Ankara24.com
close
up
Menu

AKP li yöneticinin oğlu Burger King işletecek! Zafer Çağlayan dan devraldı

İsrail Kuneytra da işgalini sürdürüyor: Suriye den topraklarımızdan çekilin mesajı Dünya Haberleri

Bakan Şimşek: Risk primimiz (CDS) 2018 yılı Mayıs ayından sonraki en düşük seviyesine geriledi

Beşiktaş eski futbolcusu Veli Kavlak a veda etti

Fenerbahçeli efsane skora dayanamayıp maçı bitmeden terk etti! Sonunda pişman oldu

New York un müslüman sosyalist belediye başkanının yeni ataması, trans kadın haham Sözcü Gazetesi

Süper Lig ekibi Türkiye Kupası na uzatmalarda havlu attı Sözcü Gazetesi

Kadriye Kasapoğlu nun telefonundan çıktı! Türkiye yi ele geçirme planı

Sivas yoğun sise gömüldü, araçlar görünmez hale geldi Sivas Haberleri

BM den tarihi karar: Filistin de iki devletli çözüm tasarısı kabul edildi

Özgür Özel: ‘Kurultaydan sonra Kılıçdaroğlu beni aramadı’

DEM Parti’den Özel’e cevap: Cellat defterini açacaksak hepiniz borçlu çıkarsınız

Suudi Arabistan dan Rusya ya ilk: Vize muafiyeti anlaşması Dünya Haberleri

Kerem Matışlı Bursaspor kalesinde güven veriyor Bursa Haberleri

Son dakika golünde sevinçten çıldıran Sadettin Saran Okan diye bağırdı iddiası

Derbinin disiplin sevkleri açıklandı Sözcü Gazetesi

hakkındaki kullanıcı bilgilerine müdahale iddiası asılsız çıktı

Sağlıkta dijital provizyon çağı Ekonomi Haberleri

İtirafçı olmayana büyükelçilik vaadi Yerel Gündem Haberleri

İstanbul da ocak ayında kar yağışı bekleniyor

Üç soykırımın ortak yönü: Tek partili sistemler, düzenli orduların doğrudan şiddeti başka gruplara teslim etmesi Agos

Üç soykırımın ortak yönü: Tek partili sistemler, düzenli orduların doğrudan şiddeti başka gruplara teslim etmesi Agos

Ankara24.com, Agos kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.

"110 Yıl Sonra: Ermeni Soykırımı’nın Tarihi” başlıklı konferansta geçtiğimiz yüzyılın soykırımları yani Ruanda, Ermeni Soykırımı ve Holokost ele alındı, ortak yönler üzerinde duruldu. Fransa’daki konferansta Raymond Kévorkian ve Patrick Baudouin önemli saptamalarda bulundu. Konferansta Gazze’deki durum da ele alındı.

Uluslararası Dayanışma Haftası kapsamında, Fransa’da Fontenay-sous-Bois’daki Elsa Triolet & Louis Aragon medya kütüphanesi Nellie Bly Salonu, 20 Kasım’da Ermeni Soykırımı üzerine bir konferans ve konsere ev sahipliği yaptı. Ligue des Droits de l’Homme (İnsan Hakları Birliği) ile birlikte düzenlenen etkinlik, “110 Yıl Sonra: Ermeni Soykırımı’nın Tarihi” başlığıyla gerçekleştirildi.

Buluşmanın moderatörlüğünü, Fontenay-sous-Bois İnsan Hakları Birliği şubesinin eş başkanı Eric Mesnard üstlendi. Konuşmacılar, Ermeni Soykırımı konusunda uluslararası alanda tanınan tarihçi Raymond Kévorkian ile uluslararası hukuk uzmanı ve Fédération Internationale des Droits Humains (Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu) onursal başkanı Patrick Baudouin idi.

