Gazeteci dediğin kimdir... Nedir...
Halktv sayfasından alınan verilere göre, Ankara24.com bilgi veriyor.
Unutulmayacak bir dönem yaşıyoruz.
Her şey altüst! Her şeyin içi boşaltıldı.
Bir sosyal medya platformunda karşıma çıkan örnek mesela: Takkeli abi, şeyhim dediği bir başka takkeli ve onun yanındaki takkeli asansöre binmiş.
(Hey, sen laikçi! Asansör denince bildiğin asansör mü geldi aklına. Takkeli deyince anında anlayacaksın, bu “manevi asansör”. )
Neyse.. Çıkmışlar arş-ı alaya. Neresiyse artık, bir yerde oturmuşlar. Derken, bulutların arasından nurlu bir el çıkmış. Uzatmayayım, her takkeliye birer fincan kahve ikram etmiş. Kimin eli miymiş? Sormanız hata. Arş-ı ala diyoruz! Elbette bizzat Allah ikram etmişmiş kahveleri.
İzlerken düşünüyorsunuz. Bu adamlar bu kadar aptal ve cahil olabilir mi? Yoksa seni (yani karşısındakini) aptal yerine mi koyuyor?
Yanıtın bir önemi yok aslında.
Kıyafetlerinden ahlak anlayışlarına.. Kadın düşmanlıklarından lüks tutkularına.. Tuhaf.. Tarifi zor.. Belki “LÜMPEN SİYASİ İSLAMCI” diyebileceğimiz bir kitle yarattılar.
Yoksa.. İktidarın, günü geldiğinde sokağa salacağı “canavar” mı demeliyiz!
Zira, sosyal medyayı müsilaj gibi istila ederek vahim tehditler savuruyorlar: Laik, demokrat, cumhuriyetçi, Atatürkçü iseniz “kafirsiniz”.. Cümlenin gerisini getirmelerine gerek yok: Katliniz vaciptir.
*. *. *
Bunları yazmamın nedeni, takkeli cahil lümpenler diyarını yönetenlerden birini paylaşmak.
Biliyorsunuz, üç hafta kadar önce Gebze’de bir apartman yıkıldı. Beş kişilik aileden ikisi çocuk 4 kişi enkaz altında kalarak hayatını kaybetti.
Gazeteci Alican Uludağ, ilk günden itibaren takipçisi olduğu trajik olayı nihayet Meclis’te muhatabına sorma fırsatını yakalamış:
“Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu'na, Gebze'de 4 kişinin öldüğü bina çökmesinin metro kaynaklı olup olmadığını bizzat sordum. Bakan Uraloğlu; "Sen kim oluyorsun da bana bunları soruyorsun" diye yanıt verdi. "Gazeteci kimliğimle soruyorum" dedim. Bakan açık soruları yanıtlamadı.”
Alican kusura bakmasın ama, memleket (yani Reis ve biraderleri) gazetecilerden çektiğini kimseden çekmedi.
Gazeteci dediğin, uçak fotoğraflarına bakınca zaten apaçık görüldüğü üzere, her şeyi soramaz. Hatta “sor” denileni bile ancak yeri ve zamanı gelince sorar.
İkinci kez okuyacaklardan özür dilerim ama yazmadan edemeyeceğim!
Yıllar önce.. Erdoğan Bulgaristan Başbakanını ağırlıyor. Genellikle olduğu gibi iki isim daha sonra gazetecilerin karşısına geçiyor. Sorular, hamaset yüklü yanıtlar.. Derken, ya Anadolu Ajansı ya da TRT muhabiri Erdoğan’a bir soru yöneltiyor. Ama Erdoğan gülmeye başlayıp, “o soru bana değil değerli konuğuma sorulacaktı, sen yanlış anlamışsın” diyor.
İşin cılkı bu kadar mı çıkar!!!
Çıkar! Çıktı da!
*. *. *
90’ların başında benim de yolum Meclis’e düşmüştü. Bir baktım ki
İktidar partisi kulisinde, Demirel hükümetinin içişleri bakanı İsmet Sezgin etrafına toplanan gazetecilerin sorularını yanıtlıyor. Bir ara ben de soru sormak fırsatını buldum: “Güneydoğu’da devlet teröründen söz ediliyor, ne diyeceksiniz?”
