Ergenlikte zayıf olma baskısı
Trthaber sayfasından alınan verilere göre, Ankara24.com bilgi veriyor.
Ayna karşısında uzun süre kalan, öğün atlayan, her lokmada “ya kilo alırsam” diye düşünen çocuklar…
Ergenlik dönemi, artık yalnızca büyümenin değil, bedenini tanıma ve kabullenme sürecinin de en hassas dönemlerinden biri. Uzmanlara göre bazı çocuklar bu dönemde kilo alma korkusuna kapılıyor ve kendilerini toplumun belirlediği görünüm ölçütleriyle değerlendiriyor.
Bu durum, çoğu zaman “obeziteyle mücadele” olarak düşünülse de aslında bambaşka bir tabloyu anlatıyor. Söz konusu olan, fazla kilo değil, “zayıf olma” baskısı. Yani çocuk, kilolu olduğu için değil, zayıf olmadığını düşündüğü için kaygı yaşıyor.
Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Sağlığı Uzmanı Prof. Meltem Erol ile bu baskının nedenlerini konuştuk.
Ergenlik dönemi hormonal değişikliklerin yaşandığı, çocuğun vücudundaki değişikliklere ve vücut algısına çok önem verdiği bir dönem. Bu görüntüler, güzellik anlayışının zarif bir bedene sahip olmakla mümkün olduğu düşüncesini pekiştiriyor ve bunun sonucunda özentiyle kilo kaygısı gelişiyor.
Çocuk Sağlığı Uzmanı Prof. Meltem Erol
Beden algısı neden ergenlikte değişiyor?Prof. Meltem Erol, “Çocuklarda kilo kaygısı genellikle ergenlik döneminde, 14–17 yaş grubunda ortaya çıkar. Kızlarda erkeklere göre daha fazladır” diyor.
“Ergenlik dönemi hormonal değişikliklerin yaşandığı, çocuğun vücudundaki değişikliklere ve vücut algısına çok önem verdiği bir dönem. Normal kilonun altında olma, halsizlik, iştahsızlık ve ergen kızlarda adet düzeni bozuklukları ile fark edilebilir.”
Erol’a göre, bu dönemde çocukların beden algısı hızla değiştiği için kilo, yalnızca bir sağlık göstergesi olmaktan çıkıyor, benlik algısının bir parçasına dönüşüyor.
Toplumun güzellik anlayışı çocukları nasıl etkiliyor?Ergenlik döneminde çocukların beden algısı artık sadece fiziksel değişimlerle değil, dış dünyanın bakış açısıyla da şekilleniyor. Sosyal çevre, medyada yer alan ideal görüntüler ve aile içinde söylenen basit cümleler bile, bir çocuğun kendine bakışını sessizce değiştirebiliyor.
Prof. Meltem Erol, “Toplumdaki güzellik anlayışı, zayıf olmanın daha güzel olduğu düşüncesiyle birleştiğinde çocuklarda kilo kaygısı artıyor” diyor.
Zayıf olmayı güzelliğin tek ölçüsü olarak gören bakış açısı, çocukların bedenleriyle olan ilişkisini zedeliyor. Bir süre sonra çocuklar, “daha zayıf olursam beğenilirim” düşüncesine kapılıyor. Bu inanç, özellikle sosyal çevreden veya aile içinden gelen yorumlarla daha da güçleniyor.
Aile içi tutumlar nasıl rol oynuyor?Ailenin çocuk üzerindeki etkisi yalnızca beslenme düzeniyle sınırlı değil; evdeki konuşma biçimi bile çocukta kalıcı bir iz bırakabiliyor.
Erol, “Kilosu biraz fazla olan ergenlerde ailenin bu konuda çocuğa baskı yapması veya kilolarıyla dalga geçilmesi, çocukta kilo kaygısının gelişmesine neden olabiliyor” diyor.
“Ya da aile içinde sürekli olarak güzel olmanın ince bir bedenle olduğu görüşü hâkimse, çocuk zayıf olmazsa beğenilmeyeceği kaygısına kapılabiliyor.”
Erol’a göre, ailelerin “iyi niyetli” uyarıları bile bazen çocukta suçluluk duygusuna yol açabiliyor. Evde sık sık diyet konuşulması, kiloyla ilgili şakalar yapılması ya da zayıf olmanın övülmesi, çocuğun bilinçaltında kalıcı izler bırakıyor.
Sosyal medya ‘mükemmel beden’ algısını besliyorErgenlik çağında çocuklar için sosyal medya, sadece eğlence değil, aynı zamanda kendini karşılaştırma alanı haline geliyor. Filtreli görüntüler, “fit” yaşam tarzları ve influencer kültürü, gerçeklik algısını zayıflatıyor.
“Ergenlik dönemi hormonal değişikliklerin yaşandığı, çocuğun vücudundaki değişikliklere ve vücut algısına çok önem verdiği bir dönem. Bu görüntüler, güzellik anlayışının zarif bir bedene sahip olmakla mümkün olduğu düşüncesini pekiştiriyor ve bunun sonucunda özentiyle kilo kaygısı gelişiyor.”
Kilo kaygısı yalnızca fiziksel bir mesele değil, çocukların duygusal dünyasında da sessiz bir baskı yaratıyor. Meltem Erol, yeme fikrinin çocukta suçluluk duygusu oluşturabileceğini anlatıyor.
“Zayıf olma isteği, bedeninden utanmasına ve kendini güzel hissetmemesine neden olur. Bu da özgüven azalması ve yetersizlik hissine yol açar.”
[Fotoğraf: Getty]
Kilo kaygısını büyüten bir diğer etken ise okul ortamı. Erol, okul ortamının kaygıyı nasıl etkilediğini şöyle anlatıyor.
“Kilolu olan çocuklar, akran zorbalığına maruz kaldıklarında arkadaş ortamından dışlanabiliyor, kilolarıyla dalga geçilmesi utanmaya ve içe kapanmaya neden oluyor. Bu da kilo kaygısının daha da derinleşmesine yol açıyor. İlerleyen dönemlerde bu durum anoreksiya nervosa gibi ciddi rahatsızlıklara dönüşebilir. Bu da hem fiziksel hem psikolojik sorunlara yol açar.”
İdealize edilmiş beden ölçüleri Barbie Sendromu'na yol açabilir
Prof. Meltem Erol, bu durumda ailelerin tutumunun belirleyici olduğunu vurguluyor:
“Aileler, çocuğu suçlamak yerine bir uzmandan destek almalı. Sağlıklı olmak mesajı çocuklara kilo üzerinden değil, beden algısı üzerinden verilmelidir. Herkesin sağlıklı, enerjik ve kendini iyi hissettiği bir beden yapısı olabileceği anlatılmalı. Yiyeceklerden söz ederken kalorisinden değil faydasından bahsetmek,örneğin, ‘Sebze yersen daha sağlıklı olursun’ gibi ifadeler çocuğun beslenmeyle daha olumlu bir ilişki kurmasına yardımcı olur. Ailenin rol model olması da bu konuda en güçlü etkendir.”
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:79
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 14 Ekim 2025 15:11 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