Raymond Kévorkian, konuşmasına Fransa Eğitim Bakanlığı'nın 2012’de kurduğu, soykırımların okullarda öğretilmesini amaçlayan, yaklaşık 60 araştırmacıdan oluşan komisyonun çalışmalarını anlatarak başladı. Kévorkian, komisyonun, lise tarih öğretmenleri için Ermeni Soykırımı'nı I. Dünya Savaşı, Holokost'u II. Dünya Savaşı çerçevesinde ele alan tutarlı veritabanları hazırladığını belirtti. Bu materyaller gençlere kitlesel şiddetin pratik anlamını aktarmayı hedefliyor. Ardından Kévorkian, 1994'te gerçekleyen Ruanda’daki Tutsi Soykırımı sırasında Fransa'nın rolüne odaklanan soruşturma çalışmasına değindi. Bu çalışmanın kendisine uygulamaları karşılaştırma imkânı verdiğini belirterek, “Ruanda'daki Fransız askeri ataşesi raporlarını okurken, sanki İttihat ve Terakki Merkez Komitesi toplantılarının belgelerini okuyormuş gibi hissettim” dedi.

Ruanda  Soykırımı ve Ermeni Soykırımı’nı karşılaştırmak

Raymond Kévorkian, konferanstaki konuşmasının devamında, Ruanda ve Ermeni Soykırımı'nda uygulanan yöntemlerin aynı olduğunu vurguladı. Ruanda'da eyalet valilerinin doğrudan Hutu İktidarı Partisi Merkez Komitesi'ne rapor gönderdiğini ve kurban sayılarının kesin olarak bildirildiğini belirterek, iki soykırımın merkezi siyasi organizasyon biçimlerinin ortak yönlerine dikkat çekti. Kévorkian, daha sonra yaptığı çalışmalar sonucunda, "Ermeni Soykırımı" terimi yerine, bunun sistematik olarak Süryani-Keldani halklarını ve Karadeniz'in kuzeyindeki Yunan halklarını da kapsayan geniş bir soykırım projesi olarak nitelendirilmesinin doğru olacağını savundu.
“Savaş şiddeti meşrulaştırıyor”

Bir devletin neden kendi gruplarından birini hedef aldığı sorusuna yanıt olarak, Kévorkian rejimlerin devletin tüm güçlerini kullandığını, savaşın şiddeti meşrulaştırdığını ve bu rejimlerin tek partili sistemler olduğunu hatırlattı. İttihatçı rejimin İsviçreli meslektaşı Hans-Lucas Kieser tarafından "Proto-faşist" olarak nitelendirildiğini ve İttihatçı-Kemalist rejimin, Nazi Partisi'nin kurucu üyelerine, örneğin Auschwitz'in direktörüne ilham verdiğini öne sürdü. Kévorkian’a göre soykırımlarda karşılaşılan ortak unsurlar arasında, tek partili rejimlerin kurulur kurulmaz sistemi reformdan geçirerek ordudaki yüksek rütbeli kadroları uzaklaştırması ve yerlerine parti üyelerinin atanması yer alıyor. Önemli bir diğer unsur ise bu tek partilerin emrinde, İçişleri veya Savaş Bakanlığı yetkisi altında olmayan, doğrudan partiye bağlı Teşkilat-ı Mahsusa gibi paramiliter güçlerin bulunması. Bu güçler çoğunlukla katiller ve sabıkalılardan oluşuyor. Kévorkian, ayrıca Kürt aşiret reislerine başvurulduğunu ve bölgesel demografiyi değiştirmek amacıyla Çerkes halkının Rumca ve Ermenice konuşulan bölgelere yerleştirilmesinin, İttihatçılardan önce başlayan bir arazi işgali stratejisine işaret ettiğini belirtti.

Kévorkian, üç soykırımın ortak yönü olarak, düzenli ordunun istisnai durumlar dışında sahadaki fiziksel şiddete doğrudan katılmadığını söyledi; ordunun görevinin sadece sivilleri transfer etme ve gözetme gibi idari roller olduğunu, doğrudan şiddeti ise başka gruplara teslim ettiklerini belirtti. Ancak Gazze'deki durumu gözlemlediğinde, İsrail düzenli ordusunun bombardımanlarla doğrudan katıldığını ekledi. 

