‘Bardağın dolu tarafını görmeye gayret ediyorum’
Hurriyet sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, Ankara24.com duyuru yapıyor.
Oğuzhan Koç’la Levent’teki Hyatt Centric otelde buluşuyoruz. Yıllardır tanışıyoruz. O ismi büyüdükçe egosu şişmeyenlerden. Bugünlerde hikâyesini yazdığı film vizyona gireceği için çok heyecanlı. Hem filmden hem aşktan bahsederken gözlerinin içi parlıyor.
◊ Oğuzhan hoşgeldin...
Saygılar, sevgiler, hoşbulduk...
◊ İlk röportajımızın üzerinden yıllar geçti...
Hatırlıyorum, 2011 falandı, Eser (Yenenler), İbo (İbrahim Büyükak), sen ve ben İstiklal’de buluşmuştuk. Sonra garip bir pasajda ikinci el eşyalar satan bir dükkânda üstümüze ne kostüm bulduysak geçirdik, öyle pozlar vermiştik.
◊ O dönem ‘3 Adam’ başlıyordu. Sonra tek tek projelerde devam ettiniz. Sinema filmleri yaptınız. Bu sefer 12 Aralık’ta vizyona girecek, hem başrolünde olduğun hem hikâyesini yazdığın ‘Bugün Güzel’ filmiyle karşımızdasın. Senin için hayat bugünlerde güzel mi?
Yönetmenimiz ve senaristimizle bugünün nasıl olduğu, bizim nereden baktığımızla alakalı diye düşünmüştük. Ben bu aralar hayata güzel tarafından bakmaya, bardağın dolu tarafını görmeye gayret ediyorum. Bizi işlerimiz de buna yönlendiriyor, daha neşeli olan tarafı görüp onu anlatmaya çalışıyoruz.
◊ Film hikâyesi yazmak nereden çıktı?
Bir film hikâyesi yazacağım diye işe başladım. Aslında BKM zamanı Yılmaz (Erdoğan) Abi’den senaristlik dersleri almaya başladığımız zaman ilk hedefimiz güzel bir film yazmaktı. Tabii odağım müzik olduğu için bu hayalimi biraz ertelemiştim. Bir gün acaba kendi filmimi yazabilir miyim diye oturdum, hikâyeyi yazdım, bitirdim ve sonra senaristimiz Aksel’e (Bonfil) gittim. Üstüne yönetmenimiz Mali de (Ergin) katıldı.
◊ Bunca sene bekledikten sonra ne yazdın?
Bir sağlıklı yaşam koçunun hastalanma hikâyesi. Bütün işi insanları sağlıklı yaşatmak olan biri sağlıksız hale gelirse ne olur? Böyle bir çatışmadan yola çıktım. Hep hastalık filmleri acıdır ya, bizimki hastalık odaklı bir film ama acı değil, neşeli ve umut veriyor çünkü benim olayım o.
◊ Sen sağlık ya da yaşam koçlarına inanıyor musun?
Her şeyin doğrusu, iyisi mutlaka var. Bir şeyin iyisi yapıldığında da mutlaka onun şarlatanları ve kötü yapanları da çıkıyor. Ben görmedim ama eminim bir yerlerde birilerinin hayatına çok iyi dokunan yaşam koçları vardır.
◊ Senin koçların var mı?
Yok, benim fikirlerine güvendiğim dostlarım var. Arkadaş arkadaşın psikoloğudur; dertlerini dinler, doğru arkadaş aslında çok iyi bir yaşam koçudur.
◊ Film için “Hayatın acı ve tatlı gerçeklerinin üzerinden nasıl gelineceğini anlatıyor” demişsin. Senin bu gerçeklerin üzerinden gelmek için reçeten nedir?
Yaşça daha gençken büyüklerim söylediğinde gülerdim ama zaman gerçekten merhem gibi, iyileştirmediği bir şey görmedim. İstersen kafanı duvarlara vur, canını sık, isyan et, vallahi geçiyor.
◊ Ali karakterinin hayatı planladığı şekilde gitmiyor. Dünden bugüne baktığında senin hayatın ne kadar planladığın gibi gitti?
Büyük çoğunluğu planladığım gibiydi, bu açıdan şükrediyorum. Çok burç manyağı biri değilimdir ama az çok analiz edip doğruladığım için söylüyorum, Boğa burcuyum, çok planlıyım. Aniden çıkan her şey, değişen planlar bütün ayarlarımı bozar. O yüzden hep geleceğimi planlayarak yaşarım.
