Kamu yönetimine hakim olması gereken ilkelere kısa bir yolculuk Ahmet Ünlü
Ankara24.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak haber yayımlıyor.
Bugünkü yazımda yıllardır gündemde tutmaya çalıştığım yönetim ilkeleri ve sonuçlarından bahsetmeye çalışacağım. Yönetimde adalet, ehliyet, istişare, emanet, dürüstlük ve sorumluluk gibi temel ilkeler kenara itme lüksümüzün olmadığı temel kavramlardır. Hangi dünya görüşüne tabi olursanız olun yönetimde bu ilkeler deniz fenerleri gibidir.
1
Yönetimde adalet: Yönetimin merkeze alması gereken en temel ilkelerinden biri adalettir.
Adalet, hem bireyler arasında hem de yönetenle yönetilen arasında hakların gözetilmesi anlamına gelir. Hak edene hak ettiğinin verilmesine dayanır.
“Şüphesiz Allah adaleti, iyiliği ve akrabaya yardım etmeyi emreder...” (Nahl, 16/90) “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutun, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Herhangi bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsiz davranmaya itmesin. Adaletli olun; bu, takvâya daha uygundur. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”
(Maide, 5/8)
Yönetici, kim olursa olsun, düşmanına dahi adaletle davranmak zorundadır. Zaten meselenin özü de bu ilkede düğümlenmektedir. İster ülke ister kurumlar isterse aile olsun buralarda adalet hakim olmuşsa sorunlar asgariye inmiş demektir. Bu ilke detaylandırılabilir ama lafın tamamını söylemeye gerek olmadığını düşünüyorum.
2
Yönetimde emanet ve ehliyet: Görevler, liyakat ve güvenilirliğe göre verilmelidir; torpil, çıkar veya akrabalık esas alınmamalıdır. “Hiç şüphesiz Allah size, emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah işitir ve görür.” (Nisa, 4/58)
657 sayılı Kanun’un üç temel ilkesinden birisi olan liyakat, bu Kanunda; devlet kamu hizmetleri görevlerine girmeyi, sınıflar içinde ilerleme ve yükselmeyi, görevin sona erdirilmesini liyakat sistemine dayandırmak ve bu sistemin eşit imkanlarla uygulanmasında devlet memurlarını güvenliğe sahip kılmak olarak tanımlanmıştır. 657 sayılı Kanun’da liyakat ifadesi 3 yerde geçmektedir.
Arapça liyâkat kelimesinden gelen liyakat Türkçe sözlükte; “Bir kimsenin, kendisine iş verilmeye uygunluk ve yaraşırlık durumu” olarak tanımlanmıştır.
Bir adayın tanımlanan işe ne kadar layık olduğunu belirleyerek seçim yapılırsa ve bunda da ne kadar isabet sağlanırsa hangi organizasyon olursa olsun başarı kaçınılmazdır. Aksi durumu izah etmeye dahi gerek yoktur. Hz. Peygamberin Mekke’nin fethi sonrası Kâbe’nin anahtarını yine eski görevli Osman b. Talha’ya teslim ederek, “Emaneti ehline veriniz” ayetini okuması oldukça önemlidir.
3
İstişare (Danışma): Kamu yönetiminde keyfilikten ziyade kararlar, ortak akılla alınmalıdır. “…Onların işleri aralarında istişare iledir…” (Şura Suresi, 42/38) “…İş hususunda onlarla istişare et…” (Âl-i İmrân, 3/159)
Peygamber Efendimiz (S.A.V.) dahi önemli konularda ashabıyla istişare etmiştir. Bu konuda çok sayıda örnek vardır. Yönetimde istişare ya da katılımcılık Peygamberi bir yöntemdir. Buna modern tabirle “katılımcı yönetim” de diyebiliriz.
4
Sorumluluk ve hesap verebilirlik: Yönetici, yetkisini mevzuatın verdiği yetki çerçevesinde kullanmak zorundadır. Bırakın şu mevzuat hastalığını diyenlerle zaman zaman karşılaşılmaktadır. Keyfine göre karar almak ve yaptıklarından hiçbir sorumluluk duymama ve sürekli başkalarını işaret etme hastalığı her dönemde karşılaşılan bir hastalık türüdür.