“Düzenli ordular sahadaki şiddete doğrudan katılmadı”

Kévorkian, üç soykırımın ortak yönü olarak, düzenli ordunun istisnai durumlar dışında sahadaki fiziksel şiddete doğrudan katılmadığını söyledi; ordunun görevinin sadece sivilleri transfer etme ve gözetme gibi idari roller olduğunu, doğrudan şiddeti ise başka gruplara teslim ettiklerini belirtti. Ancak Gazze'deki durumu gözlemlediğinde, İsrail düzenli ordusunun bombardımanlarla doğrudan katıldığını ekledi. Üç soykırımda da toplumun önemli bir kesiminin şiddete yani cinayet ya da mülk gaspına doğrudan katıldığını belirten Kévorkian, ekonomik boyutun çok önemli olduğunu ve amacın Ermenilere, Rumlara veya Süryani-Keldanilere ait işletmeleri, bu işleri yapma pratiği olmayan Türklere devretmek olduğunu kaydetti ve bu mülk gaspının İttihatçı ağları ve yerel örgütler aracılığıyla gerçekleştiğini söyledi.

Kévorkian, kitlesel şiddet uzmanı tarihçi çevrelerinde son yıllarda öne çıkan ana unsurun soykırım süreçleri kavramı olduğunu belirterek, bu olayların hemen ve aniden başlamadığını, aksine birkaç yıla yayılan, grupların damgalanmasıyla ilerleyen öncül unsurlar barındırdığını ifade etti.

Kévorkian, soykırımların merkezi unsurunun ulus devletin saplantılı inşası olduğunu belirtti ve Hutu-Tutsi ayrımının Belçikalılar tarafından uydurulmuş, ırkçı bir hezeyana dayalı sömürgeci bir yapı olduğunu da ifade etti.

“Kurtaranlar çok azdı”

Kévorkian, kendi ailesinden de örnek verdi. Büyük ebeveynlerinin yolda kaçırılarak köle veya çoban yapılması veya zorla evlendirilmesi yoluyla hayatta kaldığını, temel amacın onları egemen gruba entegre etmek olduğunu aktardı. Türkiye'deki ulusal eğitimi ve ders kitaplarının "beşinci kol" söylemini sürdürdüğünü söyleyerek eleştirdi ve kişisel çıkar gözetmeksizin hareket eden “kurtaranlar”ın, toplumsal baskı nedeniyle çok az olduğunu, ancak bu kişilerin çoğunlukla emirleri reddeden eğitimli valiler veya kaymakamlar olduğunu, bu memurlardan bazılarının yolda suikaste uğradığını hatırlattı. Kévorkian Ankara Valisi Mazhar Bey’in ise suikaste uğramayıp sadece görevden alındığını belirtti. Raymond Kévorkian Gazze’de yaşananlar için ise “Bu tamamlanmamış bir soykırım diyebiliriz” yorumunu yaptı.

Söyleşinin ikinci bölümünde uluslararası hukuk uzmanı Patrick Baudouin, Ermeni Soykırımı ve diğer kitlesel suçları ele alırken, konuya hukukun ve insan haklarının gelişimi perspektifinden yaklaştı. Baudouin konuşmasına, Ermeni Soykırımı'nın gerçekleştiği dönemde soykırım kavramının hukuki bir terim olarak mevcut olmadığını hatırlatarak başladı.

Baudouin, soykırımın bir ulusal, etnik, ırksal veya dinsel grubu tamamen veya kısmen yok etme niyetiyle işlenen fiiller anlamına geldiğini söyledi. Bu fiiller arasında grup üyelerinin öldürülmesi, bedensel veya zihinsel bütünlüklerine ciddi zarar verilmesi, grubun tamamen veya kısmen fiziksel yıkımına yol açacak yaşam koşullarına kasıtlı olarak tâbi tutulması (kıtlık gibi), grup içinde doğumları engellemeye yönelik tedbirler ve grubun çocuklarının başka bir gruba zorla nakledilmesi yer alıyordu.

Tarihsel karşılaştırmalar yaparak, 20. yüzyılın ilk soykırımının Namibya'da Almanlar tarafından işlenen soykırım olarak düşünüldüğünü ve ardından Ermeni Soykırımı'nın geldiğini belirten Baudouin, bu bağlamda tarihi, hukukun gelişimiyle karşılaştırmanın önemini vurguladı. İki savaş arası dönemde bile uluslararası adalet taleplerinin var olduğunu belirtti.
Baudouin II. Dünya Savaşı'ndan sonra, 1944'ten itibaren, Yahudi kökenli Amerikalı hukuk profesörü Raphaël Lemkin'in soykırım kavramını derinleştirdiğini söyledi. Daha önce sadece savaş suçları konuşulurken, Lemkin bu yeni kavramı şekillendirmeye başlamıştı. Nürnberg ve Tokyo mahkemelerinin, soykırım kavramını kullanmadığını; bunun yerine mahkûmiyetlere yol açan savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar kavramlarını kullandığını kaydetti.