İsmet Sezgin gayet rahat bir ifadeyle yanıt verdi:
“Arkadaşlar, aranızda PKK’ya sempati duyanlar olabilir. Ancak devlet terörü iddiasının doğru olmadığını kesinlikle söyleyebilirim..”
Ben PKK sempatizanı değildim. Ama gazeteciydim. Ve daha sonra bazı vahim örneklerle de açığa çıkacağı gibi devlet adına ağır suçlar işlendiğini duyuyordum. Bunu sormak da görevimin bir parçasıydı. Mumla arayacağımızı tahmin etmediğim bir iktidar devrinde konu da bundan öteye gitmemişti.
Dün Erdoğan’a kıyasla hukuk ve yasalar karşısında çok daha zayıf olduğunu yazdığım Trump.. Yapabildiği en fazla hakaret etmek. Fark şu: Gazeteciler Başkan istemiyor diye kovulmuyor. Uydurma iddialarla cezaevine gönderilmiyor.
Bunların sıradan vakalar olduğu Rusya’da bile Putin, yıllık basın buluşmasında, çok rahatsız olacağı konular dahil, her soruya yanıt veriyor.
99 köyden kovulmuş bir gazeteci olarak, geldiğimiz yerden hem utanç duyuyorum hem de ürküyorum.
Bu ülkenin tanınmış iki gazetecisinin başına gelenlere baksanıza;
Fatih Altaylı “Erdoğan’ı ölümle tehdit” gibi absürt bir iddiayla cezaevinde.
Merdan Yanardağ aslında iddia bile sayılmayacak bir casusluk öyküsüyle aynı cezaevinde.
Dönelim Alican Uludağ’a
Geçenlerde bir haber paylaştı. Türkiye’nin bir zamanlar çok konuştuğu Şule Çet cinayetinde “yardım ettiği” gerekçesiyle ağır hapis cezası alan bir hükümlüydü haberin öznesi..
Yanında kadın arkadaşıyla, bir su kenarında rakı balık keyfi yaparken çekilen fotoğraf da haberin kanıtı..
Alican, 18 yıl hapse mahkum edilen bir kişinin 7 yıl sonra çıkmasının suçluya cesaret anlamına geldiğini vurgulayarak haberi paylaştı.
Paylaşım sonrasında Adalet Bakanlığı’ndan açıklama geldi:
Berk Akand tahliye edilmemişti. Yasa, mevzuat vs gereği açık cezaevine nakledilmişti. Açık cezaevinde infazı devam ederken izin yapmıştı. Ancak paylaşımının ardından disiplin işlemleri uygulanmış, netice itibarıyla da yeniden kapalı cezaevine gönderilmişti.
Yasa ve mevzuatın kime nasıl uygulandığını bildiğimiz için, gereksiz karalamalar yapmayacak.. Hem açık cezaevi hem izin.. Bu nasıl iş diye sormayacağız elbette.
Zaten beni asıl ilgilendiren bundan sonrası.
Adalet Bakanlığı adamın “dışarıda” olduğunu kabul ediyordu.. Oysa Bakırköy Başsavcılığı, hükümlünün (fotoğraf paylaşımı sonrasında) kapalı cezaevine gönderilmesine dayanarak, Alican’ı “Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yaymakla” suçluyor.. Ve resen soruşturma başlatıldığını duyuruyordu.
*. *. *
Halkı yanıltmak demişken..
4 bin sayfalık İBB iddianamesinden, Halk TV internet sitesinin özel haberiyle çok özel bir örnek:
“İddianamede, tutuklu İBB Spor Kulübü Başkanı ve 'örgüt yöneticisi' olarak gösterilen Fatih Keleş’le ilgili dikkat çekici bir HTS tespiti yer aldı. İtirafçı iş adamı Süleyman Atik ile Fatih Keleş’in aynı tarih ve saatlerde Bakırköy Aqua Florya AVM civarındaki baz istasyonundan sinyal verdiği öne sürüldü. Ancak Fatih Keleş o tarihlerde cezaevindeydi..”
Neyse ki Akın Gürlek gazeteci değil. Sırf bu yüzden gözaltına alınıp tutuklanabilirdi!
“Bizden önce toplu iğne yapamıyorlardı “ diye ya da benzeri binlerce örnekle halkı yanıltan dünya liderine gelince.. O’nun zaten dokunulmazlığı var.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:65
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 20 Kasım 2025 09:37 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















