Agamemnon un sırrı ve Truva: Neden 30 Ekim değil de 29 Ekim?
Ankara24.com, Halktv kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
Tarih bazen bir tesadüf değildir.
Bazen bir gün, bir rakam, bir kelime binlerce yıllık bir hafızayı içinde taşır.
Cumhuriyet’in 29 Ekim’de ilan edilmesi de işte o günlerden biri.
Bir tesadüf değil, bir hesaplaşma.
M.Ö. 1200’lerde Agamemnon’un donanması Truva sahiline demirlediğinde, Ege’nin iki yakası arasında sadece bir savaş değil, bir hafıza yarığı da açılmıştı.
Truva yakıldı. Anadolu susturuldu.
O günden sonra bu topraklarda her istilanın gölgesinde aynı efsane yankılandı.
“Batı gelir, Anadolu direnir.”
Aradan 3200 yıl geçti.
1915’te, o Agamemnon’un adı yeniden duyuldu.
Bu kez bir Yunan mitinin değil, İngiliz donanmasının öncüsüydü HMS Agamemnon.
Ve o gemi, Çanakkale Boğazı’na girdiğinde, sanki Homeros’un hayaletleri tarihin öte ucundan fısıldıyordu.
“Bu kez İstanbul mu Truva olacak?”
Ama kader bu defa yer değiştirdi.
Bu kez direnen Anadolu’ydu.
Ve 1915’te Çanakkale’de toprağa düşen her asker, 3200 yıl önceki Truva’nın intikamını aldı.
Ama 30 Ekim 1918’de HMS Agamemnon yine sahneye çıktı.
Bu kez Çanakkale’nin sularında değil, Mondros Limanı’ndaydı.
Osmanlı temsilcileri, o geminin güvertesinde Mondros Mütarekesi’ni imzaladılar.
Bir mühür vuruldu tarihe.
Bir imparatorluğun teslimiyeti, bir milletin susturuluşu.
Ve Mustafa Kemal, o günü hiç unutmadı.
“Teslimiyetin günü 30 Ekim’di” diyecekti sonra.
Tarih 29 Ekim 1923...
Saatler 20.30’u gösterirken TBMM’de oylama yapıldı.
Ve Meclis Başkanı Mustafa Kemal Paşa’nın ağzından şu söz döküldü:
“Türkiye Devleti’nin hükümet şekli Cumhuriyettir.”
İşte o an yalnızca bir rejim değil, bir ruh ilan edildi.
O tarih, teslimiyetin bir gün öncesine çekilmişti.
Bir millet, “Biz esaretin beşinci yılına girmiyoruz,” demişti.
Mondros 30 Ekim’di; Cumhuriyet 29 Ekim.
Bir gün… ama o bir gün, binlerce yılın özetiydi.
Tarih, sadece olayların kronolojisi değildir. Mitler ve sembollerle dolu bir bilinçtir.
Agamemnon’un yaktığı Truva’nın küllerinden Cumhuriyet doğmuştur.
Anadolu, bu topraklarda bir kez daha “yenilen değil, dirilen” olmuştur.
29 Ekim bu yüzden sadece bir takvim günü değildir.
Bir zihinsel devrimdir.
Batı’nın tarih boyunca Anadolu’ya biçtiği “yenilen uygarlık” rolüne verilmiş en sert cevaptır.
Ve o cevap, tarihe bir gün erken yazılmıştır.
Ancak cumhuriyet bir yönetim biçimi değil, bir irade biçimiydi.
Bir milletin kendi kaderini kendi elleriyle yeniden yazmasıydı.
Yazabildik mi?
Maalesef.
Bugün Türkiye yine Batı’nın ekonomik, siyasal ve kültürel etkisi altında kıvranıyor.
Kimi zaman kredi notlarının gölgesinde, kimi zaman da Batı’nın biçtiği “medeniyet ölçülerinde” arıyoruz kendimizi.
Madenlerimiz, derelerimiz, ormanlarımız, limanlarımız ve daha birçok değerimiz batının emrinde.
Sömürülüyoruz.
Oysa Cumhuriyet’in ruhu, bağımsız aklın ve hür vicdanın bayrağıdır.
3200 yıllık o hesaplaşma hâlâ sürüyor.
O yüzden 29 Ekim sadece geçmişin hesaplaşması değil, bugünün uyarısıdır.
"Yeniden teslim olmayın."
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:95
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 29 Ekim 2025 11:45 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















