3 bin yıla yakın hapis istendi: Şimdi ne olacak? ‘Duruşmanın erken bir tarihe verilmesini bekliyoruz’ 7 SORU 7 YANIT
Hurriyet sayfasından alınan verilere göre, Ankara24.com bilgi veriyor.
İddianamede, Mülkiye Teftiş Kurulu Başkanlığı “ihbar eden”, Hazine ve Maliye, İçişleri, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Tarım ve Orman bakanlıkları ile İstanbul Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Şişli Belediye Başkanlığı da “suçtan zarar gören” sıfatıyla yer aldı.
Ayrıca iddianamede şüphelilerden 99’unun örgüt mensubu, Ekrem İmamoğlu’nun “örgütün kurucusu” ve “elebaşı” olduğu belirtildi. Şüpheliler Fatih Keleş, Murat Ongun, Ertan Yıldız, Murat Gülibrahimoğlu, Adem Soytekin ve Hüseyin Gün’ün de örgütün yöneticileri olduğu kaydedildi.
İddianamenin tamamlanmasının ardından şimdi en çok merak edilen, sürecin hukuken nasıl ilerleyeceği ve önümüzdeki aşamalarda neler yaşanacağı. Tüm bunları 7 soruda Ceza Hukukçusu Avukat Mehmet Genç ve Avukat Ali Kemal Atçeken ile konuştuk.
1- 3 BİN YILA YAKIN HAPİS CEZASI İSTENMESİ HUKUKİ AÇINDAN NASIL DEĞERLENDİRİLMELİ?
En çok merak edilen konuların başında, Ekrem İmamoğlu hakkında istenen 849 yıl 6 aydan 2 bin 430 yıl 6 aya kadar değişen hapis cezası geliyor. Bu kadar yüksek bir ceza talebi dikkat çekerken, hukuken bu durumun nasıl değerlendirilmesi gerektiği sorusu gündeme geliyor.
Bu soruma Mehmet Genç, “Ekrem İmamoğlu hakkında “849 yıl 6 aydan 2 bin 430 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılması” gibi iddia edilen rakamlar, genellikle birden fazla suç iddiasının ve isnadının toplam cezalarını ifade eder. Bu denli bir hapis cezası isteminin sebebi birden fazla suç iddiası olduğu gibi iddia edilen suçların birden fazla kez işlenmiş olması ile de alakalı olabilmektedir” dedi.
Ali Kemal Atçeken de “Savcılığın bu kadar yüksek bir hapis cezası istemesi, her bir suç kaleminin ayrı ayrı değerlendirilip toplanmasından ve yöneltilen suçları birçok kez işlediğinin iddia edilmesinden kaynaklanıyor” ifadelerini kullandı.
2- BU KADAR UZUN SÜRECE CEZA KARARI VERİLEBİLİR Mİ?
“Ekrem İmamoğlu’na isnat edilen her bir suç için ayrı ayrı hapis cezaları öngörüldüğü için bu cezalar toplandığında ortaya teorik olarak astronomik bir rakam çıkıyor. İnfaz Kanunu uyarınca cezanın miktarı ne kadar olursa olsun infaz süresi 28 yıldır” diyen Mehmet Genç, şu önemli bilgilerin altını çizdi:
-- Ancak suç işlemek için bir örgüt bağlantısı olması durumunda ise bu infaz süresi 32 yıla çıkıyor. Ekrem İmamoğlu’nun iddia edilen 849 yıl 6 aydan 2 bin 430 yıl 6 aya kadar hapis cezasıyla cezalandırılması söz konusu olursa cezası; 5275 sayılı kanun madde 107/4 uyarınca “Birden fazla Süreli” hapis cezasının miktarı ne olursa olsun cezaevinde en fazla geçirilecek süre 32 yıldır.
-- Dolayısıyla mahkeme, teorik toplam cezayı dikkate alır ancak uygulanacak süre kanunun öngördüğü üst sınırı geçemez. Bu tür yüksek yıllar, hukuken uygulanabilir cezayı değil, suçların ağırlığını ve sayısını göstermek amacıyla belirtilir. Yani söz konusu rakamlar, mahkemenin vereceği gerçek infaz süresini doğrudan yansıtmaz; daha çok iddianamenin ciddiyetini ve her suç için öngörülen cezaları somutlaştırır.
3- BUNDAN SONRAKİ İLK AŞAMA NEDİR?
Mehmet Genç, “İddianame dün mahkemeye sunuldu ve mahkemenin inceleme için 15 günlük süresi bulunuyor. Bu süre zarfında mahkeme, iddianamenin teknik açıdan eksik veya usulsüz olan yönlerini kontrol edecek ve gerekirse eksiklikleri gidermesi için dosyayı savcıya iade edebilecek” dedi.