◊ Bu filme neden gidelim?
Hayata çok daha tatlı ve pozitif bakmak ve bir sürü duyguyu bir arada yaşamak için gelebilirsiniz.
‘Bir gece aniden İstanbul’a gitmeye karar verdim’
◊ Tam 40 yaşındasın. Hayatında 40’ın bir etkisi var mı?
Olgunlaşma, uyanış, sakinleşme, hepsinden biraz hissediyorum. Yaşadığım şeylerle ilgili biraz daha damak tadım gelişti diyebilirim.
◊ Sence hayatının kırılma noktası neydi?
İzmir’de Dokuz Eylül Üniversitesi’nde çalışma ekonomisi ve endüstriyel ilişkiler okurken İstanbul’da olmalıyım diye bir gece aniden Eser’i arayıp İstanbul’a gitmeye karar verdiğim ve onun evine yerleştiğim gündür.
◊ Sonra İstanbul’da üniversiteye girdin mi?
İstanbul Üniversitesi Antropoloji Bölümü’nde okudum. Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü’ne başladım ve üçünü de bitiremedim. O sıralar İstiklal Caddesi’nin barlarında çalmaya başladım, bir yandan televizyonda ‘Çok Güzel Hareketler’ başladı. Gece çalıyor, gündüz tiyatroda prova...
◊ ‘3 Adam’ olarak sizi daha da yakından tanıdık. Bir ara ayrı işler yapmanızla küstüğünüz söylendi?
Yok canım, dün İbo^yla Etiler’de yemek yedik.
◊ Siz bundan önce filmlerde de İbo’yla oynadınız. Sanki biraz Eser’i dışladınız...
Bu işi buraya getireceğini biliyordum ama alakası yok. Eser hep bizden çok uzağa taşınıyor. Bir ara görüşelim dediğinde üç ay sürüyor. Filmlerde de Eser’in oyunculuk yapası yok, o bir şovmen, televizyoncu, orayı seviyor.
‘SEKSİ BİRİ OLDUĞUMU DÜŞÜNMÜYORUM’
◊ Bir pop starsın ama bir stara göre çok efendi ve aile çocuğu havan var...
Biz bir jenerasyonla beraber o halka uzak starlık kavramını kıran nesiliz. Hatta bizden sonrakiler çok daha samimi. Benim derdim hiçbir zaman magazin kamerasını gördüğümde öf diye elimle iteyim, VIP minibüsüme binip kapıyı kapattırayım değildi, hayatın içinde de o kişi değilim. Ben sevdiği işi yapan ve sevdiği hayatı yaşayan biri olmaya gayret ediyorum.
◊ Efendi çocuk olmaktan sıkıldın mı?
Hayır çünkü kişisel hayatım insanların gördüğünden daha eğlenceli. Keza seninlede arada karşılaşıyoruz, güzel bir hayatımız var. Yani hayatımız insanlara sunduğumuzdan daha eğlenceli.
◊ Peki, hiç kirlilik, hiç defo yok mu?
Bir annem ve babam olduğunu, onların normal orta direk bir Türk ailesi olduğunu, kışları Bursa’da, yazları Erzincan’da yaşadıklarını, komşuları olduğu bilgisini hiç aklımdan çıkarmıyorum. “Aman abi burada benlik bir şey yok” deyip oradan uzamayı çok iyi bilirim. Yalan yok, ben çok saçmalayamam, kendime o hakkı çok tanımıyorum, canım da istemiyor, böyle tamamım.
◊ Seni seksi bulanlar kadar sevimli bulanlar da var...
Seksi bulanlara buradan teşekkür ederim, sağ olsunlar (gülüyor).
◊ Sen aynaya baktığında ne görüyorsun?
İyi biri görüyorum.
◊ Ama bu cevap olmadı...
Sabah diş fırçalarken aynaya bakıp ‘Of, çok seksisin’ demiyorum fakat kendimi beğeniyorum, neden beğenmeyeyim? Çok daha kendini beğenen garip insanlarla dolu etrafımız. Süper egolu biri değilim ama yapmayı bildiğim ve hissettiğim şeylerin doğruluğuna veya yanlışlığına güvenirim. Ama seksi biri olduğumu düşünmüyorum. Ben hepsinden biraz olan bir paketim bence.
‘Elmalarla armutlar birbirine karıştırıldı’
◊ Yıllardır birçok hit çıkarmış biri olarak müzik dünyasını nasıl yorumluyorsun?