“Her kim zerre kadar hayır işlerse onu görür; kim de zerre kadar kötülük işlerse onu görür.” (Zilzal 99/7–8) “Yeryüzünde sizi halifeler kılan O’dur...” (Fatır, 35/39)
İnsanlarla diğer canlıları ayırt eden en temel husus sorumluluktur. Bu nedenle insana “yeryüzünde halife” (yani yönetim sorumlusu) olma yetkisi verilmiştir; dolayısıyla yönetici hem halka hem de Allah’a karşı hesap verebilir olmalıdır. Bazen ben sadece şeref veririm hesabı başkaları öder mantığının işlediğine de şahit olabiliyoruz. İşin özü, yetki ve sorumluluk biri birinin mütemmim cüzüdür. Davul birinde tokmak da başkasında olmamalıdır.
5
Eşitlik ve insan onuru: Yönetim, insanları ırk, soy, zenginlik veya cinsiyet farkı gözetmeksizin eşit görmek zorundadır. Anayasa’da kadınlar için pozitif ayrımcılık öngörülse de eşitliğe dahi razı olacakları kanaatindeyim. “Ey insanlar! Sizi bir erkekle bir dişiden yarattık... Allah katında en üstün olanınız, takvaca en üstün olandır.” (Hucurat, 49/13)
Bu İlahi buyruğa göre üstünlük, makamla değil ahlak ve takva iledir. Dolayısıyla yönetimde sistemsel olarak eşitliğe önem verilmesi gerekiyor.
6
Dürüstlük ve doğruluk (Sıdk ve Emânet): Yöneticinin güvenilir, doğru sözlü ve şeffaf olması gerekir. “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin.” (Ahzab, 33/70) “Doğrularla beraber olun.” (Tevbe, 9/119)
Yönetimde şeffaflık merkeze alınınca diğer ilkeler mecburen boncuk gibi yan yana dizilecektir.
7
Barış, affedicilik ve merhamet: Yönetimde katı değil, merhametli bir yaklaşımın teşvik edilmesi gerekmektedir. “…Allah, adalet ve ihsanı emreder...” (Nahl, 16/90) “…Affetsinler, bağışlasınlar. Allah’ın sizi bağışlamasını istemez misiniz?..” (Nur, 24/22)
Yönetim, cezalandırıcı değil, onarıcı ve barışçıl olmalıdır. Bazen küçük bir eleştiriye dahi tahammül edilemediğine şahit olabiliyoruz. Daha önceki yazılarımda sıklıkla Hz. Ömer’in eleştiriye nasıl yaklaştığını örnekleriyle açıklamıştım.
8
Yolsuzluk ve zulümden kaçınma: İster ilahi isterse beşeri olsun her yönetim haksız kazanç ve yolsuzluğu cezalandırmıştır. En azından teorik olarak durum budur. “Birbirinizin mallarını haksız yollarla yemeyin...” (Bakara, 2/188) “Zalimler asla kurtuluşa eremez.” (En’am, 6/21)
9
Toplumun refahı ve kamu yararı: Birçok kanunda kamu yararı ve hizmet gereği ifadesini görürsünüz. Kamu yararının bireysel yarardan önce geldiği bilinen bir gerçektir. Şeffaflık ilkesini merkeze koyduğunuzda aksi bir davranış zaten varid olamaz. Mecellede “Zarar-ı âm, zarar-ı hâssa ile izâle olunur.” Devlet, bireysel çıkarlar için değil, toplumun huzuru ve refahı için vardır.
Özetleyecek olursak, kamu yönetiminde yukarıda belirtmiş olduğumuz dokuz temel ilkenin aynı zamanda ilahi iradeye de uygun olduğunu belirtmek isteriz. Hz. Ömer (r.a.) döneminde adalet ve şeffaflığın yönetimin merkezi değeri hâline geldiğini söyleyebiliriz. Yine Hz. Ömer, valilerini seçerken bilgi, ahlak, adalet ve halkla ilişkileri dikkate almıştır. Biz az söyledik siz çok anlayın diyerek yazıyı tamamlayalım.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:40
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 02 Kasım 2025 04:04 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