Soykırım kavramının gelişimi

Baudouin, soykırımın hukuki tanımının, 9 Aralık 1948'de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilen ‘Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ ile resmileştiğini vurguladı. Bu sözleşmenin yalnızca cezalandırmayı değil, aynı zamanda soykırımı önlemeyi de içerdiğini belirterek, bunun Gazze'deki güncel durum için de önemli olduğunu ekledi. 1948 Sözleşmesi'nde kabul edilen ve Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) statüsünde de yer alan soykırım tanımını aktaran Baudouin, soykırımın bir ulusal, etnik, ırksal veya dinsel grubu tamamen veya kısmen yok etme niyetiyle işlenen fiiller anlamına geldiğini söyledi. Bu fiiller arasında grup üyelerinin öldürülmesi, bedensel veya zihinsel bütünlüklerine ciddi zarar verilmesi, grubun tamamen veya kısmen fiziksel yıkımına yol açacak yaşam koşullarına kasıtlı olarak tâbi tutulması (kıtlık gibi), grup içinde doğumları engellemeye yönelik tedbirler ve grubun çocuklarının başka bir gruba zorla nakledilmesi yer alıyordu. Baudouin bu son örneği verirken Putin’e yöneltilen suçlamaları da hatırlattı.

Baudouin, Fransa Ceza Kanunu'ndaki tanımın, uyum içinde hazırlanmış bir planın uygulanması kavramını da içererek biraz daha kısıtlayıcı olduğunu, ancak soykırımı insanlığa karşı suçtan ayıran hayati farkın, bir grubu tamamen veya kısmen yok etme niyeti olduğunu belirtti. Bu niyeti, Ermeni, Yahudi ve Ruanda soykırımlarında bulduklarını söylerken, insanlığa karşı suçun ise hastanelerin bombalanması gibi sivil halka yönelik genelleştirilmiş saldırılar olabileceğini ekledi.

Baudouin Holokost’un çok aşamalı bir yükseliş süreci olduğunu, 1929 krizi ve Versay Antlaşması'nın sonuçlarıyla kök saldığını; tüm soykırımların ortak noktaları olsa da kendine has özellikleri bulunduğunu ifade etti. Kévorkian'ın tek parti fikrine katıldığını, ancak soykırım nitelemesinde tarih, siyaset ve hukukun birleştiğini ve verilen hukuki tanımın mutlak dehşeti nitelemek için hâlâ çok önemli olduğunu vurguladı. Baudouin, ayrıca Sudan'da Darfur'da yaşananlardan ve onlarca yıldır süren Demokratik Kongo Cumhuriyeti'ndeki olaylardan da endişe duyulması gerektiğini ekledi.

“Gazze’de soykırım yaşanıyor demek anti-semitizm değil”

Baudouin bu konudaki tartışmaları alevlendiren Gazze'deki duruma da dikkat çekerek, iki yıl önce bu nitelemeyi yapmayacağını, ancak bugün Uluslararası Adalet Divanı'nın (UAD) Ocak 2024'teki karar çizgisine dayanarak bu yönde güçlü kanıtlar olduğunu düşündüğünü belirtti. Soykırım nitelemesine yaklaşmasının nedenlerini, Gazze nüfusunun son aylarda yaşadığı açlık, ilaç, yiyecek ve hastane yoksunluğu, çocuklara karşı uygulanan korkunç muamele ve İsrail hükümetindeki kilit sorumlular tarafından Filistinlileri "insan hayvanları" olarak niteleyen söylemler olarak sıraladı. Baudouin, soykırım fikrini kabul ettirmenin zor olduğunu ve İnsan Hakları Birliği (LDH) içinde bile otosansür eğilimi olduğunu ifade etti. Ancak şeffaflığı ve objektifliği korumak gerektiğini ve "Bugün belki bir soykırım yaşanıyor" demenin anti-semitizm olmadığını savundu. Baudouin’e göre her halükarda son derece ciddi insanlığa karşı suçlar işlendiği aşikar. Son olarak, İsrail'in hiçbir zaman BM kararlarını veya uluslararası yargı kararlarını uygulamayan bir devlet olduğu tespitini yaparak, bu devletin de diğer tüm devletler gibi uluslararası hukuka uyması gerektiğini belirtti.

