Ahlâk başkasının sorunu, sorumluluk zaten başkasının İsmail Kılıçarslan
Yenisafak sayfasından alınan verilere dayanarak, Ankara24.com duyuru yapıyor.
Ahlâkı, ahlâklı yaşamayı, ilkeli bir insan olmayı sadece “başkasının sorumluluğu” olarak gördüğümüz bir akıl hastanesinde yaşıyoruz artık. Türkiye tam olarak böyle bir ülkeye dönüştü.
Büyük anlatılar, büyük adamlar, büyük ideolojiler çağı yerle bir olunca geldiğimiz yer burası oldu. Herkesten ahlâklı olmasını talep ettiğimiz ama kendi ahlâkımızı bir türlü hizaya sokmadığımız, herkese sorumluluklarını hatırlattığımız ama kendi sorumluluklarımızı yok saydığımız bir vasatın içindeyiz. Kurbağa tenceresi…
Gazze boykotuna başladığımız ve insanları boykota çağırdığımız ilk günden beri boykotu en fazla çocukların sahiplenmesi ve en fazla yetişkinlerin pas geçmesi basit, yalın, net bir gerçekliği hatırlatıyor bize. Çocuklar asil ve asli fıtratlarıyla “İsrail malı alırsam soykırımın sorumlusu ben olurum” diye düşünüyorlar. Çocuk olmalarına rağmen davranışlarının sorumluluğunu üstlenme cesareti gösteriyorlar ve ahlâklarını buradan inşa ediyorlar. Sevdikleri hamburgeri, bayıldıkları çikolatayı alırlarsa bu sorumluluğa ihanet edeceklerini düşünüyorlar. Yetişkinler ise “ah evet, Gazze’de olanlar çok üzücü” deyip Marlboro’larından bir tane daha yakmakla meşguller. Çünkü Türkiye’nin vasatı budur. Sorumlu olması gereken başkalarıdır, ahlâklı davranması gereken diğerleridir.
Bilmem bu örnek derdimi izaha kâfi geldi mi? Ne anlatmak istediğim açıklıkla anlaşıldı mı?
Gazze boykotunda bu böyle de başka meselelerde sonuç değişiyor mu? Elbette değişmiyor. Rızkını helal yoldan kazanmak başkasının sorumluluğu, kariyerini temiz yollarla ilerletmek başkasının sorumluluğu, insanların hukukuna riayet etmek başkasının sorumluluğu. Türkiye’de bireyler başkalarını helal rızık kazanmaya teşvik ederken “başka çaresi yok ki” cümlesine sığınarak büyütürler kendi keselerini. “Ya kardeşim, liyakat olacak liyakat her şeyden önce” vaazı veren adamlar ellerine ilk fırsat geçtiğinde sadece kendi adamlarını doldururlar bütün kadrolara. “Ya bir arada yaşama kültürümüz vardı ne güzel, çok kutuplaştık” diye dertlenen patron iş yerinde tek bir başörtülü çalıştırmaz mesela. Çünkü Türkiye’de insanlar asıl sorumluluklarının “sorumluluk üzerine vaaz vermek” olduğunu düşünürler.
Sakın ha sakın. Bu derin toplumsal boşluğu gündelik politika, yerleşik bürokrasi, iktidar, muhalefet falan oluşturmadı. Biz, yani taleplerimizi kendimiz için arsız, başkaları için kurallı talep eden insanlar inşa etti bu ortalamayı. Kazanmanın, başarmanın, deneyimlemenin, hazzın hükümdarlığını kabul ederek çürüdük. Ama kabul edelim “çok iyi çürüdük.”
İnsanı insan yapan temel nosyonlardan biri “kendi için istediğini başkaları için de istemek”tir elbette. Ama işin bir diğer tarafı da “başkaları için uygun bulmadığını kendisi için de uygun bulmamaktır.”
Kendi adıma konuşmam gerekirse… İnsanın kendi iç tutarlığını sağlama almaya çalışması çok çok yorucu bir süreç olarak gelişiyor artık. Hele “Ulan burada şu ilkemden taviz versem aslında şunu rahatlıkla elde ederim” cümlesi taş gibi ortadayken “ilkelerime sarılmak” çok zorlayıcı bir tecrübe. Ama “sağlıklı” kalabilmenin başka yolunu da bulamıyorum ki…
Aman yanlış anlaşılmasın. “Bunu bütünüyle başarıyorum” diyerek küstahlaşamam, yalan konuşamam. Ancak başarmaya çalışmanın yolunda olmayı “sağlıklı” kalmanın tek şartı olarak görüyorum.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:62
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 25 Ekim 2025 04:04 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















