Elimizdeki kitap okunmayı hak ediyor mu? Gökhan Özcan
Ankara24.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak açıklama yapıyor.
Çok kitap var, gerçekten çok kitap var, çok fazla kitap yazılıyor. Bir kalem erbabının bundan şikâyet etmesi garip gelebilir; ama sanki durum pek öyle değil! Kitapların bir zihinsel ve kalbî yoğunlaşmanın eseri olarak ortaya çıktığı göz önüne alınırsa; bu söylediğim kafamızda bir yere oturacaktır. Bu devirde bu kadar çok insanın, bu kadar birbirinin neredeyse aynı hayatı yaşarken, zihnini ve kalbini gündelik akıştan kurtarmakta bu kadar zorluk çekerken bu yoğunluğu yaşayabiliyor olmaları pek akla yatmıyor. Kaldı ki, çıkan kitapların önemlice bir kısmında bu zihnini alamamışlık ve bu kalbini kurtaramamışlık halinin emarelerine bolca rastlanıyor.
Yayıncılar açısından ‘sürüm’ son derece önemli bir mesele; pek çok yayıncı (az sayıdaki istisnalar dışında) tek tek kitaplardan değil, sürümden kazanıyor. Vaziyet bu olunca, yayıncılar sürekli kitap basmaya, dolayısıyla sürekli kitap projeleri geliştirmeye bir anlamda mecbur kalıyor. Günümüzde ardı ardına tezgâha konan kitapların küçümsenmeyecek bir kısmı böyle zoraki bir arzın neticesi…
“Kitap seçerken neye dikkat ediyorsunuz?” diye sordu toy muhabir. “Gerçekten kitap olmalarına!” diye cevapladı tecrübeli yazar.
Kitap gibi durduklarına bakmayın, raftakilerin hepsi aslında kitap değil! Bazıları vakit geçirmek için, bazıları ucuz duyguları tatmin etmek için, bazıları ezberleri çoğaltmak ve bazıları da okur profilini fazlaca genişleterek sığlığın rantını yemek için! Bunlara kitap denebiliyorsa, söyleyecek bir şeyim yok! Bana sorarsanız kitap, sizi en az bir kitap miktarı daha fazla kılan şeydir.
“Asıl sorun, kitaplar açısından bile, bolluktur, seçim zorluğudur, artık hiçbir şeyi ayırt edememe riskidir: Bu doğal bir şeydir, bitkisel hafızanın yayılması, herkesin konuşmasına izin vermek için aptalların, hatta alçakların da konuşmasına izin verilen bir rejim olan demokrasinin bütün kusurlarına sahiptir. Bir de insanın seçim yapma konusunda nasıl eğitilebileceği meselesi var, çünkü seçmeyi öğrenemezsek, kitaplarla karşı karşıya gelince Funes’in sonsuz sayıdaki algı karşısında kaldığı gibi kalırız: Her şey hatırlanmaya değer göründüğünde aslında hiçbir şey hatırlanmaya değmez ve her şeyi unutmak isteriz” diye yazmış Umberto Eco, ‘Bitkisel Hafıza ve Bibliyofili Üzerine Diğer Yazılar’ kitabında.
Tıpkı yayıncılar gibi bugünün okurlarının azımsanmayacak bir kısmı da okuma mesailerini sürümden kazanma mantığı üzerine kuruyor. Kitaplarını belli ki başkalarınca hazırlanmış okuma listelerinden, çok satanların sıralandığı raflardan, alelade sosyal medya paylaşımlarından seçiyorlar. Yine bu tip okurlar, büyük ekseriyetle kendi zihinleriyle ve kalpleriyle kitap aramaya çıkmamış, bunu göze almamış, bu gayreti göstermemiş kişiler oluyor. Kitaplarla aralarında dokunaklı, sahici, samimi bir hikaye geçmiyor.
Okuma ihtiyacı, içsel ihtiyaçların ve arayışların neticesinde ortaya çıkar ve çıkmalıdır. Dolayısıyla bu yolda kişiye özel bir güzergahtan ilerlemek gerekir. Kişiler, kendi kitaplarını, kendi yazarlarını arayıp bulmak, kendi okuma düzenlerini kurmak zorundadır. Aksi, kitaplarla kurulan şeklî, yüzeysel ve dostlar alışverişte görsün ucuzluğunda bir performans ve efor sürecidir ki, bunun kişilerin zihinsel ve duygusal kemaline pek bir faydası olmaz.
Önüne çıkanı, çok satanı, popüler olanı, filancanın son kitabı deneni okumak her şeyi okumaktır. Her şeyi okumak bir anlamda pek bir şey okumamaktır. İnsan kendine aldığı kıyafetlerle yine kendine aldığı kitapları birbirine çok benzeyen kriterlerle seçmemelidir. Çünkü kıyafetleri dışınıza giyersiniz, kitapları içinize!
Jorge Luis Borges, ‘Yedi Gece’ isimli kitabında okurları boş yorgunluklardan ve vakit kaybından kurtaracak çok kritik bir bilgi veriyor: “Eğer metinler hoşunuza giderlerse ne âlâ; eğer hoşunuza gitmezlerse onları hemen bırakın, zira zoraki okuma kadar saçma bir eylem olamaz, onun yerine zoraki mutluluktan bahsetmeyi yeğlerim. Bence şiir hissedilen bir şey ve eğer siz şiiri hissetmiyorsanız, eğer güzellik hissiniz yoksa, eğer bir öykü sizde daha sonra ne olacağını bilme arzusu uyandırmıyorsa, yazar onu sizin için yazmamıştır. Onu bir kenara bırakın, edebiyat dikkatinize layık olan ya da olmayan, yarın okuyacağınız başka bir yazarı size sunacak kadar zengindir.”
Görüntülenme:72
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 30 Ekim 2025 04:13 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda
İletişim








En çok okunanlar



















