çeşit gıda nereden çıkartılıp önümüze konulur bilemeyiz.
Reis ve familyası Saray’da neler yiyor, az çok biliyoruz.
Peki onlar sizin ne yediğinizi biliyor mu?
Ölenler için takdir-i ilahi deyip geçenlerin bilmeye niyeti var mı?
*. *. *
Kılıçdaroğlu’nun dikkatleri dağıtmak için talimat aldığını asla düşünmüyorum. Böyle bir imada dahi bulunmam.
Ancak, son çıkışı tam da böyle bir noktaya denk gelmedi mi!!
Durup durup, İmralı’ya gitmediği için linç edildiği sırada CHP’ye ağır biçimde saldırması, niyeti her ne olursa olsun, sübjektif olarak Saray’ın hesaplarına uymamış mıdır?
Medya, ekonominin halini, yaşadığımız felaketleri bir kenara bırakıp yine CHP’yi ve Kılıçdaroğlu’nu konuşmaya başladıysa bunu nasıl anlamalıyız?
Diyor ki Kılıçdaroğlu:
“CHP Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu partisidir. Devleti ve Cumhuriyeti de koruma iradesinin de ta kendisidir. CHP sıradan bir parti değildir. Partimizin kodları, geleneği, iki büyük misyonu vardır.
Birincisi siyaseti temiz tutmak ve hesap sormaktır. Hesap sormak için de hesap vermekten kaçınmamak gerekir. Hesap vermek her bir CHP'linin namus borcudur.”
Aynı fikirdeyim.
Hesap vermek, her CHP’linin.. Elbette en çok da genel başkan koltuğunda oturanların namus borcudur.
O yüzden, 50 yılı devirmiş bir gazeteci ve bir YURTTAŞ olarak ben sormaya başlayayım:
“* Galiba bendeki ve muhtemelen CHP seçmenindeki en sarsıcı etki, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığı oldu. Zaman Gazetesi yönetiminin tavsiyeleri ve Bahçeli’nin önayak olmasıyla CHP’de sadece birkaç kişiye haber verilerek aday yapılan İhsanoğlu, sonunda MHP’den milletvekili seçilmedi mi?”
“* Yine partide kimselere söylemeden, Ümit Özdağ’a, son seçim öncesi imzaladığı GİZLİ PROTOKOL ile birkaç kritik bakanlık için söz vermesi.. Bunu da CHP yöneticileri ve seçmeninin ancak Ümit Özdağ açıklayınca öğrenmesi.. Hafızalardan silinse de arşivden silinebilir mi!”
“* Ya mühürsüz pusulalar! ‘Aman sokağa çıkarsak kaos yaşanır’ diye protestoyu bile engelleyip belki sonucu değiştirecek oylara kuzu kuzu boyun eğdirmediniz mi!”
“* Mühürsüz pusula, en hafif haliyle yasaya aykırıydı. Ancak, milletvekili dokunulmazlığının kaldırılmasına ‘ANAYASA’YA AYKIRI AMA EVET DİYECEĞİZ” demediniz mi? Son konuşmanıza bakınca Cumhuriyet’in kurucu partisi olmakla övünüyorsunuz ya! Soru şu: ‘cumhuriyeti koruma iradesinden’ söz edip Anayasa’yı nasıl çiğnettiniz? “
*. *. *
Elbette çıkıp “önce bunlara hesap verin” demek haddim değil.
Siz hesap vermekten söz ettiğiniz için hatırlatayım dedim sadece!
Her biri Türkiye’nin yol haritasını değiştirebilecek kritik durumlarda neler yaşandığını unutmamak için..
Partinizin, Silivri başta cezaevlerinde tutsak alınan en başarılı isimlerini, iftihar edeceğiniz yerde alenen suçlamanıza gelince… Bu bahiste de diyorsunuz ki:
“Her parti ve siyasetçi savrulabilir, geri durabilir, rüşvet ve yolsuzluk sarmalına bulaşabilir ve hatta ihanet zincirine de tutunabilir ama bakın büyük bir ama ile söylüyorum. CHP rüşvetlerle, yolsuzluklarla ve rüşvet çarkının müteahhitleri ile anılamaz. Bunlarla bir araya gelemez. Üzerinde iftiralar ve yolsuzluk iddiaları ile yol alamaz. Derhal arınmalı ve yoluna devam etmelidir. CHP aziz milletimizi ahlaki uyanışa davet eden bir parti olmalıdır.”
İBB iddianamesi henüz hakim karşısına bile çıkmadan.. İddianamedeki masalların iç yüzü ortaya saçılmışken.. “Gizli tanık ve itirafçı” ahlaksızlığı ifşa olmuşken.. Sanki tüm yaşananlarda iktidarın suçu ve payı yokmuş da.. CHP SUÇÜSTÜ yakalanmış gibi.. Tek kişilik hücrelerde sesini duyurup masumiyetini anlatmaya çalışanlara nasıl “hadi arının da gelin” dersiniz!
CHP’nin başındaki onca yıl, hukukta “iddia sahibinin iddiasını ispatlamakla yükümlü olduğunu” öğretmemiş olabilir mi!
Gazeteci Ruşen Çakır, “hiç tanımadığım birini tanımadığımı nasıl ispatlarım” demişti geçenlerde.. Galiba bunu anlatmaya çalışmıştı.
