Türkiye’nin yeni terörle mücadele stratejisi Son dakika haberleri
Ankara24.com, Haberturk kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
Şu anda konuşulmasa da çok önemli bir mesele daha var. Türkiye sınırları, silahlı PKK terör örgütü unsurlarından temizlendiğinde terörün tamamen biteceğini ya da artık Türkiye’nin terörle mücadele etmek zorunda kalmayacağını düşünmek tedbirsizlik olduğu kadar saflık anlamına gelir. Büyük devletler, terörle mücadele stratejilerini ve konseptlerini, karşı karşıya kaldıkları ya da kalabilecekleri tehditleri Ulusal Güvenlik ve Savunma belgelerine yazarlar.
Türkiye, Irak, Suriye ve İran sınır hattında uzun zamandır entegre bir terörle mücadele stratejisi yürütüyor. Adına Bütünlüklü Terörle Mücadele Stratejisi deniliyor. Güvenlik duvarları, havadan 24 saat gözetleme, alınan istihbaratın anında operasyona dönüşmesi, İHA ve SİHA teknolojileri ile desteklenen bu yaklaşım, terörü kaynağında kurutmaya yönelik bir stratejiye dayanıyor. PKK silah bıraksa bile Irak, Suriye, İran ve Türkiye’deki emellerinden vazgeçmeyecek. Buna, terör örgütlerini maşa, aparat ya da vekalet aracı olarak kullanmak isteyen operasyonel devletleri de eklediğinizde güncellenmiş bir terörle mücadele yaklaşımına ihtiyaç var.
Terör sonlandığında Türkiye enerjisini ve kaynaklarını başka yerlere aktarabilecek ancak ülke hudutlarını korumak başlı başına bir ulusal güvenlik meselesi olarak değerlendiriliyor.
Peki yeni dönemde Türkiye’nin terörle mücadele yaklaşımı ve tehditlere bakışı ne olacak. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne başvurduğumuzda karşımıza şu unsurlar çıkıyor. İşte detaylar:
YNK/PDK/YPG/SDK BİRLEŞTİYNK, PDK, YPG ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Kürt halkının sözde bekâsı ve sözde artan soykırım ve kapsamlı işgal saldırıları tehditlerine karşı tek çatı altında birleştiğini duyurdu. Peşmerge Ordusu ve Rojava Ordusu’nun birleşmesiyle asker sayısı farklı kaynaklara göre 700 bine ulaştı. Silahlanıp, ABD’nin desteğiyle eğitilip donatıldılar.
ABD’nin Doğal Kararlılık Harekâtı (Operation Inherent Resolve) raporları dikkate alındığında, DEAŞ ile Mücadele Uluslararası Koalisyonu Misyonu çerçevesinde, Suriye’deki varlığı ile terör örgütüne desteğe meşruiyet ve kalıcılık kazandırmak isteyen ABD’nin ESSA (Doğu Suriye Güvenlik Alanı) kavramıyla belirlenen sınırlar içerisinde kalan ve örgüt için hayati önem taşıyan petrol sahalarının güvenliğinin sağlanmasını önceliğine aldığı, askeri terminolojideki ESSA’nın kullanım süresinin operasyonun süresi ile sınırlı tutulmasına rağmen ABD güçlerinin DEAŞ ile mücadele söylemi üzerinden ESSA tanımını belirsiz bir süre devam ettirerek Suriye’deki varlığını normalleştirmeyi ve taraflara kabul ettirmeyi hedeflediği görülüyor.
ÖZERK FİİLİ BÖLGE
Geçmişte birçok coğrafyada uyguladığı şekillendirme politikaları kapsamında ESSA tanımıyla Suriye’nin kuzeydoğusunda özerk/fiili bir bölge oluşturarak projesini terim olarak sisteme sokmaya çalışan ABD’nin muhataplarında zımni bir kabul oluşturmayı hedeflediği ve Irak’ın Kuzeyi terimi ile büyük benzerlik taşıyan ESSA’nın özellikle Kürt-Kürt diyaloğu başta olmak üzere ABD’nin bölgede izlediği politikaların Suriye’deki tüm Kürtleri temsil ettiği algısı oluşturulan özerk bir yapı oluşturma girişimi olarak Suriye’de elde ettiği kazanımları kalıcı hale getirmeyi amaçlayan PKK/KCK-PYD/YPG-SDG’nin Suriye’deki sorumluları ve yurt dışındaki söz temsilcileri vasıtasıyla yabancı ülkelerin meclislerinde lobi faaliyeti yürüttüğü ve terör örgütünün Suriye’den geleceğine ilişkin örgüt kontrolündeki bölgelerin ekonomisinin desteklenmesi noktasında işbirliği yapılması ve nihai olarak PKK/KCK-PYD-SDG güdümündeki sözde Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin resmi olarak tanınması hedefleri doğrultusunda Batılı ülkeler nezdinde uluslararası temaslar gerçekleştirdiği görülüyor. Arap ülkeleriyle de benzer ilişkiler geliştiren SDG, planlarını uluslararası meşruiyet sağlama zemininde sürdürüyor.