Baudouin Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa devletlerin İsrail üzerindeki baskı eksikliğinin, Gazze'deki duruma gelinmesinde büyük payı olduğunu söyleyerek konuşmasını tamamladı.

Söyleşinin ardından Raphaël Derderyan, Aret Derderyan ve Gérard Carcian’dan oluşan grup Ermeni ezgileriyle etkinliğe katkıda bulundu. Gece, katılımcıların küçük bir atölyeyle bir Ermeni halk oyunu öğrenip dans etmesiyle sona erdi.

 
Önemli haberleri ve güncellemeleri kaçırmamak için Ankara24.com'ı takip edin.
seeGörüntülenme:71
embedKaynak:https://www.agos.com.tr
archiveBu haber kaynaktan arşivlenmiştir 04 Aralık 2025 11:12 kaynağından arşivlendi
0 Yorum
Giriş yapın, yorum yapmak için...
Yayına ilk cevap veren siz olun...
topEn çok okunanlar
Şu anda en çok tartışılan olaylar

AKP li yöneticinin oğlu Burger King işletecek! Zafer Çağlayan dan devraldı

02 Aralık 2025 16:20see138

İsrail Kuneytra da işgalini sürdürüyor: Suriye den topraklarımızdan çekilin mesajı Dünya Haberleri

02 Aralık 2025 18:27see110

Bakan Şimşek: Risk primimiz (CDS) 2018 yılı Mayıs ayından sonraki en düşük seviyesine geriledi

02 Aralık 2025 14:14see108

Beşiktaş eski futbolcusu Veli Kavlak a veda etti

02 Aralık 2025 16:04see108

Fenerbahçeli efsane skora dayanamayıp maçı bitmeden terk etti! Sonunda pişman oldu

02 Aralık 2025 19:28see108

New York un müslüman sosyalist belediye başkanının yeni ataması, trans kadın haham Sözcü Gazetesi

02 Aralık 2025 13:43see107

Süper Lig ekibi Türkiye Kupası na uzatmalarda havlu attı Sözcü Gazetesi

02 Aralık 2025 18:33see107

Kadriye Kasapoğlu nun telefonundan çıktı! Türkiye yi ele geçirme planı

03 Aralık 2025 07:57see107

Sivas yoğun sise gömüldü, araçlar görünmez hale geldi Sivas Haberleri

03 Aralık 2025 01:25see107

BM den tarihi karar: Filistin de iki devletli çözüm tasarısı kabul edildi

03 Aralık 2025 01:10see107

Özgür Özel: ‘Kurultaydan sonra Kılıçdaroğlu beni aramadı’

02 Aralık 2025 13:01see107

DEM Parti’den Özel’e cevap: Cellat defterini açacaksak hepiniz borçlu çıkarsınız

02 Aralık 2025 18:18see107

Suudi Arabistan dan Rusya ya ilk: Vize muafiyeti anlaşması Dünya Haberleri

03 Aralık 2025 00:26see106

Kerem Matışlı Bursaspor kalesinde güven veriyor Bursa Haberleri

02 Aralık 2025 12:52see106

Son dakika golünde sevinçten çıldıran Sadettin Saran Okan diye bağırdı iddiası

02 Aralık 2025 14:55see106

Derbinin disiplin sevkleri açıklandı Sözcü Gazetesi

02 Aralık 2025 23:14see105

hakkındaki kullanıcı bilgilerine müdahale iddiası asılsız çıktı

02 Aralık 2025 22:41see105

Sağlıkta dijital provizyon çağı Ekonomi Haberleri

03 Aralık 2025 04:04see105

İtirafçı olmayana büyükelçilik vaadi Yerel Gündem Haberleri

03 Aralık 2025 04:03see105

İstanbul da ocak ayında kar yağışı bekleniyor

02 Aralık 2025 11:55see105
newsSon haberler
Günün en taze ve güncel olayları