Karar alırken neden başkalarını dinlemediğimiz ortaya çıktı Sözcü Gazetesi
Ankara24.com, Sozcu kaynağından alınan bilgilere dayanarak haber veriyor.
On farklı görüş duyup, sonunda hep yapmak istediğiniz şeyi yaptığınız o hissi bilir misiniz? İnsanlık kulübüne hoş geldiniz.
Proceedings of the Royal Society B dergisinde 2025'te yayınlanan uluslararası dev bir araştırmaya göre, insanlar dünya çapında şaşırtıcı derecede benzer bir sonuca varıyor: Kimseyi dinlemiyoruz; kendimiz karar vermeyi tercih ediyoruz.
İster Almanya'da, ister Japonya'da, ister Amazon'da olsun; insanlar arkadaşlarının, uzmanların veya sözde "kalabalığın bilgeliği"nin tavsiyelerine uymak yerine, kendi sezgilerini veya kişisel değerlendirmelerini takip etmeyi tercih ediyor.
Araştırma kapsamında 12 ülkeden 3.500'den fazla katılımcıya, "İş değiştirmeli miyim?" gibi kritik konularda nasıl karar aldıkları soruldu.
İster ABD gibi bireyselci, ister Endonezya veya Meksika gibi topluluk odaklı kültürlerde olsun, insanlar kendi değerlendirmelerini her zaman kolektif kararların önünde tutuyor. Çalışmanın lideri Igor Grossmann, bunu "insanların psikolojik varsayılan modu" olarak tanımlıyor.
Başka bir deyişle, çoğu zaman yanılıyor olsak bile, kendimize inanmayı tercih ediyoruz.
Peki, neden başkalarını değil de kendimizi dinliyoruz?
Araştırmacılar, bu "bildiğini okuma" halinin birkaç temel nedeni olduğunu belirtiyor:
Kontrol iyi hissettirir: Kendi verdiğimiz kararlar, beynimizdeki ödül sistemini, bizim adımıza verilen kararlardan çok daha güçlü bir şekilde harekete geçirir. Özerklik, adeta zihinsel bir enerji artışıdır.
Hatalar daha az acı verir: Toronto Üniversitesi araştırmalarına göre, insanlar kontrol kendilerindeyken aldıkları kötü kararları daha kolay tolere ediyor. Ancak tavsiye bir arkadaştan geldiyse ve sonuç kötüyse, hayal kırıklığı iki kat daha fazla oluyor.
Karar yorgunluğu: Uzman görüşleri, algoritmalar ve tavsiyelerle dolu bir dünyada, beynimiz "karar yorgunluğu" yaşıyor. Beynimiz sonunda "Bunu böyle yapacağım" diyerek enerji tasarrufu moduna geçiyor.
"Ben demiştim" yanılgısı: İnsanlar olarak bilgiyi seçici işleriz ve zaten inandığımız şeylerin doğrulanmasını ararız. "Ben demiştim" demek, sadece bir tatmin değil, nöropsikolojik bir klasiktir.
Kendi kararımızı vermek kulağa ne kadar cazip gelse de, ciddi yan etkileri var: Aşırı Özgüven.
Bu durum, "geçerlilik yanılsaması" olarak bilinir: Yargılarımızın kalitesini abartırız çünkü "doğru hissettiriyorlar". (ADAC anketine göre, sürücülerin %88'i ortalamadan daha iyi araç kullandığına inanıyor. Spoiler: değiller.)
Kısacası, içgüdülerimiz bizi tatlı bir şekilde kandırıyor.
Çalışma, "sezgi" (Hissediyorum) ile "düşünme" (Düşünüyorum) arasında ayrım yapıyor. İlginç bir şekilde, araştırmalar "sezgisel" olduğunu söyleyen kişilerin otomatik olarak daha iyi kararlar almadığını, ancak bu kararlarda kendilerini daha rahat hissettiklerini gösteriyor. Başka bir deyişle, şans faktörü, doğruluğun önüne geçebiliyor.
Dünya çapında insanlar kendi kararlarını vermeyi tercih ediyor. Bu, özerkliği ve özgüveni teşvik ettiği için iyi bir şey. Ancak aynı zamanda riskli, çünkü bizi kolayca kendi düşünce balonumuzun içine hapsedebilir.
Uzmanlar basit bir tavsiyede bulunuyor: Bir dahaki sefere "İçgüdülerime güveniyorum" dediğinizde, elbette onu dinleyin. Ama beyninize ve mantığınıza da bir söz hakkı verin. Çünkü sezgi, ancak mantıkla dengelendiği sürece harikadır.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:60
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 07 Kasım 2025 13:28 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















