‘Gezenler eserlere dokunmalı’
Hurriyet sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, Ankara24.com duyuru yapıyor.
Muse Contemporary, Mehmet Sinan Kuran’ın yeni sergisi ‘Soluk Mavi Nokta’yı bu hafta sanatseverlerle buluşturdu. Kuran’ın çokkatmanlı ve kendi deyişiyle ‘tuhaflık estetiği’yle örülü evreni gündelik hayatın yarattığı yabancılaşmaya odaklanıyor.
Sergi, Muse Contemporary’nin alışıldık atmosferini de baştan aşağı dönüştürmüş. Mekâna adım atar atmaz, adeta renkli bir masal evreninde buluyorsunuz kendinizi. Keçe, heykel, baskı ve dokuma gibi farklı medyumlarla üretilmiş işler anında izleyicinin dikkatini çekmeyi başarıyor. Kuran’ın ‘tuhaflık estetiği’ dediği yaklaşım adeta örümcek ağı gibi mekânı sarmış. Sanatçı sergisinde farklı zevklere hitap eden çok sayıda eser sunarak izleyiciyi bu ağın içine çekmeyi hedefliyor. Ağlardan birine yakalandığınızda sanatçıyla da doğrudan ilişki kurmaya başlıyorsunuz.
Zengin bir dil kullanıyor
İzleyicisini yalnızca bakmaya değil, hissetmeye ve temas etmeye de davet eden sergiyi Kuran’la geziyoruz. Karşımıza çıkan eserlere dokunan Kuran “Sergiyi gezenler, eserleri daha iyi hissedebilmek için onlara dokunmalı” diyor. Serginin adının neden ‘Soluk Mavi Nokta’ olduğunu sorduğumdaysa şöyle açıklıyor: “Carl Sagan’ın (ABD’li gökbilimci) Dünyamızın uzaydan çekilen fotoğrafını ilk gördüğünde ağzından çıkan kelimeler bunlar ve bana ne kadar önemsiz olduğumuzu hatırlatıyor. Fotoğrafa baktığınızda çok büyük bir karanlığın ortasında minicik, soluk mavi bir nokta olduğumuzu zar zor görüyorsunuz. Bana haddimizi bilmemiz gerektiğini hatırlatıyor.”
Sanatçı eserlerinde çağdaş minyatürden punk illüstrasyona, karikatürden ikonografiye ve dijital mitolojiye uzanan zengin bir dil kullanıyor. Sergiyi kalabalık bir ekiple oluşturmuş. Sanatçı üretim sürecini anlatırken kendini bir besteciye benzetiyor: “Aslında ben senfoni yazıyorum. Senfonide nasıl bütün enstrümanlar kullanılır, bütün seslere ihtiyacımız vardır, ben de
derdimi anlatmakta bu metotlara ihtiyaç duyuyorum. Ahşap yontmak, cam üflemek, metal işçiliği gibi şeyleri hep başka insanlarla çalışıyorum. Sergi hazırlıkları sırasında sayımız 42-43 kişiye çıkıyor. Keçe sanatçıları var birlikte çalıştığımız...”
‘Haddimizi bilmeliyiz’
Sanatçının 2025 yılı üretimlerinden oluşan serginin öne çıkan yapıtlarından biri ‘Roma’ adlı dokuma halı. Serginin bir diğer ilgi çekici işiyse sanatçının Eylem Pala’yla ürettiği ‘New Born’ başlıklı yerleştirmesi. Yuvasındaki altın yumurtalarını koruyan bir kuşun olduğu bu yerleştirme ilk bakışta doğum, korunma ve kırılganlık üzerine kurulu güçlü bir görsel metafor sunuyor. Sanatçıya son olarak “Sergi izleyiciye ne anlatıyor” diye sorduğumda şöyle yanıtlıyor: “Bu sergi ne kadar önemsiz olduğumuzu anlatıyor. Bence haddimizi bilmeliyiz. Dünya hızla irtifa kaybeden bir uçak ve insanlar o uçakta hâlâ makyaj yapıyorlar, program yapıyorlar, indikleri zaman nereye yemeğe gideceklerini düşünüyorlar. Uçak inmiyor, uçak çakılıyor. Bunu artık idrak etmemiz lazım ve ne yapıyorsak onu ikinci, üçüncü plana atıp birinciye kolektif bilinci koymamız lazım. Dünya’yı bu hale hep birlikte getirdik. Ancak hep birlikte geri sarıp bu durumu düzeltebiliriz.”
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:43
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 20 Aralık 2025 08:03 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















