Belirsizlik ve şeffaflık çağında iktisat ve Türkiye Yusuf Dinç
Ankara24.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
Dünya bildiğimiz her şeyin yanlış olduğunun kavranacağı yahut kavratılacağı bir çağa giriyor. Deterministik konforumuz bozuldu bile. Newton fiziği iyiydi lakin artık ihtiyaçlarımızı karşılayamıyor.
Evreni ve kendimizi Newton fiziğinden daha iyi anlamamız gerektiğini biliyoruz. Fakat kuantum fiziğiyle de anlayacak kadar kapasitemiz yok. Şaştık kaldık. Belki de Husserl’in dediği gibi bilim bizi sadece yanlış yönlendirdi. Husserl’in fenomenolojisi Yunus’un “kendin bilmek” meselesinin yöntembilim meselesi. Çözümü değil, nasıl çözeceğimizi düşünüyoruz kısaca. Kesin bir cevabımız olamadığından her şey belirsiz ama ahlaki ilke olarak her şey şeffaf…
Merhum Sabri Orman Hocayı bunları söyledikten sonra anmadan geçemem; metametodolojiyi çalışıyordu son döneminde. Yani yöntembilimin yöntemini…
Descartes’ın cogito ergo sum (düşünüyorum o halde varım) önermesine artık bağlı değiliz. Çünkü o da yetmiyor.
Epistemolojik hatta felsefe denediyse de yeni bir önerme ortaya koyamadı. Tanrısız kıvranışların yetersizliği Heidegger’in kavramlarıyla da yeterince karşılanamadı.
Neyse ki biz varlık tasasını Elmalılı ile hallettik. O şöyle diyor;
“Ey Rabb-i Müteâl! Sen şu zahirdeki infisali batındaki ittisal ile vasf etmese idin, ben beni görmez, Seni sezemezdim. Anlayanlara hemhâl, anlamayanlara dellâl olmak istemezdim. Sen bana vicdan dedikleri bir buluş, vücud dedikleri bir bulunuş ihsan ettin. Ben bu buluş ile kendimi kendimde buluyor, bulunuşuma eriyorum. Bu sayede başka varlıklara varıyor, vicdanlarını kendime zammediyorum.
Yâ Rab! Sen bizi böyle bir cihetten vicdan, bir cihetten vücud namiyle iki silsile-i şuûn içinde yüzdürüyorsun.”
Kısaca; buluşum (vicdan) ve bulunuşum (vücudum) verilmiş o halde varım, vicdanımı bağladığım diğer varlıklar da var.
Bu ifadeler sayesinde Batı düşüncesinden birkaç adım öndeyiz.
Ulusal ve küresel vicdanımızı bir vücudda (irade) buluşturabilmemiz bu sayede. Evvelce karşısında aciz düştüğümüz Avrupa ülkelerinin bugünün tarih sahnesinde karşımızda aciz düşmesi bu metafizik farkın sonucudur.
Şimdi neden bu geniş bağlamı tartıştığıma geleyim.
Burada tartıştığım çerçevenin bilimin her alanında bir etkisi var. Teoriler, kabuller, kalıplar, ezberler yıkılıyor. Yerlerine yenileri konamıyor ama yıkılıyor. İktisat dahil…
Biz dediğim gibi avantajlıyız ama ne yazar.
İktisatta karşımıza çıkan her olgu teorileri, kabulleri, kalıpları ve ezberleri koruyacak şekilde ve korumak güdüsüyle yorumlanıyor.
Cevaplar net, kati ve kitaba sadık. Sahici bir entelektüel gayret yok.
Sanırım toplum belirsizlikler ve şeffaflık çağında en ilkel iktisadi yaklaşıma maruz kalıyor.
Ve bazıları zannediyor ki ortodoks programı eleştirmek kolay. Hayır değil. Asıl Türkiye Ekonomi Programını eleştirmek kolaydı.
O gün menfaatleri uğruna yapıcı yahut yıkıcı sesini çıkarmayanlar bugünkü programın savunuculuğunda geçmişin üzerine basıp yükselmeye çalışıyor.
Çok fazla ikiyüzlülük görüyorum. Bu kadar ikiyüzlü ülkenin betini bereketini kaçırır.
Gerçek şu ki ortodoks program en az Türkiye Ekonomi Modeli kadar kötü uygulandı, uygulanıyor. Belirsiz ama neden açıklayıcı olamadığından bihaber. Üstelik bulanık ve puslu…
Uygulanan programın yanlışlarını eleştirmek ve eksiklerini tespit edip iyileştirmek için katkı vermek neden yanlış olsun? Programın daha iyi uygulanması için bir eleştiri alanı açılmıyor.
Bu kadar şiddetle müdafaa edilen bir sosyal bilim programından beklentileri düşük tutmakta yarar görüyorum.
Başta çizdiğim metafizik çerçevedeki avantajımız; Türkiye’nin doğru bir iktisadi yaklaşım için bilgi kadar niyete akıl kadar da vicdana başvurması gerektiğine işaret eder.
Fakat ortaya konan bu azimli müdafaa gayreti, Türkiye’nin bu çağın dinamiklerine göre işi en kolay ülke olma imkânını, işi en zor ülke olma gerçeğine dönüştürüyor.
Ve şurası kesin ki; herkes işini mikroda kotarmalıdır. Makrodan beklentisini en aza indirgemelidir. Ve toplum iktisatta rehber kabul ettikleri eliyle kendi çıkmazına sürüklendiğini bilmelidir.
Son enflasyon raporu toplantısı bir kere daha altını kalın çizdi ki; bilinçsiz belirsizlik bulanıklıkla birleşmiştir. Ve toplantının esas mesajı; Türkiye’de ekonomik birimlerin üretim, yatırım ve tüketim kararlarını politika yapıcıların yönlendirmelerinden çok toplumsal sezgilere göre vermesinin daha doğru olacağıdır.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:40
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 11 Kasım 2025 04:03 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