Ayrıca, eğer ortaya bir iddia atıp “hadi arın” demek sizin için de söz konusu olsaydı ne düşünürdünüz, diyeceğim.. Söz konusu olmuştu!
Geçenlerde Eski CHP’li Sevigen’in oğlunun düğününde “kimleeeer kimlerle” dedirten bir fotoğrafı konuşmuştuk.
Düğünden söz etmeyeceğim. Gençlere mutluluklar dilerim.
Ama daha iki üç yıl önce yaşanan vahim bir çıkışı hatırlatmadan da geçemeyeceğim.
Mehmet Sevigen “Kemal Bey'in kafası çok bulanık ve Atatürk Cumhuriyetinden öç almayı hedefliyor” sözleri yüzünden CHP’den ihraç edilmişti.
O sıra, Kılıçdaroğlu’nu memleketinin Tunceli olması üzerinden vuruyor diye yorumlanan bu ifade büyük tepki almış.. Partilileri de Kemal Bey’in yanında durmuştu..
İki ismin bir sonraki düellosu 2023 seçimlerinin hararetli ortamında Sevigen’in bir başka iddiasıyla yaşandı:
“Eski Devlet Bakanı ve eski CHP Milletvekili Mehmet Sevigen, muhalefetin 128 milyar dolar iddiasını ortaya attığı dönemde Altılı masanın liderlerinden birinin yüklü miktarda dolar aldığını söyledi.. Daha sonra da bu ismin Kılıçdaroğlu olduğunu öne sürdü.”
Ona göre Kılıçdaroğlu, korumasıyla eski bir milletvekiline TL göndererek 300 bin dolarlık döviz aldırdı. Böylece, bu alışverişten 6-7 milyon lira değerinde bir kazanç elde etti.
Sevigen bir canlı yayında bu iddiasını şöyle noktaladı:
"Genel başkanın parası varsa bankada olur, bankada bozdurur. Dövizci ile banka arasında büyük fark yoktur. Bir siyaset adamısın, bu para nereden geldi? Bu para yasalsa niye bankadan yapmadın. Neden eski milletvekili vasıtasıyla para alıyorsun?”
Bildiğim kadarıyla konu yargıya intikal etmedi. Dolayısıyla Kemal Bey “arınma” fırsatı bulamadı.
Sevigen’in oğlunun düğününde nikah şahidi olarak yer aldığını görünce de “el sıkışıp uzlaşmışlar herhalde “ diye düşündüm.
*. *. *
İmralı seferi konusundaki sözlerine gelince..
Buna dair eleştirisi de şöyleydi:
"CHP Ortadoğu'da tökezlememizi bekleyen İsrail ve Amerika belasını bertaraf etmek ve memleketin ali menfaatleri için sürecin içinde olmak zorundadır. Risk almalıdır ve konuya siyaset üstü bakarak elini taşın altına koymalıdır.”
Erdoğan ve partisi bile elini taşın altına sokmadan topu Komisyon’a atmışken CHP’den ne beklediğini anlamak zor.
SEGBİS denilen görüntülü sistemle Öcalan’ın görüşü alınabilecekken.. Zaten MİT aracılığıyla sürekli de alınmaktayken..
Ayrıca, İmralı’da fotoğraf çekmekten ses kaydı almaya yoğun bir gizlilik perdesi uygulanacak iken CHP’liler neden İmralı’ya gitmeliydi acaba?
Eylül 2021’de katıldığı bir programda ilk 'Çözüm Süreci'ni değerlendirirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı “İmralı’yı muhatap almakla” eleştiren Kılıçdaroğlu değil miydi!
Ya şu sözler? Kılıçdaroğlu’ndan duymamış mıydık?
“HDP'nin parlamentoda olması çok önemli. Aynı düşünceyi bugün de koruyorum. Siyaset kurumunun 35-40 yıldır çözemediği bir Kürt sorunu var. Kürt sorununu çözmek için meşru bir organa ihtiyacımız var. Devlet dediğimiz kurum gayrı meşru organla muhatap olmaz. Erdoğan bunu yaptı. Devleti İmralı'yla muhatap kıldı. İmralı meşru bir organ değil. Ben Öcalan'la masaya oturmam. Meşru organ kimdir? HDP'yi meşru organ olarak görebiliriz. Halkın desteği var, parlamentoya gelmiş. Bu sorun çözülecekse meşru bir organla çözebiliriz.”
Arşiv bunları hatırlatırken, ben de - yine haddim olmayarak- partisinin Kasım sonunda toplanacak kurultayı için bir hatırlatmada bulunayım:
“CHP Genel Başkanı Özgür Özel, görevdeki genel başkan olduğu için kurultayda yeniden aday olabilmek adına imza toplamayacak. Genel başkanlığa aday olmak isteyenlerin, mevcut delegelerin en az yüzde 5’inin, yani 68 delegenin imzasını divan kuruluna sunması gerekiyor.”
68.. Sadece 68 delegenin imzası yetiyor adaylık için.
Üzgünüm, Gürsel Tekin ve Barış Yarkadaş delege olmadığı için olsa olsa hariçten destek verebilirler.
Ama Barış’ın “CHP’liler mitinglere artık ilgi göstermiyor” gibi desteksiz atışlarına dikkat der, selam ederim!
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:54
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 24 Kasım 2025 09:18 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















