Atatürk e göre adam olmak
Halktv sayfasından alınan verilere dayanarak, Ankara24.com duyuruda bulunuyor.
Atatürk için yazmaya oturunca aklıma düştü.
70’li yılların ikinci yarısında sırf onu görmek için birkaç kez Ankara’dan İstanbul’a gelmiştim.
Gezi Parkı’nın hemen altındaki pastanede oturur.. Evi gibi, gün boyu “misafirlerini” ağırlardı.
Attila İlhan’dan söz ediyorum.
Şair.. Düşün adamı.. Gerçek bir ikon!
Anlattıklarından aklımda pek bir şey kalmamıştı aslında, itiraf etmeliyim. Ama zihnimin bir köşesinde bir çekmece açılmayı bekliyordu sanki: “ATATÜRK VE MEDENİYET” çekmecesini. Açmak için 10 Kasım’dan daha iyi bir gün olabilir miydi!!
*. *. *
Attila İlhan, “Hangi Batı” kitabıyla Atatürk’ün izleğini keşfe çıkmıştı.
Vardığı en önemli sonuç şuydu: Mustafa Kemal, tek bir kere bile batılılaşmadan söz etmemişti. Söylediği “muasır” yani uygar medeniyet seviyesiydi.
Ve bu, Asya’nın steplerinden Afrika’ya, kültürlerin katman katman oluşturduğu bir hazineydi.
Atatürk bunu şöyle çerçeveleyip anlatıyordu:
“Biz Batı uygarlığını bir taklitçilik yapalım diye almıyoruz. Onda iyi olarak gördüklerimizi, kendi bünyemize uygun bulduğumuz için, dünya uygarlık seviyesi içinde benimsiyoruz.
Bu dünyada tek bir uygarlık bulunuyor. Bu uygarlığın maddi temeli bütün insanlığa ait oluyor. Bu tek olan uygarlığın içinde de çoğul olarak da kültürler yer alıyor. Ayrı ayrı Batı uygarlığı veya Hristiyan uygarlığı veya Arap, Alman, Rus, Türk uygarlığı olmuyor. Ulusal kültürler oluyor ancak ulusal uygarlıklar olmuyor.
Dinler ise uygarlığın değil kültürün alan ve kapsamına giriyor. Dinler uygarlıkların değil kültürlerin oluşturucusu oluyor. Dinler, kültürün parçalarından sadece birisi oluyor.”
Peki uygar olmak, yani o devrin deyişiyle “ASRİ” olmak ne demek?
Kazım Özalp’in anılarına göre, bir gün Meclis’te, belli ki asri olmak hedefine itirazı olan bir vekil, Atatürk’e “Paşam asri olmak ne demektir” diye sorar. Mustafa Kemal Paşa hemen yanıtlar: “ADAM OLMAKTIR!”
*. *. *
Attila İlhan’ı dinlemek kafanıza yerleştirilen reseptörlerle zihninize şok dalgaları gönderilmesi gibiydi.
Yıllarca Paris’te yaşamış.. Uygarlık tanımına giren ne varsa yerinde görmüş, tatmış bir insan olarak ezber üstüne ezber bozuyordu.
Ona göre Batı hayranlığı ya da hedefi, eziklikten başka bir şey değildi. Batı’nın en iyi bildiği şey de zaten önce ezip sonra kurtarıcı rolünü oynamaktı.
Avatar filminin ve daha pek çok benzerinin anlattıklarına onlarca yıl vardı. Ama kitabında şöyle yazmıştı:
“Allah'ın günü dinlediği müziğe söv, ezberinde çağdan çağa taşıdığı ozanları karala, eğlencesini kına, töresini aşağıla, kısacası kişiliğini yok say, sonra da seni soyuyorlar, kurtarsam kurtarsam ben kurtarırım diye bangır bangır bağır, sesin kof kof dağlardan döner, görüp görebileceğin rahmet budur.”
Attila İlhan’a göre, bunları söyleten Atatürk’tü. O’nun döneminde amaç; tamamen özgün, aklı ve bilgiyi önceleyen.. Sanayiden eğitime bu doğrultuda ve kadın-erkek eşitliğiyle örgütlenen bir toplum var edebilmekti.
Kurtuluş Savaşı sonrası İzmir’e giden dönemin en önemli yazarlarından Falih Rıfkı Atay da bunu şöyle aktarmıştı anılarında:
“İzmir’e gittiğimiz zaman ‘işini bitiren’ değil, ‘henüz işine başlayacak olan’ bir liderle buluştuk. Erzurum’dan İzmir’e bir düşmanla dövüşerek gelmişti. Onun denize döküldüğünü görüyorduk. Rahattık. Kurtulmuştuk. O ise bu defa İzmir’den Erzurum’a doğru iç düşmanla, uygarlık düşmanı ile yani cehalet ve yoksullukla dövüşmeye hazırlanıyordu.”
Oysa, O’nun ölümünden sonra ve özellikle 1950’lerden itibaren “batılılaşma kavramı” siyasetin ve hayatımızın merkezine oturdu.
Tercümesi şuydu o yıllarda: Birileri son model Amerikan arabalarına binip gazinolarda eğlenecek, Avrupa’yı gezip irfanını artıracak.. Birileri de yeni efendileri aşiret reisleri için boğaz tokluğuna çalışacaktı.
Yani çağ atlarken memleket yeniden ortaçağ karanlığına dönmüştü.
Köy enstitüleri çoktan tarihe karışmış.. Kadınlar erkeğin elinin kiri oluvermişti..
*. *. *
Akıl..Akıl.. Akıl..
Bilim.. Bilim..Bilim…
Soru soracak bilgiye ve cesarete sahip olmak..
Atatürk, NUTUK’ta “yok oluş vadisi” diye tanımladığı karanlıktan çıkıp uygarlığın parçası olmaktı hedef..
Bugünse cehaletin iktidar tarafından erdem olarak takdim edildiği.. Yoksulluğun da “cennet müjdesi” zannedildiği bir yerdeyiz.
Bir Atatürk kadınlarını hatırlayın.. Bir de günümüzde “kadın sesi günah” diyen -aralarında kadınların da olduğu- şarlatanları..
Mustafa Kemal, keşke 10 ya da hatta 20 yıl daha yaşayabilseydi Türkiye bugün nasıl bir ülke olurdu.. Düşününce gözlerim doluyor.
Ama sonra diyorum ki “artık onu anlayan gençlerin sayısı her geçen gün çığ gibi artıyor, gülümse!”
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:67
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 10 Kasım 2025 09:19 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















