Trump mı güçlü Erdoğan mı?
Ankara24.com, Halktv kaynağından alınan verilere dayanarak haber yayımlıyor.
“Çocuklarınızın, kız kardeşlerinizin, annelerinizin ve teyzelerinizin yüzüne bakın…”
Bu ifade, ABD’deki kritik Epstein oylaması öncesi mağdur genç kızların aileleri tarafından Kongre üyelerine gönderilen mektuptan.
Bizim buralarda yeterince ciddiye alınmadı ama Epstein dosyası Trump’ın en zor kavşaklarından biri.
Malum, özel adası olan dolar milyarderi Epstein, reşit olmayan genç kızları kandırarak ya da zorla alıkoyarak ünlü erkeklere “seks kölesi” olarak sunmaktan yargılanmış.. Mahkum olmuş.. Bir süre sonra da hücresinde ölü bulunmuştu..
İntihar mı etti, yoksa öldürüldü mü, tartışmalı!
Tartışılmayan ise ardında bıraktığı belgeler.. E postalar, mesajlar İngiltere’de çoktan karşılığını buldu.. Epstein Adası’nın ziyaretçilerinden Prens Andrew, ünvanını ve elbette tüm itibarını yitirip sessizliğe mahkum edildi.
ABD’de ise Epstein izleri Clinton’dan Trump’a kadar küresel önemde önemli isimlere uzanıyor.
“Dosyalar” an itibariyle Adalet Bakanı’nın kasasında. Ancak kamuoyunun baskısıyla tümüyle açılması ve bunun sağlanması için de meselenin kongre gündemine taşınması isteniyor. Konuya dair yasa tasarısının önümüzdeki günlerde Temsilciler Meclisi’ne gelmesi bekleniyor. Demokratlar’a Trump’ın partisi Cumhuriyetçiler’den de destek gittiği için tasarının geçmesi kesin gibi. Daha sonraki durak Senato da mümkün görünüyor.
İşte “oy kullanmadan önce çocuklarınızın, kız kardeşlerinizin, annenizin yüzüne bakın” dileği bu Epstein yasası için yazıldı.
Yasanın önemi şu: Adalet Bakanlığı dosyaları kasasından çıkarıp yayınlamak “ZORUNDA” kalacak.
Başkan’ın bu konuda atabileceği herhangi bir adım, veto ya da sansür gibi bir hakkı olmayacak.
*. *. *
Trump bunun önüne geçebilmek için epey uğraştı, kulis yaptı. Ancak kendi partililerini bile ikna edemeyeceğini görünce taktik değiştirdi.. Partisinin Temsilciler Meclisi üyelerine “saklayacak bir şeyim yok, tasarıya ‘evet’ deyin” çağrısında bulundu.
ABD medyasının yalancısıyım; bu değişiklikte danışmanlarının, hatta bazı kampanya destekçilerinin tavrı etkili oldu. Dosyaların saklanmasının Trump üzerindeki şüpheyi daha da artıracağı kendisine açıkça anlatıldı.
Tam bu noktada “SON DAKİKA” notunu paylaşmalıyım. Trump’ın, Epstein dosyalarına dair yasanın geçme ihtimaline karşı “savaş oyunu oynama ihtimali” güçlendi. ABD Başkanı geçenlerde Venezuela’ya askeri harekattan söz ederken, dün birdenbire gazetecileri oval ofiste toplayıp bombayı patlattı:
"Uyuşturucuyu durdurmak için Meksika'da saldırılar düzenler miyim? Benim için sorun yok. Meksika ile görüşüyorum. Benim tutumumu biliyorlar.”
*. *. *
Trump gerçekten bu oyunu oynar mı? Göreceğiz.
Oynarsa Epstein dosyalarının yaratacağı fırtınayı atlatabilir mi? Göreceğiz.
Biz buralarda gündemi değiştirmek için düzenlenen askeri harekatlara, operasyonlara alışığız da..
Dosyaların açılması için yasa çıkartılmasına pek az tanık olmuşuzdur. Hele zaten kamuoyuna resmen açıklanmış olan bir iddianameye erişim olmasın diye verilen çabaya hiç!
Malum hukuk tarihine yeni bir katkıda bulunuldu: İBB iddianamesi hakkında bilgi ve uzman görüşü paylaşımı amacıyla kurulan bir platforma erişim engeli getirildi.
Aslında artık gazete manşetlerini bile okumayanlar açısından bir önemi yoktu bu kararın.