DIŞ DESTEĞİN KESİLMESİ GEREKİYOR
Terör örgütüne verilen dış destek ve bunun farklı argümanlarla meşrulaştırılması, Suriye’deki gelişmeler bağlamında Türkiye’nin elde ettiği kazanımları olumsuz etkileyerek, başta PKK/KCK-PYD/YPG olmak üzere bölgedeki terör örgütlerinin güçlenmesini sağlayarak milli güvenliğe zarar verebilir. Bu bağlamda ABD ile görüşmeler yürütülmesi, ABD’nin ikna edilmesi gerekiyor. Son görüşmede Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Trump arasında bu konu önemli bir yer tuttu. Türkiye’nin güneyinden gelebilecek tehditlerin de bertaraf edilmesi gerekiyor. Bunun şu anda oldukça uzak görünen Suriye’de yeni yönetimin şekillenmesi ve istikrarın tesis edilmesi ile de doğrudan ilgisi bulunuyor.
EKONOMİK DESTEK VERİLİYORABD yönetimi Mart 2023’ten itibaren Suriye’nin kuzeyindeki PKK/YPG kontrolündeki bölgelere yaptırım muafiyeti getirmeye ve ABD firmaları dahil yabancılara yatırım imkânı sağlamaya yönelik adımlar atıyor. Fırat Kalkanı Harekatı ile DEAŞ’tan temizlenen El Bab, Cerablus ve Azez, Barış Pınarı Harekatı ile PKK/YPG’den temizlenen Tel Abyad ve Resulayn ABD Hazine Bakanlığı’nın yatırım izni verdiği bölgeler arasında yer alırken Zeytin Dalı Harekatı ile PKK/YPG’den temizlenen Afrin ve Suriye’nin kuzeyinde en çok sivilin yaşadığı İdlib bölgesinin kapsam dışında tutulması dikkat çekicidir. ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde yaptırım muafiyeti adımlarının esasen PKK/YPG’yi meşrulaştırma çabasıdır ve bölge halkı arasında ayrımcı bir yaklaşım olarak algılanmaktadır. Bu konu, başta Arap aşiretleri olmak üzere bölgede yaşayan kardeş aşiretler arasında fitne ve huzursuzluk oluşturma gayreti anlamına gelmektedir.
SURİYE’DEN TEHDİT İSTEMİYORUZ
Devlet dışı silahlı aktörlerin ve terör örgütlerinin güçlendiği Suriye topraklarının Türkiye’yi yeni tehdit ve sorunlarla karşı karşıya bırakması, ülkemizin değişen şartlara göre yeni stratejiler geliştirmesini zorunlu kıldı. Bu amaçla üç büyük askeri harekat düzenlendi. Suriye sınırı hattında tesis edilen ve Türkiye topraklarıyla terör örgütünün bağının kesilmesini sağlayan güvenlik koridorunun korunması hayati derecede önemlidir. Türkiye bundan sonra bu koridoru korumaya dönük adımlar atacak.
Sonuç olarak son kararla birlikte PKK yok olmadı sadece Irak’a ve daha güçlenerek Suriye’ye çekildi. PKK için öncelik şimdilik Suriye ve sonra Fırat-Dicle havzası. Örgüt, taktiksel adımlar atıyor. Türkiye de buna yönelik stratejik adımlarını çoktan düşünmüş ve bu adımları yeri ve zamanı geldiğinde atacak.
GÜVENLİK ANAYASADAN BAŞLARGüvenlik Anayasadan başlar. Önce Anayasanın ilk dört maddesine uygun bir güvenlik politika metni yazılır. Politika metnini siyasetçiler, askeri güvenlik belgesini askerler yazar. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi metninin altında Türk Devleti’nin tecrübelerinden ve devlet aklından kaynaklı bir Grand Strateji vardır. MGSB’nin altından askeri güvenlik, iç güvenlik ve dış güvenlik alt strateji belgeleri vardır. Bakanlıklara ne yapılacağına dair ödevler verilir. MGSB değişen dünya tehdit algılaması ve değişen savaş taktik ve tekniklerine bakılarak vatandaşların, ülkenin huzuru ve bekâsı için gözden geçirilir ve yenilenir. Tehditler kadar fırsatlar da burada yer alır. Tehditlere karşı koyma imkân ve kabiliyetleri geliştirilir.
Son not; Adil olmayan dünya düzeni, yeni dünya düzeni için yapılan güç mücadelesi ve bu mücadelenin ortaya koyduğu belirsizlikler de bizim için tehdittir. Biz bu tehdidi belki açıkça tanımlayamıyoruz ama sonuçlarından etkileniyoruz. Yeni yaklaşımımız budur.
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:51
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 28 Ekim 2025 10:22 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