Ali Kemal Atçeken de “Hazırlanan iddianame, mahkeme tarafından ön incelemeye tabi tutulur. Ceza Muhakemesi Kanunu madde 174 gereğince mahkeme, iddianamenin yasal unsurları taşıyıp taşımadığını, yetki ve görev yönünden eksiklik olup olmadığını değerlendirir” dedi ve ekledi:
“Eksiklik tespit edilirse iddianame soruşturmayı yapan savcılık makamına iade edilir; şekil ve içerik bakımından uygun bulunursa Ceza Muhakemesi Kanunu madde 175 uyarınca “kabul” edilerek dava açılmış sayılır. Tensip zaptı düzenlenip duruşma günü verilir. Bu aşama, soruşturmanın sona erip kovuşturma evresinin başlaması anlamına gelir.”
4- SANIKLAR YA DA AVUKATLARI, İDDİANAMENİN KABULÜNE KARŞI BİR BAŞVURU VEYA İTİRAZ YAPABİLİR Mİ?
Ali Kemal Atçeken, “Sanıklar veya avukatlarının Ceza Muhakemesi Kanunu madde 176 gereği, iddianamenin kabulüne karşı doğrudan bir itiraz yolu bulunmamaktadır. Bununla birlikte, sanıklar veya müdafileri, tutukluluk kararları, yetki görev veya usul hataları gibi konularda itirazda bulunabilirler” dedi.
Mehmet Genç de sanıklar veya avukatların iddianamenin kabulüne karşı doğrudan bir dava ya da temyiz yoluna başvurulamayacağının altını çizerek, “Ancak iddianamenin hukuka aykırı, usulsüz veya eksik hazırlandığını düşünüyorlarsa, buna ilişkin olarak mahkemeye yazılı itirazda bulunabilirler. Mahkeme bu başvuruları değerlendirir ve gerekli görürse düzeltme isteyebilir. Ancak bu süreç, davayı durdurmaz; yalnızca iddianamenin şekil ve usul yönünden hukuka uygunluğunun denetlenmesini sağlar” şeklinde konuştu.
5- DURUŞMA SÜRECİ NE ZAMAN BAŞLAR?
“Dosyada çok sayıda tutuklu da olduğu için duruşmanın yakın tarih olarak belirlenmesi esastır” diyen Ali Kemal Atçeken, “Bu nedenle duruşma tarihinin erken bir tarihe verilmesini bekliyoruz” dedi.
6- BU KADAR GENİŞ KAPSAMLI BİR DOSYADA MAHKEME, DOSYAYI BÖLME KARARI VEREBİLİR Mİ?
Ali Kemal Atçeken, geniş kapsamlı davalarda yargı sürecinin sağlıklı ilerlemesi için mahkemelerin gerekli gördüğü durumlarda dosyaları birleştirme veya ayırma kararı verebileceğini belirtti.
Atçeken, “Bu denli geniş kapsamlı bir dosyada, yargılamanın her aşamasında Cumhuriyet savcısının veya tarafların talebi üzerine ya da hâkimin re’sen gerekli görmesi durumunda mahkeme, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 8 ve 11’inci maddeleri çerçevesinde dosyayı ‘ayırma’ ya da ‘birleştirme’ kararı alabilir” ifadelerini kullandı.
7- DURUŞMA SÜRECİNDE YENİ DELİLLER ORTAYA ÇIKARSA, SAVCILIK VEYA MAHKEME NASIL BİR YOL İZLER?
“Kovuşturma aşamasında yeni delillerin ortaya çıkması halinde, mahkeme bu delilleri Ceza Muhakemesi Kanunu madde 206 ve 207 uyarınca dosyaya dahil edebilir” diyen Ali Kemal Atçeken, şu önemli bilgilerin altını çizdi:
-- Savcılık ayrıca, suç vasfının değişmesi veya yeni suç unsurlarının ortaya çıkması durumunda Ceza Muhakemesi Kanunu madde 170/3-e gereği “ek iddianame” düzenleyebilir. Bu aşamada mahkemenin, sanığın savunma hakkını korumak için yeni deliller hakkında beyanda bulunmasına olanak tanıması gerekir. Ancak ortaya çıkan yeni delil, sanığın iddianamede belirtilen suçların dışında başka bir ya da birkaç suç daha işlediğini gösteriyorsa, o suç o yargılamanın konusu yapılamaz.
-- Zira yargılama sürecinde mahkeme, iddianameyi kabul ettikten sonra iddianameyle bağlıdır. İddianameye konu edilmeyen bir suç için yargılama yapılıp ceza verilemez. Burada kasıt, yargılama sırasında başka suçlara vakıf olunursa ne yapılmalıdır ise, yeni bir suça vakıf olunsa dahi sanık o davada o suçla yargılanamaz. Suça vakıf olan hâkim, durumu ilgili Cumhuriyet savcılığına ihbarda bulunur. Cumhuriyet savcılığı, o konuda ayrı bir soruşturma yürütür. Dava açılmasını gerektirecek kanaat oluşursa o konuda ayrıca iddianame düzenlenebilir.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:100
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 12 Kasım 2025 10:08 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