Onlar bile iddianamenin tamamen siyasi olduğunu ve Erdoğan’ın yol haritasına göre şekillendiğini anlamıştı.
İddianameyi konuşup tartışmak için yasaya gerek var mı derseniz.. Elbette hayır.
Zira Erdoğan imzalı kaç Anayasa değişikliğine ve yargı paketine göre savunma hakkı, kâğıt üstünde hala hak!
Amerika ile aramızdaki fark ise, buraların aksine, dünyanın en büyük gücünü elinde tutan adamın “yasalar karşısında elinin kolunun bağlı olması!”
Hatırlatmaktan yorulduk ama, Anayasa Mahkemesi’nin kararına rağmen Tayfun Kahraman hala içerde değil mi!
Selahattin Demirtaş AİHM kararına rağmen hala cezaevinde değil mi!
İmamoğlu’nun avukatları “işlerini iyi yaptığı için” tutuklanmadı mı?
Merdan Yanardağ akla ziyan casusluk iddiasıyla tutuklandığı gün kanalına kayyum atanmadı mı?
Bir süre sonra kendi ifadelerini yalanlayan gizli tanıklarla onca insan özgürlüğünden mahrum bırakılmadı mı?
Anayasa’daki, ceza yasalarındaki hükümler ne yapsın!
*. *. *
Ama… Yazın bir kenara.
Gizli tanık meselesi, tıpkı Ergenekon’da olduğu gibi, İBB davasında da patlayacak!
Sevgili Saygı Öztürk, Ergenekon’a dair yazısı kapı arkalarında neler olup bittiğini, bugüne örnek olsun diye yazmış. Hem de nasıl vahim ayrıntılarla, tarihe ne kadar önemli bir not düşmüş:
“CEZAEVİNDEN GİZLİ TANIK DEVŞİRMEK: "Ergenekon Operasyonu" ve buna bağlı soruşturmayı Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz yürütüyordu. İktidara yakın yaygın organlarında, "Bu savcının heykeli dikilmelidir" önerileri de eksik olmuyor, "Türkiye bağırsaklarını temizliyor" yorumları yapılıyordu.
Osman Yıldırım, Danıştay'a yapılan saldırının azmettiricisi olduğu gerekçesiyle cezaevindeydi. Ankara Emniyet Müdürlüğü'nden bir yetkili bana, "İstanbul'dan bir ekip geldi. Onları koruma altında Sincan cezaevine götürdük" dediğinde, bu ziyaretin önemli bir ziyaret olduğunu tahmin etmiştim. Çünkü, o günlerde Ergenekon Davasında "gizli tanıklık" yapacak birileri aranıyordu.
İstanbul'dan gelen özel yetkili savcı, yanında iki-üç emniyet görevlisiyle birlikte Sincan Cezaevindem yatan Osman Yıldırım'la görüşmeye gelmişti. Bilgiler sağlam ama bir de bunu cezaevinden sorumlu Başsavcı vekiline sormak gerekiyordu. Başsavcı Vekili Bekir Selçuk'tu. DGM döneminde, üstelik terörün en azgın olduğu yıllarda Diyarbakır Başsavcılığı görevinde bulunmuştu. Bekir Bey, görevi döneminde bize asla yanıltmayan, ama söylemek istemediği bir konu olduğunda da, bunu söylemeyeceğini de belirten bir isimdi.
Bekir Beye, "Osman Yıldırım'ı gizli tanıklığa ikna etmek için İstanbul'dan savcı ve bazı emniyet mensupları gelip cezaevinde görüşmüşler" dediğimde, kendisinden ve söylediklerinden emin bir dille, "Böyle bir şey olamaz. Böyle bir görüşme yapılacaksa bile bundan mutlaka benim haberim olur, onayım alınır" dedi.”
“BAŞSAVCIYA BİLE HABER VERİLMEMİŞ: Ben de, "Ama size de haber vermemiş olamazlar mı? diye sorduğumda, "Vermemezlik yapılamayacağını” söyledi. Ben, edindiğim bilgiden o kadar eminim ki, "Bekir Bey, siz yine de bu konuyu bir araştırırsanız iyi olur. Size bilgi vermemiş, sizden de gizli görüşme de yapılmış olabilir" dedim.
