Gıda fiyatlarındaki artış ve asgari ücret Sözcü Gazetesi
Sozcu sayfasından alınan verilere dayanarak, Ankara24.com haber yayımlıyor.
Dünya gıda fiyatlarındaki düşüş sürerken, bizde artış tam gaz devam ediyor. Gıda fiyatlarındaki artışın önümüzdeki dönemde devam edeceği beklentisi, açlık sınırı ve buna bağlı asgari ücret tartışmalarını yakından ilgilendiriyor.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından açıklanan ekim ayı gıda fiyat artışları, dünya genelinde gıda fiyatlarındaki düşüşün sürdürdüğünü gösteriyor. Endeks, eylüle göre yüzde 1.6 azalarak 126.4 puana geriledi. Bu rakam dünya gıda fiyatlarının zirveye ulaştığı pandemi döneminden yüzde 21.1 daha düşük.
Türkiye’deki tablo ise bunun tam tersi. Aylık artış yüzde 7 olurken, Eylül 2021’den bu yana Türkiye’de gıda fiyatlarındaki artış yüzde 583’ü buldu.
Merkez Bankası enflasyonla mücadeledeki başarısızlık için tarımdaki kuraklık ve don olaylarını gerekçe gösteriyor. Ancak Merkez Bankası’nın söylediği gibi; gıda fiyatlarındaki artışın geçici olmadığı ortada. Çünkü uzun yıllardır tarladan tezgaha, üretiminden nakliyesine, toplantıcısından pazara gelene kadar birçok yapısal sorun var ve bunlar çözülmedi. Sürekli ithalat sopası gösterilip, üretim iyice zayıflatıldı.
Merkez Bankası uyguladığı para politikasıyla gıda fiyatlarına doğrudan etki edemiyor. Ancak süreklilik kazanan gıda fiyatlarındaki artış, enflasyon hesaplarını ciddi biçimde etkiler konuma geldi.
Gıda fiyatlarının enflasyona doğrudan etkisi olduğu gibi, asgari ücret kanalıyla da önemli etki yaptığı, bundan sonra da yapacağı kesin. Gıda fiyatlarındaki yüksek oranlı artışlar nedeniyle, ekim sonunda açlık sınırı 28 bin 412 TL’ye çıktı, 4 kişilik bir ailenin asgari harcamalarının toplamı olan yoksulluk sınırı da 92 bin 547 TL’ye yükseldi.
Çalıma ve Sosyal Güvenlik Bakanı aralık başında 2026 yılı asgari ücret belirleme çalışmalarının başlayacağını açıkladı. Komisyona işçi sendikalarının katılmayacağı açıklanırken, komisyon yapısının değişip değişmeyeceği başta olmak üzere, bu çalışmaların önemli tartışmalara sahne olması kaçınılmaz.
EN AZ YÜZDE 30
İşveren kesiminin ve ekonomi yönetiminin 2026 yılındaki asgari ücret zammını yüzde 25’te tutmak istediğini biliyoruz. Ancak yıl sonu itibarıyla açlık sınırı 29 bin TL’de kalsa bile, asgari ücretin açlık sınırıyla eşitlenmesi halinde yüzde 35 zam gerekeceği unutulmamalı.
Bu nedenle uzun zamandır, “çalışan kesimin yüzde 30’un altında bir zammı kabul etmesinin mümkün olmadığını” söylüyoruz. İşte bu noktada Merkez Bankası’nın 2026 enflasyon hedefi gündeme geliyor. Asgari ücrete en az bu kadar zam gerekiyor ama bu zammın yüzde 16’lık 2026 hedefini baştan kadük hale getireceği de ortada.
Çünkü herkes biliyor ki; bu oranın ardından zamlar hemen başlayacak ve satacak malı olan herkes, gelecek yıl en düşük bu oranda zam yapmayı planlayacak. O zaman da enflasyon hesapları tümüyle şaşacak.
Buradaki “kısır döngü yaratan sıkıntı”nın kaynağının çalışanlar olmadığı çok açık. Yıllardır tutmayan hedeflere göre zam yapılıp, iyice yoksullaştırılan çalışan ve emekli kesimin artık dayanacak gücü kalmadı. Ekonomideki yapılan hataların tüm yükü bu kesimlerin üzerine bindi.
İktidar, ekonomiyi çok kötü yönettiği gibi, tarımdaki yapısal sorunları da çözemedi. Gelinen noktada tek sorumlu mevcut iktidar.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:97
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 12 Kasım 2025 05:01 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















