Bir zamanlar öğretmenlerden korkuyorduk, çok şükür artık öğretmen dövüyoruz! (Bana bir harf öğretene kırk katır mı, kırk satır mı?!)
Ankara24.com, Halktv kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
Bir ülkenin öğretmenine nasıl davrandığı, o ülkenin geleceğini belirler…
Son zamanlarda basında yer alan haberler ve bir köşe yazarı olarak bana ulaşan sayısız şikâyet, bu yazıyı kaleme almama neden oldu. Çünkü artık neredeyse her gün, bir öğretmenin öğrenci veya veli tarafından tehdit edildiği, aşağılandığı hatta darp edildiği haberleriyle karşılaşıyoruz.
Hz. Ali’nin “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” anlayışıyla yücelttiği öğretmen, bir zamanlar toplumun kanaat önderi, yol göstereni, ışığıydı.
Öğrenci, öğretmenine saygı duyar; bir bakışıyla bile kendine çeki düzen verirdi.
Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum anlayışından, öğrencilerin öğretmeni dövdüğü anlayışa geçileceğini kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. İnsan ve insanlığın değerli olduğu günümüze çok da uzak olmayan o güzide yıllarda hem öğrenci hem veli, öğretmene saygı duyar; onun tek sözüne bakardı. Günümüzde ise aynı toplumda öğretmene bağıran, hakaret eden hatta şiddet uygulayan öğrenci ve velileri duyuyor, görüyoruz.
Toplum olarak büyük bir değer erozyonu yaşıyoruz. Saygı, sabır ve anlayış gibi insani değerler, yerini öfkeye, tahammülsüzlüğe, şiddete yani cehalete bıraktı. Televizyonda ve sosyal medyada sürekli öfke, tartışma ve saldırganlık pompalandıkça; sevgi, empati ve nezaket geri plana itiliyor. Hoşgörüsüzlüğün bulaşıcı bir hastalık gibi yayıldığı bir toplumda, şiddet sınır tanımıyor ve maalesef artık bu kirli eller öğretmene kadar uzanıyor.
ÇOCUĞUMUN “ETİ SENİN, KEMİĞİ BENİM” ANLAYIŞINDAN, “ÖĞRETMENİN KEMİĞİNİ KIRARIM” ANLAYIŞINA NASIL GEÇTİK, BİZ BU HALE NASIL GELDİK?Eskiden bir veli, çocuğunu öğretmene emanet ederken, öğretmen çocuğun hem bilgisinin hem ahlakının hem kişiliğinin emanet edildiği emin kişi olurdu; şimdi ise öğretmene güven yok olmuş. Öğrenci tarafından eve taşınan küçük bir sorun büyütülüyor. Sonuçta öğretmene güvenmek yerine çocuğuna güvenen aile, okula gelip öğretmene hadsizce hesap soruyor; hırsını alamayıp öğretmene şiddet uyguluyor.
PEKİ, ÇOCUĞUMUZUN BİR LAFIYLA YOK SAYDIĞIMIZ ÖĞRETMEN, BİZİM ÇOCUĞUMUZ İÇİN, ONUN DİSİPLİNİ İÇİN ARTIK ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYAR MI?Nasıl eski öğrenciler nasıl artık özlemle andığınız öğrenciler ise, öğretmenler de böyle giderse sorumluluk almayacak ve “Nerede eski öğretmenler?” diye bugün dövdüğünüz öğretmenleri arayacaksınız. Çünkü bu erozyonun kaybedeni öğretmen değil; gelecek nesiller olacak. Eğitimin en önemli unsuru olan öğretmen, öğrenci disiplinini sağlama noktasında aileler tarafından desteklenmezse olacakları öngörmek zor değil. Eğitimdeki disiplin, ciddiyet ve saygı ortadan kalktıkça, çocuklarımızın karakteri de o ölçüde zayıflayacak. Bugün öğretmenine el kaldıran bir çocuk, yarın hukuk tanımaz; adaleti, düzeni, saygıyı hiçe sayan bir fert olacak.
“Bir öğretmen sonsuzluğu etkiler; etkisinin nerede duracağını asla bilemez.”
Albert Einstein
Einstein’ın bu sözü, öğretmenin insanlık üzerindeki görünmez ama kalıcı gücünü anlatır. Bir öğretmenin bir çocuğa söylediği tek bir cümle, o çocuğun kaderini, dolayısıyla da toplumun yönünü değiştirebilir. Bir çocuk değişir, dünya değişir; bu zincirleme olarak tüm medeniyetlerin değişimidir. Ancak bugün, o etki zinciri kırılma tehlikesiyle karşı karşıya. Çünkü öğretmen artık bir bilgi kaynağı değil, velilerin öfke hedefi hâline gelmiş durumda.
Bir ülkenin öğretmenine nasıl davrandığı, o ülkenin geleceğini belirler.
Eğer öğretmen susturulur, yalnız bırakılırsa, vazgeçmeye zorlanırsa ışığı söner ve o toplumun çocukları da karanlıkta büyür; cehalete mahkûm olur. Unutmamak gerekir ki, cahil bir toplum şiddeti hak görür; bilgeliği ise tehdit sayar.
Eğitimine sahip çıkmayan, öğretmenine saygı duymayan bir milletin geleceği karanlıktan başka bir şey değildir.
Biz eskiden öğretmenden korkardık, çünkü öğretmene, dolayısıyla bilgiye saygı duyardık. Şimdi ise öğretmene saygısızlık yapan, bağıran, hatta şiddet uygulayan bir nesil yetişiyor. En acısı da, bu yaşananlar zamanla normalleşiyor.
Öğretmenlik basit bir meslek değildir; bu nedenle öğretmeni korumak, sadece bir meslek grubunu değil, bir milletin onurunu, vicdanını ve geleceğini korumaktır.
Unutmayalım ki, bir ülke ne kadar şehirler, köprüler, yollar, modern binalar yaparsa yapsın; ne kadar güçlü ordular kurarsa kursun; eğer öğretmene saygı yoksa, o ülkenin temeli çürümeye başlamıştır. Hele ki ilk emri “Oku” olan bir inanışa mensup bir ülkede, OKUtana saygı çocuklarımıza öğreteceğimiz en büyük derstir. Bilginin değerini bilmek ve öğretmene saygı duymak, bu anlamda inancın da gereğidir.
Öğretmen, toplumun inşasında en önemli etkendir ve yıpratılmış bir toplum, kendi geleceğini de yok eder. Bu yüzden bugün, her birimiz kalem tutan bir elin, bir sınıfta yankılanan sabırlı bir sesin değerini bilmek zorundayız. Çünkü bu ülkenin gerçek kurtuluşu, her zaman ışık saçan zihinlerle olur; karanlığa sığınan kirli ve sert yumruklarla değil. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:38
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 02 Kasım 2025 05:12 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