Ertesi gün, Bekir Bey aradı, "Evet görüşme olmuş. Çok gizli bir görev olduğu, kimsenin haberinin olmaması istenmiş. O yüzden bana da söylememişler" dediğinde açıkçası hiç şaşırmadım. Osman Yıldırım, gizli tanık olarak söyleyeceklerini söyledi. 25 Mayıs 2021 tarihli ifadesinde kendisine koruma verildiğini, yurtdışına çıkarıldığını, zaman zaman Türkiye'ye geldiğini belirtiyor.
Osman Yıldırım, Ergenekon davasının hem sanığı, hem gizli tanığı olmuştu. Osman'ın verdiği ya da ona söylettirilenle çoğu kişinin canı yandı. Sonunda Ergenekon Davasından serbest bırakıldı. Dönemin ünlü Savcısı Zekeriya Öz, Osman'a "Osman'ım" dediği de yayılmıştı. Tahliye olduktan sonra Osman kayboldu. Yurtdışına gittiği söyleniyordu. Bu arada Savcı Zekeriya Öz de FETÖ'cü çıkmış, o da hakkında yurtdışı çıkış yasağı olmadığı için Hopa Sarp Sınır Kapısından yurtdışına çıkmış, oradan Almanya'ya gitmişti.
Osman Yıldırım, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye'ye döndü. Dönem değişmişti. Osman yakalandı, cezaevine konuldu, Danıştay Davasından ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.”
“GİZLİ TANIKTAN AĞIR İDDİALAR:
Şimdi, Osman Yıldırım değişik makamlara dilekçeler veriyor. "Danıştay saldırısı ve Ergenekon'un iç yüzünü anlatmak istiyorum. Beni yeniden yargılayın" diyor. Hangi pazarlıklar sonucu bu olayların içinde yer aldığını açıklarsa bugün önemli görevlerde olanların çok zor duruma düşeceğini de öne sürüyor.
Osman, “Ben yandım, beni bu yıla itenleri de yakacağım" havasında. Osman'ın yurtdışına çıkması, kendi anlatımına göre koruma verilmesi, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra Türkiye'ye dönmesi ilginç. O şimdi Edirne Cezaevinde yatıyor. Danıştay Davası kapsamında ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Yazdığı dilekçelerde, "Danıştay davasının iç yüzünü açıklamak istiyorum" diyor. Gizli tanık Osman cezaevinde, Savcı ise FETÖ’den yurtdışına kaçtı. Osman verdiği dilekçelerde, kendisiniz gizli tanık yapıp sonra ortada bırakanları yakmak için dilekçe üstüne dilekçe veriyor… “
*. *. *
Yargının bu kadar tartışıldığı.. Bu kadar siyasallaştığı bir dönem hiç yaşanmadı. 12 Eylül’de bile hakimler, savcılar ve kırmızı çizgileri vardı.
Onlar aşılalı çeyrek yüzyıl oldu.
Saray hala tatmin olmuş değil.
Tarikatların önüne koyduğu taleplerle şekillenen 11. (evet onbirinci) yargı paketi kalan hak ve özgürlükleri de budamak üzere Meclis’te bekliyor.
Şu ana kadar 200 dernekten, kurumdan “pakete hayır” mesajı geldi.
Ama o mesaj sizlerden de gelmeli ki sesimiz duyulsun. Paket olması gereken yere, çöpe gitsin!
Trump gibi Erdoğan’ın da bir derse ihtiyacı var:
Gerçekler er ya da geç açığa çıkar.
Bu ülkenin değerli gazetecileri korkuya teslim olmadan görevlerini yerine getirdikçe de gerçekler kazanır!!!
Erdoğan bugün Türkiye’yi tüm kurumlarıyla ele geçirince güçlü değil, (ötesini söyleyemediğimiz için bu tarifle yetinin) otoriter oluyor.
Amaaaa teğeller bir kere atmaya başlamasın… Ne güç kalıyor ne otorite!
Bu konudaki diğer haberler:
Görüntülenme:62
Bu haber kaynaktan arşivlenmiştir 19 Kasım 2025 09:25 kaynağından arşivlendi



Giriş yap
Haberler
Türkiye'de Hava durumu
Türkiye'de Manyetik fırtınalar
Türkiye'de Namaz vakti
Türkiye'de Değerli metaller
Türkiye'de Döviz çevirici
Türkiye'de Kredi hesaplayıcı
Türkiye'de Kripto para
Türkiye'de Burçlar
Türkiye'de Soru - Cevap
İnternet hızını test et
Türkiye Radyosu
Türkiye televizyonu
Hakkımızda








En çok okunanlar



