Bununla ilgili isyanı geçen yaz Merve’yle (Özbey) şarkımızı çıkardığımızda yapmıştım. Spotify özelinde bir tweet attım, biraz da gürültü koptu. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nında ilgisini çekti, yapımcılarla birlikte bizi de çağırdılar, sıkıntılı bulduğumuz şeyleri anlattık.
◊ Sence o müzik listeleri gerçek değil mi?
Listeler gerçek değil demek konuya çok tepeden ve sığ yaklaşmak olur. Ben elmalarla armutların birbirine karıştırıldıklarını düşünüyorum, bence hata bu.
◊ O açıklamayı hiç hatırlamayanlar için; neydi sorun?
O zamanki düşüncelerimle şöyle bir şey anlatmak istedim; Spotify gibi Türkiye’deki müziğin yüzde 85’ini yöneten veya dünyada müziğin çok büyük bir bölümünü ele geçirmiş bir kurumun, kuruluşun Türkiye’de hiçbir editörünün yaşamıyor olması, Türkiye’de benim bir eser üreticisi olarak bir kuruma, bir binaya gidip derdimi anlatamıyor olmam bence bir problemdi. Yurtdışında yaşayan 8-10 editörün Türkiye’de dinlenen müziği bu kadar agresif yönlendirebiliyor olma gücünü haksız ve adaletsiz buldum.
◊ Farklı türlerin bir araya gelmesinden rahatsızsın...
Türk popunun ilk 50’sini yaparsan ben orada mesela Kenan Doğulu’yla yarışmaktan heyecan, Tarkan’ı geçiyor olmaktan mutluluk duyarım. Kameraların karşısına da çıkıp “Tarkan’ı geçtik” demem. Çünkü hepsinin hayranıyım, onlarla başladık müziğe. Bu arada hiç yeni müziği eleştiren bir yerden söylemiyorum, çok da iyi müzisyenler var. Ama 20 yaşındaki çocukla Zeki Müren’i yarıştırmayıverin. Birini değerden düşürmeyin, herkes çok saygıdeğer.
◊ Sen müzik tarzından ödün vermiyorsun. Şarkılarına rap altyapılar ya da rap sözler katmıyorsun. Bu şekilde mücadele zor mu?
Biz maraton müzisyeniyiz, ne güzel şarkıları varmış diye hatırlanmayı tercih ettiğim için ben stilimden taviz vermemeye gayret ediyorum. Şu an Türkiye’yi kasıp kavuran bir sürü şarkının bence üç yıl sonra herhangi bir dinlenirliği olmayacak. Rüzgâr nereden esiyorsa ona göre bunu yapan pop müzik yorumcusu bir sürü abilerimiz, ablalarımız var, o yaz çok da güzel oluyor ama kalıcılık yok, altı ay sonra ondan bir tane daha öyle şarkı yapması lazım. Ben yapmak zorunda değilim.
‘Aşk bir merhemdir’
◊ Gelelim aşka...
Bir yerde buraya geleceğimizi biliyordum. Filmi anlattık, yeter tabii diyorsun (gülüyor).
◊ Filmde aşk da var. Aşk sence bir şeylere merhem olur mu?
Yani birini seviyor olmak ve gerçekten biri tarafından çok sevildiğini yürekten hissetmek çok derman bir şey, dünyadaki en güzel ilaçlardan. Aşk bir merhemdir, bunu söyleyebilirim.
◊ Bir süredir oyuncu Hazal Subaşı’yla birliktesiniz, nasıl gidiyor?
Şahane, çok keyfimiz yerinde, birbirimizi çok iyi anladığımız, çok iyi tanıdığımız, güzel bir şey yaşıyoruz.
◊ Nasıl tanıştınız?
Gıyaben tanışıyorduk. Asıl tanışmamız Oğulcan Engin’in mekânının 5’inci yıl partisiydi. Sonra her şey ilerledi.
◊ Seni ona çeken şey neydi?
Birbirimize en çok bağlandığımız yer, birbirimizin üzerinde yarattığımız hafiflik hissi oldu. Artık insanlar birbirini çok zora düşürdükleri, garip, zehirli şeyler yaşıyor. Hayat geçen sene bu vakitler, hafiflemek isteyen; hissi, tatlı bir şey yaşama ihtiyacında iki kişiyi yani bizi bir araya getirdi. Dolayısıyla birinci önceliğimiz birbirimizi çok iyi anlayıp hayatımızı tatlılaştırmamız.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:59
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 07 Aralık 2025 10:06 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















